türk halkının herşeyini borçlu olduğu liderini bağrından hançerlemesini,ona ihanet etmesini konu edinmekle birlikte, bu ihanete isyan eden bir bekir coşkun yazısıdır.
kurtuluş savaşında cepheye mermi taşıyarak,kendini parçalayarak zaferin gelmesin de en büyük pay sahibi olan kadınlar ve o kadınların bugün ki modern yüzleri olmasaydı "sizin cumhuriyet'den nasibini almamış analarınız fransız,amerikan,italyan,ingiliz subaylarının,askerlerinin cinsel sömürüsü haline getirilerek size mama getirirdi ancak!" dedirten varsayımdır.
bu kentte üniversite okumak bir yana ,yaşamak bile başlı başına bir ayrıcalıktır.
yurdumun diğer yöreleriyle mukayese edilemez derecede modern ve hayat dolu şirin insanların yasadığı yerdir.
aslında türkiye'nin bir parçası olarak bakıldığında edirne'nin bu ülkeye bol geldiği rahatlıkla anlaşılabilir.sanki türkiye'nin değildir edirne avrupa sınırlarına dahil başka bir ülkedir.
kendisini anlamlandırma özürlü bir insan olmakla birlikte enerjik bir yazardır.
kendisi yakınları tarafından armağan edilen bir bunalım ile içiçe geçirmiştir hayatının en önemli dilimini.
belki de bu yüzdendir resime yönelmesi.
kabiliyetlidir de.
ama gelin görün ki sanat kavramı ona çok uzaktır,bu diyarda kendisine bir pay biçemeyecektir kolay kolay.
hep yüzeysel bakmaktadır çünkü.
gerekenin aksine üşengeçlik mütemadiyen içinde bulunduğu durumdur.
hiçbir şekilde derinleşememesinin nedeni de belki de budur.
kendi deyimiyle hiçbir zaman (artistlik!) olsun diye birşeylerin tasvirini uzatamamaktadır.
varolana anlam katamamaktadır.
kendisine anlam katamamaktadır.
ama gerek kendisine hediye edilen travma ile büyüdüğü için gerek de hayatında barındırdığı anormal insanların çokluğundan zengin bir öyküye sahiptir.
öyküsü onu farklı kılmaktadır,kendisi şimdilik bu farkın farkında olmasa da,olmak istemese de.
öyküsü önünde sonunda kutsayacaktır onu,işte o zaman yoluna girecektir herşey belki de.
benim için bir tesadüften ibarettir,iyi ki de öyledir.
herşey bir yana,en çekilmez zamanlarda beni oyaladığı,farkında olmadan ve ya bilerek (yalanlarımı!) aldığı için hayatımda önemli bir yer teşkil etmektedir ki bu durumun abestliği de beni bir hayli güldürmektedir.
15 yaşındaki bilinçli bir genç kızın,bir kesim tarafından m.kemal atatürk'ün ve devrim yasalarının tartışmaya açıldığı şu günlerde,adeta süt dökmüş kediye dönen ve daha önce yaptığı uyarıların aynı kesim tarafından kahle alınmamasına rağmen suskun,sinik tavrını sürdüren genelkurmay başkanına yazdığı anlamlı mektuptur.kendisi başında bulunduğu kurumun cumhuriyetin bekçisi olma vasfını hatırlar belki bu mektupla.
insanın hayata karşı gardını düşüren oluştur.en yakınlarınıza kaldıramayacakları bir bunalım da armağan edebilirsiniz bu çıkmazın içine düşerek.belki de ömrünüzün sonuna dek kalacak bir yara olur vicdanınızda,en kötüsü de budur.
bu saçmalığı salık veren kişinin babasının kim olduğunu atatürk sayseinde bilebildiği düşünülürse,pek de kahle alınası olmadığı anlaşılacak olan iddaadır.
insanı düşündüren iddaadır.insanı,saman gazetesinin bayiilerde ki tirajının 40 bini geçmediği,geçmeyeceği düşünüldüğünde geri kalan yüzbinlerce bedava dağıtılan gazetenin nerden finanse edildiğini,daha doğrusu fetonun neyini kimlere vererek bu finanseyi sağladığını çözmenin pek de olanaklı olmadığı yargısına kaptıran varsayımdır.
cüppeli ahmet hocanın jet-siki yaparken yakalanması gibidir ya da necmettin erbakanın rakı masasında çekilmiş fotoğraflarının gün yüzüne çıkması gibi.akepeli mürtecilerin, kutsal sakal_ı şerif'i arap şeyhlerine gizlice pazarlarken ayaküstü yakalanması gibidir ya da.
bu gibiler uzar gider.
aslında mesele kumar oynamanın ayıp ya da aypı olmaması meselesi yani niteliği hiç değildir.
mesele her yere samimiyetsiz,ikiyüzlü,karaktersiz bir muhafazkarlık(sözde) bulaştırmış dinci kesimin içyüzüdür.
kimsenin kimseden hoşnut olmak zorunda olmadığını bilen ve dileyen herkesin katılabildiği bir platformda kimseye tahammül edememe gibi bir lüksü olmayan yazardır.
sahip olduğu adı haketmeyen,asla milliyetçi olarak nitelenemeyecek partidir.çünkü,yeryüzünde hiçbir oluşum ben milliyetçiyim diyerek "millet" olgusunu yok edip "ümmet" olgusunu yerleştirmeye çalışan ümmetçi güruhuyla ortak bir vizyonda buluşmaz,buluşamaz.bunlar bunu başarmıştır.bunların içini doldurabilecekleri ad olsa olsa ümmetçi hareket partisi olur.
bir grup başı dik,alnı açık ,yurtsever,cumhuriyetçi,atatürkçü bireyin, büyük atatürk'ün kurduğu türkiye cumhuriyetinin olmazsa olmazı laiklik ilkesini ayaklar altına alan bir ümmetçi güruha hadlerini bildirmeden önce bulunacakları son uyarıyı yansıtacak olan mitingtir.
ümmetçi hareket partisi(mhp değil artık ühp) sempatizanlarının,diğer cumhuriyet mitingleri bir yana bu mitinge gelmeye yüzleri olmayacaktır.şu da biline ki,ühp nin akepeyle elele verip cumhuriyeti devirme girişimleri de sonuç vermeyecektir ki zaten hiçbir at bir (köpek!) istediği zaman ölmemiştir.
şahsı kanaatim şudur ki türban özelinde bir miting yapılmasının tek faydası atatürkçülerinden bir kere daha tek vücut olmaları olacaktır.türban konusunda da aslında öyle çok da tepkili olmayı gerektiren bir durum yoktur.türbancıların hedefleri yine kursaklarında kalacaktır.türkiye'de türbanın önünü açabilecek hiçbir yol bulunmamaktadır.halkın çoğunluğunun ya da t.b.m.m. nin de istemesi bu konuda hiçbir şeyi değiştirmez.türban yasağının aşılması anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilkesi olan laiklik ilkesine aykırılık teşkil ettiğinden ve t.b.m.m. tarafından bu yasağın aşılması için anayasaya eklenecek olan maddelerin tümü anayasa mahkemesi tarafından iptal edileceğinden(yani yasak devam edeceğinden)bu ümmet zerzevatının alayı zaten bir kez daha hukuktan bir tokat yiyecektir.
"...kimi yerlede kadınlar görüyorum ki, başına bir bez, ya da bir peştemal ya da benzer bir şeyler atarak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir, ya da yere oturarak yumulur. bu durumun anlamı, gösterdiği nedir?
efendiler uygar bir ulus anası, ulus kızı bu şaşırtıcı biçime, bu vahşi duruma girer mi? bu durum ulusu çok gülünç gösteren bir görünüştür.hemen düzeltilmesi gerekir." m.kemal atatürk (1927)