ateş kalbe düştüğünde beynin işlevlerinin yitirmesi ile ilgilidir. yoksa en şef, en inisiyatif bacıların da kalbine ateş düştüğünde nice liberale gülümser.
bir oğlak burcu erkeği olarak her yerde hayatımın anlamı olduğu yazan kadınlardır. da sevgili kadınlar nerdesiniz? bir taneniz bile çevremde değil. valla ilk gördüğüme takacağım yüzüğü.
tanım: oğlak burcu erkeğine ideal eş olup asla çevresinde bulunmayan kadındır.
aralarındaki duygu palaşımını anlayamayan erkektir. tabi kocaman bir merak uyanır. bir de estetik bir görüntü kardeşim iki kadının birbirine dokunması.
ama unutmamak lazım; insanın başına ne gelirse ya meraktan ya da...
kalbinize bir şey tırnaklarını geçirmiştir hani içerden, kurtulmaya çalıştıkça daha çok deşer, kanatır. bir süre sonra kan kaybından ölürsünüz ya işte o sırada, tam ölürken kulağınızda duyduğunuz ezgidir bu şarkı.
halay çekmek birliği simgeler. bu durumda komünistler toplaşıp insanları mezheplerine, inançlarına, ırklarına göre ayıran mal ülkücülerden daha iyidir.
kişi değil duygular bela olur. hele ki hayaller ve planların olduğu uzun süreli bir ilişki ise... işte o zaman şehirler bile daraltır.
kişi belki ama duygu(lar) unutulmaz. unutulmasın da lan! insan olduğumuzun ispatı. sevmişiz, bedel ödemişiz, hesap sormuş, hesap vermişiz. kişi gitsin ama duyguların anısı kalsın. kalsın ki dersler çıkarayım, insan olduğumu bileyim.
başa geldiğinde acı verendir. efendim bir kadın idealize edersiniz hani ve bir gün biri ummadığınız bir şeyler yapar ve siz "bu o!" dersiniz. aslında değildir. ama gönül öyle der, kandırır.
sonra o olmadığı gün be gün ortaya çıkar. ama seviyorsunuzdur... sonra önce ona itina ile yaklaşma kavramını yitirirsiniz. tabi o bu durumdan çok yaralanır. birbirinizi sevseniz de giderek birbirinizde azalırsınız. sonra bir gün gidersiniz ya da o sandığınız gider...
eşitlik palavraları ile g*tümüze sokulmaya çalışılan saçmalık. madem eşitlik ben de bilal erdoğan ile eşit olup 21 gün askerlik yapmak istiyorum.
şehit cenazelerini izliyorum; bir tane kat, makam, sermaye sahibi taziye almıyor, sürekli taziye yolluyor... neden? eşitlik mi? bir gün bir şehit cenazesi evinin önünde bmw, mercedes göreyim inanacağım... bir millekvekili, bürokrat ya da üst düzey komutanın oğlu şehit olduğunda gerçekten milliyetçi duygularla askere koşacağım söz!
ne hiç mi koşmayacağım?! iyi de bu benim suçum mu?
yıllarca yaşanan bekar hayatının öğretilerini yaşamının devamında uygulayan adamdır. öyle ki bir süre sonra bu iş bir hobiye dönüşür.
ilk zamanlar en önemli problem işlemler sonrası mutfağın halidir. ama bir süre sonra tecrübe ile bu sorunlar aşılır. kadınlar mutlu olur, erkekler pohpohlanır.
ilginç adamlar(ız). millet söver, sayar bize ama genelde ilkeli, disiplinli, çalışkan, sadık ve dürüst adamlarız. o yüzden kadınlar öyle "ayol bir coşayım!" dönemlerinde bize bulaşmaz. ama "eee yeter artık yaş gidiyor hayatım!" dönemi dayandı mı gelir bize sararlar. tecrübe ile sabit bu durum.
sanırım iyi bir aile adamı oluyoruz. işimizde başarılı filan oluyoruz işte... ama ötesinde biraz soğuğuz. yani zor adamlarız. kafamızda belirlediğimiz doğmatik düşünceler bizce kesin doğru ve bir kısmını tartışma zeminine bile çekemeyiz. bu durumda yapılacak eylem sizin kafanızdaki fikri etkilemek olur... kaldıramıyor bir çok kadın bizi.
içten içe duygusalız lan! seviyoruz böyle deli gibi filan... sonra gidiyorsunuz, kahroluyoruz. işte o zaman çok acayip oluyoruz böyle... bisiklete atlayıp eskişehir'den yola çıkıp 2 hafta yollarda filan geziyoruz. çankırı il tabelasını gördüğümüzde "ne yapıyorum lan ben?!" cümlesi aklımıza geliyor. ama işte kimseye anlatamıyoruz bunları ya yollar paklıyor bizi.
ya da bir sabah öfkeyle istifamızı verip doğu expresine bilet alıp yollara düşüyoruz. kendimizi aşıyoruz. yani aşk acısının başka karaktere büründürdüğü mazoşist adamlarız.
çoğu ilişkide kafamızda oluşturduğumuz kadın profilini arıyoruz; irade sahibi, zeki, cesur, özgürce hareket edebilen kadınlar cezbediyor bizi. ama kadın o çizgiden çıktı mı aşkından gebersek de bir anda kadına itina gösterme olgusundan uzaklaşıyoruz.
ama kadınlar bizle güç savaşına girdi mi kaldıramıyoruz. ilişkileri satranç oynar gibi strateji ve güç savaşı şeklinde yürütmeyi sevmiyoruz. açık ve net, her şeyin konuşabildiği ilişkilerin adamıyız.
sanırım temel problemlerimizden biri kadınlara sadece erkek arkadaş olarak yaklaşamamamız. kimi zaman baba rolünü de yükleniyoruz ve hep güçlü durmaya çalışıyoruz. ama bir gün zayıf düştüğümüzde (ki her insanın başına gelir), partnerimiz yine aynı ilgiyi istediğinde gösteremiyor ve ilişkilerimiz kalp sancısı ile çoğu zaman severek sona eriyor.
bak yatakta fena değiliz ama. çoğu zaman hazırız aksiyona. hatta sürekli belimizde ortalama üstü bir askıyla gezeriz.
neyse efendim... tüm bunlar aslında her genelleme gibi çok doğru değil. sonuçta insan doğarken gezegenlerin konumu insan karakterini ne kadar etkileyebilir ki!?
ama sanırım etkiliyor. ya da sürekli küfür ettiğinizden artık bir baskı mekanizması oluştu. yapmayın sevgili yazarlar... sevin bizi...