dönemin şartlarında incelendiğinde büyük gelişmeler kaydedilmesine rağmen doğru olan önermedir. kemalist kelimesi bana oldum olası itici gelmiştir zaten. en basitinden 1926'da batı müziği yaygınlaşsın diye osmanlı müziğinin yasaklanması bile ne kadar sığ olabileceklerini gösteriyor.
bir mutfağın olmazsa olmazı fırındır. bu fırın her kadının rüyalarını süsler. önceden ısıtılmış yüz seksen derece fırın tüm yemek programlarında ve yemek dergilerinde gözlemlenebilir.
hababam sınıfı'nın okula dükkan diyen müdürü. müfettişin teftişe geldiği efsanevi sahnede öğrencilere müfettişin sorularını cevaplarını verir ve olaylar gelişir.
bir dönemler okullarda bedava dağıtılan küçük sütlerin markası. hepimiz ölüm tehlikesi yaşamıştık bu sütler yüzünden. ana haberlerden sütten zehirlenip toplu halde hastaneye kaldırılan çocuklar eksik olmazdı.
yeni bir akıma, yeni bir harekete liderlik eden yolcudur. ardından herkes canı su istemese de muavine çekingen bir tavırla işaret parmağı ile "bir" yaparak "bi su da ben alabilir miyim?" demeye başlar. ardından muavin elinde iç içe geçirilmiş plastik bardaklarla ve bir buçuk litrelik pet şişe ile gelir ve su dağıtımına başlar. bir de yolcuların kullanılmış bardağı nereye koyacağım derdi vardır ki bu sorunsal da koltuğun arkasındaki lastikli, dergi, kitap vb. eşyaların konması için yapılmış platformun çöplük haline getirilmesiyle çözülmüş olur.
hep eski bir zamanı getirir
gidip de dönmeyene
dönüp de görmeyene
bu muhacir sızı
bu hasret
ve sabır
kin dalında kızıl bir gonca
dökülür kahrın güz ayları
odunsuz, etsiz-ekmeksiz
gün olur kıtlık kıran
gün olur feryat figan
dökülür umudun oyaları
dökülür buzlu rüyası mahpusların
gün olur bir miting alanıdır
gün olur
diz döver and veririz
parlar namlularımızın ucu
gün olur alanların orta yerinde
birer birer kuşuna diziliriz.
biz ki umudun bahçıvanıyız
gönül kin dalında sevda üretir
çağın destanıyız dijle boyunda
ıssız acılarda delik deşik olmuş gelinler
ve gözleri
pusularda
vişne gibi çatlayan kaçakçılarla
güller kararan dünya bahçesinden
doğmadan ölen çocukların ipince sevincine
gül fidelerini serpip geçen analarımız
destan içre sızlayı sızlayı gelir
eğer akacaksa gökyüzüne doğru
toprakta döllenen tohum
tütecekse kaynayan tencerenin buğu
küskün tomur dal ucunda çatlayacaksa
ve karımın karnında oğlum
tekmeleyip rahmin ince duvarlarını
o büyük çığlığa ulaşacaksa
yürüsün bin yıllardan bu yana
zulmün kan lekeleri
her kandil akşamı eli telefon tutabilen islami kimlikler tarafından yollanan sinir bozucu içeriklere sahip mesajlardır. gereksizliğin son noktasıdır. örneğin;
"yer gök altın olsun, altın bereketli olsun, allah hep seninle olsun, kandiliniz mübarek olsun, bu güzel gecede dua etmeyi unutmayalım arkadaşlar."
nedir şimdi bu? ne gerek vardı? televizyonda neredeyse bütün kanallarda zaten "kandil özel" başlığı altında programlar var. senin mesajına mı kaldı bizim hatırlamamız diye sormak gerek bu mesajları yollayan insanlara.
emrah'ın anasını s.kmiş ve karşılığında üzüm, elma, kivi, karpuz, şeftali ve türevi mal ödemesi yapmış manavın emrah'a söylediği ve sonucunda emrah'ın çıldırdığı tarihi laf.