çoğu zaman başaramayan erkektir. ama başardıklarını sanırlar o ayrı çünkü kadınları soruya soruyla cevap vererek o kadar yıldırırlar ki kadın vazgeçer.
kız: telefonunu karıştırdım dün, bir kızın mesajları vardı.
erkek: hangi telefon?
kız: hangi telefon olacak şapşal, cep telefonunu.
erkek:şu yeni aldığım mı? hani gittik kamerasında sorun vardı, garantisi var diye biliyorduk meğerse kullanıcıdan kaynaklı hatadan dolayı garanti kapsamına girmiyormuş, üzülmüştük. yazık oldu lan asuman. valla telefonu aldık 50ye tamirati 80e. yani bu devirde kim kimi düdüklerse kar olur mantıgında. hayır yani geçen gün kırk yıllık manavımızdan elma alalım dedik. adama da güveniyoruz "sen seç kamuran" dedim. eve geldim bir bakarım ağzına kadar çürük elma. he çürük demişken noldu dişçiyle randevun. ağrıyor mu dişin hala. çektirebildin mi? çektirmişken bir yaşlı adam vardı hani şirkette. felç geçirmişti. allah çektirmesin diyorduk hakkın rahmetine kavuştu kendisi biliyor musun? hayır yani sapasağlam adamdı saniyede neler oluyor. saniye mi? saatleri aldın mı sen evdeki. biri gösteriyo 12 diğeri 1. hangisi doğru şaşırmış oldum. bu arada saatler alınınca biz de alınmış olduk. kih kih. neyse yahu doğru bu saatler alınınca 1 saat daha fazla uyuyoruz dimi biz. uyku derken uyuyalım hayatım yarın yorucu birgün bizi bekliyor. hadi allah rahatlık versin.
asla denenmemesi gereken olaydır. üç tür sonuç doğurur:
*bir yazı okursunuz, o a için hayatınız değişir. okurken kendi kendinize "ağğbbiii", "vay anasını" triplerine bir eliniz çenenizde kafa sallayarak girersiniz. gözleriniz ise japon balığı gibi olmuştur. ne yapıp edip etkilenmişsinizdir o an işte. aynı vakitte msn'de yazıştığınız başka bir insana bak okusana diye yazıyı atarsınız. beş dakika sonra gelen şey :D şeklinde sevimsiz bir kafa* arkasından ise "sence o kazağı alarak salaklık mı ettim?" veya "sence aşk-ı memnu'da kim görüyo kızaaam" şeklinde heves kırıcı ifadelerdir. ki biz buna tıss deriz.
*bir yazı okursunuz, o a için hayatınız değişir. o an yazıya odaklanırsınız biter bitmez linki ilk konuştuğunuz adama yollarsınız. sözlük kültürü ekşi sözlükte fıkra okumaktan ibaret olan kişi yazıyı okuduktan sonra alakalı alakasız sözlükten temel fıkra linki yollar. soğuk su için, iyi gelecektir.
*bir yazı okursunuz, o a için hayatınız değişir. ve yine yazıyı yollarsınız. bakmaktan aciz insancık uludagı görünce kayak merkezi linki attığınızı düşünür. kartalkaya'ya gidelim der. bu da böyle bir anınızdır işte. çay koymaya gidersiniz.
yazlıkçılar için adete işkenceye dönüşen dumurdur. *
*sıcak hava tüketilen oksijenin artmasıyla mıdır bilinmez adeta cehenneme dönüşür. havanın sıcaklığının gaz çıkarımıyla ilgili olmadığını düşünmek istiyorum.
*çevre inşaatlarda çalışan ameleler 2 günlük tatillerini aileleriyle geçirmek yerine plaja uğrayarak hallederler. ezmek gibi olmasın ama denize girerken en azından çoraplarını çıkarmayı unutmasalar, sahilde arkasına basılmış kösele ayakkabılarının içine deniz suyu kaçmasa, boxer'ları denize girerken en azından 1 gün öncesinde yıkanmış olsa, hele hele o cıbılık donlara boş şaşal bağlanarak doğal can simidi oluşturulmasa gökyüzü daha mavi.
*kalabalık olacağını tahmin eden satıcıların o kalabalıkta adım atacak yer yokken bile inadına "süüüğt mısaaaaağ" "vaaa mı incii isteyeen" şeklinde değişik nidalarının, işletmecilerin cıstak durum tırak müzikleriyle hoş birleşimi mentos kola birleşimi kadar patlayıcı özelliğe sahiptir. evde denemeyiniz.
*bir de sahilde yemek yeme arzusu vardır. hayır simit falan değil kastım, kavun karpuz. minibar taşıyanını gördüm, bu sitemim sizlere gelsin sıradaki şarkıyla.
*vıcık vıcık çocuk kaynar ortalık. işlerinden hafta sonu izni alan babalar futbol takımı kurmaya teşebbüs çocuklarıyla gelirler sahile. zengin parasıyla oynar fakir karısıyla hesabı etraf "condoom, herkese condoom, dünyayaa condom" şarkısını hayat felsefesine getirmemiş insanlarla dolar taşar.
*denizde voleybol, karada güreş, havada frizbi olmak üzere sporcu kişiliklerimiz fışkırır.
*deniz zaten "işe oğlum, deniz bu kendini temizler" felsefesini benimsemiş anneler ve çocukları dolayısıyla 45 dereceye varmıştır. üşürseniz girin, ideal sıcaklıktadır.
*bir de sürüklenip getirilmişçesine halinden memnuniyetsiz, çekirdek çitleyerek olacak o kadarın makbulesi şeklinde etrafı gerginlikle süzen anne babalar vardır, işte en çok bunları sevmem. anne çocuğuna piç kurusu der, baba orospu çocuğu diye bağırır. giren çıkan kendilerinedir oysa ki. işte o çocuklara seslensin başbakan ananı da al git burdan diye, isabet olur.
ve daha nicesi...
Çek git bebeğim uzaklara çek git
kavununu topla bebeğim Çek git
Çek git bebeğim uzaklara çek git
ananı da al bebeğim Çek git.
yine süper, yine güzel, yine yaratıcı bir beşiktaş tezahuratıdır. ***
bekledim seni evin önünde
görmek istedim son bir kere
vedalaşıp gidecektim askere
çıkmadın benim için pencereye çıkmadın
bir kez olsun gözlerime bakmadın
her nedense sen beni hiç takmadın. *
farketmez
o kız seni sevmese de farketmez
o kız sana bakmasa da farketmez
kardeşlerin seni asla terk etmez.
lay la laaayy!
efendim aslında başlığın orjinali "vaudeville for vendettanin entry girdiği hafta komik bir entry'i yazmaktan vazgeçmek" tadında bir şey olacaktı. bakın öyle daha komikmiş değil mi. fakat sonradan malum 50 karakter sınırı işte karşınıza vaudeville for vendetta nın yazdığı hafta yazmamak şeklinde garip bir şey çıktı. bi yandan da dedim eğer başlık ilk söylediğim gibi olsaydı her şeyi açıklardı ve bir kez daha adamlar yapmış abi diye düşüncelere dalıp, moderatörleri alkışladım.
neyse efendim, her ne kadar başlık yine kendi çapında bir fikir sahibi etse de sizleri ben yine kısa bir açıklama yapma girişimlerinde bulunayım. hikaye anlatmada pek usta değilim o yüzden durumu kısaca özetlemekte fayda var, hayır özendim adam gibi bi flashback yapayım istedim o da olmadı. başlıkta çıkan durumu en iyi kimler bilir, bilir misiniz? hani ortamda çok komik bir espri döner, herkes komik kişinin sırtına vurur, "şerefsize bak" şeklinde sevgi hakaretlerinde bulunulur o kişiye. siz de o şevk ve gazla atılırsınız, birkaç şey söylersiniz. işte o ahauhauahauhaau gülme efektleri sadece eheh-heh-hhh şeklinde yankı edasıyla dağılır, uzaklaşır. siz durumu toparlamak için bir girişimde daha bulunursunuz ama bu sefer etraftan sizi duymamışlarcasına alakasız sorular yükselir: "mahmut, ne oldu o ankaraspor maçı?", "nokia ince uçlu şarj aleti olan var mı?" gibilerinden. işte aynen böyledir vaudeville for vendetta arkasından yazı yazmak.
en iyisi mi aklınıza komik bir yazı geldi, hemen duygularınızı entry'e dökmek istiyorsunuz bir adamın adını aratın, bakalım içinde bulunduğunuz hafta yazmış mı bir şeyler, hele bir otur soluklan yeğenim amcası gücünde bi bekleyin. gerekirse özel mesajla durumu bildir "abi çok acil bi entry'm geldi, zirve de var. yazdığım kız en çok bana gülsün istediydim, bi yol ver." diye. anlayışlı çıkacaktır, umut et, yazmaktan vazgeçme, gedap sitend ap dont give ap dı fayt, bu felsefeyi benimse, olacaktır.**
bir kişi nasıl kelime i sahadet getirerek müslüman oluyorsa üçlü çekmek de bir insana beşiktaşlı olmak için ilk şarttır.
bir insan kabeyi tavaf ediyorken nasıl tanımadığı insanlarla omuz omuza tek bir kıyafet içinde yürümenin huzuru içindeyse, bir beşiktaşlı üçlü çekerken tek bir forma ve tek yürek halinde tanımadığı yüzlerce insanla omuz omuza üçlü çekmenin huzuru içindedir.
beşiktaşlı olmak, bir nevi ibadettir. anlatılmaz, yaşanır. ***
beşiktaşta oynayan futbolcuların iyi oynaması ya da kötü olması ile alakası olmayan durumdur. başka sebepleri vardır. toplar vadisi olarak da nitelendirebileceğimiz bu durumda A Milli Takım Teknik Direktörünün Fatih Terim olmasından da kaynaklanabilir, eski takımına hala var olan bağlılığından da. ibrahim üzülmez var, var da napıyor? gibisinden sorularla gelecek yazar olmamasını da umarak belirtiyorum ki sen gidip en güzel zamanında bir ibrahim toraman, bir ekrem dağı oynatmazsan bunun karşılığında çıkıp ama sizin de deli ibrahim vaaaar şeklinde açıklama yapamazsın. yani toplar vadisinin polatı, fatih terimdir, böyle bir milli takıma da şimdiden geçmiş olsundur. çok dayanamaz ki dün neler olabileceğini gördük. milli takım olur pilli takım. çok dayanmaz.
he bu durumdan beşiktaşlılar olarak çok mu üzgünüz. hayır. ve hatta gururluyuz. dönüp bir bakalım 12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçına. milli takımda birbirleriyle abi, dayı, yenge değişik kombinasyonları ile ilişki kuran o sözümona gururlu futbolcular dün akşam karı koca ilişkisini tercih eder oldular. birçoğu en yakın arkadaşını(!) sırtından yumrukladı. sonra milli takıma gelince tekrar abi-kardeş olurlar.
neymiş profesyonel olmak buymuş. yemişim profesyonelliğini...
başarılı reklamlardandır. makinesi bozulan kadına her seferinde milyonlarca kez calgon tavsiye edilmesi, yeni alınan beyaz t shirtüne pat diye vişne suyu dökülüp ariel ile temizlenmesi ya da "eyvah misafirlerim gelecek telaşı içinde savaş alanını andıran evinde korkuyla bekleyen kadının evine pat diye kaslı erkeğin girince korkmaması aksine gayet doğal karşılayıp sevinmesi saçmalıklarından arınmış reklamlardandır.
--spoiler--
hoşgeldin bebek.
başındasın her şeyin,
bebeksin işte...
dünyanın tüm bebekleri aynı şekilde ağlar,
aynı şekilde doyar.
tadını çıkar...
belki muhammed olur adın,
belki musa,
belki isa...
boyun 2 metre olabilir,
saçın sarı, gözün siyah.
belki de esmer olursun, belki kısa
işte o zaman bebek demez kimse sana.
kadın ya da erkek olursun,
ya da bambaşka...
başını aç derler ya da kapa
sev ama sakın dokunma.
bu beden senin değil nasıl olsa...
sen çalış, sen doğur, sen savaş, sen sus.
istedikleri gibi olmazsan öldürebilirler seni.
töreler daha değerliymiş gibi hayattan.
herkes eşittir ama göreceksin
bazıları daha eşittir hayatta, şaşırma,
burası tuhaf bir dünya...
gülümse yine de.
büyüdüğünde kim olursan ol
eşit yaşaman için çalışan insanlar var burda.
gülümse bebek.
gün gelecek herkes sana sadece, insan diyecek...
--spoiler--
hele kişiler başka şehirdelerse geçmiş olsun yazıp 2277'e yollayarak her telefon çalışında polifonik olarak bu şarkıyı dinlemelidirler.
-aşkım ben burda seni çok arıyorum.
+canım sevgilim benim. ben de seni arıyorum, gözlerim, ellerim hep seni arıyor kalabalıklarda küçük bir çocu....
-hayır öyle değil. seni çok arıyorum ben. çok yazıyor. biraz da sen ara.
+çay koysam.
dikkat edilirse farkına varılacak hadisedir. garip şeyler olmakta sayın dünyalılar, gözünüzü açın ve yazdıklarımı can kulağıyla okuyun. *, **
efendim ele alınan ilk ünlümüz küçük ibo. evet yanlış duymadınız zamanın birinde riki martin abimin poposunu elleyip, küçük iboyu kucağına oturtan hülya avşar'ın kucağısındaki hop hop ibo'dan bahsediyorum. işte ilk fotomuz da karşınızda:
efenim dediğimiz gibi ben televizyonda izlerken "iy velet ne çirkin" derken gün geldi, otobüste görsem "amca buyur" der olduk. hayır göğsündeki kaşmir halı'yı sollayacak kıl yumaklarına aldırmadan hala küçük ibo olarak anılması beni acıtan sözlük.
neyse tek örneğim yeterli olmadığı içuun sizi ikna etme amacıyla çok yakından tanıdığımız, annesi, ablası ve dayısını severek izlediğimiz bi abimiz karşımızda. emrahh koş, sana başlık açtım.
e bir de pek ünlü olmasa dahi 90'larda çocuk olanlar bilir. minicikk bi kızımız vardı, gazozunu höpürdetir yüz bin milyon baloncuk yutar, bizi sevindirirdi. artık ne yedi, ne içti, o günden bugüne kaç milyon daha baloncuk yuttuysa o da listemize üç numaradan giriş yaparak bizi şaşırtıyor:
+(düşünce:ulan var da beline kadar mı. gerçi olsa da hoş olurdu hayalde geçen fotoğraf. https://galeri.uludagsozluk.com/r/25835/+ )
evet haklısın saçları var. (bense dötün gibi kabak bi kafaya sahibim dimi. ulan var ya, yazın parlayan kafaya bakarak yalvarırsın hulusi aynam yok kafana bakarak rujumu tazeliyim mi diye ama yok olmaz. küstüüğüm küstüm.)
avantajları olduğu gibi dezavantajları da olan durumdur. yazar eğer iyi bir şey yazdıysa oylamak için aşağıda nickinin olduğu kısma yönelirsiniz. ve olaylar gelişir...
-"aa ne güzel entry bu. dur oylayayım şunu"... mouse süzüle süzüle smiley'e doğru süzülür, tam oylamak üzereyken. "aa nick'e bak ne komik. kim ki acaba bu insan." denir. oylama yapılmadan nick'e tıklanır ve olaylar yine gelişir...
çocuğunu parasızlıktan tedavi ettiremeyip, çocuğu ölünce vicdan azabından kendini yakan babadır. hani sosyal devlettik diyordu baba yanmış haliyle, pek söze gerek yok ne yazık ki. haberlerde verirken "neyse ki söndürüldü.." dedi haberlerdeki dış ses. **
yeni bir yazardır. sanırım kendisi istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesinde okumaktadır. uluslararası ilişkilerse daha da bir hoşgeldin dediğim yazardır. *
uyandığınız andan itibaren başınıza gelen kötü olaylardır efendim.
misal bir 14 şubat günü her şeyi unutarak sevgi pıtırcığı olarak güne uyanırsınız. uludağ sözlükle güne iyi bir merhaba demek istersiniz. o da ne? july4th sevgili moderatör kişisi bir gelişme çıkarmış. hemen umutlu tosbağa olarak o kısma yönelirsiniz. çiftlerin sevgililer günü kutlanmış, tek insanlara da sen sözlükle oyalan cicim denilerek teselli şeysi sunulmuş. umutla ana sayfaya yine dönersiniz kalpler pörtlemiştir. mutlu mesut durmaktadırlar. hatta ben bir mesaj da algıladım sevgili sözlük. kalplerden bi tanesi çift mutlu mesut takılmakta, diğeri ise tek bir paçavra gibi kullanılmış, bir köşeye atılmış. sonunda delirmeniz için uygun ortam oluşmuştur. **
(bkz: öyle bir sinirlenmek ki sonunda seovi olmak) **
erkekler için hayalleri süsleyen olaydır. lakin kızlar için kimi zaman problem yaratabilir. edindiğimiz kültüre uyarak yaşamaya çalışıyoruz elbet hepimiz. sürekli bir şeyler dayatıldı. kız dediğin edepli olur, akıllı olur, çok konuşmaz... sürekli bunlar öğretildi, çoğu dayatılan şeylerde olduğu gibi biz de isyan ettik.
liseye başladığım ilk zamanlar, zaten aptal bir ergenlik dönemi. birilerine sürekli bir şeyler ispat etmeye çalşıyoruz. erkekler bunu havuza ters atlayarak, birbirlerine yumruk atıp kumlarda yuvarlanarak yapsalar da bizim işimiz daha zor, süslenmeler, son moda giyinmeler, ne giysen de yakışmaması durumu, annesinin makyaj malzemelerini çalıp palyaço gibi boyamalar... işte tam da ezikliğin zirvesindeki dönemimizde bir sevgilim vardı. kimbilir amerika'nın hangi köyünden kopup gelmiş ama buraya gelince bir havalara girmeler, bi bruce willisçilik bi brad pittçilik. neyse efehm dediğim gibi biz küçüğüz. sevgili olmayı gizlice sinemaya gitmek, elele tutuşunca aşık olmalar böyle bir dönem... ama adam avrupalı 13 yaşında bir çocuk baba olunca aile karşı çıkmıyor bense yeni yeni çocuk nasıl dünyaya gelir kazara bir derste öğrenmişim, anneye babaya sırf bu yüzden trip atma dönemlerimi yaşıyorum. dolayısıyla yürümedi ilişki, farklı dünyalarn insanlarıyız temalı bir konuşmamın ardından adamın söylediği şey ne oldu: **
+ eee. look.. eee şey. vi keym from difırınt vörlds.
-what?
+aysuuu sözlüğü getirseneeea. finiş. ay von tu finiş. okey.
-fak yu.
+* asıl sen fak yu be.
-what?
+koyim de tur at. **
-what the fuckin' are you tal..
dinlemedim kalanını sevgili sözlük. türk kızı olmanın hakkını verdim, koşarak uzaklaştım o alandan arka fonda mehter marşıyla...
uzun süre yazar olunduktan sonra kişinin deneme yanılma yöntemi ile keşfettiği şeylerdir. örneğin 3. nesil yazar olunduğu halde videoların yanındaki artı işaretine ilk defa tıklamak ve videonun uludağ sözlük sayfasında belirmesiyle vay anasınıadamlar yapmış gibi değişik düşüncelerle kalbin sevgiyle dolması. *
