an gelmeden önce, hafta sonlarına anlam katan, bilgi katan program. trt'de yayınlandı yıllarca, daha sonra kanalturk'e geçti.
attila ilhan küçük kağıtlarına aldığı notlara göz gezdirir daha sonra gözlüğünü çıkarıp ekrana doğru gözlerini kısarak bakar ve başlardı anlatmaya. gazetede yazdıkları ve kitapları dışında, sesinden tarihimizle ilgili bilgiler edinmek ayrı bir güzellikti.
kitaplarındaki bilgilerdi aslında anlattıkları ama konuşması oldukça şairane idi. ve bu, programı vazgeçilmez kılıyordu.
Küreselleşen islam, Siyasal islamın iflası, Yeni Orta Asya ya da Ulusların imal Edilişi kitapları Metis Yayınları'ndan çıkmıştır, Fransız araştırmacı yazar ayrıca felsefe doçentidir. bu nedenle kitapları ağırdır, okunması kolay değildir. ancak, eğer günümüzde ortadoğu, afrika ve hatta ülkemizde gerçekleşen siyasal islam'ın yükselişi, fundamentalizm'in dönüşünü anlamak açısından, islami terörizm olgusunun nedenlerini, liberalizm ve sosyalizmin karşısına dikilen ve kendini "3. yol" olarak ifade eden siyasallaşan ve küreselleşen islam'ı idrak edebilmek ve tehlikeyi görebilmek açısından oldukça önemli bir yazardır.
bir devletin diğer devletin himayesi altına girmesi. güçlü devletin egemenliği altına giren devlet özellikle dış ilişkilerde egemen devletin güdümündedir. bu egemelik altına giriş bazen halk tarafından da benimsenir.
"mağluplar her zaman galiplerin giyim kuşamını, rütbelerini, inançlarını ve diğer gelenek göreneklerini taklit etme yolunu tutarlar. böyle davranırlar, çünkü; yenilgilerinin basit sebeplerden kaynaklandığını kabul etmez, fetihlerin olağanüstü birtakım güçleri olduğu bahanesiyle kendilerinin avuturlar" ibni haldun, Mukaddime.
"Hikikomori" olarak adlandırılan ve inzivaya çekilmeyi seçen insanlar bütün gün müzik dinleyerek, bilgisayar başında vakit geçirerek zamanını geçiriyorlar, japonca'da "elini ayağını çekmek" anlamına geliyor. modern çağa ait bir hastalık olarak görülmektedir.
Savaş çıkmıştı
Orduya aldılar onu
Tüfek verdiler
Mermi verdiler
Süngü verdiler
Bomba verdiler
Gaz maskesi verdiler
Tanımadığı adını bilmedigi
Bütün gereçleri verdiler
Dag basında gözcüydü o
Asağıda ırmak sanki bir gelin
Sanki bir kuş, yeryüzünde akan bir kuş
Orman koyu yeşil, yeşil, açık yeşil
Sanki bilgeler arasi çağsal toplantı
Ki mavi söylencelere benzemektedir
Yarısı görünen göl
iste başaklar sallana sallana
Sürezi yenilemekte evrensel bir devinim
Hepsi bir severlik içinde sessiz
Ötelere ulaşmaktadırlar kendi varlıklarından
Baktı yeni er üstüne başına mırıldandı:
Peki niye
Bunca güzelliklere karsı
Böylesine çirkin giyinmek
cezmi ersöz'ün nesli tükenen, artık pek görmediğimiz insanlarla yaptığı söyleşileri içeren kitabı.
nesli tükenen bu insanlar en azından burada yer alsınlar, ki oldukça hüzünlü bir kitaptır ve bir o kadar da güzeldir. kitapta röportajları yapılan insanlarımız;
madam anahit
varoluşçu boyacı: hayri tonozlu
osmanlı mangırları: hüseyin avni dede
balıkçı özer
antipsikiyatrist bir robenson: hüseyin eyici
tombak ahmet
hrant lusikyan
tuvalette bir tiyatrocu: suzan abla
bakkal nuri erten
ziya mısırlı
mühürcü mehmet baran
güvenlik görevlisi erol bilirgen
süreyya piriler
sabahattin sel
kemal kale
süha tuğtepe
leon ekserci
ayakkabı boyacısı hayri tonozlu'yla (58)-(birinci basım:1990) yapılan söyleşinin kısa bir bölümü;
bir ara "siz hangi felsefi ekole yakınlık duyarsınız" dedi. "eksistansiyalistim" dedim. hayri bey'in gözlerinin içi güldü "ne güzel ben de varoluşçuyum" dedi. ayağımı boya sandığının üzerinden hemen çektim, şaşkınlığım geçmemişti ama devam ediyordu; "varoluşçuluk deyince akla hemen sartre gelir; oysa sartre parlak cümlelerden başka bir şey değildir. varoluşçuluğu sistemleştiren heidegger'dir. sartre onun yanında garnitürden başka bir şey değildir." üzerinde çok eskimiş siyah kaban, başında yazlık bir şapka vardı; yüzü çökmüştü. devam ediyordu; "başlangıcından bugüne kadar felsefe bir arpa boyu yol katetmemiştir... kant ne yaptı insan beynini 12 kategoriye ayırmaktan başka. spinoza yok güzellikmiş, yok ahlakmış bir yığın metafizik şey attı ortaya.. kapital'i okudum, çok sıkıcıdır, rakamlar, misaller falan filan... nietzche ve kafka bilmeden varoluşçu felsefeye katkıda bulunmuşlardır. kendi kendimizi yaratmanın imkanı bizim elimizdedir." sözü irticaya getirdim, nasıl değerlendiridiğini sordum ona "bu politik sahaya girer. 'din' yöneticilerin işine geliyor. böylelikle halkı isteklerine daha kolay boyun eğdiriyorlar. aslında din bir imajdır ve insan kendisi yaratır bu imajı; insan yine düşünmelidir ve yoğunlaşmalıdır; ama düşüncesinin içinden allah ve peygamber gibi imajları çıkarmalıdır. en eski din olan budizm 5000 yıllıktır, musevilik 3000, hıristiyanlık 2000, islamiyet ise 1400 yıllıktır, ama insanlığın tarihi 50.000 yıllıktır. peki kırkbeşbin yıldır ne oldu, onu soran yok. ne yazık ki milyonlarca insan dine inanıyor ve onlara kimse ışık tutmuyor. işin doğrusu din zararlı bir şeydir." edebiyatla yakından ilgili o'henry yi sevdiğini, dostoyevski onun başucu yazarı, tolstoy, bernard shaw, rousseau ve voltaire'i ilgiyle okumuş. hayri bey ayda 50 bin lira kazanıyor, kaldığı otele günde 1200 lira veriyor, otel parası olmadığı günlerde parklarda yatıyormuş.
özetle ayakkabı boyacısı hayri bey böyle yaşıyordu. bilgi ne güç, ne de imkan yaratıyordu onun hayatında, düzen böyle olunca.
340.000 yıl öncesinden başlayarak insanın gelişmesi, ateş yakabilmesi, kaba taşları yontup alet oluşturma yetenikleriyle yaşamına yön vermesi, gelişmesini sağlamış olan bütün süreçlerin ele alındığı "man makes himself", "kendini yaratan insan" olarak türkçeye çevrilen gordon childe'ın kitabı. en eski çağlardan beri insan soyunun oldukça yavaş bir ilerleme ile uygarlığa doğru gidişatını, her türlü coğrafyada, doğal koşullar ve yırtıcı hayvanlara karşı verdiği savaşı, alet yaparak vücuduna ait eksiklikleri nasıl giderdiğini ve bu aletlerin zaman içinde nasıl geliştiğini, yaratan ve düşünen bir canlıya nasıl dönüştüğü anlatılıyor. *
(1938(?)-2004) islami Direniş Hareketi (hamas)'nin kurucusu ve manevi lideridir. 12 yaşında bir kaza nedeniyle felç geçiren Yasin, tekerlekli sandalyeye mahkum oldu. Müslüman Kardeşler örgütünün Filistin kolunda etkin bir rol üstlendi..işgalci israil'in devlet terörüyle öldürülmüştür. 2003'te suikast girişiminden kurtuldu ancak 22 mart 2004'te israil füzesiyle öldürüldü.
"Filistin halkının helikopterleri ve füzeleri yok. Ellerinde yalnızca şehit edebilecekleri vücutları var" demiştir.
şeyh yasin'in ölümünden sonra yerine geçen Hamas lideri Abdülaziz Rantissi de aynı şekilde israil'in füze saldırısıyla öldürülmüştür.
kanaltürk'te yayınlanan 5.Boyut programını hazırlıyıp sunan, yazar. Nurettin Veren'le yaptığı programlardan yola çıkarak hazıladığı kitabı "Türkiye Nasıl Kuşatıldı? Fethullah Gülen Hareketinin Perde Arkası" Fethullah Gülen'in amaçları, örgütlenmeleri ve yaptıkları hakkında yakın arkadaşının izlenimlerini kitaplaştırmış olması ise oldukça önemli.
1910 yılı Ula doğumlu. Sovyetler birliği'nde Sosyalizm ve Ekonomi dersleri almıştır. 1930 yılında Nazım Hikmet'le birlikte 1+1=1 adlı şiir kitabı yayımlanır. 1983 yılında "Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü"ne layık görüldüğü evini müzeye dönüştürmüştür. kitapları: Daha Çok Onlar Yaşamalıydı, Canım Haletçiğim. *
"Ağa Han Mimarlık Ödülü 1983'te Nail Çakırhan'a verildiğinde, "mimarlık eğitimi almayan" birini seçmenin, "mesleğe saygısızlık" olduğunu belirten kimi ünlü mimarlarımız bu kararı şiddetle kınamışlardı..
Dahası, bazıları da dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e haber göndererek, istanbul'daki törende bir "komünist"e ödül vermemesi için, Çakırhan'ın Nazım Hikmet'le arkadaş olduğunu bile anımsatmışlardı." *
halkın iradesi. aynı isimli gazete Mustafa Kemal atatürk tarafından 4 Eylül 1919'da kurulmuştur. irade-i milliye gazetesinden sonra, atatürk'ün kurduğu ikinci gazete Hakimiyet-i Milliye'dir.
--spoiler--
Irkdaşlar günlerdir konuşulan dizi ağır bir kürt propagandası ile başladı.Daha ilk dakikadan kürtleri masum,kandırılmış,saf,gariban göstermeye başladı.
Diyecek söz bulamıyorum..!
Zaten bu dizinin böyle olacağı baştan blliydi. Bakın göreceksiniz, bu dizi melezleşmeyi özendirecek, tabiri caizse körükleyecek...Bu tür diziler milletimize çok büyük zararlar veriyor. Öyle umuyorum ki tez zamanda yayından kaldırılır.
Dizideki "kardeşlik" zırvaları da cabası...
Dizi kardeşlik edebiyatı yaparak yayına başladı malesef. Umarım Türk Milletinde ki yansıması farklı olur, ve k.rdlere herkes hak ettiğ gözle, yani "kambur, kalleş, hayvan" gözüyle bakar.
Bu diziyi yapanın da, yayınlayanın da Tanrı belasını versin! Bütün ırkdaşlarımı RTÜK ü telefon ve e posta yağmuruna tutmayı teklif ediyorum.
Böyle rezalet bir dizi görmedim.
Derhal yayından kaldırılması gerekir!!
--spoiler--
ve maalesef bu topluma ve gençliğe dayatılan ya bizdensin ya da diğerinden.
faşizm en kolay düşünme biçimidir ve hatta düşünmeme biçimidir. bir "öteki" elde ettiğinde yani düşmanını elde ettiğinde varlığın anlam bulur. gençler bundan çok kolay etkilenir. özellikle 20 yaşına kadar biyolojik şiddete en yakın olduğu çağdır insan yaşamında bu dönem ve çok kolay şekilde, hiç sorgusuz ve sualsiz, düşünmeden şiddetini giderme ihtiyacını duyduğu olguya saldırabilecek hale gelebilir insanoğlu bu dönemde.
12 mart öncesinde de bu yaşanmıştır. kamplar kurulmuş, kompradorların muhteşem dünyevi hayatını devam ettirmeleri konusunda yardımcı olmuştur gençlerimiz. "öteki" öğretilmiştir onlara, bugünün anlamını gördüklerinde iş işten çoktan geçmiş olacaktır amma ve lakin geçmiştir zaman, "öteki"ni yok etmenin verdiği hazzın sonuçları ile yaşamı anlam bulmaktadır..
toplumda adaletle ilgili, haksız rekabetle ilgili, bir ticari meta haline gelmiş, eğitim, sağlık gibi konularda yaşanan buhranların yanına, kendine ait bir yaşam kurması gereken bireyin işsizlik, yoksulluk gibi konular ile karşılaştığında bu konuları yok edebilmesi için, emperyal devletlerin etkisi ile memleket içinde bir "öteki" denen kavram alır başını gider.
türk, kürt için ya da kürt türk için ötekidir artık. kelimenin anlamı hayatın anlamı olmuştur. sonuçla ilgilenmek kolaydır. nedenleri sorgulayan, görülmez duyulmaz, ya da yok edilir. bu sadece türk veya karşısına çıkarılan kürt diye olmaz.
yugoslavya da, sırp, boşnak, arnavut, hırvat diye olur...
ruanda da hutu ve tutsi diye,
ya da türk veya kürt diye,
neden sormazsın kendine ey düşünen akıl, ya onun doğduğu topraklarda dünyaya gelseydin ve bu ailede yetişseydin, aynı nitelikteki ancak başka bir buzdolabını açsaydın, aynı markadan giyinip ancak farklı bir pantolonu geçiriverseydin kıçına, paran olmadığı için kendine ait şehrinde hastanede rehin kalsaydın aynı onun gibi ve sadece doğduğun yerden dolayı o olsaydın mesela?
nsaıl olurdu, sordun mu hiç kendine?
eli bebek kanlarıyla boyanmış varlığını dünyanın en iğrenç kuklalarından ikisine barzani ve talabani'ye ve bunların yöneticisi olan bush'a borçlu olan pkk ve karşısında sadece kürt olduğu için yaşam hakkı olamdığını söyleyebilecek bir diğer güruh?
kim kazanıyor acaba??? biz değiliz orası kesin... *
AKP Adana Milletvekili Abdullah Çalışkan, AKP Adana Gençlik Kolları 2 nci Danışma Meclisi'nde;
"Gençler devrim istiyor. Ben de bir romantik devrimci olarak elbette devrimden yanayım. Ama devrimin turuncusu olmaz. Ara renk olmaz devrimde. Devrim ya kırmızıdır, ya da yeşildir. Ben yeşilden yanayım" diye konuştu. Çalışkan ın bu sözleri yaklaşık 600 partilinin katıldığı toplantıda coşkuyla alkışlandı.
kendisine sorulan "yeşil rengin anlamı nedir" sorusuna, halk anlamıştır demiştir..
bazılarımızın "olamaz böyle birşey, bu kadar da değil artık, ne oluyor lan?" vs. dediğini duyar gibiyim. ancak kendi adıma hiç şaşırmadığımı söylemeliyim. eğer şaşıran varsa; "yüzlerini yıkasınlar, bir koltuğa uzanıp sessizce düşünsünler; osmanlı'yı, atatürk'ü, onun devrimlerini, köy enstitülerini, demokrat parti'yi, 12 martı ve 12 eylülü, evren paşa'yı, demokrasimizin temelini atan özal'ı, erbakan hocaefendiyi, imamların başbakanlığını, bakanlığını, demokrasiyi, uğur mumcu'yu ve kader arkadaşlarını, 'susma sustukça sıra sana gelecek' diyenleri küçümseyişlerini, ışık kapatma eylemleriyle dalga geçişlerini..." eminim şaşırmayacaklar benim gibi..
not: konu ile alakasız ama; ben sadece televizyonda "ananı da al git!" diyebilen bir başbakan gördüğümde şaşırmıştım. bu kadarını sanırım hiç birimiz tahmin edemezdik.
Amerikanın bağdat Büyükelçisi "Irak ın iç işlerine karışma" dedi ayrıca telefonda sam amcadan bir cevap alındı Ve Türkiye nin ırak politikası ortaya çıktı. Amerika artık bölgede ve biz sadece ırak için bir politika belirlemede özgür değiliz, çünkü, abd ile de sınır komşusu olmaya başladığımız için eskisi gibi hareket edemiyoruz. Ama bu iş nasıl bu hale geldi.
Türkiye cumhuriyeti, 1926 da imzalanan türkiye-ırak antlaşmasıyla, misakı millisınırları içinde gördüğümüz Musul ve Kerkük çevresinin ırak ın toprak bütünlüğü içinde olduğunu kabul etmiştir. Bunda etken, sınır komşuluğundaki iyi ilişkilerdir.
Günümüzde ise Kerkük, Musul ve çevresinin, abd nin ve arkadaşlarının emperyalist işgal güçleri tarafından oluşturulan herhangi bir devlete, federasyona dahil edilmesi, imzalanan antlaşmaya, uluslararası hukuka ve Türkiye nin yaşamsal çıkarlarına aykırı ve dolayısıyla Türkiye açısından kabul edilemezdir.
Irak tan çıkış yolu bulamayan ve sürekli kaybeden abd yolunu iran üzerinden aramaya başlamıştır. Bu yolculuk sırasında Türkiye de bölgede Kürtler gibi kullanılmak istenmektedir. Süreç saddam ın idamıyla sürat kazandı. Şii-sunni-kürt çatışması daha da körükleniyor, ırak halkının kaderini emperyalist işgal kuvvetleri ve iki kukla olan Barzani ve Talabani gibi derebeyleri belirliyor.
Bugün Kürtler, Sünni araplar ve Türkmenlerin yaşadığı bir petrol kenti olan Kerkük te sürekli saldırılar olmakta, saçma sapan referandumlar, nüfus konusunda bir çok planlamanın yapıldığını, kürt kökenli insanların bölgeye yapay bir şekilde yerleştirildiklerini görüyoruz.
Bölgeye yapılacak harekatlardan bahsedildiği sırada meydana gelen olay nedeniyle, Türkiye nin eli kolu bağlanmış ve aynı zamanda türk halkının üstüne "utanın" tokadı çarpılmıştır. bölgeye müdahale düşünüldüğü bir sırada yalnız olmadıkları belli olan ik üç tane faşist-köktendinci katilin yaptıkları ile, türk halkı barbar, sorunlu, barış halinde yaşayamaz olarak yaftalanmaya başlanmıştır. Bölgede bir parçalanma meydana gelmekte ve federatif bir oluşum ortaya çıkmaktayken biz ağzımızı dahi açamıyoruz. istikrardan anlaşılan tek şey bu ülkede akp iktidarının devamı. Oysa ki sadece içeride meydana gelen siyasal islamyükselişi dışında bir zamanlar savaş nedeni saydığımız ırak ın parçalanması ve yapay bir kürt devleti oluşturulması, bugün kukla devlet aracılığıyla somut hale gelmeye başlamıştır.
Abd tarafından kısa süre önce açıklanan ve bu yönde gelişmeleri her gün biraz daha ortaya çıkan "Ortadoğu da birçok ülkenin sınırlarının değişmesi" ve bu sözlerin kapsamını oluşturan "bop" ve hatta bunun yanında artık alışmaya başladığımız, yadırgamaz hale geldiğimiz Türkiye nin doğu sınırlarının kürdistan içinde gösterildiği haritaların ortaya çıktığı bir süreç içinde biz halen ve alenen elimiz kolumuz bağlı oturmakta, gözümüzü açamamakta ve abd nin karşısına çıkıp herhangi bir itirazımızı dahi dile getirememekteyiz. Sözün kısası Türkiye nin Kerkük, Musul dahil olmak üzere bir ırak politikası ve bölgeye ilişkin milli ve anti-emperyalist bir politikası yoktur. Türkiye, abd nin yanında müttefik görünmekte ve amerika tarafından sürekli motive edilmekte, ancak başımıza geçen çuvallardan sonra "yarabbi şükür" demeye devam etmektedir. Bizim ekonomimizi kim yönetiyor ki, dış politikamızı biz yöneteceğiz. Televizyonu açıp bir dizi izlemek lazım...
istanbul'da bir fabrika
fabrikayı ben koymadım oraya
ben diyorum ki size
istanbul da bir fabrika
fabrikayı işçiler çalıştırır
işçileri bir milyoner
ben diyorum ki size
fabrikayı işçiler çalıştırır
grev gittikçe büyüyor
grevi ben istemiyorum
ben diyorum ki size
grev gittikçe büyüyor
bini boşaldıkça biri doluyor
binini ben boşaltmıyoum
ben diyorum ki size
bini boşaldıkça biri doluyor
bu düzen beyler düzeni
bu düzeni ben yapmadım
ben diyorum ki size
bu düzen beyler düzeni
ortalık gitgide karışıyor
ortalığı karıştıran ben değilim
ben diyorum ki size
ortalık gitgide karışıyor
birgün kıyamet koparsa
kıyamet kopsun istemiyorum
ben diyorum ki size
birgün kıyamet koparsa
gençler kuytularda öpüşüyorlar
marulun vakti geçti
şimdi karpuzlar kızaracak
ardından fındık fıstık
ardından ayva
ayvayı sarartan ben değilim
ben diyorum ki size
gençler kuytularda öpüşüyorlar
ayvanın vakti
bir zamanlar, 3 kasım 2002 den önce, star gazetesinde yazan ve star televizyonunda da bir program yapan gazeteci. cem uzan milletvekili adayı olarak bile göstermişti cevher kantarcı'yı.. abd ile ilgili güzel tespitler yapıyordu o sıralar, şu an nerelerde kimbilir..
bugünkü almanya ve polonya gibi ülkelelerin olduğu bölgelerde miladdan sonraki ilk yüzyıllarda yaşamış savaşçı ve bazı kaynaklara göre acımasız bir halk..