iriver firmasının üretmiş olduğu e book okuma aracı.
görünüş itibariyle, amazon kindle'a benzemektedir. birçok dosya formatını desteklemektedir.
yabancı sitelerdeki incelemelerde genel olarak 10 üstünden 8 almış olmakla birlikte, fiyat konusunda herkes şikayetçidir.
15/01/2010 tarihi ile ülkemizde garantili olarak satışa sunulmuştur. fiyatı 750 tl civarındadır.
amazon kindle'ın türkiyede satışa sunulması imkansız gözüktüğü için *,
birde sony'e soralım dedik ama oradan da gelen mesaj şöyleydi;
Değerli Sony Dostu,
Mesajınız ve Sony ürünlerine gösterdiğiniz ilgi için teşekkur ederiz.
E book reader ithalatını gerçekleştirmeyecegiz.Sony Eurasia ithalatı olan ve Türkiye'de satışı yapılan ürünlere http://www.sony.com.tr üzerinden ulaşabilirsiniz.
halbuki geçen gün bir sony centera uğrayıp yetkiliye sorduğumda; "şubatın son haftası gelecek, bizde şubatın ilk haftası eğitime gideceğiz" demişti. sony herkese supriz yapmak istiyor herhalde, anlamadım.
lafın kısası, walkbook'tan sonra, garantili olarak alabileceğiniz tek e book reader, iriver story şu an için.
tabii önce bi doğubank'a uğramak lazım.
edit: iriver story kullanan varsa, memnun mu değil mi bildirsin mesajla bi zahmet bana.
--spoiler--
öncelikle bu bir genelleme değildir. her fazla para üstü veren bakkalı, kasiyeri, manavı, kasabı vs. içermemektedir.
sadece çok sık başıma geldiği için yazmak istedim.
--spoiler--
bir, iki, üç kere değil, onlarca kez başınıza gelince insanın canını hakikatten sıkan durum.
kendi adıma, 10 kuruş ile 15 lira arasında değişen fazla para üstlerinden bahsediyorum.
tamam, fazla para üstü aldığını farkeden insan, kendisine teşekkür edilmesi için iade etmez zaten o parayı.
kendi inandığı şeyler doğrultusunda, kişiliğinden dolayı veya her ikisinin etkisi ile bunu yapar.
ama arkadaş bu kadar da duyarsız olunmamalı. her şeyden önce ticaret yapıyorsun,*** müşteriye mecbursun.
bir güleryüz, bir teşekkür bu kadar mı zordur?
artık teşekkürü geçtim; "fazla para üstü vermişsiniz, buyrun" dediğimde,
"hee öyle mi, peki" derken suratınızda oluşan bi siktir git çay koy ifadesi de neyin nesi oluyor?
yanlış mı yapıyoruz, cebimize atıp yolumuza mı gidelim, yoksa indirim yaptın da bana mı söylemiyorsun şakacı?
geçen ramazan ayında nihat hatipoğlu sayesinde tanımış olduğum imam.
kuran-ı kerim okunurken dinlemek farzdır. fakat bu adam okurken, farz olmasının dışında, insan tamamen kişisel istediği doğrultusunda dinlemek istiyor. en azından ben öyle hissediyorum. evet resmen etkiliyor insanı, sesiyle ruhunuza dokunuyor.
bugünkü kanal d ana haber bülteninde gördüğümüz ve serap eser için göz yaşı döken kız arkadaşı.
adı: rojda güneydoğu ve muhtemelen kürt kökenli bir kızcağız.
diyor ki içi burkularak ve ağlayarak: "yapanların vicdanı rahat mı bilmiyorum ama umarım başka seraplar ölmez".
haberi izlerken, dün serap eser başlığına yazdığım fena halde faşistlik kokan yazımı hatırladım.
sonra rojda'nın gözlerine baktım, içi yanıyordu...
yüzüme tokat gibi çarptı haber. türkle-kürtün en yakın arkadaş olabilceğini; sırlarını, duygularını, heyecanlarını, üzüntülerini paylaşabileceğini; bir birleri için göz yaşı dökebileceğini gösteren bir haber.
insanların birbirlerine yaklaşırken, birbilerini severken, arkadaşlık kurerken kökenlerini sorgulamadıklarını ya da bu kökenlerin insanlar arasına görünmez bir duvar kurmak zorunda olmadığını, ön yargıların yıkılabileceğini gösteren bir haber.
belki de serap eser'in arkasında bize bıraktığı kutsal bir mesajdı bu haber.
"biz başardık, sizde başarın" demek istemiştir belki, ne yüzünden, kimler yüzünden, hangi hastalıklı ideoloji yüzünden öldürüleceğini bilmeden.
umarım başta serap eser'in katilleri, bu katillere ön ayak olan ve onları hastalıklı fikirleri ile besleyen ve galyana getiren siyasiler, teröristler, liderler ve madalyonun öteki yüzündekiler... umarım rojda'nın gözlerine bakıp, ne bok yediğinizi anlamışsınızdır. umarım serap'ın arkasında bıraktığı mesajı almışızdır, almışsınızdır.
sanmıyorum, ama umutsuzluk en büyük günah değil mi?
kredi kartı veren bankalara: "henüz elde edilmemiş kazancımı şuursuz bir şekilde harcayacağıma, daha sonra bu borçları ödeyemeyeceğimi anlayıp tekrar size gelerek bu sefer ihtiyaç kredisi için başvuracağıma ve daha da boka batacağıma söz veriyorum, gereğinin yapılmasını arz ederim." demenin yazılı şekli.
hastalık, kaza, bir yakının vefatı vs. gibi ciddi nedenlerden dolayı karşılaşılan durum.
lâkin tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkem türkiye'nin üniversitelerinde okuyan öğrencilerin bir kısmı*,
"bütün gece çalışıp, sınavın .mına korum lan!!!" nidalarının işe yaramadığını anladıkları zaman, kopya çekmeyi ya da rapor alıp maçı uzatmaya götürmeyi çıkış yolu olarak görmeye başlar.
evrenkentlerde ilk seçenek daha çok rağbet görsede, kopya çekmeyi beceremeyen bünyeler ikinci seçeneğe yönelir.
ikinci seçenekçiler genellikle sınav günü sabahı koşa koşa kendilerini en yakındaki sağlık ocağı veya hastahaneye atıp, durumu doktora shrek'teki çizmeli kedi bakışıyla** anlatırken bulurlar.
tabii iş rapor almakla bitmez. hocalar bu durumun genelde suistimal edildiğini bildikleri için, derin düşüncelerle ve önyargılarla hazırlar o mazeret sınavlarını. aldığınız o raporu rulo haline getirip, koyarlar sınav kağıdının üstüne.
hatta bir hocamız bu rapor alıp sınava girmeme işi hakkındaki duygu ve düşüncelerini şöyle dile getirip, mavi ekran vermeme neden olmuştur:
"sakın kimse mazeret sınavında karşıma çıkmasın.
başka gün hasta olun, başka gün kaza geçirin, üçüncü şahıslar başka gün ölsün!!"
atlet, tişört benzeri giyeceklerin ense kısmında bulunan etiketin sebep olduğu sinir edici durum.
bu durumlarda insanın yırtıp, atası gelebilir giyeceği. ama sonra öyle bir lüksünün olmadığını anlayıp, eline bir makas alıp, etiketi kesme yoluna gider. tabii dikkatli olmak lazım. dipten keserse eğer, kocaman bir delik oluşabilir ense kısmında. yazık olur sonra.