kılıçdaroğlu'nun iddiasına ciddi anlamda şüphe düşürmeye başlamıştır.
cumhurbaşkanı net bir şekilde yurt dışına çıkan tek kuruş yoktur diyor. Bu işi çözmek zor değil; swift kodlarına göre parayı mann adasına gönderen bankaya kaç transfer işlemi varsa detayları sorulur. böylece varsa para transferi açıklanmış olur.
Savcılık/yargı bağımlı endişesi taşıyanlar var, endişelerinde kısmen haklı olduklarına inanıyorum ama şu da var ki, Aihm'ye kadar yolu var davanın.
Türkçe duyarı kasan arkadaşlarımıza hatırlatalım, türkçe'de özel isim ve cins isim ayrımı vardır. Tanrı cins isimdir ve tek bir varlığı karşılamaz. allah ise özel isimdir.
bunun arap seviciliği ve hayranlığıyla alakası falan yoktur. kendi benliğimizle de gurur duyarız.
Şu sıralar iktidar tarafından yürütülmekte olan "atatürkçülük" e ters bir harekettir. Zira kendisi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları için katli vaciptir fetvası vermiştir.
edit: Murat Bardakçı'nın bugünkü köşe yazısından anladığımız kadarıyla bu fetvayı Mustafa sabri değil, Dürrizâde Abdullah vermiş;
Baştan sona hatalı önermedir. islam bir zehir olmadığından panzehiri de yoktur. islam bilim ve aydınlanmanın engeli değil teşvikçisidir. Zemahşeri, Fahriddun Razi, Harezmi, ibn Sina, Farabi, Kındi, Ibn Haldun ve daha onlarca düşünür ve bilimci müslüman idi. bu adamlar insanlığa ne katmış ki diyenler ufak bir araştırmayla fikir edinebilir.
Bir örnek; Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla bilinen Biruni'nin şu beyanı düşünmeye değerdir: "benim bilimle uğraşma sebebim Ali imran suresi 191. ayettir" O ayetin lafzi tercümesi şu şekildedir: Onlar ki ayaktayken, otururken ve yanları üzerinde yatarken allah'ı hatırlarlar, göklerin ve yerin yaratılışı konusunda derinlemesine düşünürler. Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın, sen yücesin, bizi ateş azabından koru derler"
Yani mesele islam değil, senin islamdan ne anladığın.
işin acı yanı solak olması, ihtiyaçlarını sol eliyle gidermesi dinen bir sorun haline getirilmiştir. Bakın dinen bir sorundur demiyorum. sorun haline getirilmiştir. Oysa Kur'an'da bu konuda bir hüküm yoktur. buna mukabil yemeği sol elle yemenin kınandığı hadis rivayetleri kaynaklarımızdadır. Örnek;
Resûlullah’ın (sas) yanında bir adam sol eliyle yemek yemişti. Efendimiz; “Sağınla ye!” dedi. Adam: “Yiyemiyorum!” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sas): “Yiyemez ol! Onu böyle demeye kibri sevketti!” buyurdular. Bundan sonra elini ağzına kaldıramadı.” (Müslim: 6/109, hn. 5387)
islama davet ederken horlanan, alay edilen, en ağır hakaretlere uğrayan peygamberin buna rağmen beddua etmeyişine ve "Ya rabbi ! bilmiyorlar, bilselerdi böyle yapmazlardı" dediğine inanan bir müslüman nasıl olur da peygamberin, sol eliyle yediği için bir insana "yiyemez ol" dediğine inanabiliyor? Bir müşriğe gösterdiği anlayışı, ashabının sol eliyle yiyenlerinden esirgeyecek bir peygamber midir bizimkisi? Alemlere rahmet peygamber algınız bu mudur?
tesettürü emreden ayet nur suresinin 31. ayetidir. bir önceki, yani 30. ayetin muhatabı erkeklerdir; mümin erkeklere bakışlarını haramdan sakınmaları emredilir. Bu iş tek taraflı değil demeye getiriyor allah, anlayana.