şu an sizden istediğim önerilerdir.
giyim konusunda iyi olduğumu düşünüyordum. ama bugun internette öylesine gezerken pek de iyi olmadığımı farkettim.
mağaza olarak nereden almalıyım? nelere dikkat etmeliyim? hangi mağaza iyi-kötü? bilgisi olan varsa bilgime birşeyler eklemesini isterim.
evet fenerbahçe,hayvan gibi borca hazır mısın. bu sene sonunda başarısızlık gelir,başkan istifa eder. ünal aysal döneminden sonraki galatasaray gibi kalırsınız. yıldızları toplamakla bilalle dalga geçmekle olmaz kardeşim. şimdi siz o kadar parayı lig için mi verdiniz? aziz yıldırımın sonudur eğer böyle giderse bu futbol devam ederse.
edebiyat bilgimin ne kadar az olduğunu farkettiren kitaptır.
içinde geçen kafka ile ilgili esprileri anlayamamam kendime artık şu kitaplıktaki kitapları tekrardan okumalıyım dedirtti. edebiyatı yeniden sevdiren kitaptır diyebilirim.
konusuna gelirsek akıcı şaşırtıcı bir konusu var. bazen aşırı ağır betimlemeler olabiliyor ama biraz manyak bir karakter ağzından anlatıldığı için normal. aynı zamanda araya dram komedi falan sıkıştırmış livaneli. çok hoşuma gitti.
sonucunu kesinlikle söylemiyorum çünkü çok şaşıracağınıza eminim. mutlaka okunması gereken kitap. livanelinin kitaplarına sarıcam galiba bu aralar. (bkz: serenad)
yan komşumuzun yarı amerikalı olmasıyla fark ettiğim ve çok farklı olan üniversite sistemleri.
arkadaş türkiyede üniversite sınavına giriyor. babası amerikan annesi türk. istanbulda bir üniversitenin endüstri mühendisliği bölümünü kazanıyor*. sonra burada kaydını dondurup amerikaya gidiyor.
buraya kadar herşey normal. ama annesinin anlattığı üzere arkadaş orda fiziğin felsefesi tarzı bir ders görüyor. yani felsefe fizik ve sayısalın karması. dediğine göre üniversitelerin amacı entellektüel yetiştirmekmiş. yani o üniversiteden mezun olduğunda önünde yine birsürü mesleğe girme seçeneğin oluyor. sayısallardan birini seçebiliyorsun. iç mimar olursun üzerine az birşey daha eğitim alarak doktor olursun.
dinlerken gerçekten üzüldüm. adamlar orada tam donanımlı entellektüel bir insan yetiştiriyorlar. daha üniversiteye başlamadan gılgamış destanı manas destanı gibi destanları okumasını istemişler çocuktan. kardeşim ne diyon sayısalcı adam bizde test çözer şşt aloo. ama yok adamlar tam donanımlı entellektüel yetiştiriyorlar böyle birşey olamaz ya ciddi anlamda üzüyor.
özellikle son günlerde çıkan reklamlar (bkz: nişantaşı üniversitesi) ile türk eğitim sistemi iyice boka gidiyor.
Yaz günleri, köyün o güzel havası içerisinde çaylar demlenmiş ve herkesin önündedir. Eski günleri yad etmek için konuşmalar yapılır. Babamla amcamın gözleri uzaklara dalar, babaları öldüğünde onları büyüten Abdullah dedeye. Çok yiğit adamdı der babam gözleri buğulanarak. Köy enstitülerinden mezun, köyün bilgili kişilerindenmiş. Belki de ilkokul terk amcamın bu kadar derin bir dünya görüşüne sahip olması ondandır. Rakılar açılır ve Abdullah dedeye kaldırılır.
12 yaşımdan beri böyledir. Abdullah dede benim için köy Enstitüsü'dür. Abdullah dede benim için ülkenin anlamsızlığıydı. Şu yaşındayım, hala anlamsızlığıdır Abdullah dede.
son günlerde pek gözükmeyen elemandır. ingilizce seviyesine pek dikkat etmedim ama derbilerde kavgalara girişi, o pis pis bakışları bile aklıma kazındı. getirin lan şu adamı.
rol yeteneğine pek dikkat edemedim. ama çizgi romandaki oliver queen karakterine göre gerçekten çok yakışıklı yapıldığını düşündüğüm adamdır. erkek olmama rağmen adamın gerçekten allah gibi çekiciliği var. özellikle arrow ve flash ın ortak bölümlerinde flash* ile yan yana gelince karizma farkı ciddi anlamda ortaya çıkıyor. ama aiiyyy ben bebii feysss seviyorum diyen kızlar varken bu seçim göreceli tabi
çevremde gözlemlediğim kadarıyla agresiflik, alınganlık, hızlı duygu değişimi gibi sonuçları vardır. ama tam tersine bu ayrılığı iyiliğine yormuş olan kişiler de gördüm.