baştan soliyim troll olmayacak kadar eski nesilim. sitemiz; adbox.me.
nasil ola ki bu derseniz;
iki tip kullanıcı modu var sitede. yayıncı ve reklam veren. google adsense ve diğerlerinden farkı da zaten sitenin reklamı direkt olarak kendisinin alması. bundan dolayı daha yüksek reklam bedelinin yayıncılara ödenmesi. örneğin bir tıklamaya 1.5 tl ödenmesi gibi. diğer taraftan site diğerleri gibi mail adresinizi falan da trollemiyor. ciddi ciddi takipciniz varsa iyi paralar kazanabilirsiniz. benim üç günde kazandığım 80 lirayı buldu mesela. kaldı ki facebookta arkadaşım 300 ü geçmez bile. yapılacak tek şey siteye yayıncı olarak üye olup listelenen içeriklerden istediklerinizi facebook , twitter da paylaşmak. hepsi bu.
kazandığınız parayı da verdiğiniz iban numarası üzerinden alabilirsiniz. öyle paypal falan derdi yok.
referansım ile üye olmak isterseniz buyrun buradan;
baştan soliyim troll olmayacak kadar eski nesilim. sitemiz; adbox.me.
nasil ola ki bu derseniz;
iki tip kullanıcı modu var sitede. yayıncı ve reklam veren. google adsense ve diğerlerinden farkı da zaten sitenin reklamı direkt olarak kendisinin alması. bundan dolayı daha yüksek reklam bedelinin yayıncılara ödenmesi. örneğin bir tıklamaya 1.5 tl ödenmesi gibi. diğer taraftan site diğerleri gibi mail adresinizi falan da trollemiyor. ciddi ciddi takipciniz varsa iyi paralar kazanabilirsiniz. benim üç günde kazandığım 80 lirayı buldu mesela. kaldı ki facebookta arkadaşım 300 ü geçmez bile. yapılacak tek şey siteye yayıncı olarak üye olup listelenen içeriklerden istediklerinizi facebook , twitter da paylaşmak. hepsi bu.
kazandığınız parayı da verdiğiniz iban numarası üzerinden alabilirsiniz. öyle paypal falan derdi yok.
referansım ile üye olmak isterseniz buyrun buradan;
hanim kos anket dolduruyoruz...
hail, anathema, acil servis, aerosmith, b plani, kurtalan ekspres, sakin, halil sezai, mavi sakal, nev, mor ve ötesi, vega, tuluyhan ugurlu, u2 ve evet itiraf ediyorum hande yener.
izmir hatay da zeybek tip merkezinin karsisinda yer alan cafedir. alsancaga veya bornovaya kacabilme ihtimali olmayanlar icin az bilinen, kacilasi bira evidir... an itibariyle karsi masada oturan hatun duyuyorsan goz kirp yeter.
Evin Aydın
sevgiliden mektup
sevgilim,
bu gün günlerden cuma saat sabahın 3'ü nöbetin yorgunluğu üzerimde gözlerimi açamıycak kadar yorgunum
ama benim tek düşndüğüm sadece sen,
O kadar mutluyum ki seninle,nerelerdeydin şimdiye kadar hayatıma girmen için bu kadar beklemem mi gerekiyordu.
sanki senden önce hep bişeyler eksikti ve senle tam oldu şimdi herşey daha güzel daha dolu dolu
Biliomusun bu gün tam bir ay oldu bana sorarsan sanki dün tanıştık herşey cok güzel zaman okadar çabuk geçtiki ,diğer taraftan sanki yıllar oldu o kadar kolay alıştımki sana seni cok eskiden beri tanıyormuşum gibi
çok özlüyorum seni ...
sonra gözlerimi kapatıyorum seni düşünüyorum, gülümsüyorum ya diyorum sen de neyi seviyorum bukadar cok
sonra aklıma gelio bir bir
sesini seviyorum yumuşak sakin
sarılmanı seviyorum böyle kocaman kayboluyorum içinde zaman duruyor sanki güven verio kollarında olmak kimse bi kötülük yapamazmış gibi sonra beni öpmeni seviyorum hiç bitmeyecekmiş gibi
ellerini seviyorum hiç bırakmıyacakmışlar gibi
gülüşünü seviyorum afacan yaramaz cocuklar gibi
itiraf ediyorum sinirlenmeni kızmanı daha doğrusu kızamamanı bile seviyorum
saymadığım daha bir çok şey
herşeyini seviyorum
seni çok seviyorum
Mutlu olmak istiyorum seninle ölüm bizi ayırana kadar,sonsuza kadar...bunun cok zor olduğunu biliyorum hayata toz pembe bakan biri olmadım hiç ama böle düşünmek istiyorum böyle hayal etmek...
seni çok özledim keşke burda olsan ve sana sarılıp uyusam
seni cok seven biricik aşkın Evin
11.06.2010
istanbul
P.S. Tatlım bu ilk mektubum ve şu anda sadece beynimin korteksi çalışıyor.Aşkım sana daha ne mektuplar yazcam seni kocaman öpüyorum
26 şubat perşembe günü izmir noxx barda sahne alacak gruptur. biletler 35 tl olup, kobi farhi den aldığım duyumlara göre bu turnede bir süprizleri varmış. merakla beklemekteyiz. ayrıca istanbul konserinin tüm gelirleri, van depremzedelerine bağışlanacakmış. acıklamaları icin buyrunuz;
"biz, orphaned land olarak van depremini duyduğumuz andan beri büyük üzüntü içerisindeyiz. türkiye her zaman bizim için ikinci bir yuva olmuştur ve bunun için bir şeyler yapmak istedik. bunu da yapabildiğimiz en şeyle yapmaya karar verdik; 25 şubat 2012 gecesi orada sizlerle beraber olacak ve çalacağız; bu sefer van'daki kardeşlerimiz için! görüşmek üzere inşallah!"
izmir konserine katılacak olanlar özel mesaj yoluyla ulaşabilirler. öğrenciyseniz tequilalar benden. evet para çok gibi. *
bulunulan durum ve pskolojiye gore agizda birbirinden farkli tatlar birakabilen $arkilardir.
coldplay bunun öncülerinden olup, pink floyd, lisa hannigan, enya , orphaned land , my dying bride ve sonata arctica eklenebilir.
işik sağdan geliyordu o gece...
abajurunu yakmıştı yine o geceye dair sempatikliğinde... o geceye ithaf edemediği nice seyler olmasada; farkında olmalıydı odasının karakterinin. duvarda dökülmek üzere olan boya ve alçının ne kadar daha orada kalacağını hesap etmesinin anlamı da yoktu. sahiplenememişti ki maddi olan objeleri. yeterli de değildi zaten.
vardığında içmek istediği bir sigaranın ateşini aradığı o mutfak vakitlerinde; her ne enerji harcadı ise, başkaları tarafından ona hediye edilmesini istemezmiydi?
oysa?
istemeseydi de neye adardı hayatını? yeni aldığı oltalarına mı adardı mutluluğunu? üsküdarda mı? balık tutamasa bile suya değmesinden mutlu olurmuydu misinanın?
gelirken dinlediği sohbetlerin hangisine objeleri koysaydı da yeni yılın en dokunaklı insanı olsaydı?
gözleri kapanırken insanların neye inandığını yada inanmak istediği herşeye adasaydı kendisini...
umutlarının birinde; bir alışveriş merkezinde verilen umut biletlerinden herbiri olmayı kabul de edebilirdi oysa.. etti de...
sıfır, yedi, onbeş...
elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk
sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk
sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı
sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarapta kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı
bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapurlar uğuldayacak
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu
eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlıyamazdı
on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı
sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum
en normal sınırlarında gezinirken hayatın; masanda duran telefon, bozuk paralar ve bir çift anahtarın anlamsızlığına takıldığın o günlerin en orta noktasında.. anlamsızlaştırabilmek için efor sarfetmediğn ama bir okadar 'içindekiler' kısmını okumadan geçmediğin yaratılış gibi.., çığlık atarcasına ağlamak istediğin, evinin yolunu bulamadığın, evin içinde olmak gibi... devam eden herşeyle özdeşleşen üç noktalara yüklediğin anlamların herbiri.. su , parfüm , aromalar ; içindekilere asla anlam veremediğin sabah uyanışları. dağılmış yatağında son bir kez telefonu arama isteğine bezenmiş anlar, ansızınlar ve birandalıklar. içindekiler yok iken;
dışındakiler?
üşürken ayakların sabahın en sesli, sabahın en dipsizliğinde.. şahit bırakıldıgın ölümlere bezenmiş koskoca bir gece nöbetinden sora; mosmor olmuş gözler, işiktan korkan kırmızı bir oda. açtığında perdelerini o sahipli odanda, korkudan değil tanınmaktan korkan buharlaşan nefesin. değişsen şeylerdeki kararlılığından doğan zarar vermelerin yada en başındayken kacıp gitmelerin.. seni, yeni bir güne hazırlarken dünya; bir enya ve bir battaniye sicaklığındaki günah cıkartmaların; tertemizden en kirliye, en kirliden karayip maviliğine... en hissettiren haliyle..
annem bazı bazı arar beni iyimisin nasılsın diye? yepp.. iyiyim derim(cunku ben kendini yeterince ifade edememiş evlat olduğumdan).. gurbet hali, bir bomba, bir haber tadında ozleyen onun yolunu gözlemesi gibi. belkide anahaberlere konu olacağimi sanan ailem gibi. bir anda , aniden , çok zamansız..
her ölüm erken derler yaa,, bu sefer yine en gec olan benimki..
yazıyorum odamın en dar köşesinden, seni hic tanımadım ama iyiki vardın ve bizimle oldun.. kendimizi güvende hissetmediğimiz şehirlerden selam ederiz...
hıckıra hıckıra , yazamayan , ifade edemeyen , bir anlık......
düşünüp uzun uzuuunn.. bazen olurya teomanın şarkısındaki gibi cizgilere basmayan insanlar hayal ederiz. zıplarız hoplarız bazı bazı.. bir müziğin en etkileyici solosunda, aynı duyguları düşünen coğunluğa, hatta azınlığa.. neler feda etmedik? içtiğimiz biranın aynısını tüketen binlercesine aynı duygulari paylaşmayı hayal ettik mi? yoksa eksik mi kaldi?
yaşayan birşey var burda hala. bir bütünün parcalari olmuşuz.. biz artık yaşamayan insanlar istanbula ait olduk...
gecenin bir köründe samatyada rakı balığı seven onca insanoğluna bir ağit misali; uzak yakın ve alışkın... bir müzik, bir kalmak tadında.. neler feda etmedik istanbulum senin tarihibdeki onlarca sayılara saygi duyarak?
yazıyorum ama kendimi ifade edemiyorum be istanbulum. uzaklardan yazdım senin şiirini.. yazılmış olanlari dinlemeyi bırakıp yakından, tam yanından dinlemeyi sectim. oturdum bakırkoyden kadikoye, o yakadan şu yakaya... gösterebileceğim iki notada gelip giden müzisyenler gibi; söyledim, söylettim, söyledim..
hani bir suç işlersin ya polis cağırırlar..
desifre olmuş, cıplak hissettim kendimi bu gece ; tüm benliğimi, vücudumu , izlediğim tüm herşeyii...
Bülent GÜVEN : Gitar, klavyeli çalgılar, geri vokal
1975 doğumlu, 80 li yıllardan bu yana müzikle uğraşmakta. Düğün salonlarından günümüz pop sanatçılarına eşliğe, rock müziğinden halk ve sanat müziğine kadar birçok grupla çalışmaları bulunmaktadır. Kör Talih ve Objektif gibi grubların albüm kayıtlarında bulunmuştur. Halen Bar programları ve albüm kayıtlarına eşlik etmektedir. Gitar ve müzik dersleri vermektedir. Bar programları ile birlikte Objektif grubu ile sahne almakta olup, Cavit Murtezaoğlunun da aranjörlüğünü yapmaktadır. Eyyam grubunun düzenleme ve besteleri kendisine aittir.
Hakan ŞAVKLI : Lead Gitar, geri vokal
1970 doğumlu, ilk profesyonel deneyimini Europe grubunun "The Final Countdown" adlı parçasının gitarlarını çalarak yaşamış olup, Trt sanatçısı olan Babası Kenan ŞAVKLI tarafından geniş bir müzik eğitimi almıştır. Kronik ve Objektif gibi grupların albümlerine eşlik etmiştir. Halen Bar programları ve albüm kayıtlarına eşlik etmektedir. 2005 yılından bu yana Eyyam grubu üyesidir.
Pelin GÜRKAN GÜVEN : bas gitar, geri vokal
1983 istanbul doğumlu. Lise yıllarında başlayan profesyonel yaşamına, Muamma ve Kör talih grubu ile devam etmiştir. Eyyam grbunun kurucuları arasında yer almış ve Beste çalışmalarında aktif olarak rol almıştır. Solak olduğu için eleştirmenler tarafından dikkat çekici olarak nitelendirilmektdir. Ayrıca Beru grubunun albüm çalışmalarına eşlik etmektedir. Eyyam grubunun bestelerinde düzenlemeleri bulunmaktadır.
Sefa Deniz ALEMDAR : Davul, Perküsyon
1980 istanbul doğumlu, Kerim ÇAPLI ile 2,5 yıl aynı sahneyi paylaşmıştır. Yüksek Sadakat grubundan ayrılarak Eyyam kadrosuna dahil olmuştur. Davul tekniği ile canlı performans albümlerde dikkatleri üzerine çekmektedir.Ayrıca Playground,Peri ve Bagdat Avenue gruplarına eşlik etmektedir.
Mehmet Yusuf UĞURER: Vokal
1983 istanbul doğumlu, Profsoyel müzik yaşamına Murat Net'in Reflex grubu ile başlamış olup halen bar programları yapmaktadır. Vokal tekniği ve ses rengi ile dikkat çekmektedir.
en ciddi ortamlarda bile , telefonla konusurken sevgiliye soylenen romantizm kelimeleri buna örnek olabilir. etraftaki gözler farkına varıldıgında olayı toparlamak daha vahim bir hal alır.
haydarpaşa numune hastanesinde büyük bir yangın çıkmış. milliyet.com.tr nin haberine göre 24 saat boyunca hizmet veremeyecek hastane başhekiminin yaptiği açiklamaya göre tüm hastalar göztepe eğitim araştirma hastanesine gidecekmiş. bilginize..(iş bu entry hiçbir doğru bilgi garanti etmez. hayatın kısa olduğunu beyan edip, herkese sağlıklı günler diler )
iş bu entryi okuyan varsa; bugün istanbuldaki tüm hastanelerde grev var. hastaneye falan işiniz düşmesin rica ediyorum. kapalıyık efenim kapalıyık. özellikle anadolu yakasindaki tüm hastaneler grevde. *
bir yer düşledim uzun upuzun izmirimin koynunda... düşlemekten uzak olmasın istedim. istedim ki tomurcuklarım yanağimda açsin istedim. içtiğim şu sigarama uzakta olsun istemedim. konuşurken, konuştuğum, anlatirken güneşli günlere armağanım olan, bayram kartlarını vermek istedim cocuklarıma.. yıldız doldurduğum koynumun aci tadinda gezinen senin ve benim garipliğimi üstüne örtmüş olan istanbula.. dinlesin istedim cocuklar, haykırmak ve bağırmak koskoca istanbula.. koskoca kadiköyden, bahçelievlere.. şurdan ve burdan.. düşlerimle sinirsiz, diretmişliğimle genc, şaşkınlığımla cocuk devrederken sirdaşima, neyinden bahsediyim be koca istanbul..