istanbul avrupa yakasında; çatalcaya bağlı bir köy dür. terkos ve arnavutköy arasında yeralmaktadır. hala tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylünün yanında sanayide çalışan kısıtlı bir nüfusu vardır. çevresindeki beldeler ve diğer köylere nazaran daha az gelişmiştir. toplu taşım araçları ile ulaşım imkanları kısıtlı bir mekandır. köyde yetişen nüfusun büyük kısmı şehre göçmüşlerdir.
istanbulun avrupa yakasında bir belde belediyesidir. diğer adı durusudur. adını; en büyük sahil kesimini elinde bulundurduğu terkos gölü* nden alır. istanbulun çok büyük bir kısmına su sağlayan göl kenarına yıllar öncesinden bir baraj ve arıtma-nakil tesisi kurulmustur. iski kontrolünde terkos-kağıthane kanalı ile su terfi eden tesise ek olarak bir de arıtma-terfi merkezi; geçtiğimiz yıllarda kurularak; hizmete geçirilmiştir. şu an en dolu baraj olarak gösterilen terkos, karadenize çok yakın olup, toprak yapısının geçirgenliğinden dolayı da tehlike altındadır. zira bölgede kum ve toprak çeken taseronlar deniz ile gol arasındaki toprak seti iyice daraltmama başladığından, onumuzdeki yüzyıl içinde terkos gölünün yok olabileceği tehlikesinin altı sıkça çizilmektedir.
köyde sağlık ocağı, jandarma karakolu, turktelekom santrali ve cevre köylerden aldığı öğrencileri ile düz lise eğitimi veren durusu lisesi mevcuttur. dar ama öz bir de çarşısı vardır. terkos yolu üzerinden denize giden insanların uğrak yeridir. kırmızıtoprak yönünden karaburun a; germe sapağı ile de tayakadın ve baklalı ya; balaban üzerinden çatalcaya bağlanır.
istanbulda bir belde belediyesidir. istanbul avrupa yakasının batı tarafında olup, sultançiftliği-habipler güzergahından gidilebilir bir yerdir. yıllardır arnavutköy ile iç içe yaşamış olan bölge sakinleri fakirleşerek büyüyen tayfadandır. geçtiğimiz yıllarda bünyesine bağlanan köyler ile terkos belediyesi ile arnavutköy belediyesi arasında bir köprü vazifesi alıp; gerek karayollarının gerekse gaziosmanpaşa belediyesinin yerel yönetimler konusundaki yükünü hafifletmiş bölgedir. başbakanlık emlak toki nin bölgede bir yerleşge aramasından sonra piyasası artan bölge, * ormanın katledilemeye başlandığı son yerlerdendir. küçük-orta çaplı işletmeleri ile kendi halkına ve civar köy insalarına; köy standartlarında; istihdam da sağlamaya çalışan bir mekandır. halk kültürel olarak; trakyalı ve anadolulu olarak; mekanı paylaşmaktadır.
yiyeceklerin kisitli oldugu durumda, doyum icin, yemegin ekmek ile takviye edilmesi durumu. ornegin patates kızartmasını meze ya da cerez olarak degil de ana yemek olarak yediginizi dusunelim.yorgun argın ve aniden gelmissiniz eve ani olmus yemek de lok cok acsınız ve tabaktaki pataes gozunuzu doyurmamaktadır; annenize patateslerin muzelik oldugunu soylersiniz. o da size iki sey soyler: once gozun doysun, ekmek katıgı yap. benzer bir olay kronaktlı fındık ezmesi ile çikolatalı fındık ezmesi yerken de karsımıza cıkmaktadır.
1999 yapımı, lasse hallstrom filmi.john irving in aynı adlı romanından uyarlanmıstır. tanrının eseri, seytanın parcası. the cider house rules adı ile yayınlanan; basrollerini tobey maguire, charlize theron, michael caine paylastıgı filmde; bir yetistirme yurdunun tanık oldugu acı hatıralarla, dıs dunyayı arayan vasıflı bir gencin ilginc tecrubeleri anlatılıyor. savas yıllarının kirlenmis dokusu icerisinde bozulmaya baslamıs aile yapısı ve yasantısının hediyesi; terkedilmis cocuklar ve onları hayata baglamak isteyen candan yurekli insanların hikayesidir film aynı zamanda.
iktisata giris dersinden yıllar boyunca gecemeyince, iktisatta kendisine ekmek olmadıgını anlayan ve sonucunda okulu bırakan ogrencinin basına gelen durumdur. aslen okul etigi olmayan iktisatcıların basına gelebilecek en komik olay olarak; iktisat disiplini icerisinde; okulda verilesi derstir. **
1. yapılan eylem veya faaliyet esnasında; fiziki butun gereklilikleri yerine getiren kisinin; rastlantısal beklentilerinin olusmaması, * manevi destegi kendinde bulamaması, tum her sey yolunda durumuna ragmen islerin aksi gitmesi hali.
2. ihtimaller dizisi. (her olayda bir olma bir de olmama ihtimali vardır dolayısıyla her olayın bir sans yonu bir de sansızlık yonu vardır. meydana gelme olasılıgı sıfır olan durumlarda ise sans, mucize dir.
3. diger dillerle de baglantı kuruldugunda; sansızlıgın; onceliksiz olma, geride olma, avantajsız olma anlamlarına gelebilecegi de soylenebilir.
i. e. ulagay ilac sirketinin urettigi migren ilacıdır. turkiyede migren tedavisinde kullanılan, en yaygın ilactır. ilac carpıntı hissi, sersemlik ve mide bulanısıyla ortaya cıkan agrı ataklarıyla kısa migren krizlerini gidermek icin kullanılır. etken maddelere asırı duyarlılıgı olan kisilerde uyuklama gorulebilir bu sebepten dolayı da dikkat gerektiren islerde calısanların kontrol altında kullanmaları tavsiye edilir. migren hastalarının nobetleri onceden hissedebildigi dusunuldugunde; kriz oncesinde alınması, krizin daha rahat atlatılmasına yardımcı olur.
toplumsal gercekci ve elestirel yonu ile tanınan; cevirmen-yazar; yilmaz onay ın bir oyunudur.
yazar oyunda; sanatcıların toplumsal kaygı gutmesine ragmen, olmeden; -kendi cevrelerinde dahi- deger bulmadıgına, takdir gormedigine dikkat cekmistir. oyunda ki sanatcı karakterlerin dusundurucu ve edebiyat harikası tartısmalarıyla konusuyu gelistiren yazar; adından da anlasılacagı uzere, bir sanatcı olumuyle konu hakkındaki gercekligin nasıl gun yuzune cıktıgını gostermistir. sonuc bolumdeki "ancak bir olu sanat adına prim saglar" mesajıysa sanatın ve sanatcının turkiyedeki icler acısı halini en iyi sekilde anlatmaktadır.
--spoiler--
esas sanatcı gec vakitte eve doner.kendi de sanatcı olan esi onu beklemektedir.esi erkeginin sarhos donecegini dusunmektedir; ama adam * her zamanki hırsıyla, toplumsal bir tartısmanın gobeginden gelen atesiyle doner eve. esi onun bu kaygısının yersiz oldugunu dusunmekte, ona asla prim vermeyeceklerini iddia etmektedir. sırf bu yuzden bu tartısmalar yerine; sarhos ya da aldatan bir kocasının olmasını istemektedir. aralarındaki edebi tartısma buyur...
adamın intihar ettigini bildiren telefon konusması tartısmaların asıl basladıgı noktadır.adamın olum ilanı uzerine eve telefonlar yagar, ev celenklerle donanır. butun gazeteler onun engin sanatından bahsetmektedir artık.evdeki torenden sonra; yatakta carsafa sarılı sanatcı dogrulur ve gazete koselerini okur, hırslanır.olmedigi haberini en yakın dostuna bildirdigindeyse hakettigi cevabı alır sanatcı: "artık onlardan hic biri seni aramayacak. artık yasamıyorsun sen. tek sartla yasayabilirsin. yasamamak sartıyla"
--spoiler--
1937, gaziantep dogumlu yazar ve cevirmendir.ilk ogretim ve lise yıllarını ankarada tamamlayan yazar; yuksek ogrenimini itu de tamamlamıstır. 50 li yıllarda turk sanat dunyasına giren onay; 1955 yılında tiyatro dalında urunler vermeye baslamıs, tiyatro sahnesine rejisor olarak katkı saglamıstır. ilerleyen yıllarda edebiyat dalında urunler vermeye baslayan yazarın; sayısız eseri ve cevirisi bulunmaktadır. gorki, federico garcia lorca, bertolt brecht cevirileriyle bilinen sanatcı; edebiyat bilimi, brecht le yasamak gibi derlemelerin dilimize kazandırılmasında da buyuk emek sarfetmistir.en unlu eserleri; sanatçının olumu, kucuk adam ne oldu sana, bu zamlar bana karsı ve arafta kalanlar dir.
yılların eskitemedigi yazar; yarım asıra yaklasan sanat hayatı boyunca; toplumal gercekci ve sosyalist durusundan hic bir sey kaybetmemistir. kamu duzeni icindeki carpıklıkları ve halkın kanayan yaralarını oyunlarıyla tek tek yansıtmıs; aksayan sosyal burgulara dikkat cekmistir.
*freud un anlamlı sozu. bir cogumuzun kabul etmeye cesaret edemedigi durum. insanın en gercek yanı.
yasananlar unutulsaydı, her gun yeni bir seyler ogreniyoruz demezdik. her yeni gun bir seyler tadiyor, birilerini tanıyor, birilerini terkediyoruz.buzdagı deriz ya ufacık beynimize.her yeni gunun cetelesini tutar, atarız bir kosesine beynin.gunler boyunca taddıklarımız, tanıdıklarımız, terkettiklerimiz yerlesir bir yere.butun kokular, butun dokular...kullanılmayanlarsa en derinlere; suyun, buzdagının altına.ayrılık ne kadar zorsa, o kadar ince ve kolay olur bilin-bilincaltı gecisi.
bir gun ceker giderler.kolay degildir elveda demek.artık gereksiz bir ayrıntıdır hayat icin gidenler."hayatta gereksiz olanın da ne beynimde ne kalbimde yeri var" der ve atarız.*.derinlerde bir anı olur sadece.bir sure sonra yeni bir yerde buluruz kendimizi.ama aslında bilmeden o eski ogretilerin izinden gideriz.sergiledigimiz her tavırda zamanın gerisinde kalmıs bir haykırıs vardır.insan hatırlamasa da icten ice bir etkidedir ve farkına varana kadar da istifini bozmaz.ta ki bir koku onu alıp zamanın bir yerine * goturene kadar; bir tek ustune atılmıs 3-4 dubleden sonra,arsivden cıkarılmıs bir tas plagı dinleyene kadar; serin bir aksamda kız kulesine karsı cay icmeye baslayana kadar...
insan o an mutlu da olabilir, mutsuz da. aglamayı bilen icin buyuk bir fırsattır. ama arabeskligi protestlige goturemez hic bir yıpranıs.olması gereken hayata devam etmektir oldugu yerden.sonuc olarak hatırlamaktadır hala insan.yarını bu gune denk kılmamak adında hatırlamaktadır ki o gece bir ruya ile sıcak bir koyunda son bulacaktır yine hatıralar.bir an icin anımsanmıs ve yine ortbas edilmistir.onemli olan farkedemeyecegimiz sonu gorene kadar devam etmektir.
omru boyunca beyninin yalnızca yuzde ikisini dolduran bir insanın unuttum yalanına inanmak istemiyorum.
kasımpasa sk maclarına ev sahipligi yapan,beyoglu tepebasında bulunan stadyumdur. gectigimiz yıllarda rte ve ibb in destekleriyle 10 milyon doları asan bir butceyle yenilenmis ve kasımpasa sk nin rte ye ithafıyla recep tayyip erdogan stadı adını almıs stadyumdur. 13000 i bulan koltuklu seyirci kapasitesiyle bir cok bransta kullanıma uygun saha ve pistiyle istanbullulara hizmet sunulmaktadır bu stadda.
her insan farklı kişiliğe sahiptir dolayısıyla her ilişki ayrı bir tadda ayrı bir frekansta yaşanır. bu yüzdendir ki eskiler unutulmaz, her köşe başında karsınına çıkar insanın.bir ses, bir söz, bir koku, bir doku onu hatırlatır.
duygu yoğunluklarının yaşandığı dönemlerde de sıkça hatırlanan; iç burkucu, can acıtıcı
söz.