senin atom diziliminle, geçmek istediğin maddenin atom dizilimi uyuştuğunda geçebilirsin. senin atomların boşluğa denk gelip maddede engelle karşılaşmayacak yani. bilim insanlarına göre teorik olarak yeterli sayıda denemeyle mümkün. tabi bu sayının kaç ömüre kaç dünya yaşına tekabül edeceği belli değil.
yukarıdaki mümkün değilse, maddenin atomlarına yer değiştirme zorlaması yaptıracak kadar kuvvete sahip olmalısın. (senin geçeceğin alanda olmayacak şekilde.) füzenin duvardan geçmesi gibi.
firefox'u 1.x sürümlerinden itibaren kullanan ben için harika haber olan, mozilla'nın yeni dosya transfer servisidir. firefox hesabı ile 2.5 gb, oturum açmadan ise 1 gb dosya transferine izin veriyor.
paylaşılan dosyanın kaç kez indirildiğinde veya kaç gün sonra linkinin expire olacağını siz seçiyorsunuz. link şifreleme olayı da mevcut.
wetransfer ve benzeri hizmetlerden, reklamlardan kurtardı ya bizi, seviyorum seni firefox.
üç entysinden birinde "öyle oy çıkmaz", "böyle oy çıkmaz" tabiriyle seçimi, hükümeti, devlet yönetimini oy için isteyen, oy için köpeklik yapan malum topluluğun zihniyetinin sözlükteki tezahürü ve dahi üyesi sözlük yazarı.
senin yerin sözlük değil dostum. buradan sana "oy çıkmaz". yandaş medyayı dene. hem para kazanırsın, hem kafamızı sikmekten vazgeçersin.
sizin gibiler yüzünden sözlüğün veritabanının donuz tablosu patlayacak amk. hangi birinizi ekleyelim. topluluğunuzla övünüp sayınızla seviniyorsunuz ya, toplanın, yazın iletilere "akp yazlaması" diye de, tek seferde donuzlayıp kurtulalım zihniyetinizden.
türkçe'nin esnekliğine ve zenginliğine sığınarak, kullanılıyorsa bile bilmediğimden telifini kendimde gördüğüm, hatun cinsi yaratılmış iki ayaklı insan modeline karşılık gelir tanımlayıcı ifadedir.
kezban tayfa tarafından çatur çutur yendiği halde,
"ıyykk koca parası mı!!!111" diyerek yerilen,
evin "koca" etiketi yapıştırılan zavallısının ne şartlarda, hangi it-uğursuz ile uğraşarak, ne gerizekalılara ne laflar anlatmaya çalışarak, sırf evini geçindirmek için asla yutmayacağı neleri yutmak zorunda kalarak kazandığı,
aslında evin bereketi olan paradır.
kadının çalıştığı durumlarda "ben de para kazanıyorum taammıı!!!11" cümlesindeki "para"nın evin hiç bir giderine gitmemesi, ne mutfağa, ne bir ödemeye faydası olmaması, üzerine yine de "koca parası"ndan borç! adı altında para tırtıklanmasına rağmen *, yine de vakur olan paradır.
bir de henüz ağzına sıçmaya bi' adet koca edinememiş tayfanın yermesi vardır ki evlerden ırak. hatun daha koca yokken koca parasını ezikliyor; bir de edinince ne olacağını siz düşünün sayın dertli "koca" yazarlar.
ahanda işbu durumu "harbiden lan, böyle bişi var amk" nidalarıyla zihnime zerk eden, tanımdaki ikinci model tayfadan bi' adet dişikişinin biraz önceki paylaşımı:
tvde hikaye olarak anlatıldığında ıyy iğrençç diyenlerin gerçek hayatta işlerin çok farklı döndüğünü sandığı efsane dizidir. ivedik gibi bi' gerizekalı karaktere gülenler, sevenler behzat gibi bi' karakteri yeriyor. karakteri canlandıran erdal beşikçioğlu'nun oyunculuğuna kimsenin laf etmeye ne hakkı, ne de çapı var. adamın diğer rollerini, tiyatro performanslarını görüp de az biraz performans sanatlarından anlayıp bu herife sallayanlar taş olur amk.
özetle, hikayesi tamamen gerçek olan dizidir. orada dönen küfrün, hareketlerin, işleyişin birebir aynısına rastlıyoruz. daha geçen gün arkadaşın babası tamamen suçsuzken, şikayet üzerine kısma alındı. hiç alakası olmayan bi' polis gelip küfredip saydırmaya başladı adama. küfrüne kadar dizide gördüklerinizden farklı değil.
ayrıca emrah serbes'in senaristliği gibi bi' gerçek de var. adam gezi'den önce geziyi, patlamadan önce feto'yu çok da detaylıca işledi dizide/filmlerde.
hikayeyi tu kaka bulanlar, önce o karakterlerin yaşadıklarını yaşadıktan sonra kendi hallerinin ne olacağına bakmalı. hala düzgün ve cool çakması takılabiliyorlarsa, o zaman eleştirmelerinde haklı olurlar. sen daha sevgilinden ayrılınca amı götü dağıtıyorsun, adam kızını kaybetti lan! üstelik katil diğer kızı. üzerine sevdiği karısını öldürdüler.
iktidar ortağı oldu 99 - 2002 döneminde şehit sayısı yok denecek kadar azdı ve bu mhp'nin koalisyon ortağı olması sonucuydu. apo'nun asılması yönünde oy kullanan tek parti de kendisidir. engelleyen çoğunluk ise tahmin edeceğiniz gibi akp.
mhp'nin çizgisi bellidir. ekonomide, büyümede, kalkınmada iyi bi' performans sergilemeyebilir evet. ama terörle mücadele ve size komik gelecek ama, devletin bekası için mhp şarttır. adı veya lideriyle değil, duruşuyla. mhp gitsin başka bi' parti gelsin, ama aynı çizgiyle. bugün hala zor zamanlarda şahit oluyoruz ki, chp tabanı da, akp tabanı da, ülkücülere güveniyor vatan savunması konusunda. kendine ülkücü deyip ülkünün ü'sünden bihaber yaratıklardan bahsetmiyorum. ülküsünü türk milletinin yükselmesi ve vatanın bölünmez bütünlüğünü koruma misyonunda kemikleştirmiş vatan evlatlarındandır bahsim. sahip olduğu belirli yüzdeyle elit yaşantısına devam eden ve iktidar talebi olmayan chp ve güruhu; iktidar gücü elinde olduğu için kendisine yanaşan ve çıkarları bittiğinde özüne dönen döneklerin yuvası akp ve güruhu değildir
mustafa bozbey'in nilüfer'i getirdiği hali görüp, hizmeti için herkesin oy vermesi gerektiği halde, inegöl'ün eski başkanı alinur aktaş'ı bursa'ya başkan yapmış insanların şehridir. yerel seçimlerde hizmete değil partiye oy veren gereksiz zihniyetin çoğunlukta olduğu şehirdir.
recep altepe sürülmeden öncesinde şehrin amına koyarak gitmiştir. bunu bilen, akpli altepe'nin her icraatına tepki gösteren halkın aktaş'ı seçmemesi gerekirdi. altepe'nin gidişi öncesi patlayan trilyonluk belediye ihalesi de cabası. adamlar belediyenin sitelerinin hosting masrafı olarak, trilyonluk fatura ödediler yandaş bilişim mafyasına. ayyuka çıkınca safa yattılar. halk da çok sallamadı zaten. bundan sonra olacaklar müstehaktır.
nasıl olsa dediğinin tam tersini yapacak ya; nasıl olsa aşk/meşk/ikili ilişkiler hep strateji, onu yapan böyle olur/bunu yapan öyle olur ya; ilgilenirsen bağımlı, ilgisiz bırakırsan ulaşılmaz olurmuşsun falan filan ya;
bi' siktirin be abi. alt tarafı seveceksiniz şu dibine kibrit suyu dünyada. onu da algoritmaya, komplekse çeviriyorsanız yaşamayın amk.
16 yıldır yazılım geliştiricisiyim. hobi olarak başladım. ufak tepek projeler, hacktivizm, kariyere giriş, sektör tecrübesi, büyük projeler çizgisinde ilerledim/ilerliyorum. lisede okurken de biri freelance, biri part time iki firmada çalışıyordum lise üzerine. üniversitede dekan yardımcısı iş teklif etti. talihli güzel bi' freelance işinde, müşterim ücretin %40 fazlasını ödedi + sony vaio notebook hediye etti.
bunlar ve aklıma gelmeyen çok daha fazla işin kaymağı durumunu yaşadım. fakat bunları yaşayabilmek için de kendime büyük yatırım yaptım. lisede, üniversitede akranlarım ergenlik triplerinde bazı şeyler peşinde koşarken, ben geceli gündüzlü "yardırıyordum" * 3 gün uyumayıp 2 gün uyuyarak geçirdiğim uzun zamanlarım oldu. vücut iflas etti, ama başvurduğum işlerde, ben 20 yaşımdayken 40 yaşında mühendisin koyamadığı cv'yi masaya koyduğumu çok kez duydum işverenlerden. kariyer.net üzerinde başvurduğum ilanların haricinde, vodafone, turkcell, logo yazılım, özgeçmiş havuzundan eleman ararken benim profilimi bulup inceliyorlar üst üste.
ne kadar ego kokuyor cümlelerim değil mi? kokar tabi amk. gençliğimi ve çoğu kişinin banane amk dediği noktaları, zamanları işime verdim. bi' karşılığı olmalıydı.
velhasıl, 16 yıldır en büyük sıkıntılarımdan bile beni arındıran tek şey, açıp kod editörünü başına oturmak. o an yeni bi' evren oluşuyor benim için. şu an çalıştığım iş yerinde muhasebecimiz, "abi yemek yemedin, söylüyorum bi'şeyler" demedikçe, çoğunlukla unutuyorum yemek yemeyi.
bi' de çocuklarıma uzaklığımı unutturabilse, daha ne isterdim ki...
tırnağın olmak isterdim
kırsan da
budasan da
kessen yıksan da
inatla var olmaya devam ederdim
ellerinde
öyle bi' var olurdum ki
söküp atsan
canın yanardı
bizi ancak ölüm ayırırdı
sonra sevmeye başlardın
tekrar
şekillendirirdin
boyar boyar severdin
ansızın gözüne takılırdım
hayran hayran bakardın
büyüttüğün
kendini kattığın bana
ilgilenirdin
sabahları
sudan önce ben dokunurdum
yüzüne
üşüdüğünde
ben de üşürdüm
ağlarsan
ben dokunur
ben silerdim yaşlarını
yazdıklarına karışırdım
dokunup
hissettiklerine
ömrünce terk etmezdim
seni
yakın olmak isterdim sana
tırnağın kadar
--spoiler--
Bu nasıl ayrılık bu nasıl veda
Gözlerin kal diyor dudakların git
Bakışın anahtar sözlerin kilit
Ellerin aç diyor dudakların git.
Gidersem bir daha dönmeyeceğim
Kalırsam kalbime yenileceğim
Çözemedim ben seni ah delireceğim
Gözyaşın kal diyor dudakların git.
Ayrılık dönüşü olmayan nehir
Yalnızlık yıkılmış bomboş şehir
Kaç sevda kül oldu böyle kimbilir
Gözyaşın kal diyor dudakların git.
--spoiler--
uzem birimini türkiye'de açan ilk iki üniversiteden biri. diğeri sakarya üniversitesi. 2010 dolaylarındaki bilgisayar bölümü kadrosu epey güçlü idi. sonrasını bilmiyorum.
mümkün olsa bile, yorgunluklarımızı aldırmadan, herşeyin tekrar aynı gideceği ihtimali bile korkutucu. düşünsene, geçmişinde yaşadığın herşeyi tekrar yaşıyorsun! bu kadarı fazla.
şehit haberi sonrası, şehidimizin evindeki ortam. ilk haberin gittiği andan, ağlamalar durulana kadar olan anın hayal edilmesi, empati kurulması, o evin ferdi olduğunuzun düşünülmesi. haberi veren komutanın yerinde olduğunuzun düşünülmesi. şehit olan mehmet'in hemen yanındaki diğer mehmet olduğunuzu düşünmeniz. o mehmet'in sahadaki komutanı olduğunuzun düşünülmesi.