bu kalp seni unuturmu adlı dizideki performansıyla şaşırtan oyuncudur. ilk bölümünü hayretler içerisinde izledim. kendisi o andan itibaren gözümde oyuncudur.
bilinen en iyi kolostomi torbası, adaptörü ve pastasının markası. kendisi dolar bazında satılmaktadır. sürekli kullanma zorunluluğu olan hastalara ciddi maddi yük bindirir. kurum ödemesi olmakla beraber bu rakam gülünç miktardadır.
ben bunlardan birine rastladım ki öyle böyle değil. kadın bilmemne orkestrasının daha önce hiç duymadığım bütün şarkılarına eşlik etti! madem ediyosun bari dudaklarını ona göre kıpırdat da salak durumuna düşme. ha bide orda bulunan herkes bitsin bu işkence derken, bu hatun kişi "ay ben çok severim bu tür müziği" dedi.
gerçekten gitmeye niyeti olanın kurmayacağı cümledir.nabız ölçmek için söylenmiştir. gitmek isteyen "bana müsaade" der kalkar, ev sahibide "aa zengin kalkışı oldu, ne güzel oturuyoduk" gibi sözler söyler.
"alıp başını gitmek" eyleminin sözlük versiyonudur. herşeyden herkesden sıkılınca nasıl çekip gitmek istenirse, sözlükten sıkılıncada gitmek istenir. geçici bir durumdur. ruh haliyle birlikte düzeldiği bilinmektedir. ayrıca eylemi gerçekleştirmek isteyenler için yapışılışı;
uludağ sözlükteki tüm entryler tek tek silinerek başka sözlüğe taşınır. sözlüğe bir daha girmemek üzere gidilir, böylece bütün entryler alınıp gidilmiş olunur.
-bu ne asuman?
-yeni fırın hulusi.
-bu ne peki?
-yeni düdüklü tevcere hulusi.
-pekiii bu ne asuman?
-yeni aldığım çelik bıçak hulusi.
-yeni aldığın bıçakla canını almamı istemiyosan, ekonomiye can verme çalışmalarına son ver asuman. delirtme lan adamı.
çanakkale ye gidip şehitlikleri gezmeyen,
ali oğlu ahmet yaş 21
hamit oğlu hasan yaş 19 şeklindeki mezar taşı yazılarını okumayan,bunları yapacak olsaydı şayet, gözlerine dolan yaşlarla ve boğaza oturan o kocaman yumruyla oradan ayrılacak olan şahsın düştüğü yanılgıdır. orada yan yana yatan binlerce genç insanı yok saymaktır.
kabız olmuş babadır.cırcır olmuş babadır. hobisi tuvalette gazete okumak olan babadır.
ufak bir iihtimal klozette oturmuş uyuya kalmış babadır. tuvalette bile rahat verilmeyen babadır. yazıktır.
iki porselen çalan adamı yağmacı ilan etmek, trilyonları çalan adamı baştacı etmek. ülkem insanının pek bir sevdiği durumlardır.
edit: dün en çok iyi oylanan ve kötü oylanan entrym olmuş bu. akşam haberlerinde tekrar içim acıyarak izledim o insanları. onlara mikrofonu uzatıp ısrarla "bu yaptığınız doğru mu?"diye soran haberci hanımın karşısında eğilip bükülenler olduğu gibi pişkin pişkin gülenler de oldu evet.
şimdi sormak isitiyorum, o insanlar selden faydalanıp porselen fabrikasının kapılarını kırarak içeri girip mi aldılar o eşyaları? onlar almasaydı fabrika geri toplayıp yıkayıp paklayıp satışa mı sunacaktı tekrar porselenleri? yapmayın yazıktır. hayatında aynı desenli iki tabakla sofra kurmamış kadınların, "sele karışacağına biz aldık" demelerine kızmayın, yağmacı ilan etmeyin.
1 .yağma: Birçok kişinin zor kullanarak ele geçirdikleri malı alıp kaçması, talan (tdk)
aslında kendileri için üzülmemiz gereken kadınlardır. özellikle seyirci olarak gelenlerin, hayata bu kadar sığ bakıp, olayları bu kadar basite indirgeyerek bilmiş bilmiş konuşmaları sinir bozucudur. en iyi yaptıkları şey ise yargılamaktır. allah insanı tiksinç yapmasın.
başından ne badireler geçerek o hale geldiğini bilmediğimiz halde yargıladığımız, her gün tanımadığı onlarca pis bedenin altında yatan, bunu da bedavaya yapmayan fahişedir.
çocukluğumda anneciğimden pek sık duyduğum kelimelerdi bunlar. durduk yerde aklıma geldi şimdi. aslında durduk yerde sayılmaz ama neyse orası uzun hikaye.
eskiden bilgisayar, bin kanallı tv yayınları, binbir çeşit çocuk oyunları falan olmadığı için bütün gün mahallede koşturur, toptu, ipti, evcilikti, yakalamacılıktı aklımıza ne gelirse oynar, bazen kocaman ekmeklerin arasına sıkıştırılmış domates peynirle karın doyurur, bazen bağ bahçede üzüm elma armut ne varsa onları yer, eller ayaklar kapkara eve gelirdik. kapıdan girer girmez ilk soru "anne bugün ne pişirdin" olurdu. bütün gün temizlik yapmış, yorulmuş, bitmiş anneciğim, "imamın bacaklarını pişirdim" derdi sinirli sinirli. böyle bir yemek yok ama, olsa eminim iğrenç olurdu.ne dersin sözlük?