tanım; dini inançları olan alımlı, bakımlı, güzel bir kadının nikahsız bir şekilde seks yapmasıdır.
toplulukları kışkırtıp, abazanların nefsini kabarttıktan sonra gelelim meselemize;
günümüzdeki birçok insan gibi, çok fazla inancı olmayan, günü gününde yaşayan ve ilerisi için beklentilerini çok tutmayan bir yapıya sahibim. iş, güç, ekmek, çaba, ufak mutluluklar, basit sevinçler içinde süregelen tekdüze bir hayata öyle kaptırmışım ki kendimi unutmaya başladığım hatta pek de umursamadığım bir şey çıkıvermiş aklımın ucundan. aslında söylemesi çok kolay bir kelime "ölüm"
burada olduğu gibi gerçek hayatta da, laiklik, şakirtlik, milliyetçilik, dolandırıcılık, kadın kız düşkünlüğü, hayat pahalılığı gibi saçma ve gereksiz şeyler ile o sik kadar beynimizi öylesine dolduruyoruz ki, asıl unutmamamız gereken birçok şeyi sallamıyoruz bile. bugün aldığım haberde, bir aile yakınımızın öldüğünü öğrendim. ilk duyduğumda "aman iyi olmuş adam için, zaten hastaydı, yaşı da epey vardı, kurtulmuş" dedim. ta ki annemi cenaze evine götürene kadar. tabi ki başsağlığı için ben de içeri girmek durumunda kaldım. ve o an anladım ne sikko beyinli bir mahlukatmışım. hasta kanser, ailesi her duruma hazırlıklı, aylardan beri durmak bilmeyen bir mücadele. sonuç; ağlayanlar, sarılanlar, bayılanlar ve bir ölü. ulan asıl ağlaması gereken orada yatıyor, kim bilir neleri yarım bıraktı adam, neleri yapmak istedi de kursağında kaldı, kimlere aşık oldu, kimlere ne anlattı? siz neden ağlıyorsunuz bre deyyuslar? ulan yaşamın elinden alınmış çok zoruna gider adamın. düşünsene sen iyileşmeye çalışıyorsun, çaba sarfediyorsun, bir elinde orak olan, bu yıl hiç de trend olmayan siyahlara sarılı birşey gelip "hadi gel, gidiyoruz" diyor. ama ben gitmek istemiyorum ki, kimse istemiyor. ama o yüzsüz yine de geliyor.
ve siz hala yok onun kukusu, yok bunun pipisi tartışıyorsunuz. mutlu edin oğlum kendinizi. bak bana üşenmedim gittim markete at yaraa gibi ambalajın içinde ki cipslerden aldım, votkamı açtım, hayatımı güzelleştiriyorum. alın size bir de benden hediye;
çılgın ve izlemesi bir süreden sonra keyifli hale gelen güzel bir bollywood yapımı sinema filmidir. takıntılı bir sineğin insanı nasıl çılgına çevirdiğini bir kez daha görüp gülümseyebiliriz bu yapım ile.
kısa özeti;
"Bollywood çıldırmış olmalı! Öldürülen ve sevgilisini de katiline kaptıran genç ve aşık adam sinek olarak reenkarne olur ve intikamını almaya başlar! Crow benzeri aşırı uçlarda bir hikaye Hint sineması farklı şeyler denemeye devam ediyor."
kimisi için hiçbir anlam ifade etmeyen, lakin kişinin başına geldiğinde bir nevi amaç, hobi, bağımlılık hatta ve hatta saplantı haline gelen durumdur. peynir gibi bedeni güneşte yaktıktan sonra birkaç acılı günün ardından ilk belirtileri baş göstermek ile birlikte; kişinin temizlemek/soymak adına hırs yaptığı, ilerleyen aşamalarda boyun fıtığına da sebebiyet verdiği isviçreli bilim adamları tarafından onanmıştır. bitince nirvanaya ulaşacağınızı ya da odanızda gizlenmiş insanların bir anda ortaya çıkıp tebrikler son model bir araba kazandınız demesini beklersiniz ama yanılırsınız, çünkü o uzun, sıcak ve yalnız geceler boyunca bitmez, bitmez, bitmez...
bir death note karakteridir. her ne kadar tavırları esra ceyda kardeşleri andırsa da, sevdirir kendini. kira (Light Yagami)'ye olan aşkı, sadakati yüzünden niceleri gibi yitip gitmiştir. Defteri bulmak onu bozmaz, aksine daha iyi biri haline getirir.
10 yıl önceye kadar cep telefonu kavramının bile doğru düzgün oturmadığı dünyada, bu tarz çalışmaları görmek korkutucu olabilir. insana 10 yıl sonrasını düşündürüp, ürkütür. *
an itibari ile atv haberde yayınlanmış haberdir. istanbul'da bir caminin yönü kıble yerine yanlış yöne inşa edilmiştir ve cemaat bu durumu fark etmeyip 5 yıl boyunca yanlış yönde namaz kılmıştır. sanırım camiyi yapan mimarın inşaat sırasında kafası güzeldi.
yaşar usta-saim beyi görecektim.
sekreter-randevunuz var mi?
yaşar usta-yok.ama yaşar usta derseniz beni kabul eder.çok önemli.
sekreter-hiç sanmıyorum ama bir sorayım.(telefonda) saim bey, yaşar usta diye biri sizinle görüşmek istiyor.peki efendim.(yaşar usta'ya) sizi bekliyorlar, buyrun.
(içeri girer)
saim bey-söyle ne istiyorsun?
yaşar usta-bak beyim, sana iki çift lafım var.koskoca adamsın.paran var, pulun var, herşeyin var.binlerce kişi çalışıyor emrinde.yakışır mı sana ekmekle oynamak.yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak.ama nasıl yakışmaz.sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saaddeti çok gören.anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor.ama ben boşuna konuşuyorum.sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum.hıh.sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi saim bey.sen mi büyüksün.hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta.sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç.gözümde pul kadar bile değerin yok.ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç birşey yapamayacaksın.yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi.çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız.bizler birbirimizi seviyoruz.biz bir aileyiz.biz güzel bir aileyiz.bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun.dokunma artık aileme.dokunma çocuklarıma.dokunma oğluma.dokunma gelinime.eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni.anlıyor musun.vururum ve dönüp arkama bakmam bile.(çıkar)
ama aslında;
yaşar usta-saim beyi görecektim.
sekreter-randevunuz var mi?
yaşar usta-yok.ama yaşar usta derseniz beni kabul eder.çok önemli.
sekreter-hiç sanmıyorum ama bir sorayım.(telefonda) saim bey, yaşar usta diye biri sizinle görüşmek istiyor.peki efendim.
sekreter- siktirip gidecekmişsiniz beyefendi. korumalar atın şu köpeği dışarı.
her ne yapıyorsanız yapın, konsantrasyonunuzu tamamen bozan mahluktur. öldürme isteği duyarsınız ama kıyamazsınız, bunun yanında bir tokat atıp duvara çarpıp sersemlemesini izlemek keyif verir.
bundan 10 sene kadar önce bilgisayar kullanmak kişiye saygınlık kazandırırken, eski günlerin aksine, günümüzde insan hangi meslek dalından olursa olsun, eğer bilgisayar kullanmak kişinin mesleğinin parçası ise toplum tarafından tek bir hedef haline getirilmesi durumudur.
- ne iş yapıyorsun?
- Ar-ge departmanında çalışıyorum.
- ooo format atmayı biliyorsun yani? benim bilgisayarı getireyim de bir format atıver.
- ne iş yapıyorsun?
- bilgisayar programcısıyım, sap'de şiketler için ileri düzey transaction'lar hazırlıyorum.
- bana karışık bir mp3 sidisi hazırlasana.
- ne iş yapıyorsun?
- webtasarımı grafik işleri yapıyorum.
- oo porno vardır sende.
"acaba?" aslında bu başlığı özetlemek için ilk kelime yeterlidir.
bilindiği ya da bilinmediği üzere A.B.D. nin üzerinde çalıştığı bu yeni dünya silahı, son zamanlarda yaşanılan depremlerin kaynağı olabilir mi? haarp adı verilen silah, siyasi açıdan önem taşıyan bölgelerde kullanılıp farklı amaçlara hizmet eder mi? sorunsalıdır.
annemin odama gelip, "kalk oğlum yine 24 şehit vermişiz" diye serzenişi ile uyandım bu kötü güne. durum hakkında bilgi edinebilmek için televizyonu açtım küfür ede ede. sonuç şu;
4 popüler kanalda dizi
2 kanalda evlilik programı
1 kanalda belgesel
1 kanalda fatih altaylı konuyu güle oynaya tartışıyor.
ulan kaç ulusal kanal var? neden kimse annem kadar önemsemiyor bu durumu? bu kadar mı duyarsız olduk? bu kadar mı para, kadın kız düşkünüyüz? bu kadar mı herşey? dedirttiler sabah sabah! faşist desinler, aşırı desinler! yakmak, öldürmek istiyorum topunu.
bir rol yapma oyunudur. diğerlerinden çok farklı oynama tarzı ile dikkat çeker, oyun sırasında yoldaşlık eden insanların verdiği tepkiler ile apışıp kalırsınız. örneklemek gerekirse; kamp alanında gidip leliana ile ayakkabılar hakkında konuşabilir, zevranın size erkek bile olsanız asılmasını görüp küfreder, oghren ile oturup karşılıklı iki tek atarsınız. ha bunun yanında bol bol darkspawn öldürüp, ülkelerin siyasi oyunlarına oyuncak olursunuz. *
unutmayalım ki, meme kanseri kadınlara has bir hastalık değildir.
"pembe kurdele, göğüs kanseri ile savaşmanın simgesi olarak, sadece türkiyede değil, dünyanın pek çok ülkesinde; her yılın ekim ayında, yakalara takılmaktadır. pembe kurdeleyi yakasına takan kişiler, ne kıyafetin rengine önem vermektedirler; ne de kadın ya da erkek oluşlarına. pembe kurdele takmaktadırlar sadece; çünkü, pembe kurdelenin simgelediği göğüs kanseri ile savaş, herkesin günün birinde yaşayabileceği; belki de belli bir süre önce yaşadığı bir konudur. bundan dolayı da, pembe kurdelenin, kim tarafından takılırsa takılsın yadırganmaması gerekmektedir"
Bulunan ortamda ani bir sessizlik meydana geldiğinde söylenen rezil cümle. günlük hayatta sık ve anlamını düşünmeden kullarız hep, ama kaçımız "ulan ne demek bu bir bakayım" dedik? haydi aydınlanalım.
Anadolu'nun eski yaşam tarzında bilindiği üzere kız çocukları talep/ilgi görmezdi, erkek çocuk doğurabilmek büyük bir başarı iken kız çocukları sonu canlı canlı toprağa gömme olaylarını bile beraberinde getirdi. "Birinin kızı olduğunda" o mekanı keder, üzüntü, sessizlik kaplardı. işte o günden bu güne, bu cümle de dilimize pelesenk olmuştur.
uykunun en tatlı yerindesindir ve rüyanın içinde anlam veremediğin bir zil sesi vardır. Israrla rüyana dahil etmeye çalışırsın ama o inatla oraya ait olmadığını belli eder. "Nasıl olsa biri açar" dersin, kimse açmaz. Umursamazsın yine susmaz. Ne kadar zordur o kapıyı açmak. Açtıktan sonra kimmiş diye bakmazsın hatta, evi kaldırsalar umurumda olmaz. Geri gider uyursun.
Bulgaristan'ın dünyaca ünlü kayak merkezi. Öyle bir yerdir ki; Uludağ'a her çıktığınız da utanırsınız. Oraları gelir aklınıza. Tesis / konaklama açısından kat kat takmıştır ülkemizdeki kayak merkezlerine. Ucuzdur da.
sol frame'in %76'sını * kaplayan iki uç noktanın karakterleridir. Tanımını yapmak gerekirse durum öyle bir noktaya gelmiştir ki; laikçi dendiğinde insanın gözünde elinde cetveli ile yarı öğretmen kemal, yarı mürsel koçak, yobaz denince de yarı cübbeli ahmet hoca, yarı street fighter blanka silüeti oluşturmaktadır. Muhtemelen sözlükteki atışmaları ellerinde sazları ile devam edecektir.
show tv ekranlarında yayınlanan, muhteşem yüzyıl isimli dizinin her ne kadar tarihten esinlendiğini söyleseler de yapımcıların çok içtikleri bir gece yarattıkları hayali karakterdir. gerçeğine benzer, benzemez bilemem tabi ama, her bölümde başka cariye "götürmesi" bu karaktere ayrı bir renk katmıştır. *
(bkz: skydancer) ve (bkz: japoncum) nickli yazarların biricik alt komşusu. 60 lı yaşlarda, sevimli, tontiş bir hanım teyze.
şaka lan şaka; illet musibet 60 lık dul bir kocakarı. zirve sonrasında skydancer'ın yetimhanesine gidildiğinde geceyi tüm yazar arkadaşlara zehir eder bu bed kadın. erKEKsizliğin vermiş olduğu alınganlıktan mıdır nedir, en ufak bir sese, kıpırtıya tahammülü yoktur. bursa sözlük tayfasına illallah ettirmiştir kendileri.
Bu sabah itibari ile babamın telefonuna gelen mesaj; Tebrikler Pepsi yaşatır seni kampanyasında, 250.000 kişi arasından çekilişe katılarak 4. olmayı başardınız. Ödülünüzü Milli PiYONGO dairesinden alabilirsiniz. Detaylı bilgi için 0536 bıdı bıdı numarayı arayabilirsiniz.
Babamın da sözlük takipçisi olmasından mütevellit PiYONGO'da bir yazım hatası olduğunu fark etmesi ayrı, gönderilen bilgi hattı numarasının 0536 ile başlaması ayrı, hattın isa denilen bir dolandırıcıya kayıtlı olması ayrı komiktir.
işin en komik yanı, Emniyet Müdürlüğü'nün gammaz hattını arayıp "durum budur, mesaj telefonda kayıtlı, numarası da şudur" dememize rağmen "beyefendi henüz ortada bir suç yok. Dolandırılan kişilerin savcılığa şikayet etmesi gerekmekte" cevabı olmuştur. *
Tarihi Tophanemizin hemen sağ tarafında kalan gizli saklı bir mekan. Bildiğim kadarı ile 2011 yılına hizmete girdi. Gerek mimarisi ile gerekse kaliteli hizmet anlayışı işe diğer ortamlardan bir adım öne çıkmayı başardı.
Atmosferden söz etmek gerekirse; mekana ilk girdiğinizde bizi bir Osmanlı havası karşılıyor. Bakır cezvede gelen kahveler, lokumlar, arka fonda çalan eski türk nağmeleri huzur bulmanızı sağlıyor. Mekan hem cafe hem de restaurant hizmeti vermekte. Cafe kısmı biraz sönük kalsa da yemeğinizi Bursa'nın kuşbakışı manzarası eşliğinde yemek hoş geliyor insana.
Mekanın tek dezavantajı, Osmangazi Belediyesi'ne bağlı olması. Doğal olarak alkollü ürünler yok. O manzarada ve ortamda rakı içememek üzücü. Diğer bir yandan insana ilginç gelen; soda dışında kola ve benzeri asitli içecekler de yok. Osmanlı şerbetinden * tutun limonata, türk kahvesi gibi içecek çeşitleri mevcut.
Fiyatlandırma olarak gayet uygun, mekanın favorisi olan Osmanlı şerbetini koskoca bir bardakta içiyor, sadece 2 TL ödeme yapıyorsunuz.
Genel olarak; değişik bir gün geçirmenizi sağlayabilecek, tavsiye edebileceğim bir mekandır.
