Ruhum sıkılıyor bugün. Sanki bir el kalbimi sıkıp sıkıp bırakıyor, tavan üzerime geliyor, duvarlar üzerime... kimseye sığınmak da istemiyorum kendime sığ(a)mazken... soruyorum, sorguluyorum cevapsız kalıyorum. Kelimelerim yetmiyor beni anlatmaya, dilim susmuyor ama konustuklarımı ben bile anlamıyorum, kims beni nasıl anlasın... beynin uyuşmuş gibi. Sonum hayrolsun, allahım güç ver...
Hep oradadır, silinmez, iyileşmez! sadece üzeri örtülür. Ufacık bir esintide örtü kıpırdar, kabuk soyulur, can yanar, yara derinlesir. Ve bu hep böyle devam eder.
Basit yaşayacaksın basit
Mesela susayınca su içecek kadar basit...
Dört çıkacak ikiyle ikiyi çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın; Tek bir düğme,tk bir cümle gibi...
Sevince lafı dolandırmadan söylediğin"Seni Seviyorum"gibi.
Basit bir öpücük yetecek sana...
Basit sıcvak bir öpücük;ve o öpücükle dolacak tüm günlerin,tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatın kavgasını,
Öpücük için yiyeceksin hayatın dayağını.
Kabak çekirdeği verecek,sana rakamların veremediği mutluluğu
El yazısı ile yazılmış,eğri büyrü bir mektup olacak,
En değerli kağıdın hep yanında taşıdığın,atmaya kıyamadığın.
iki harakette giyiniverecek,iki harakette soyunu vereceksin,
Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre;
Kısacık olacak sıcak kollara dolanman ve
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;bakışların bile anlatabilecek kendini,
Beklentilerin de basit olacak,Kaf Dağını'nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulacaksın en uzun dostluk romanını;
Ya da bir damla göz yaşı yaşatacak sana en ucuz romanı;
Pankresinin sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın,nasıl oturacağını bilmediğin sofrada,
Parmakların en kıymetli çatalın,yine,aynı parmaklar parmaklar çözecek en karmasık denklemleri.
iskender'in kılıcı duracak,avukat rehberinin yanında,
filarmoni prkestrası vermeyecek sana,kontraplak bir gitara doğru basılmış bir fa diyezin mutluluğunu,
Makyajı ilk"a"sına kadar bilmen yetecek,temizlik kokacak en pahalı parfümün.
"Bilmiyorum" diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak"bilmeyişin".
Tek dereden su getirmen yetecek,bir "istemiyorum" diyebilmeye,
Ne durduğu farketmeyecek abanın altında,
Saatin, sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için kullnacaksın,
Küçük bir not defterin olacak "bilgilerini" en hızlı "sayan" .
Basit yaşayacaksın basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit...
Çay,simit ve peynirle...
Kitaplığımda yer edinmiş ve okunmayı bekleyen bir ihsan oktay anar kitabı. Kendisinden beklentilerim yuksek... fakat buraya yazılan entryler pek de iç açıcı olmadığı yönünde. Dileğim zaman kaybından ziyade;keyifli zamanlar/yolculuk geçirmeme vesile olacak bir yapıt olması..
gecikmeli oldu biraz, ama sözümü geç olsa bile tutuyorum bak.*
pat diye yazmamla kafanı karıştırdım belki bilmeden, en başlarda, ama anlattım ya sana, kendimi bulmuştum biraz sende... tuhaf davranışlarım da yok değildi, haklısın... ama senin de bana yazdığın gibi hayat işte, insan bazen kendi dahil her şeye şüpheyle yaklaşmaya başlıyor, kimisinde bu farklı boyutlara varıyor ya ben o boyuttaydım işte...
kabul biraz geçimsiz olabilirim ama senin o çocuk kalbin öyle güzel, öyle kocamandı ki, ben gibi bir huysuz bile yer buldu orada... teşekkür ederim kuzu, sabrın için ve bazen yaşanmışlıklarınla farkında olmadan yanımda olduğun için...
ben inanıyorum, bu zorlu sınavları aşacağımıza.. beklediklerimize belki değmeyecek, belki giden bizden gitmiş olacak ama insanlık/büyüklük hep bizde kalmış olacak.
üzülme sakın olur mu, o güzel yüzün hep gülsün... bu deliye de kızma.*
az kalsın unutuyordum tanımı; hayattaki şanssızlıklara inat, kocaman yüreği olan bir yazar, hep olsun.
Rüyamda gördüm seni bugün, koca bir gün Yanımdaydın. Sanki herşeyi biliyor ama hic bahsini açmıyordun. Susuyordun ama ben yanında öyle mutluydum ki. Bir araban vardı maviyle lacivert arası bir renk. Gelmiştin, ama tekrar gidecek miydin bilmiyorum. Nasıl olduysa bir an babamlarla karşılaştık, onunla tanıştın. normalde karşılaştığımızda ailemden biri yanında/yanımda olduğunda göz kırpıp geçen sen babamla tanıştın. Öyle güzel bir duyguydu ki. Sonra bekledin senin yanına gelecek miyim diye. Babama baktım sonra sana, babam kafasıyla onaylayınca yanına koştum senin... uzun zaman sonra ilk defa bir rüyayı bu kadar net hatırlıyorum. rüyada bile yanında olmak beni öyle mutlu etmisti ki.
Sen bilmesen de ben çok ozledim..
Sanki hep yanımda gibisin. uykuya dalmadan aklımda sen oluyorsun, uzun yolculuklarda yanımda olduğunu hayal ettiğim hep sen... dinlediğim her şarkıyı senden birseyler taşıdığı oranda seviyorum... Artık gelsen ya, uzaktan da olsa bir kerecik görsem seni...
Sanırım 11 yaşındaydım, aynı okulda, farklı sınıflardaydık. benim sınıfım mevcudu az olduğundan diğer sınıflara dağıtılmıştı. Onunla yeni sınıfımda tanıştım, sınıfın en başarılı öğrencisiydi o. Hocasının göz bebeği. Ben de eski sınıfımda o konumda olduğumdan ister istemez rakip görmüştüm onu, ilk zamanlar anlaşamazdım hiç. Sonra devamsızlık yaptığı günlerde gözlerimin onu aradığını farketmiştim.*
çocukluk işte... zamanla iyi de anlaşmaya başladık. 1 sene ayni sınıfı paylaştık, sonra onun okulu değişmişti. Ertesi sene arkadaşlarını ziyarete gelmişti okula, uzaktan uzağa izlemiştim onu.*
sonra uzun zaman geçti, ben üniversite 2. Sınıftayken -tesadüfen- facebook'tan buldum onu, elbette değişmişti ama o kahve gözleri hâlâ aynı bakıyordu. Sohbet etmeye başladık ve bir süre sonra Yüz yüze görüştük. Kalbim çıkacak gibiydi yerinden. Zamanla her şeyi, her anı onunla paylaşmak ister hale gelmiştim. Her anını bilmek...
o başka bir şehirde okuyordu ben başka, o benim için özeldi, ben de onun için öyle olduğuma inanıyordum. öyleydi de...
Aynı yıl üniversiteden mezun olduk, aynı yıl döndük memlekete...
idealleri vardı, yurtdışına gidecek orada eğitimine devam edip ayakları sağlam basarak dönecekti. O bu konuyu ne zaman açsa içim erirdi "Allah'ım lütfen gitmesin" derdim içimden, sonra kızardım kendime bencillik yaptığım için. tek tesellim 'nasılsa dönecek' olmasıydı.
Şimdi yıl 2014...
onun kahvenin koyusundan dem vuran gözlerini çok özledim...
en son gördüğümde 3 yıl önceydi, "kendine dikkat et, belki gitmeden görüşemeyiz" demiştim, şaşkınlıkla beraber 'neden görüşmeyelim ki?' demişti o da. Benim onu bir daha onu görecek gücü bulamayacağımı bilmiyordu ki.
Belki aptallık, belki saçmalık, ama ben hâlâ onu bekliyorum, o kahvenin koyusu gözlerini, gülümsediğinde yanaklarındaki o çukurlara dünyaları vereceğim eden sevgiliyi bekliyorum...
Bir gün geleceksin...
inanıyorum...