istanbul'un fatih semtinde, çarşamba günleri kurulan halk pazarıdır bu.
adı halk pazarıdır ama, fatih halkını canından bezdirmiştir o ayrı.
öncelikle, bu hayvani pazarı fatihin göbeğine, insanların evlerinin ortasına koyan adamın ben ta a.q.
ama sırf o pazarı oraya koyanın değil, onu bu kadar genişletenin ve bunca sene onu oradan kaldırmayanın da...
ulan nasıl bir pazardır ki bu, fatihin hayvanî bir bölümünü trafiğe kapatır, insanları sefil eder.
bu kodumun pazarı yüzünden, her salı depresyona girmek zorunda mıdır insanlar?
daha ilkokul çağındayken psikopat yaptı bu orospu pazar beni. o insan kalabalığının arasında yürümeye çalışan 8-9 yaşında bir çozuk hayal edin. her çarşamba günü elimde bir otomatik silah olsun isterdim lan ben. insanları taraya taraya yürümek ve kendime adım atabileceğim bir yer açmak için. küçücük çocuğun düşünmesi mümkün bir şey midir bu? evet kardeşim. bu kodumun pazarı insanı küçükten sayko yapıyor işte.
salı akşamları kendi arabanı kendi kapının önüne koyamazsın mesela? peki neden? çünkü kodumun yerinde çarşamba sabahı 04.00 dan itibaren pazar kurulmaya başlanır. ibnenin biri gelip senin evinin önünü gasp edecektir. (birçok kişi düşünemez bile böyle bir şeyi, yaşamayan bilmez. bildiğin hakkın gasp ediliyor, ses çıkaramıyorsun. arabanı ya otoparka koyacaksın salı akşamları, ya da gidip tee ebesinin amına bırakacaksın. yani kodumun pazarı yüzünden ya ayda 4 gece otoparka para vereceksin, ya da uzağa bir yere bıraktığın arabanın camlarını patlatsalar ruhun duymayacak.)
hadi kendi kapının önüne koyamadın, bir alttaki ya da bir yandaki sokağa koy? naaahh...
iki, üç sokak alta? ıııhhh... o da olmaz. neden mi? çünkü her yer ama her yer pazar.
-hastaneye yetiştirilmesi gereken bir hastan olsa, ambulans giremez.
-adam öldürseler, polis otosu giremez.
-yangın çıksa, itfaiye giremez.
-gaz kaçağı olsa, igdaş arabası giremez.
-hadi bunları geçtim; adamı sokağın ortasında domaltıp sikseler, kimsenin haberi bile olmaz o mahşer yeri gibi kalabalığın ortasında.
çarşamba sabahları en geç 5de uyanırsın o hengâmeden, şangırtıdan. niye mi? pazarcı amcalar tezgahlarını kurmaya çoktan başlamışlardır senin evinin önüne. şangır, şungur demir sesleri, bağrışmalar, ülkenin gidişatına dair yorumlar. hepsi vardır orada.
sabahın köründe uyandığın gibi, gün boyu da evinde insan gibi oturamazsın. pazarcıların haykırışları, çığırtkanlıkları izin vermez sana.
sonra diyelim ki ilkokula giden çocuğun var. servis giremez evinin yakınlarına. tutarsın elinden. caddeye kadar götürürsün eşşek gibi.
misafir gelemez çarşamba günleri. gelse de arabayla gelemez. arabayla gelmese de o labirentin içinde evi bulamaz zaten.
kimi dükkanlar kepenk kapatmak zorunda kalır çarşamba günleri.
ama tüm bunlara rağmen, adam gibi bir belediye başkanı gelip de kaldıramaz o pazarı. göt lazımdır çünkü onun için. kaç tane eşkıyayı karşına almaya yetecek büyüklükte bir göt. bilmem kaç bin tane pazarcıya, "kardeşim burada insanların hakları gasp ediliyor, sizi başka bir yere taşıyacağız" diyecek bir göt. ama yok kardeşim. ben daha böyle bir göt görmedim. kim kardashian da bile göremedim o potansiyeli, var sen düşün gerisini.
bundan sonraki belediye seçimlerinde götüm var diyene oy verecem arkadaş. yetti artık...
pardon ama, beni temsil etsin diye milletvekili seçiyorum ben. meğerse halkı temsil eden türkiye büyük millet meclisi değil de, yargı organıymış. ben, beni temsil etsin diye meclise vekil gönderirken, birileri nasıl kendisinde halkı temsil etme yetkisi görebiliyor? benim yargıdan beklediğim; yasalara uygun bir biçimde adaleti tecelli ettirmesidir. beni temsil etmesi değil. referandum falan da olmamalı aslında değil mi? halkın kendi kendisi hakkında hüküm vermesi de neymiş? yargı halkı temsil eder zaten, halka niye sorulsun ki?
cümlenin tam hali: "başbakanım, sizden bir şeyler öğreniyoruz hayırlısıyla"dır. (50 karakter)
tabi olayın öncesini de anlatmak lazım ki, izlemeyenler konuya vâkıf olabilsin.
başbakan erdoğan, milli maçın hemen ardından, ntv'nin canlı yayınına konuk olmuştur ve ntv ekibi de futbola olan ilgisiyle tanınan başbakana bir sürpriz yaparak emre belözoğlu'nu telefonla yayına bağlar.
tayyip erdoğan, emreyle bir süre konuşur ve emre telefonu elden ele dolaştırmaya başlar (o da ayrı bir komedi zaten. "hadi başbakanım, bak arda da konuşcakmış senle. aha onu veriyorum." denir mi lan canlı yayındaswh)
başbakan arda'ya gülerek: "arda gene şanslıydın. bi yerlere vurdurarak bilardo gibi gol attın" der.
arda da tam bunun üstüne başbakana işte şu tarihî cümleyi sarf eder: "başbakanım, sizden bir şeyler öğreniyoruz hayırlısıyla."
olaya bakar mısın sayın yazar. o nasıl laf lan öyle*.
adam belki de haberi bile olmadan başbakana ayar verdi*.
hele bir de arda'nın bunları söylerken, tek gözünü kırpıp, kafayı sağa-sola hafifçe sallayarak: "hadi hadi sen de az değilsin" gibilerinden bi hareket yaptığını düşünmek bile istemiyorum**
iyi muhabbetti iyi...
anlaşılan o ki; türk telekom reklamlarının yeni yüzü. tam adı birol evcit imiş bu reklam kişisinin.
şimdilik gizemli reklamlar veriyorlar kimi internet sitelerine. güya "çok yakında" detaylar gelecekmiş. bırakın allah aşkına bu işleri.
sözümona, bu chipmaster birol denen herif, cep telefonları için bir çip yapmış ve cep telefonuna yerleştirilen bir çip sayesinde, cepten evi aramak çok ucuz olacakmış.
türk telekom sana sesleniyorum. hadi kazıkçının önde gidenisin. onu zaten biliyoruz. bari böyle saçma sapan reklamlarla müşterinin sinirini bozma.
aha bir de şöyle boktan bir site yapmışlar üşenmeyip:
vodafone'un, günlük ve aylık sınırsız internet imkanı sunduğu 3g paketlerine verdiği isim.
günlük internet için 0.50 TL,
aylık internet için ise 7.99 TL karşılığında bu internet paketlerini satın alabiliyorsunuz.
tabi bu paketler, cep telefonları üzerinden internete girmek için hazırlandığından dolayı, adil kullanım hakları oldukça düşük tutulmuş.
günlük internet paketi için 5 MB, aylık internet paketi içinse 100 MB adil kullanım hakkı konulmuş. zaten bu hizmetin de tek handikapı bu sınırlamalar.
bu paketlerden birini alıp, adil kullanım hakkını geçtiğiniz zaman, 7.2 mbps'ye kadar olan hız, 96 kbps'ye düşüyor. ama sizden ekstra ücret talep edilmiyor. ay sonunda, acaba kaç para girecek diye düşünmek zorunda kalmıyorsunuz. düşük hızla da olsa, istediğiniz kadar internette takılabiliyorsunuz.
ayrıca şunu belirtmek gerekir ki, bu paketleri alarak kazandığınız internet hakkını, usb modem vasıtasıyla bilgisayar üzerinden sörf yapmak için de kullanabiliyorsunuz. ama bilgisayar üzerinden sörf yaparken, adil kullanım kotalarını bir kaç dakika içerisinde geçebiliyorsunuz. bu durumda da ay sonuna kadar 96 kbps ile internete bağlanıyorsunuz. bu hız ise, çoğu sitede sörf yapmak için yeterli olsa da; video izlemek vs. gibi şeyler için çok yetersiz kalıyor.
kısacasi; yaz sezonunda, sadece maillerinizi kontrol etmek ve internette sörf yapmak için bu paketlerden birini alıp, usb modem vasıtasyla bilgisayar üzerinden internete bağlanabilirsiniz. ama ben torrent'te takılırım, sabahtan akşama video izlerim gibi şeyler diyorsanız, bu paketler sizin için değil.
hatta sırf bu paketler değil, hiçbir operatörün hiçbir 3g paketi size göre değil*
az önce, kral tv'de klibini izlediğim şarkı. lal diye bir kadın söylüyor.
klipteki hareketlerinden anladığım kadarıyla, bu kızcağız kendisini seksi falan zannediyor. birisi acilen acı gerçekleri yüzüne vurmalı bu hatun kişinin.
olmamış ablacım. olmaz da zaten senden. boşa kürek çekme. tez elden bırak bu işleri.
şu sıralar piyasada epeyce söz sahibi olan, her iki sigara tiryakisinden birinin elinde görülebilcek muratti'nin, 4.30 liradan 4.80 liraya çıkması olayıdır. üstelik bu fiyat sigara üreticilerinin yaptığı indirime rağmen tüketiciye yansıyan fiyattır.
sigara üreticileri, vergilerdeki yüksek artışa, kar marjlarini düşürerek cevap vermişler. böylece sürümden kazanmaya çalişacaklarmiş.
yeni fiyat, 1 ocak 2010'dan itibaren tüketiciye yansıtılacakmış. (gerçi bizim ibne bakkal, daha bugunden yansıttı bana. cümleten geçmiş olsun.)
russian institute'un merakla beklenen, ama belki de büyük beklentilerin etkisiyle hayal kırıklığı yaratan 12nci bölümü.
serinin ismine yakışan bir film olmamış ne yazık ki.
yapımcı ve yönetmeni kınıyor, bir sonraki bölüm için daha özverili çalışmaları gerektiğini önemle vurguluyoruz.
o çıtayı bir kere yükselttiyseniz, işinizin hakkını vereceksiniz kardeşim.
13. bölüme şöyle değişik bir konsept bekliyoruz. olmaz yani böyle...
kaçak geçiş yapıldığında, cezası 4,5 sene sonra gönderilen sistem.
2005 yılının ocağında kaçak geçiş yapılmış, adamlar ceza tebliğini 2009 ekimde yapıyor.
üstelik bu kaçak geçişi, aracın eski sahibi yapmişsa uğraşıp duruyorsun durumu düzeltmek için.
ulan hani teknoloji çağıydı, hani e-devlet falan ayakları yapıyordu birileri? bu mu lan teknoloji. eğer adam eğer bu araçla kaçak geçiş yapmişsa, bu aracın cezası nasıl olur da 4,5 yıl sonra ortaya çıkar? şaka mı lan bu? uganda mı burası?
e tabi ne demişler;
bakkal züğürtledikçe eski defterleri açarmış!
nokia'nın app store'u. tabi bu konuda app store ile yarişabilmesi için daha ççooookkk yol kat etmesi gerekiyor o ayrı.
siteden ücretli/ücretsiz çeşitli uygulamalar, oyunlar vs. indirilebiliyor. ancak daha önce de dediğim gibi bu uygulamaların sayısı şu an için çok çok az.
kazara aranacak olursa, insana rezalet kelimesinin tanımını en detaylı biçimde öğreten vodafone çılgınlığı.
şu sıralar 444 0 542 numaralı telefon arandığında bir müşteri temsilcisine bağlanmak imkansız. hatta bugun yaptiğim 3 aramada da, 15 dakika boyunca bir temsilciye bağlanabilmek için beklememe rağmen ortalama 15 dakikadan sonra arama kendiliğinden sonlandı. olan da kontörlere oldu tabi. inat ettim, 2 saat de olsa bekleyeceğim dedim ama adamlar bulmuş kolay yolu. belli bir süre bekletip sonra takk!! diye sonlandırıyor aramayı. nasıl iş anlamadım.
hizmet yok, mutahap yok. çok afedersiniz ama s...rım böyle yardım birimine. yardım alayım diye ariyorum, üstüne bir de kazıklanıyorum.
ey vodafone, gölge etme başka ihsan istemezzzzzz...
tuna kiremitçiyle beni tanıştıran kitaptır kendisi.
okuduktan sonraki yorumum: tanışmasak da olurmuş be tuna.
(ey okuyucu! eğer lisedeki edebiyat hocan roman okuma ödevi verdiyse ve sen de ödevini her türk genci gibi son güne bıraktıysan, haliyle de bir günde bitecek hafif bir şeyler arıyorsan ahan da aradığın budur)
sac dokulmesinin, alnin sag ve sol tarafindan baslayarak ilerlemesiyle kendisini gosteren seklidir. böyle önde iki tutam kalir yanlar gittiği kadar gider sonra. (örnek vermek gerekirse gurgen oz, bruce willis)
bir de buna inat tepeden tepeden dükülen saclar vardir ki buna da en iyi ornek heralde zinedine zidane dir.
başbakanlik çevirmeni.
28 eylül 2007'de, ırakla imzalanan terorle mücadele anlaşmasini, ntv'nin canli yayınında simultane olarak tercüme ederken sık sık takilarak izleyenlere komik dakikalar yaşatmiştir.
aynı zamanda bir kumarhane tabiridir. "cooler" adı verilen bu kişilerin, yanaştiği masaya şanssızlık getirdiğine inanılır. cooler bir masaya geldiği zaman, o masada oyun oynayanlar para kaybetmeye başlar.
las vegas'ta, elektronikteki üstün bilgisi ve yeteneği ile tanınan siyahî arkadaş. kendisi massachusetts institute of technology'yi bitirmiştir. mit mezunu olduğunu her firsatta söylemeyi kendine görev edinmiştir. ed deline'nin en önemli adamlarindandir.