üzendir.büyüyen insanın kendini başka bir erkeği isterken görürkenki hayal kırıklığıdır.en yakın arkadaşın olarak benimsediğin insanı her dakika isterken ve onun da seni isteyebileceği yüksek ihtimalini düşünürken risk kavramını bulana küfretmektir eşcinsellik.ama en önemlisi,tercih değildir.oluştur,böyle doğulur,böyle yaşanır,böyle ölünecektir ki modern(!)dünyamızda.hiç bir eşcinsel bireyin doğarken isteyebileceğini sanmıyorum bunu ben.
mcdonalds'da iki kuruş daha fazla verirsiniz ama,biraz daha sağlıklı yersiniz.ha fast food'un sağlıklısı mı olurmuş derseniz eğer (bkz: adam haklı beyler).dolayısıyla doğrudur,cevab verebilen çıkmaz.
"james labrie gitsin,x vokalisti gelsin" şeklindeki tanımlamalarla,"çok bozdular abi yea" şeklindeki her metal grubuna yapılan sübjektif yorumlarla bir şekilde eleştirilen ama yapıcı eleştirilerin pek görülemediği bir topluluktur dream theater.bilinmesi gereken şey şudur ki;bu grubun temel 3 elemanı vardır:portnoy,petrucci,myung.eleştirilerin bu 3'lüye yönlendirilmesi gerekir,ki pek yapılmayan şey de budur zannımca.ayrıca,bu adamlar da insan yahu!40'ının çok üzerinde olan labrie hala iyi bir gününde scarred söyleyebiliyorsa,yapılması gereken saygı duymaktır.kaldı ki müziklerinde yeni ufuklar da açıyorlar kendilerine.çok uzak örneklere gerek yok;bir images and words ile awake bu kadar farklı soundlara sahip olmasaydı belki de dream theater her hisse derman şahane bir grup olarak zihinlerde yer etmeyecekti. (bkz: 4 temmuz 2010 dream theater istanbul konseri) bu adamlar hala canlı ve üretiyor.iron maiden gibi benzer kalıpları kullanarak müzik de yapmıyorlar,eskinin ekmeğini yemek gibi bi dertleri de yok.bu sebeple pek de popüler olmayan bir gruptur aslında,hakkettiği yer çok farklıyken...