skopofil
166 (çikita muz)
altıncı nesil yazar 6 takipçi 7.60 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    olasılıkçı determinizm

    1.
  1. "insan istediği şeyi yapabilir ama istediği şeyi isteyemez."*
    2 ...
  2. formlar teorisi

    1.
  3. platon'un, en üst düzey gerçekliğin evrensel "form"lar ya da "idea"lardan oluştuğunu iddia ettiği teori. jeff hawkins ise "zeka üzerine" de, söz konusu ideaları fazla uzakta aramamak gerektiğini söylüyor.

    şurdan başlayayım; bilgisayar, bilgileri bire bir doğrulukta saklayıp işliyor. hafızamız ise duyduğunu, gördüğünü, hissettiğini aslına uygun saklamıyor. aralarındaki önemli ilişkileri hatırlıyor sadece, anıları çağrışım yoluyla hatırlıyoruz.

    bi arkadaşımızın yüzünü görünce, korteksimizde görsel verileri alan v1 denen bölgedeki hareketlilik; gelen veriler değiştikçe, farklı açılardan baktıkça filan değişiyor. fakat yüz tanıma bölgesindeki hareketlilikte bir değişiklik olmuyor. yani arkadaşımızın yüzü görüş alanımızda kaldığı sürece, o bölgedeki belli hücreler sürekli aktif oluyor; ateşleniyor. hatta, o yüzü sadece hayal ettiğimizde bile devam ediyor bu. yüz tanıma gibi işlemlerde pek başarılı olamayan bilgisayarların yapamadığı da bu. sabit temsil* deniyor buna da.

    yani formlar, idealar varsa bile fiziksel dünyanın dışında değil "kafamızın içinde" diyor.

    yine de, plato nun "sezdiği" şey bana dilin evrenselliğiyle de alakalıymış gibi geliyor. şeylerin zihinde doğuştan önce var olması 'evrensel olması', sonradan insanın aklına gelmesi filan derken, çocukların dili ne kolay öğrendiğini, grameri öğrenmek için ayrıca yardıma ihtiyaçları olmadığını chomsky den önce farketti belki de... ama "konuşamayacağımız konularda susmalıyız" diyebilmek için de, erkendi henüz.

    felsefe diye bildiğim şey; bir "hayatı anlama çabası" ve bunun için de günümüzde, felsefe tarihinden çok nöroloji, evrimsel psikoloji gibi, alanlara bakmalı; antikacılığa düşmemeli diye düşünüyorum.

    ....

    skopofil - (togasını omzuna savurarak) şimdi zeus hakkı için söyleyin dostlarım; öylece oturup sırf düşünmekle, gerçekliğe mi ışık tutulabiliyor; yoksa dildeki açıklar veya primatlardan insan türünün iç dünyası, düşünme yöntemleri üzerine mi?

    platon - evet haklısın, bu açıkça ortada. bunları bilemezdim elbette, yine de...

    skopofil - o haldee... (ona, "seni severim, ama gerçekleri daha çok severim" anlamında bakarak) insani zaafların, mantık hatalarının ayırdında olmak, insan beyninin nasıl çalıştığını bilmek; yani psikoloji, felsefe yapmanın ön şartı olmalı.

    consensus - evet, evet pek tabii.

    vaginismus - benim içime tam sinmedi... nası yani, hayatı anlamaya çalışmayıp, insanla mı uğraşacağız?

    skopofil - ilkin, evet. çünkü hayatı anlamada kullandığımız araç, insan. ayrıca, ben de sanrıladım o zili.

    vaginismus - ne zili?

    skopofil - size demedim.

    platon - ohoo, muhayyel diyalog dediğinin de bir adabı vardır. niye verildiği, alınıp alınmadığı bile belli olmayan referanslar, saçmasapan isimler... koca platon bunlara alet edilmemeliydi. ayrıca çok yavaşsın.

    skopofil - acil bi durum yok zaten. belki de hiç bişi yok, olamıyor. oyuna benziyor.

    vaginismus - peki, bu uyduruk isimlerimize uygun mu davranmamız gerekiyor şimdi? biraz daha beklersek, celsius gelip havadan söz edecek. bu ne ucuzluk.

    consensus - evet, aynen katılı... demm!

    skopofil - pink floyd - hey you

    vaginismus - hah, tam dağıldık.

    platon - is there anybody out there?
    0 ...
  4. varoluş spekülasyonları

    7.
  5. döngüsel evren kuramı doğru (cyclic universe theory * * * *) ve zamanla kaçınılmaz olarak bir süper-uygarlık ortaya çıkıyor her seferinde, ama big crunch ı önlemek için geç kalınmış oluyor. onlar da, maddenin evrene dağılımını o şekilde düzenlemeye çalışıyor ki; bi dahaki big bangten sonra canlı yaşam, aminoasitler filan daha çabuk oluşsun ve big crunch ı onlar önlesin *. ama evrendeki madde, uzay-zaman miktarı da öyle ki, her zaman geç kalınıyor. şu an mesela, geçmiş onüç milyar yıl daha süper uygarlık olacağız da, evrendeki maddeyi ohoo... bu nafile çaba da sonsuza kadar devam ediyor, edecek, ve etmiş. (sonsuzluk bir acayip)
    (Dead Man's Bones - My Body's A Zombie For You)
    0 ...
  6. sigara içerek hayatı protesto etmek

    1.
  7. hayatın içindeki küçük keyifleri, hayatın kendisine tercih etmek esasına dayanan protesto şekillerinden biri. açlık grevi yapar gibi, kendi vücuduna zarar vererek. genelde sonuç alamaz ve azalan ortalama ömür beklentinizle kalakalırsınız.

    ayrıca protesto edilen şeyin belirli bir hayat, birinin hayatı değilde bütün yaşam olduğunu vurgulamakta yarar var. sigara içerek varoluşu protesto etmek diye mi açsaydım lan başlığı yoksa, neyse... (bkz: neyse)
    4 ...
  8. there is a method in his madness

    1.
  9. hamlet'te, hamlet'in deli rolü yapması hakkında birilerinin söylediği söz. çok güzel bakınızı olur bunun, ondan yazdım. misal; tuhaf, tuhaf davranışlar sergileyen, gizli bi niyeti olduğunu düşündüğün bi politikacı mı var? hop, hemen bi bkz. buraya. bütün zırvalamaları içinde, iki de düzgün laf edebilmiş bi yazar mı var, tak! anında bkz. (bu ben olcam sanki, hissediyorum)... gözlemle, tespitle mi uğraşcaksın, iki sayfa entry mi yazıcaksın, bi prim için? hem ingilizce, hem shakespeare, üstüne zekice; günümüzde oldukça geçerli bir dil olan ingilizceyi bildiğiniz intibaı uyandırın! çevrenize sağlıklı genlere sahip olduğunuz mesajı yayıp, çiftleşme şansınızı artırın! doğru kullanıldığında, tek başına bile bi kızı yatağa atma kapasitesinde bir bkz.dır bu. (diğer entylerimizde, gizli bkz. çeşitlerimiz de mevcuttur.)

    son olarak, buraya verilecek bakınızın faydalarının unisexual niteliği hakkında şüpheye düşebilecek kızlara, erkekleri yatağa atabilmek için zihinsel bir çaba, hatta herhangi tür bi çaba gerekmediğini hatırlatır, cinsel hayatlarında mutluluklar dileriz. (başlıklarımız garantilidir)
    2 ...
  10. insanoğlu kuş misali

    1.
  11. duyulamamış sorulara evet demek

    1.
  12. genelde, bezgin bir şekilde kafa sallanarak yapılan evetleme türü. "iyi, iyi... tamam, uyar bana. zaten hayatın da bi anlamı yok, anasını satayım. senin dediğin gibi olsun, nolcak" anlamında.
    0 ...
  13. dünyayı yok etmek

    1.
  14. belki de mümkün olmayan şey. soğuk savaş zamanında kaç kez ve ne şekilde nükleer savaş eşiğinden dönüldüğünü izlemiştim de, böyle düşündüm; belki de, adamlar (uzaylılar, tanrı, bi güç vs.) dünya yok olma aşamasına gelince bunu her seferinde önlüyorlar da, biz bilemiyoruz sadece...

    ayrıca, teorimi yanlışlayabilmeniz için dünyayı yok etmeniz gerekiyo ki; yapabilseniz bile, "yanılmışın" diyebilecek kimse de kalmayacağından gayet başarılı, savunulabilir bir teori. sonuma kadar arkamdayım, yok edin de göreyim.
    2 ...
  15. connections

    1.
  16. ingiliz bilim tarihçisi ve yazar james burke tarafından hazırlanıp sunulmuş olan ve ilkin bbc'de 78'de yayınlanmış olan belgesel dizisi. sonradan devamı da gelmiş.

    tarihin gidişatı ve dünyanın seyrine gizli toplantılar yapan mason örgütlerinin karar verdiğini iddia edenlere gülüyoruz, peki o zaman nasıl oluyor? connections'da james burke, bilim ve teknoloji tarihine, icatlar ve değişimlerin tarihine odaklanırken; tarihin bireylerce, liderlerce yazıldığını, yapıldığını iddia eden doğrusalcı, erekselci tarih tezini reddediyor, belgeselin altbaşlığı da zaten "değişime alternatif bir bakış". herhangi bir materyalin gelişiminin diğerlerinden bağımsız, yalıtık bir şekilde düşünülemeyeceğini öne sürüyor. modern dünyanın bütünlüğünün birbiriyle etkileşim içinde olan ve her biri kendi saikleri (kazanç, din vs.) doğrultusunda hareket eden insan veya insan topluluklarının neden olduğu olaylar ve değişimler ağından oluştuğunu ve sonuçların etkileşiminin de tarihi oluşturan şey olduğunu bunun da, bu öznelerce önceden öngöremeyecek şekilde geliştiğini söylüyor. bunu gösterebilmek için de, her bölümde geçmişteki bir olayı ya da icadı, yeniliği ele alıp en temellerine kadar iniyor. mesela bir bölümünde plastiğin icadıyla ilgili olarak okyanus-aşırı taşımacılığı kolaylaştıran, daha fazla yük taşıyabildiği halde daha ucuza imal edilebilen 16.yy'da hollandalılarca tasarlanmış olan bir gemi türü olan fluyt'un icadına kadar iniyor.

    tarih, sadece teknolojik gelişmelerin değil kendi eylemlerinin sonuçlarını öngörebilmeleri mümkün olmayan, gelecekle ilgili ancak tahmin yapabilecek olan bireyler tarafından belirlenmiyor. belgeselde sunulan geçmişteki bütün bu değişimlerin günümüzle nasıl bir ilişki içinde oldukları, nasıl sonuçlandıkları bizi bu kadar şaşırtabiliyorsa bugünkü olayların gelecekte yol açabilecekleri şeyler de eşit derecede şaşırtı olacaktır.

    eğer tarih geçmişteki olaylar ve yeniliklerin etkileşimi sonucu ilerliyorsa, tarih ilerledikçe bu icatlar ve değişimlerin niceliği ve karmaşıklığı da artacak, sadece devam etmekle kalmayacak bunlar giderek de artan bir hızda olacak. burke bu değişimin ortalama insanın başa çıkabilmesi, takip edebilmesi için çok fazla olmasının, bireysel özgürlük, güç ve mahremiyet için ne gibi sonuçları olabileceği soruyor.

    ve "bütün dünya, geliştirilmesi ve sürdürülmesi yıllarca eğitim almış uzmanlar gerektiren bu icatlarla, değişimlerle örülüyken, bu eğitimden yoksun olan sıradan insanın nükleer enerji ya da kök hücre araştırması gibi teknolojik konularda sağlıklı kararlar verebilmesi mümkün müdür?" gibi sorular soruyor.

    ayrıca (bkz: annales tarih okulu)

    ve tabi ki, bütün bunları çok daha geniş bir perspektiften ele alan;
    (bkz: tüfek mikrop ve çelik)
    1 ...
  17. yerçekimi aldatmacası ve newtonizmin çöküşü

    1.
  18. peygemberimizin göğe yükselişini çekemeyenlerin uydurduğu teori olan yerçekiminin ne kadar baştan savma olduğu dikkatli gözlerden kaçmayacaktı elbet. baştan aşağı gediklerle doludur bu teori, ne de olsa teoridir sonuçta; mesela taş atıyosun, taş düşmüyomuş da yer çekiyomuş onu, bak bak. gafiller taş yere düşecek tabi çünkü göğe yükselmesi için bi sebep yok ortada.
    7 ...
  19. et yese de bi yandan üzülen vejetaryen sempatizanı

    1.
  20. hayvanlar için üzülür, yanlış yaptığını düşünür ama bütün bu hayat gailesi içinde de proteini nerden alıcam, yok şunda hayvan ürünü var mıdır, bilmemne diye kasmak istemediğinden vejetaryen olmaz. bütün bunların hiç farkında olmayan ya da hiç ilgilenmeyen insanlardan daha kötü durumdadır aslında çünkü bilinçlidir, başka bi deyişle sırf tembelliği yüzünden hayvanların sistematik olarak katledilmesine göz yumar. sempati duyduğu görüş bağlamından bakıldığında tabi.
    0 ...
  21. hiç oruç tutmayıp bayramda şeker yemek

    1.
  22. ateist olmanın en tatlı yanlarından biri.
    2 ...
  23. şukelaya endeksli dünya görüşü

    1.
  24. etliye sütlüye fazla karışmayan, karışıldığında da sadece çoğunluğun, orta sınıfın uzlaşmacı, ikiyüzlü, konformist ahlakının, anlayışının sözlükteki yansıması olan dünya görüşü. şöyle yansıyor misal; senin inancın sana, benimki bana, onunki tukaka, atamızı özlememek elde mi tabii...
    1 ...
  25. windows a hoşbulduk demek

    1.
  26. hoşgeldiniz ayağına içerde programları hazırlayan windows'u adam yerine koyup cevap vermek ancak sonrasında metalik bilgisayar dünyasının gerçekleri ve soğuk arayüzünün kaçınılmazlığıyla yüzleşmek.*
    3 ...
  27. ırkçı aşağılama kalıplarında sık yapılan yanlışlar

    1.
  28. takdir edersiniz ki, ırkçılık genelde yandan yemiş bi beyinle yapılmaktadır, böyle olunca çok basit kurallara uyulmadığı gözlenmekte. örneğin;

    yanlış;
    bir zog'lu + pezevenlik = zoglulardan çıksa çıksa pezevenk çıkar.

    doğru;
    bir zog'lu + pezevenklik yapmak = bütün zog'lular pezevenktir.

    yani, standart formülümüz;
    herhangi bi azınlığın bir üyesi + kabul edilemez davranış kalıpları = azınlığın tamamı. olmalı.
    2 ...
  29. popüler kültürde popüler kültür

    1.
  30. popüler kültürün, popüler kültürde ele alınışı anlamında, -de bitişik yani... magazin vs'den çok, kastedilen popüler kültürün; popüler kültürde, popüler kültür olarak ele alınışı. işte bu ele alınış için, guy debord'dan geliyor; "gösteri toplumunda, kurtuluş vaatleri de gösterinin bir parçasına dönüşür"
    1 ...
  31. peynirsiz labirent

    1.
  32. misafirin çayına fazladan şeker koymak

    ?.
  33. çok az şeker kullananların bu haline üzülünerek yapılan davranış. çayı kendisine götürmeden önce içine -yalnız fazla değil, anca anca hissedilcek kadar, yarım kaşık filan... misafir kişi tam farkına varıp bişey diyemez tabii, ama siz gözlerindeki o minnet ifadesini görür, içten içe teşekkür ettiğini bilirsiniz, o da size yeter.
    6 ...
  34. varoluşsal ikilem

    1.
  35. varlık, evren; ya sonsuz olmalı ya da mutlak yokluktan türemiş olmalı. burada hayati olan nokta; sonsuzluğun da, mutlak yokluğun da insan aklını aşıyor olması, aşkın durumlar olması.
    1 ...
  36. bütün de leri ayrı yazmak

    1.
  37. imlayla ilgili aldığı ayarlardan artık burasına gelmiş olan (orayı biliyosun) yazar davranışı. ancak imla hakkında bildiği tek şey ayrı yazılan de'ler olup bunun amansız takibini yapanlara yöneltilmiş haklı bir isyan çığlığı olarak da görülebilir belli çevreler de.
    2 ...
  38. poetic license

    1.
  39. sanatçıların, dil kurallarını, hatta gerçekleri sanat adına çarpıtabilme yetkisi, hakkı olması gibi bişe.
    1 ...
  40. basketbolcu dinlenmesi

    1.
  41. ellerin dizlere konulup dilin hafifçe dışarı çıkarılması esasına dayanan, yarım domalma da diyebileceğimiz dinlenme şekli.
    1 ...
  42. strand up comedy

    ?.
  43. yataktan kalkıldığında, saçın tepesinin havaya dikilmiş olmasına gavur milletince verilen isim.
    0 ...
  44. kölelik hakkında az bilinen gerçekler

    1.
  45. Günümüzde, insanlık tarihindeki her hangi bir zamanda olduğundan daha fazla sayıda insan köledir.

    400 yıl boyunca, atlantik-aşırı köle ticaretiyle 12 milyon afrikalının batıdaki çeşitli kolonilere gemiyle getirildiği tahmin ediliyor. Free The Slaves'in tahminlerine göre günümüzdeki köle sayısı en az 27 milyon.
    1 ...
  46. it s a crime

    1.
  47. the black heart procession'un, tam adı it's a crime i never told you about the diamonds in your eyes olan, ismiyle 50 karakter sınırını, cismiyle de ortalama dinleyicinin, ortalama bi şarkıdan olan ortalama beklentilerini aşan parçası;

    Down by the old fire range
    You wouldn't hear a sound from my lips
    But maybe someday I will see
    Cause it was a crime I never told about the diamonds in your eyes
    It's a crime I never told you about the diamonds in your eyes

    And maybe someday we will be
    Away with the wind we'll go
    By the sea we'll float
    Away with the wind we'll go
    A million miles away
    Away with the wind we'll blow
    To the sea we'll float
    Down along the way
    Down along the way

    And maybe someday I will say
    I'll say please, please
    Don't tear your heart from me
    Cause it was a crime I never told about the diamonds in your eyes
    It's a crime I never told you about the diamonds in your eyes

    And maybe someday we will be
    Away with the wind we'll go
    By the sea we'll float
    And away with the wind we'll go
    A million miles away
    And you'll say maybe someday we will be
    And you'll say please please
    Don't tear your heart from me
    Away with the wind we'll go
    By the sea we'll float
    Away with the wind we'll blow
    By the sea we'll float
    Down along the way
    Down along the way
    Down along the way
    3 ...
  48. tanımlanamazcılık

    ?.
  49. ignosticism

    1.
  50. tanımlanamazcılık olarak da çevrilmiş olan felsefi yaklaşım. tanrı veya o kutsal herneyse'nin içinde olduğu önermeyi geçersiz bularak yapılan ateizm denebilir.

    ignorant*'ın igno'sundan geliyor, bi tür felsefi aptala yatmacılık, ignotheism de denirmiş buna nitekim. tanrıyla ilgili bir şey sorunca; "tanrı mı o da ne?" diyor. tanımlayınca da "ne diyosun be" diye tersliyor; tutarsız, anlamsız, diye. ha mantıksal terimlerle yapıyor bunu tabii.

    soruyu olumsuzlamaktan ziyade, sorunun anlamlı olması gerektiğini söylüyor.

    yani temel olarak; tanrının -anlamlı bir tanımı bulunmadığından- varlığını reddetmek ya da bilinemeyeceğini iddia etmek için bile olsa bir önerme içinde değerlendirilemeyeceğini iddia ediyor. bu yüzden ateizm ve agnostizmin bunun varlığından bahsederken reddetmekten çok inkar etmiş pozisyonuna düştüklerini savunuyor.

    tabii aslında ateistlerin de tanrı yok derken demek istedikleri bu, ama demek istemekle olmuyor, adamlar demiş işte; içinde tanrı vb. terimler bulunan önerme anlamsızdır.
    1 ...
  51. ekşi sözlük yokmuş gibi davranmak

    1.
  52. ekşi sözlükten entry taşıyanlar değil mesele; onlar sadece ekşi sözlük değil, saygı, ahlak, sağduyu, gibi şeyler de yokmuş gibi davranıyorlar çünkü.

    ekşi sözlük bir tarih, o yüzden yıllarını onu okuyarak, -orda yazarak belki- geçirmiş insanlar burda afallıyor bir anda, özellikle bkz. verme konusunda, ben artık dayanamayıp bir iki kez yaptım bunu, ne yalan söylim.

    ulunun en iyi yanı benim için klonluk konusunda komplekssiz gözükmesiydi. bu, daha da ileri götürülemez mi? doğrudan ekşi sözlüğe bkz. vermek gibi, pek anlamam bu işlerden atıyorum ne bilim farklı bir renkte olabilir bkz. ekşiye göndermez bizi de, sadece başlığın daha önce ekşi'de bulunduğunu kabul etmek gibi. en azından uzun; mesela tdk'da olamicak başlıklar için.

    orda yazılan hiç bir şeyi yazmıcaksak, işimiz zor. geriye fazla bi şey kalmıyor çünkü. seçenek üretmeye çalışıyorum sadece. emin olduğum tek şey; ekşi sözlük yokmuş gibi davranmanın kulağa pek samimi gelmediği.
    2 ...
  53. sosyoloji birikimini hiçe saymak

    ?.
  54. zaten hiçse ya da hiçe dönüşmüşse gerektiği gibi davranmaktır ancak. pozitif bilimlerin karşısında sosyolojinin, felsefenin militan savunucularının istediği şey "emeğe saygı beyler" olamaz her halde. insan psikolojisi düşünüldüğünde sırf okuduklarımız boşa gitmesin diye savunuluyor olabileceği bile şaşırtmaz.

    ama madem ki, platon devlet'iyle sosyolojinin babası sayılıyor; aristonun, hocası platon için söylediği sözle bitirmek yerinde olur o halde; "platon'u severim, ama gerçekleri daha çok severim"*.
    3 ...
  55. scrabble da bonus kazanmak

    1.
  56. scrabble'da elinizdeki bütün harfleri* kullanarak artı 50 puan kazanmak. bu, çoklarınca* sanıldığı gibi sadece şansla olmaz, belirli bir metodolojiyi takip ederek bunu başarmak mümkündür.
    yöntemleri kabaca 3 başlık altında inceleyeceğim;

    1- mastara oynamak
    2- osmanlıcaya kasmak
    3- her zaman bonus düşünmek

    1- mastara oynamak;
    a) bildiğin mastara oynamak
    b) diğer ekler

    a) bildiğin mastara oynamak; elinize mastar gelmişse -mek, -mak gibi hatta sadece -me, -ma, bunları kullanmayıp uygun harfler gelene kadar beklemek (not: oyunus.com da -me'li, -ma'lı kelimeler yazamıyorsunuz) ünsüzlerde ince, kalın sesli harflere dikkat etmeli, e, i, e; ya da -a, -ı, -a, bozulmamalı. istisnası fazla yoktur bunun; aşermek... bunun pek saygın bir yöntem olmadığını; sık gelen harflerle 20. kez ilenmek, erinmek, alınmak yazarken insanın artık utandığını söylemeliyim.

    b) diğer ekler; aynı mantıkla önce ekleri bulduktan sonra kelimeyi yazmaya çalışmak; -li, -lı, -lik, -lık, -siz, -sız, -iş, vs. gibi ekler elinize geldiğinde atmamak değerlendirmek. deli olmamak.

    2- osmanlıcaya kasmak;
    elinizde birbiriyle alakasız gibi görünen ünlüler varsa -a, -e, -i; -a, -e, -a; -e,-e, -a, veya -a,-a, -e vs. gibi ve daha önemlisi elinizde 't' varsa eski dilden bir çok kelimeyi yazabilirsiniz; felaket, nadirat, hareket, cenabet, vs. vs...

    3- her zaman bonus düşünmek;
    en önemli maddedir, nihayetinde taşlarınızın uyumsuz gelmesi daha olasıdır, ancak türkçenin ne acayip kelimelerle dolu olduğunu en iyi, bir scrabble oyuncusu bilir, o yüzden her zaman uyanık olmalı ve en az yedi harfli düşünmelidir bir bonus sevdalısı, ve nihayetinde müdavim, lanolin, durağan, kapuska, kadayıf, vb. gibi ödüller kendisini beklemektedir

    elden çıkarılacak harflerin öncelik sırasını belirlemek oldukça önemlidir; önce en uyumsuz harf atılır, j, ğ, ö, acımayın hiçbirine. birlikte gitmeyecek harfler varsa; j-ç, p-ğ, vs... harflerden en az biri masaya konur, masada koyacak yer yok ise de değiştirilir.

    göz önünde bulundurulması gereken diğer hususlar;

    1- jokerin akıllıca kullanımı; 20-30 puan için joker har-can-maz... halkımıza bir türlü anlatamadım bunu...
    2- konma noktaları hazırlamak; bonus kelimemizin elimizde patlamasını önlemek için; bonus arayışı esnasında elinizdeki gereksiz 1-2 harfi atarken, başına gelecek bir harfle yeni kelimeler türetilmesi kolay olacak şeyler yazarak bonusumuzu yerleştirecek yerler hazırlamak; örneğin elimizdeki a'yı attık ama gidip u'nun yanına koyup au yazmak yerine am yazmak böylece elimizde bulunan bonusu her şekilde yerleştirebilmek, örnek cerahat olsun;

    c-a-m----c----------c---------c
    e---------e----------e---------e
    r----------r-a-m-----r----------r
    a---------a----------a---------a
    h---------h----------h-a-m----h
    a---------a----------a---------a
    t----------t-----------t---------t-a-m

    gibi...

    evet... sonuçta bir skopofil olmadığınız için tahtaya lökosit yazamayabilirsiniz, ama bu yöntemleri takip etmekle, bonus kazanma konusunda önemli bir adım atmış sayılırsınız.

    bir de kıyak; terilen diye de bir kelime var.
    0 ...
  57. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük