O konu tartışılabilir de, kafa yapısı soğuk savaş döneminden beri değişmemiş zırtapozların hala kendilerine birleştirici unsur olarak "komünist nefreti"ni seçmiş olmaları incelenmelidir. Bilirsiniz, ortak düşman, aslında pek de ortak paydada birleşmeyecek toplumları birleştirmek için kullanılır. Yoksa Boğaz'daki yatında manken sevgilisiyle keyif yapan adamla imes'te bu sıcağın altında metal işleyen adama aynı şeyleri hissetirmek kolay değildir. Amerika, soğuk savaştan sonra bu birleştirici unsuru "fanatik islam" olarak seçti. Bakalım bu yenilik bize ne zaman gelecek?
(Kafası çalışmayanlar için özel not: Canım kardeşim, senin komünistler dediğin insanlar Türkiye'de hiçbir zaman iktidar olmadı. Şu an yürürlükte olan hiçbir kanunu onlar çıkarmadı, ekonomik düzenlemeleri onlar yapmadı, uluslararası ilişkileri onlar şekillendirmedi. Şu an yaşadığın hayata -ne yazık ki- hiçbir etkileri olmadı. Nedir bu nefret, bu hazımsızlık? Hadi biraz da hayatın üzerinde pek çok yaptırım gücü olanlara, yani gerçek sorumlulara yönelt şu güzelim düşüncelerini. inan bana çok rahatlayacaksın.)
Tam 47 dakikadır burada olmama rağmen ne bir entrika, ne bir dedikodu, ne bir fırtınayla karışılaşmadığımı ve hatta kimsenin sikinde bile olmadığımı farketmemle vaz caydığım bir fikir olmuştur. Geçmiş olsun. Kib, öpt, bye.
Tabii burada dikkat edilmesi gereken konulardan biri de -de ekiyle, dahi anlamındaki de'nin ayrı şeyler olmasıdır. Ayrıca gramer, türkçede epeyce kullanılan ve dahası türkçede yeri olan bir kelimedir zira dil bilgisi, gramer kelimesini tam olarak karşılamamaktadır. Ayar alıp verirken bu huhuslara da dikkat edersek tadından yenmez kanaatindeyim.
Aynen babama kurduğum tiradın ilk cümlesiydi bu. Şöyle bir şey söyledi;
- Ey oğul, hatunu elde edeceğine öncelikle kendin inanmalısın. Sen daha baştan böyle pes edersen nasıl olacak? Olmayacak. Hep izlediğin porno filmlerden kaynaklanıyor. Pornolarda adamlar fantastik performanslar sergiledikçe kendine güvenini kaybediyorsun ve böyle oluyorsun. Tamam porno izle ama amatör porno izle, ordakilerin pipileri, hala pipi olarak nitelendirilebilecek boyutlarda oluyor. Vivid izlememeyi başardığın gün o kadınlara biraz daha yaklaşmış olacaksın. Hadi genç adam, şimdi özgürlüğe koş!
Eğer "yazar"sa, bu entry'nin altına "teşekkür ederim, lakin o meydanı üç-beş çapulcuya bırakmaması gereken yazar olarak yazılmalıdır. Sanırım bahsettiğiniz çapulculardan biri de sizsiniz ve evet sanırım meydanı size bırakmamam gerekiyor" şeklinde cevap verir. Koçum benim. Sizli bizli konuşarak nası ayar verdi ama herife. Böyle alttan bi aduket, bi aduket daha. Resmen pörfek çekti yaa!
Çok sinsice bir laf. Halbuki manitaya desen ki "hadi msn'de kamera açıp birbirimizi görelim, hoşlaşırsak buluşur sevişiriz, hoşlaşmazsak da canın sağolsun" çok daha efektif olur kanaatindeyim. Sonuçta kadınlar açık sözlü erkekleri beğenir.
(bkz: evet beyler repleri görelim)
Şöyle bir bakayım, ne olmuş ne gitmiş diye düşünüp, entrikalar, fırtınalar, dedikodular, özel mesaj yoluyla falanlar filanlar görünce aklıma gelen fikir. Şimdi ben gerçek hayatımda pek öyle fırtınalı bir şeyler yaşayan biri değilim. Tabii arada bir arkadaşlarımla, o an orada olmayan bazı arkadaşlarımı çekiştiriyor, "yea bırak şerefsizin önde gideni işte, konuşmaya değmez bi sigara bağlasana hacı" diyorum ama yetmiyor. Bilgisayar başındayken de heyecanlı dakikalar yaşamak, dedikodulara dahil olmak istiyorum. Arkamdan konuşulsun, sonra bu benim kulağıma gelsin, gidip arkamdan konuşanların nick altlarına bu yaptıkları seviyesizlikle ilgili ayar vereyim filan. Ne güzel hayat yaa:((
Akp propagandasına dönüştürülmeden anlatılsa, içinde bir miktar doğruluk payı bulunan bir tanımlamadır. Ya da tanım demeyelim de, toplumun gerçekten bir kesiminde karşılığını bulan bir tamlamadır. ilgisi olmayan kategori ve kavramları içine soktuğunuz zaman ekşimeye yüz tutmuş bir çorbadan farkı kalmıyor. Ve fakat, düşünce ve yaşantıda muhafazakar, ekonomik ve siyasi zeminde liberal dendi mi insanın canı biraz sıkılıyor. Bir önceki cümleyle küfür ettiğimi anlamayan herkese selam ederim.
(bkz: liberalizm)
(bkz: kapitalizm)
(bkz: evrensel)
(bkz: enternasyonel).
Zamanında merakımızı celbeden ne varsa "Allah'ın işi" diyerek işin içinden çıkarsa çok pis söveceğim dizidir. Arkadaşım, biz de biliyoruz Allah (kavramı), her şeye muktedirdir ve olabilecek her türlü doğaüstü olayın açıklayıcısı olabilir ama sen tutup da böyle bir dizi çekersen biz izlemeye "Allah'ın işi" şıkkını eleyerek başlarız. 6 yıl boyunca "-dört fil bir arabaya nasıl biner? -ikisi ön ikisi de arka kapıdan" mantığıyla dizi çektiysen ben sana zaten bir şey demiyorum. Bravo.
Doğal yaşam alanı minibüsler ve (bugün gördüğüm kadarıyla) Uludağ'dır. Hakkında çeşitli tevatür almış yürümüştür. Yok işte seyredilmekten hoşlanıyorlarmış, iyi beslersen dört-beş doğum yapabiliyorlarmış filan.
Kadınların genel olarak beğenilmekten hoşlanmasını, "otobüste minibüste cafede bana öküz gibi bakılmasından hoşlanıyor ve böyle yapan erkeklerle yatmak için inanılmaz bir istek duyuyorum" şeklinde okumamalı, güzel günlere yelken açmalıyız.
Bırakın sözlükleri (tamamını), internetin hemen her köşesinde var olan durumdur. Yeri gelir bayan yazar olur, yeri gelir bayan tavla oyuncusu olur, okey okuncusu olur. Hatta youtube yorumcusu bile olabilir.
Şimdi efendim, öncelikle belirtmek gerekir ki ben bu Hermann abiye pek ısınamadım. Aslında dili iyiydi, çeviren arkadaş da fena çevirmemiş gibi, romancılık tekniği olarak da usta bir adam olduğu kesin. Fakat, olmayınca olmuyor işte. Belki, "kendini tanı" zırvasından iyice sıkıldıktan sonra okumasam severim Hesse'yi, ne diyelim mukadderat.
Bu roman ve romanı yaşantısına katan insanlarda gördüğüm bir yanlışla ilgili iki kelam etmek niyetindeyim. Bozkırkurdu, aynı Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ında olduğu gibi, yanlış anlaşılıyor. Belki doğru anlaşılıyor ama yanlış içselleştiriliyor. Bu iki kitabı okuyup, hemen kendini bir tutunamayan ya da bozkırkurdu ilan etmek, bir okurun içine düşebileceği en büyük hatadır (Bundan bir şekilde imaj beklentisi olanlara zaten girmiyorum, evet kalabalıkların içinde yalnızsınız ve tutunamıyorsunuz, hadi asi marjinal gençlik olun). Bu iki romanda da yazarlar, çağın insanını anlatmışlardır. Yalnızlaşma, okurun (çoğu zaman) kendine yakıştırdığı öznel bir yıkım süreci değil, toplumu etkisi altına almış bir "çağ hastalığı"dır. Tutunamama, toplumun düşünen kesiminin tamamının hastalığıdır. Yazarlar, bu iki kitapta da yalnızca genel bir hastalığı teşhis eder. Rica edicem kendinize pay çıkarmayın, çünkü okuyan herkes aynı payı çıkarıyor zaten.
Herkes evinin önünü süpürse, on numara memleket oluruz valla.
Edit: ilk entry'miş bu. Tanım da yapalım; Hermann Hesse'nin en bilinen ve yanlış anlaşılan romanı. Fena değildir.
Yazım diliyle, yarattığı dille, oluşturduğu havayla ve konusuyla son dönemde okuduğum en iyi roman. Küfür, sarhoşluk, devrim, fahişeler, şiir, küfür, küfür. Sırf çabuk bitmesin diye azar azar okuyorum, son 25-30 sayfasını bu akşama bıraktım.
"De de ce; Devrimci Deliler Cephesi. Adamın götünden kan alır".
Sıradan bir komünist değil, komünist çırağı. Sıradan bir komünist olmak inanın kolay bir şey değildir, çokça okumak çokça düşüncelerini-söylediklerini eylemleriyle desteklemeyi gerektirir. Cidden zor iştir. Benim için böyle söyleyen arkadaşıma iltifatı için teşekkür ediyorum.
Ayrıca hala viva la fikirtepe kahrolsun TDK demektedir (siz görmeseniz de, tüm büyük küçük harflere dikkat ettiği yazısıyla:))
Bir de karadenizli fındık üreticine anlatılması gereken durumdur. zira karadenizli üretici fındığını 2,5 ytl'ye satıyor, evet evet 2,5 ytl. Hani televizyonlar bağırıyor ya 5 ytl diye, hah işte o fiyat. O fiyat 2,5 ytl. Devlet, tarım ürünlerinde bir gram destek alımı yapmayıp tüm tarım emekçilerini üç tane tüccarın insafına bırakacaksa, elektriğe ve doğalgaza sene içinde en düşüğü %10-15 olmak üzere iki üç kere zam yapacaksa o fazlayı alıp bir yerlerine sokabilirler.
Anlamıyorum, cidden anlamıyorum. Zamlar geliyor, piyasada beş kuruş para akışı yok, koskoca firmalar kendi çeklerini ödememek için savcılığa "çalındı" diye baş vurup bi 10-15 gün kazanmanın derdine düşmüş, ben bir sabit ücretli olarak binbir dertle öbür ayı getiriyorum, tarımla uğraşanlar maliyetlerini çıkaramıyorlar (ki 2,5 ytl fındığın maliyetini karşılamaz. hani petrol fiyatları, hani mazot zamları vs) ekonomi iyiye gidiyor. Bu kadar basit propagandalara kim inanıyor Allah aşkına?
Bi de yatırım yapılacakmış. Türkiye'de devlet en son yatırımı ne zaman yaptı yahu? Benim bildiğim devlet sadece özelleştirme yapıyor son yıllarda. Sıcak para diye bir şey de Türkiye'ye sıcak giriyor, olabildiğince soğuk çıkıyor. Bununla ekonomi dönüyor ve bütçe fazla veriyor. Allah Allaaah.
En sonunda bana formatı filan siktir ettirip yalvartacaksınız yahu. Arkadaşım, gözünüzün elifini seveyim iki kitap okuyun. Cidden sadece iki kitap. Bir bi düşünceyi okuyun bi de diğerini. Ufkunuz bir milim açılsa yetecek. Şu söyleneni neresinden tutacağız da düzelteceğiz? Nereye kadar ne anlatacağız. Devletler kanka olmaz canım kardeşim, siyasi çıkarları uyuştuğu sürece iyi anlaşır. Kürtler ve Ermeniler bu ülkeyi bölmek ya da toprak istemek konusunda buluşmazlar, buluşamazlar. Öncelikle Kürtlerin ve Ermenilerin çok büyük bir kısmının toprak talebi olmadığını söyleyelim ama bilelim ki toprak talebi olan azınlıkların haritaları da çelişir. Tecrit esnasında yaşananlardan, Kürt aşiretlerinin Ermenilere saldırılarından, o Kürt aşiretlerini kullananlardan... Öfff.
Yapmayın böyle. Komik duruma düşmek hiç de iyi bir popüler olma yolu değildir.
Gerçek adını, mesela Cüneyt Arkın'ın gerçek adından daha fazla kişinin bildiği popüler simge. Hatta Met-Üst'tü sanırım, o gerçek ada birkaç da şiir yazmıştı. "Sinemacı kişiliği/solcu kişiliği" gibi denyo bir tartışmaya şöyle bir şeyler yazmıştı;
"Yılmaz Güney bir pütündür, bölünemez".
Ne kadar saçma şeyler söyleniyor yahu. Adamın ciddi ciddi eleştirilecek pek çok yönü var(bana göre feodal zihniyeti bunun başında gelir) ama kimse o yönle(rle) ilgili tek kelam etmiyor. Tabii ki eleştiri yapmak ciddi bir iştir, konuya hakim olmak gerekir. Kulaktan dolma bilgilerle en en fazla kulak kiri atılır insanların üzerine. O da kolay çıkan bir lekedir, biraz temiz su yeterli. Bugün de istanbul'da bir güzel yağdı rahmet ki sorma gitsin. Elimizde yeterince temiz su var.