boy kompleksine girip topuklu ayakkabı karşıtı olmaya başladı kendisi. halbuki kısa boylu da olsa severdi kızlar onu, topuklu ayakkabı giyerken bile...
hayırlı uğurlu olsun vatana millete.. derdim ama biliyorum; kartal penchesi yine sahaya yatıp uyuyacak, melankolik yine koşar gibi yapacak. sonra ikisi de " ben aslında iyi oynadım da " ile başlayan cümleler kuracak. na buraya yazıyorum.
yine de gideriz ama maçları seyretmeye. çünkü maçtan sonra kartal penchesi ve melankolik ikilisiyle dalga geçmek, paha biçilemez.
biraz sert bir giriş oldu ve entry aynı sertlikte devam edecek. şimdiden uyarayım.
dişçiler genelde korkulan kişilerdendir, hemfikiriz di mi bu konuda? ama bu herifler - evet herifler çünkü kadın bir dişçiden böyle bir hareket görmedim bugüne kadar. hayatımın yarısı diş polikliniklerinde geçti, olsaydı illa ki denk gelirdi - bu korkuyu atlatmanıza yardımcı olmak yerine, korkunun üstüne üstüne giderler. hatta korkmuyorsan bile korkuturlar.
- bak şimdi şu filmdeki dişi görüyor musun? azı dişinin altında. ondan diş etini yarcam boydan boya, o dişi ordan alıp dikcez çeneni.
bak bak, piçe bak! sanki birlikte yapcaz operasyonu. insan ol lan biraz! neymiş diş etimi yarcakmış, boydan boya hem de. tam da duymak istediğim cümleydi zaten bu di mi? çok merak ediyordum o dişi ordan nasıl çıkartacağını.
bi de dakikalarca ellerinde iğneyle önünüzde dolanır bunlar. iğneden korkuyor musun falan derler. evet dersen de amaaan nolcak canım incecik bişi diye dalga geçiyorlar. iğneden korkmuyor bile olsam, o kadar göz önünde tutarsan onu korkmaya başlar insan, durduk yere stres yaratıyorsun.
hele bir de yirmilik diş problemin varsa.. sıçtığın andır o. bence bir çoğu sırf o eziyeti birilerine çektirip, o yüz ifadesini görmek için yirmilik dişlerin alınması konusunda bu kadar ısrarcı oluyorlar. güzel güzel yaşayıp gidiyorum o dişimle, neden ayırıyorsun bizi...
genel olarak dişçilere kinimi kustuğuma göre özele giriyorum. yirmilik dişimden operasyon geçirdim ben bugün. o sadist herif diş etimi boydan boya yardı ve dişi çıkarttı. iğnelerden sonra acısı olmadı tabi de, o işlemden nasıl sağ çıktım, nasıl bayılmadım hala şaşıyorum kendime. resmen güç denemesi yaptı adam ağzımda. çeneyi sökecek heralde dedim.
bir de işlem bittikten sonra kaypak kaypak dikiş atmaları yok mu, katil eder insanı. sen bir an önce dikişi atsa da gitsem kurtulsam diye düşünürken, o nasıl diksem, hangi renk istersin falan diye dalga geçer. bu sene çapraz dikiş moda diyenini bile gördüm. gitmedim bi daha. manyak herif!
bi de bana bunca şey yaşattıktan sonra, basit bir operasyondu bu ağrı kesici yeter sana diye dalga geçti herif. ömrümden ömür gitti be?! nesi basit. neymiş kemiği bile kaldırmamış. oha! kaldırsaydın bari. kıraydın çenemi!
hayır, anlamıyorum ki... nasıl ameliyatlar yapıyorlar bunlar da, ben çenemi açamayacak duruma gelmiş, acıdan ölüyorken, basit bir operasyon bu diyebiliyor.
bildiğim bütün küfürleri kullandığıma göre entryme son verebilirim. işini güleryüzle yapan, nazik dişçileri tenzih falan etmiyorum, yok çünkü öyle dişçiler.
olsa ederdim ama.
aşık olacak düzgün bir kız olmadığı için aşık olunacak düzgün erkek de yoktur.
açıklayım;
kızlar sevgililerinden çok şey beklerler. bana süprizler yapsın, güzel sözler söylesin, hediyeler alsın, saat başı arasın sorsun, ben bu aramalardan sıkılmış gibi yapıp triplere gireyim ama o kaprisimi çeksin, gıkını çıkartmasın, canım istediğinde kıskansın istemediğinde kıskanmasın, buluttan nem kapıp kavga çıkartayım beni alttan alsın, özürler dilesin ayaklarıma kapansın, o herhangi bi konuda kavga çıkartsa ayrılmakla tehdit edeyim haklı da olsa o özür dilesin, tüm ilgisini bana yöneltsin, hayatının merkezi ben olayım, beni hep şımartsın vs.
peki bu isteklerine karşı kız erkek için ne yapar?
adam maç izlemeye kalkar, maçı zehir eder. arkadaşlarıyla buluşacaktır, "arkadaşların benden önemli mi" triplerine girer. o tribe girmese, normalde saatlerce aramadığı adamı saat başı arar, olmadı habire mesaj atar. ortamın içine sıçar. bir rahat bırakmaz. adam telefonla ilgilenmekten yanındaki arkadaşlarıyla konuşamaz. arkadaşlarından uzaklaşıp hayatını kıza adar, bu sefer de "üstüme çok geliyorsun boğulurum bazen" olur. adam buna hediye falan alır, hediyeyi beğenmez. üstüne böyle bir hediyeyi nasıl beğenip de aldı ve ona verebildi diye adama trip atar. adam buna şiir yazar besteler, beğenmez romantik kızımız. sesin de kötüymüş der. çiçek alsa en ufak bir tartışmada o çiçek erkeğin kafasında paralanır.
e sen bunca şey çektirdikten sonra adama, o efendiliğini nasıl korusun? böyle böyle piç dediğimiz kıvama geliyor erkekler.
çok naif, çok romantik, çok hoş bir şarkı gibi duran ama öyle olmayan bir şarkı.
bak şimdi; söze gel.. "öperken içsem ağzının çiçek balını"
ağzının çiçek balı derken neyi kastediyor? bildiğin tükürük. tamam daha dolaylı, daha süslü, daha duygusal gibi duruyor olabilir ama sonuçta tükürüğü kastediyor. yalansa yalan de... ve adam sevgilisinin tükürüğünü içmekten bahsediyor.
sevgiliyle öpüşmek, öpüşürken tükürük transferinin olması güzel ve hoş şeyler tamam da, bu kadar da iğrençleştirilerek anlatılmaz ki bu olay! öperken içsem tükürüğünü dese tutmazdı bu şarkı, ama ağzının çiçek balı olunca başka oluyor di mi?
ya ben çok duygusuz, ruhsuz biri oldum ya da şarkılardaki sözler iyice saçma sapan bir hal aldı . bu ne yahu?!
kızla çocuk denk gelmiş aynı masaya oturmuşlar. çocuk anlatıyor kız dinliyor. bir süre sonra;
erkek: bak tanışalı hemen hemen 2 saat oldu, ne anlatsam gülüyorsun. sevgili olarak kalkcaz bu masadan.
kız: neden?
erkek: bak ne güzel ben anlatıyorum sen gülüyorsun. birlikte güler, eğleniriz. süper bi çift oluruz. hem boşuna mı anlatıyorum ben bunları?!
kız: e gülmeyim o zaman, sevgili falan olmam senle.
erkek: madem güzellikle olmuyor mecbur zorlıcaz
der ve cebinden kör bi çakı çıkarır.
erkek: bak çıkmazsan benle seni bu çakıyla doğrarım!
kız: oha! o çakıyla beni doğramayı bırak herhangi bi kağıdı kesmeyi başarırsan, evlenirim bile senle.
erkek: bu eski sevgilimin hediyesiydi. senin gibi akıllı uslu kızlar reddedince beni gidip böyle manyaklarla çıkıyorum ben. insan hiç sevgilisine çakı hediye eder mi?!
kız: harbiden...
sonra o kızla o çocuk sevgili oldu. o çocuk, dediği gibi, o kızı hep güldürdü.
finalde iyi bişey yaparsam geçiyorum, yapamazsam 2.ye kalıyorum dersten. bu stresle evde dolanırken kafayı kapıya çarptım. yaklaşık yarım saat sonra;
ben: başım ağrımaya başladı. sanırım beyin sarsıntısı geçiriyorum. sabah yatağımda ölü buluncam. son gecemi dinamik çalışarak geçirmek istemem. bırakayım bari çalışmayı.
ev arkadaşım: ders çalışmıcan da napcan? benle mi sevişcen?!
"sen varken başka birine ne gerek var" ya da "bul tabi birini, yakınından başla aramaya da. hatta kendinden başla" tarzı cevaplarla adamı afallatabilirsiniz. sonra bakın diyor mu bir daha öyle şeyler, zevzek herif. ona kaldı sanki sana birini bulmak. sinirlendim şimdi.
kuzen: cihan bak soffy ablan mühendis olcak. sor bakalım sen mühendis olabilir miymişsin bu yaşta
cihan (8 yaşına yeni girmişti o zamanlar ) : ya olurum tabi, biliyorum ki ben her şeyi. okumayı öğrendim. toplama çıkartmayı da öğrendim. çarpmayı da biliyorum. hatta bölmeyi bile biliyorum ben! daha fazla okula gitmeme gerek yok. mühendis olcam artık ben. olurum di mi?
ben: integral biliyor musun?
cihan: hayır
ben:türev?
cihan:hayır
ben: tamam daha kolay şeyler sorayım. fonksiyon?
cihan: o ne yaa?!
ben: daha da kolaylaştırıyorum. kesirler?
cihan: ı ıh.
ben: o zaman daha çooook gitcen sen okula.
cihan: sen biliyor musun peki?
ben: evet.
cihan: sen hemen öğretsen olmaz mı peki, hemen mühendis olamaz mıyım ben?
ben: keşke o kadar kolay olsaydı.
pure grubunun eğlenceli mi eğlenceli, gümbür gümbür bir şarkısıdır. müzik de bir harika. sözleri de duyduğum kadarıyla şöyle;
kafirliğin yeterli olmadığı dünyada
suçlayamam seni ancak yardım et son defa
yalnız yanlışlığını görmek isteyen bir adama
sadece bir kaç tane soru cevapla
çok mu sıkıldın buralardan
çok mu zayıftım oralardan
çok mu bunaldın sorulardan
çok mu zayıftım oralardan
üzdük üzüldük deme, inanmam
yalana gerek yoktur ya da kırılmam
kendimi senin yerine de koyamam
artık konuş lütfen söz darılmam
şarkı hakkında bilgi verdikten sonra şu konuya geçmek istiyorum:
bu pure grubu nedir, kimlerden oluşur bilmiyorum. hatta grup mudur yoksa adam tek başına pure adını mı aldı onu dahi bilmiyorum. winampta dönüp durunca dikkatimi çekti şarkı, araştırdım. bilgi yok internette. şarkı nerden geldi onu da bilmiyorum.
eğer bilen varsa; grubun solisti kimdir, nedir, nerelidir, nerededir.. bunlar hep merak ettiğim sorular. o tatlılıkta bir ses bir erkekten nasıl çıkar, yarabbim neler yaratıyorsun sen öyle...
entrymi şu sözlerle bitirmek istiyorum;
eğer bu yazıyı okuyorsan, müsaitseniz akşama istemeye geleceğiz. o kadar netim yani bu konuda.
edit: myspace sayfaları varmış adamların... soliste baktım da.. kararımın arkasındayım. sesi gibi kendi de tatlıymış, yirim.
penguen'in alpay erdem'ine benzeyen ulu yazarı. ya da alpay erdem ona benziyor, bilemiyorum hangisi daha büyük yaş olarak.
cümleler falan baya benziyor ama, olayları anlatış tarzları ...
ha çıkar "benzettiğin adama bak" falan derse de hemen silerim entryi. söyleyim şimdiden.
durduk yerde olur olmadık kişilere benzetilmek hoş olmayabiliyor bazen. olur yani öyle şeyler.
edit: benzemiyorlarmış. ben ondan daha iyiyim dedi. kaç yıldır aynı sözlüklerin yazarıyız, bi hukukumuz var. onu mu kırcam. zaten alpay erdem daha kısa yazıyor, saçmalamışım ben.
ne okulun okul,
ne evin ev,
ne arkadaşın arkadaş,
ne sevgilin sevgili...
hatta annen bile aslında annen değil.
o ana kadar seni üzen herkes sıraya geçmiş açıklama yapıyor.
misal eski sevgilin; senin ağzına sıçtım ama rol öyleydi..
mesela eski dostun; seni orda yüz üstü bıraktım ama senaryo öyleydi.. ben dedim aslında yazık buna diye ama reytingler düşmüş naparsın. sen ağladın harab ettin kendini program eski yerine geldi. bak sana kıyak geçtik sonra. hemen yeni bir sevgili buldun. iyi tarafından bak abi olaya, dost da neymiş...
ya da annen; zaten sen benden daha zekisin..anlamalıydın aslında benden olamayacağını..
falan diyor. sende sessiz sedasız dinliyorsun onları. suçlasan kimi suçlayacaksın.. sineye çekilecek gibi de değil. düşüncesi bile korkutur resmen.
çok zordur bu. hele sen de başkasına aşıksan ve o aşık olduğun kişi de seni zerre umursamıyorsa daha da zordur.
"neden?" diye sorarsın önce kendine. o seveceğine aşık olduğum kişi sevseydi dersin. hadi o olmadı ben onu seveceğime beni seveni sevseydim dersin. ama öyle olmuyor işte.
birileri seni severken sen başkalarını seviyorsun. o başkaları da başkalarını seviyor. zaten o başkaları hep başkalarını sever. sonra hep birlikte mutsuz olursunuz.
henüz lise çağındaysan "kimse beni sevmiyooo" triplerine girersin. "ben seviyorum işte" der biri. ama o biridir işte. "kimse" değildir. ve sen "kimse" nin seni sevmesini istiyorsundur. ama sevmez. dünyadaki son insan olsan yine sevmez o seni. sen de seni seveni sevmezsin zaten.
eğer bencilliğini bir kenara bırakacak kadar tarafsız bakabiliyorsan olaya, egonu bir kenara atabiliyorsan, " benden sana yar olmaz kendi yoluna git" dersin. ama işe yaramaz. gitmez o kendi yoluna. sen de vicdan azabı çekersin.
aslında biliyorsundur. seni seven adam "adam"dır. diğeri de olup olabilecek en tırt insandır. ama işte...
bence "gönül bu.. ota da konar boka da." lafı da burdan çıktı. otları görmesine rağmen bok peşinde koşmak da ancak bir insanın yapabileceği mallıktır zaten.
msnde uzun uzun bir şey anlattığınız kişinin aniden çevrimdışı olması ya da karşındaki kişiye hararetli şekilde bir şey anlatırken yoldan geçen birine laf atıp ona dönerek muhabbete başladığı an.
9 yaşındaki kuzen: satranç oynayalım mı?
ben: ben bilmiyorum satrancı. başka bir şey oynayalım.
kuzen: nasıl girdin sen üniversiteye, satrancı bile bilmiyorsun
ben: ....
soffy :
*bu sabah metrobüste
*o göt kadar yerde kavga çıktı
*tam ortasında kaldım
*dayak yicektim haybeye MeLaNKoLiK:
*biri seni dovmeliydi
*rabbim bunu random da gonderse kardı:D soffy :
*ne zorun var benle MeLaNKoLiK:
*:D
*bilmem
kafam yerinde olmadığı için geceden doğum gününü kutlamayı unuttuğum ama sabah kimseler kapmadan randevu kopartıp kendimi affettirdiğim dünyanın 9. harikası.