şöyle bir diyaloga meydan verebilir:
spiker: rüya takımın şu ana kadarki oynunu nasıl buluyorsunuz?
üründül:şimdi amerikan takımının blokları arasında müthiş bir bağlantı var, 5 saniyede karşı potaya gidip 5 saniyede geri dönüyorlar yarı sahalarına.
spiker: ömer abi zaten oynun kuralı öyle.
üründül: ama bizim oyun kurucularımız çok yavaş böyle batı standardında oynayamıyorlar.
spiker:!!???
postmodernizm kavramını ilk ortaya atan 20.yüzyılda yaşamış fransız felsefeci.marksist gelenekten gelmiş olup nietzsche ve wittgenstein'dan da büyük ölçüde etkilenmiştir.adalet kavramını tekrar değerlendirirken ilerleme, aydınlanma, rasyonellik, özgürlük, evrensellik kavramlarının da inandırıcı olmadığını söyler.
osmanlı döneminde kürtlerin yaygın olarak bulunduğu doğu anadolu coğrafyasına verilen ad. sadece coğrafi bir bölge ismi olup (mısır,yemen gibi) farklı bir anlam taşımamaktaydı.
stilini hiç beğenmediğim tasavvufla hiç bir alakası olmayıp kendi çapında seküler bir hayat sürdüren milletin ayılıp bayılmasına anlam veremediğim neyzenimsi. gerçek neyzen için:
(bkz: aziz şenol filiz)
(bkz: ahmet şahin)
(bkz: kudsi ergüner)
(bkz: niyazi sayın)
sosyalist devlet adamı. devlet adamı olduğu kadar etkin bir teorisyendir aynı zamanda.altmışı aşkın kitabı türkçeye çevrilerek basılmıştır. marx'ın ilkelerini tekrar yorumlayarak pratiğe dökmüştür. yönetiminin zamanla diktatörlüğe dönüşmesi insanların sosyalizmi zulüm ile anmasına sebep olmuştur. halefi josef stalin'in yönetimi de bu düşünceyi perçinlemiştir. lenin gibi bir dehanın diktatör boyutundan çok teorisyen boyutuna bakmak gerekir.
hatıralar annesi, sevgililer sultanı
ey beni şad eden yâr, ey tapındığım kadın
ocak başında seviştiğimiz o zamanı
o canım akşamları elbette hatırlarsın
hatıralar annesi, sevgililer sultanı
o akşamlar kömür aleviyle aydınlanan
ya pembe buğulu akşamlar, balkonda geçen
başım göğsünde, ne severdin beni o zaman
ne söyledikse çoğu ölmeyecek şeylerden
o akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan
ne güzeldir güneşler sıcak yaz akşamları
kainat ne derindir, kalp ne kudretle çarpar
üstüne eğilirken ey aşkımın pınarı
sanırdım ciğerimde kanının kokusu var
ne güzeldir güneşler sıcak yaz akşamları
kalınlaşan bir duvardı aramızda gece
seçerdim o karanlıkta göz bebeklerini
mest olur, mahvolurdum nefesini içtikçe
bulmuştu ayakların elerimde yerini
kalınlaşan bi duvardı aramızda gece
bana vergi o tatlı demleri hatırlamak
yeniden yaşadığım, dizlerinin dibinde
o mestinaz güzelliğini boştur aramak
sevgili vücudundan, kalbinden başka yerde
bana vergi o tatlı demleri hatırlamak
o yeminler, kokular, sonu gelmez öpüşler
dipsiz bir uçurumdan tekrar doğacak mıdır
nasıl yükselirse göğe taptaze güneşler
güneşler ki en derin denizlerde yıkanır
o yeminler, o kokular, sonu gelmez öpüşler
devlet ritüellerimizin ortaçağ düzeyinde kaldığını yüzümüze vuran durumdur. ne yazık, ahmedinejad kemalist dinin hacısı olma şerefinden mahrum kalacak. düşündüm de,ziyaretçilerine amerikanlar George Washington'un, fransızlar napolyon'un, iranlılar humeyni'nin mezarına gitmeyi şart koşuyorlar mı acaba?
edit: 8 entry sonra tanım yok diye silen moderatöre akıl&fikir dilerim.
tanımlana tanımlana içi boşalmış kelime. şimdi teorik altyapısı hiç olmayan şairane bir farklı tanımlamadan bahsedeceğim. hürriyet ve özgürlük kelimeleri bizim memlekette farklı zamanlarda vücut buldu. hürriyet kelimesi de fransızca "liberté"nin karşılığı gibi bulunmuş. siyasi bir içerikle vücut bulmuş. özgürlük ise cumhuriyet sonrası türkçe akımıyla meydana çıkmış bir kelime. hürriyet, sınıra bağlı bir etimolojik içerik taşıyor, özgürlük ise "öz"den gelen, varoluşsal bir anlam taşıyor gibi. (ismet özel dengesizi de bir yerde buna benzer bir şey demişti, adama kıl olduğum için aynı şeyi söylediğimden utandım *)
neyse dağıtmayayım, aziz tomas roma'ya esir düştüğünde yargısız asılacakken "ben hürüm" demiş ve yargılanmayı istemişti. esasında imparatorun otoritesini tanımak anlamına geliyordu ve bağıl bir serbestiyet içeriyordu. oysa itiraz etmese "özgür" bir adam olarak ölecekti.
şairane demiştim değil mi *
rıdvan dilmen 2-0 bitmiş olan maçtan önce istifa etmiştir. sebep aziz yıldırım'ın hep yaptığı gibi teknik direktör işine burnunu sokmasıdır. ama futbolcuların morali bozulmasın diye kararın açıklanması maç sonrasına saklanmıştır. millet de rıdvan yenildi ondan istifa etti sanar.