(bkz: #4399880)
Adminlerinden, moderatörlerinden birinin boraltan köprüsü başlığındaki ilk girdi olan girdime Tayyip denen kişioğlunun Boraltan köprüsü hakkındaki videosunu benden habersiz şekilde eklemesidir. Tayyip'in Boraltan hakkındaki konuşmasının amacı Chp'ye sallama amacından öte bir şey içermemektedir. Ahıska Türklerini, Uygur Türklerini sınırdışı ettiren, diyarbakırdan Ne mutlu Türküm diyene tabelasını kaldırtıp çözüm sürecini başlatan ve akabinde yüzlerce şehidimize neden olan, Irak'ın Kuzeyindeki sözde Kürdistanın paçavrasını göndere çektiren, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan kişi Boraltanı ancak siyasi şov malzemesi olarak kullanabilir, dalkavukları da populer bir girdiye kendisi görünsün diye onun videosunu illegal bir şekilde ekler.
Kırımlı Türk olmayan ibranilerdir. Hazar Türklüğü arasında yıllar yılı ibrani soyuyla yaşamış insanlardır. Türk Musevileri değildir. Olsa olsa Türk Ermenileri gibi bir benzetme yapılır yani Türk Yahudileridir. Zaten Kırım kökenli Kırımçakları anlatan hikayelerde, Romanlarda Kırımçaklar yaşayışlarıyla, hayata bakışlarıyla tipik yahudi gibi yansıtılır. Halbuki Hristiyan olan öz be öz Türk Gagavuzların anlatıldığı romanlar hikayeler Çorumun bilmem ne köyünde yaşayan müslüman Türkle karakteristik olarak farklılık taşımaz.
Türk edebiyatının en büyük kalemlerinden biri olan cengiz dağcı birkaç yüz sayfalık lakin kısalığına rağmen bir o kadar vurucu eseri.
ikinci dünya savaşı zamanı bir yerden bir yere intikal etmek zorunda kalan bir Sovyet birliğindeki bir tatar subay, iki tatar, bir Kırgız Eri'n yoldaşlığını anlatır. Her Çengiz dağcı eseri gibi yaşananların ağırlığı karşısında mal gibi kalırsınız ve Mustafa Kemal'e şükredersiniz, bir Kırımlı, Bir Kırgız Türkü olmadığınız için.
bu zamana kadar bilmediğim için yandığım insandır, o ve Ankara Türk Dünyası Müzik Topluluğu Türk sanatının bütününü Türkiye'ye sunmaktadırlar. Bu yüksek kültürü bu denli güzel bir şekilde insanlara sunmak, sunabilecek birikime ve yeteneğe sahip olmak muhteşem bir hizmet hissiyatı tatmini olsa gerektir. Keşke prime time denilen zamanlarda bütün kanallarda mütemadiyen Feryal başel gibileri çıksa. Bir Türkçü olarak benim bile kaçırdığım bu güzellikleri normal insanları ulaşması daha zordur. Kültür birikimi ise bu milleti geleceğe taşıyacak yegane olgudur.
Türklüğün diri kalıp iktidarın soysuzlaşan hanedanlar elinde gittikçe güçsüzleşip yabancılara yenilmemek için tarihte lüzumlu olmuş ve meyvasını vermiş durumdur.
Türk tarihi birkaç dönemi harici devletlerin yıkılıp yapıldığı bir tarih değil, devletlerde hanedanların el değiştirdiği bir nevi yönetim şekillerinin el değiştirdiği tarihtir.
şöyle örneklemek gerekirse, Selçuklular, ardında ilhanlılar, peşinde Osmanlılar devamında Cumhuriyet tek bir devlettir.
Selçuklular öncesinde gazneliler, uygurlara oradan da göktürklere uzanan tekil bir devlettir.
Türk tarihi Osmanlı'nın son dönemleri harici bu yüzden hiçbir zaman dibi görmemiştir.
Zamanı geldiğinde Kanuniden sonra Osmanlı hanedanını devirip iktidarı devralacak başka bir Türk hanedanı ortaya çıksaydı Osmanlı'nın son dönemlerindeki aşağılık durumu da yaşamadan sağlıklı bir modernleşmeyle Cumhuriyet dönemine geçiş yapıp bugün dünyanın süper gücü olacaktık. Lakin olmadı. Osmanlı malesef ki Türk soyluları teker teker etkisiz hale getirirken aynı zamanda onları yok etti veya yok olmalarına neden oldu. Kırım hanlığı da düşünce Osmanlı hanedanının çözülüşünden sonra iktidarı devralacak yapı kalmadığından Türklük için kaçınılmaz son ortaya çıktı ki Allahtan bu sefer de hanedanlar değil Kara budun devreye girerek Mustafa Kemal, fevzi çakmak, kazım karabekir gibi kara budunun yiğit çocuklarıyla Türklüğü kurtardı.
Velhasıl bugün geçerli olmamakla beraber Türk'ün Türkle savaşması tarih boyunca genelde faydalı olmuştur. BUna ilhanlıların anadolu ve çevresindeki iktidarı devralması da dahildir. Bunu kabul etmeyenler ise Türklüğü umursamayan sadece o dönemleri siyasal olarak kullanıp çıkar sağlamaya çalışan soysuz arap fars yalaması takımdır. Ee haklılar ilhanlılar gelmeseydi ondan sonra yine aynı toprakların sevmedikleri çocuğu timur gelmeseydi Batı Türklüğünü mankurtlaştırıp, ortadoğululaştırarak kendilerine benzeteceklerdi. Allahtan doğudan gelen taze kan hem onların kellelerini aldı, hem de Türklüğü bu coğrafyalarda hem nüfussal hem askeri hem de kültürel olarak egemen kıldı.
ismet Paşa'nın sağırlığıyla Abdullahcığımın sağırlığının karşılaştırılmasıdır.
ismet Paşa topçu subay olarak harbiyeden mezun olmuştur. Sağırlığının temel nedeni de budur. ismet Paşa bağımsızlık uğruna Harbiye'den mezuniyetinden 30 Ağustos'â kadar hiç durmadan savaşmış ve sağırlığının derecesini her geçen gün daha da ilerletmiştir, yaşı da ilerleyince sağırlığı iyice fazlalaşmıştır. Ama ismet Paşa, aman sağır olacaaam mevhibeem, savaşa gitmeyeyim, top seslerine maruz kalmayayım dememiştir. savaşmıştır ve sağır olmuştur. Milletinin bağımsızlığı için ödediği diyet budur.
Sağır abdullah ise güya sağırlığını uçak yolculuklarında kazanmıştır. Herhalde Amerika'ya zırt pırt uçmaktan olsa gerek. Binde bir sağırlık ihtimalinde de Sağır olacaaam hayrunisaaam tiz Sağır ismet, çolak mehmet, topal osman, şehit Mustafa'nın gazilikleriyle ve şehadetleriyle kazanılan 30 Ağustos anmalarını iptal edelim, Resmi geçiti iptal etmeye gücümüz daha yetmiyor ona da katılmayı veririm. Hem malum Tank sesleri içimde titreme yaratıyor biliyorsun. Diyerek şehitlere, Milli mücadeleye saygısını, bakışını göstermiştir.
Bir yanda fedakarlıklarla kazanılanlar, diğer yanda hileyle hurdayla çıkılan makamda binde bir ihtimali bile millete düşmanlık edercesine kullananlar
Sağır ismet vs Sağır Abdullah.
not: ismet paşa'nın siyasi eksiklikleri, karakterleri başka konudur. burada karşılaştırılan Sağırlıklarıdır. ismet Paşa ile Abdullah karşılaştırılması ismet vs Abdullah başlığında incelenir.
07/02/2009 tarihli Necip Fazıl denen diyalogcu kürt islamcı üzerinden bu eksende (bkz: necip fazıl kısakürek/#4660035) geçen bir tartışmada selim pusat başlığına yazılan bir yazı yüzünden 12/10/2011 tarihinde savcılığa şikayet edilmesidir. bahsi geçen girdinin zaten daha önce tarafımca veya moderasyon tarafından çok önceden (hatırlamıyorum) silindiği buna rağmen, savcılığa şikayet edenin bu yazıyı delil mahiyetinde elinde tutup silinmesinden seneler sonra bahsi geçen tarihte savcılığa verdiği ve Savcılığın ise bu işgüzar şikayet üzerine yaptığı araştırmada delil olan yazıda "kişisel yorumlarını kaydettiği, söz geçen yorumlara bakıldığında ise atılı suç unsurlarının taşımadığı kanaati edilmiştir" diye bilgilendirmesidir.
Diyeceğim odur ki "suç unsuru taşımayan kişisel yorumları" bir kenara kaydetip silinmesine rağmen yıllar sonra savcılığa verip insanların özgürce yorum yapma olanaklarını baskı altına almaya çalışan bir kesim var sözlükleri takip eden. Bu kesimin girdinin silinmesinden yıllar sonra savcılığa başvurması ne kadar baskıcı, kinci olduklarının bir göstergesi. Bununla beraber işin kötü yanı ise savcılık kağıdının kişiye değil internet bağlantısı sahibine gitmiş olması. yani yüzlerce kişinin aynı anda bağlanabileceği bir wireless network üzerinden yazılan bir yazı yüzünden iki bağlantı sahibinin rahatsız edilmesi kabul edilebilir gibi değil.
Ülkenin sürüklendiği bu baskıcı ortamın vehameti, ipsiz sapsız nedenlerden ötürü cumhuriyet başsavcılığına şikayette bulunacak kadar örgütleşmiş fanatikler "Türkiye iran olur mu?" sorusunda önemli bir nokta arzetmekteler. herkesin muhbir olduğu, bir tartışmayı bile kaldıramayacak kadar bağnaz olduğu bir cumhuriyete doğru ilerlemekteyiz. Türkiye elbette doğrudan doğruya iran olmaz Amerika'nın kapitalist pazarlarından birinden çıkacağı için lakin halkının iranımsı bir tahamülsüzlükle muhbir olduğu, farklı seslerin baskılanmaya çalıştığı bir ülkeye gittiği de kesindir. Savcı Allahtan bu şikayeti yapan biri gibi fanatik değilmiş ki kovuşturmaya gerek görmemiş. Lakin savcılar da bu fanatikliğe ulaştığında başımız çok ağrıyacaktır.
Bununla beraber ağrısın! Ziyanı yok. Bir Türk Milleti ve devleti lehine gördüğümüz her şeyi yapmaktan, söylemekten ucunda cezalar, işkenceler olsa da çekinmeyiz. 80 darbesinde de bunu yaşadık 1944te de, Osmanlı zamanında da.
tek derdim kendi adıma abone olmadığım internet sahiplerinin başlarının biraz da olsa ağrıtılmasıdır.
sahibine göre dünyanın en güzel köpeğidir. Büyük, ama sevimli, güçlü ama oyuncu, oyuncu ama korumacı, korumacı ama iyiyle kötüyü ayırt edebilen, itaatkar ama bir yanda bağımsız, bağımsız ama bağımsızlığıyla bunaltmaya bir köpektir. ilk baktığım köpek olmasından ötürü benim rahmetlisi biraz inat olsa da karnesi yine de iyidir. Benim bildiğim 3 kişiyi ısırdı 10 yıllık hayatındaki bunlardan 2si köpeği rahatsız eden hıyarlardı, bir tanesinin kolunu baya hırpalamıştı ama o da bahçeye girmişti. Kimi hıyarlar bu köpeğin kuyruğunu keserler ki bana göre iyi bir tüy uzunluğunda bu köpeğin en güzel yerlerinden biri kuyruğudur. Tüyleri yapı itibariyle pek dökülmez, ama iyi bakılmazsa da keçeye dönüşüp hayvanın canını yakabilir. Çok güzel oyun oynarlar lakin insanların köpeklerle oyun kavramı onu at bunu getir, vs gibi köpek türlerinin çoğuyla alakalı olmayan kavramlar olunca oyunu sevmez de diyebiliriz. benimkisi bisiklet çekmeyi, bir de güreş yapmayı çok severdi, ki ilkokul 4te eve geldiğini düşünürsek belirli bir süre boyunca güreş ederken baya zorlanmıştım bu köpekle. Nitekim sahibinin liderliğini rahat kavrar, çok fazla fiziksel üstünlük kurmaya gerek yoktur. fiziksel üstünlük kurmaya gerek olsa herhalde 4. 5. sınıfa giden bir çocuğu sahibi olarak görmezdi.
velhasıl çok bilinmeyen ve çok tüylü olduğu için çok tercih edilmeyen bu tür çok güzel bir türdür.
samsunsporumuzun 20 ocak 89 kazasında kaybettiği efsanevi futbolcusudur. Lig tv'nin cennetin en iyi 11i programında adı geçmesi de enazından ana akım medya tarafından unutulmadığının göstergesidir. yoksa biz hiç unutmadık samsunlular ve samsunsporlular olarak unutmayacağız da. o ve onun nesli Samsunsporluların şehrimize kazandırdıkları sadece futbol maçları değildi aynı zamanda şehirlilik bilinci ve çok daha iyi yerlerde olabileceğimize dair inancıydı.
çin yapımı Japonların nanking'i işgalini anlatan christian bale abimizin oynadığı, çinli bilmem kimin yönettiği izlenebilirliği olan kimi sahneleri güzel lakin, Japonlar Çin'i garılarımızı sikmek için feth ettiden öteye gitmeyen basitliğiyle ortaya çıkmış film.
Nitekim asya sinemasını seven biri olarak bu filme pek ısınamadım. Ama filmin görselliği güzel ve kaliteli. Fetih 1453 ü çekiyoruz ne güzel laaacılar Çin'in ürettiği bu filmin görselliğinden ders alıp aza razı olmamaları gerektiklerini anlamaları lazım.
Bu arada amerikan sinemasındaki Rus karşıtlığı üzerine kurulu klişeleri bir çırpıda çözüp bu amerikalılar cozuttu yeaaa diyen zerzevat da Bu ve benzeri çin filmlerindeki Japon karşıtlığının "garılarımızı siktiler" bayağılığında yansıtılmasını çözmeyip "japonlar da Asya'nın almanyasıymış" demeleri (ki alman askerlerinin tecavüz olaylar münferitten öteye gitmez asıl tecavüzcüler rus askerleridir) Sinemaya bakışlarının esasında ideolojik duruşlarının bayağılığından nasıl etkilendiğinin yansımasıdır. Amerikalı yapınca klişe, Çinli yapınca gerçek, Macar çok daha azını yapınca amerikan destekli klişe değil mi?
Hangi üniversitede okuduğu önemli olan makine mühendisidir. Okuma olarak teknik bir üniversitede makine mühendisliği okumak, Tıp okumaktan çok daha zordur. Çünkü Mühendislik eğitimi dakika bir gol bir hesabı adama çakıverir, gün geçtikçe de ağırlaştırır. Tıp ise ilk günlerde çakmaz, zamanla çakar ama çaksa nedir çakmasa nedir, çalışan adam yapar Lakin makine'de 10 saat çalışıp 1 sayfa yeri anlayamadığın, hatta 10 saat çalışıp bir satır yeri anlayamadığın şeyler olur. Tıpçı çalışarak anlayabileceği binlerce sayfadan sorumluyken makineci çalışsa da anlayamayabileceği yüzlerce sayfadan sorumludur.
Meslek olarak da Makine mühendisliği daha zordur. Öncelikle üretimde ve büyük bir tesiste isen büyük sorumluluk ister. Örneğin gemi donatımcısını ele alalım, milyonlarca dolarlık yatırımın yükü üzerindedir, zaman kısıtlaması vardır bu yatırımda, çalışma şartları ağırdır, kimi zaman gecen gündüzün belli değildir, işin çabuk yapılmasını istiyorsan sahada bir işçi gibi koşturursun ki bu da beraberinde ölüm riskini getirir. hava soğukken soğukla, sıcakken sıcakla, kimi zaman da hava soğukken yine çok sıcakla bazen de hava sıcakken çok soğukla uğraşırsın, Normal şartları iş yaparken kolay kolay göremezsin.
Tıpçı ise mezun olup üzerine bir de uzmanlığı yapıp doktor olabilmişse veya onun için çalışıyorsa uzun çalışma saatlerinden muzdariptir, doğrudan insan üzerinde iş yapmak zor iştir, pis iştir lakin konulan tanı üzerinden zaman sınırlaması pek yoktur. sonuçta kimse çıkıp bu adam ölmüş, şu kadar binlerce dolar zarara girdik, ibne, yavşak diye bağırmaz, hasta ölürse ölmüştür, sen tıppın getirdiği imkanları protokolüne göre uyguladığın sürece sorun yoktur ama mühendis olarak hava şartlarından, nicesine kadar etkilenebilecek bir projeyi geciktirdiğin zaman sen protokolüne uygun davrandın kimse sana bir şey diyemez diye bir şey yoktur, götüne sokarlar zarar olarak gelen yüzbinlerce doları oturursun aşağı. keza bir mühendis thomas edison olmadığı sürece alacağı maaş bellidir, lakin bir doktor her ne kadar devlete bağlı olsa da bir zaman sonra kendi patronu gibi davrandığından kazanacağı paranın haddi hesabı yoktur. Ölüm tehlikesi var mıdır? elbette vardır, lakin tutup da hemşire sana iğne batırıp aids bulaştıracak hali yok, ölecek duruma gelirsen yine kendi hatandan dolayı ölürsün, vinç operatörünün tepene bıraktığı bir metal parçasıyla veya sigara içen bir angutun yarattığı patlamayla vs değil.
uzun lafın kısası üstünde çatısı olan, camı çerçevesi olan, ısıtma veya soğutma sistemi olan yani iklimlendirmesi olan, özlük haklarının doğrudan doğruya devlet tarafından korunduğu adının değil ünvanının iş yaptığı her iş saha mühendisinin yaptığı işten daha kolaydır.
yaşı itibariyle necdet özel büyük ihtimal Terörün başladığı zamanlar harici terörle doğrudan doğruya mücadele içerisine girmemiştir. Lakin türk onbaşıları binlerce teröristi eşek cennetine yollamıştır.
Nitekim Demirtaş'ın Özel'e Türklüğün onbaşısı diyerek hakaret ettiğini sandığı sözüdür. Türk, erinden onbaşısına oradan subaylarına değişmeden Türk askeri olmalarıyla şereflerin en büyüğüne nail olmuşlardır. Tayyip'in subayları aşağılama politikası da olsa bu Demirtaş'ın onbaşı benzetmelerini, Subaylara saldırmalarını haklı çıkartamayacaktır.
20 yaşındaki zekaya sahip gavat habercilerin haber yapmasıdır. Liam neeson 52 doğumlu yani 59 yaşında bir adamdır. yeri geldiğinde 20 yaşındaki genç bile tuvaletini tutamayıp bir köşeye işemek zorunda kalırken 59 yaşındaki bir adamın işeme ihtiyacını bile takip edip hasta mıdır değil midir diye rahatsız etmek şerefsizliğin önde gidenidir.
yunanlarla savaşmadık diyen akplinin iddiasını kanıtlamak amacıyla "şehitlikler temsili" yani esasında yok, sahte diyerek daha da alçalmasıdır. zaten dersimde Türk askerleri katledilmedi, ermeniler Türkleri katletmedi, rumlar Türkleri katletmedi, Menemende Katledilen Kubilay diye birisi hiç olmadı ve nicesi... sıra Kurtuluş savaşı şehitlerine gelmiş.
konu başka başlık altında incelendimi bilmiyorum ama milletvekili düzeyinde temsil edilen AKPlidir.
"Bunun üzerine söz alan AKP Ordu milletvekili ihsan Şener şöyle dedi,Şimdi bu süreçle ilgili başka şeyler de var. Belki bunlar tartışılacak ama mesela Yunan tarihinde bir Ege savaşı yok. Bunu biliyor musunuz? Yunan tarihinde Ege'de Türklerle bir savaş yok. Bizim tarihimizin en önemli savaşlarından biri Yunanlılara karşı verilmiş olan savaştır. Biz milli güvenlik akademisinde oralardaki şehitlikleri dolaştık. Bütün şehitlikler temsili. Bunlar çok önemli, anlayış olarak bir yere gelmek istiyorum. Burada Ankara Hükümetinin meşruiyetiyle bazı şeyler yapılmış süreç içinde bazı şeyler. O zamanki ingiliz sefirinin telgrafları var, ingiltere'ye çektiği telgraflar. Bunlar bütünleştiği zaman tartışacağımız şeyler çıkıyor."
eee dersim'in isyancı bölücülerinden özür dileyenler yarın Rum'dan da özür dileyecek, ermeni'den zaten çoktan dilediler, Kurtuluş savaşını yaptığımız için de özür dileriz, sonrasında ingilizlerden de özür dileriz çanakkale için (dileyen ünlü bir akpli yazar vardı adını unuttum şimdi, ciddi ciddi diliyordu ha, suçu osmanlı'ya atıyordu).
Dinler arası diyalog isimli islam'ı hristiyanlaştırma projesini savunmalarıdır da aynı zamanda. Libya petrollerine fransızların konmalarını, Süveyş kanalından Yahudilerin geçişine destek vermeleri, Irak'ın kuzeyinde Amerikan kuklası iran, Türkiye, Suriye gibi Müslüman ülkelerin başına bela olacak Kürt devletinin kurulmasına neden olmaktır da. iran, Suriye vb Müslüman ülkelere karşı israil'i korumak için yapılan ve malatyaya yerleştirilen füze kalkanını savunmaktır da. Türkiye islamcılarının islamcılığı esasında aptallıktan öteye gitmemektedir.
Türk tarihinde Doğudan güneye, doğudan batıya göçler yoğundur lakin Batı'dan doğu'ya veya güney'den doğu'ya göçler çok ama çok düşük orandadır. Hal böyle olunca Kuzey doğu'da moğolistan'ın hemen üstünde olan bir Türk ülkesi olan Tuva'da kullanılan "Beş" sözcüğünün "türkçe" olmadığını iddia etmek temelsizdir. Beş'in garip garip hintli milletlerin dilleriyle olan benzerliklerini " o zaman bize onlardan geçti" diye coğrafi olarak imkansız haline rağmen iddia etmek yerine onlara bizden geçti demek çok ama çok daha mantıklıdır.
Bununla beraber Moğolca ile Türkçe dil yapısı ve birçok sözcük ortaklaşa olmasına rağmen coğrafi izolasyon ve Türklerin toplumsal yaşamlarındaki değişiklikler yüzünden birçok farklı sözcük ve yapı da içermektedir. Haliyle Moğolca da beş sözcüğü tav, o zaman Türkçe olamaz beş deyip kestirip atmak yerine Moğolca'da bu sözcük nasıl türemiş diye sormak daha mantıklı olacaktır. Ayrıca Türkçe gibi dünyanın en köklü ve en zengin dilinin (dillerinden biri demeyelim doğrudan en köklü ve en zengin dilidir) farklı zamanlarda ve yayıldığı farklı geniş coğrafyalarda beş sözcüğünü farklı şekilde ortaya çıkarmış olması da olasıdır. Hint avrupa dilleri denen ve aynı kökenden türediği iddia edilen kuralsız, birçoğu dünkü özellikle avrupa coğrafyasyı gibi bir avuç coğrafyada birbirlerini anlamayacak kadar karman çorman ve kuralsızlaşırken bugün avrupa'nın ortasından Sibirya'nın en uçlarına, Çin coğrafyasının en içlerine kadar yaşayan Türk dillerindeki farklılaşma coğrafi ve kültürel etmenler dikkate alındığında gözardı edilebilecek kadar küçüktür ki bu da Türkçe'nin ne kadar büyük ve muhteşem bir dil olduğunun kanıtıdır.
Küçük ve zavallı milletlerin bireylerinin, arapça'dan ingilizce'ye, oradan farsça'ya bir boka benzemeyen onlarca dile özenti ile bakanların malesef ki Türkçe'nin bu büyüklüğüne rağmen saldırmaları da durmayacaktır belirtelim.
"Ramazan'dan sonra PKK'ya göstereceğiz" gibi boş, PKK lehine zaman kazanmaya yönelik bir söylemde bulunan Türkiye cumhuriyeti sözde başbakanının atladığı bayramdır. Ramazan sonu Müminlere hediye olarak Ramazan bayramı kutlanır bilineceği üzere. AKP iktidar olduğu günden bugüne bitmiş terörün yeniden kendine gelmesiyle şehitlerin aileleri "Ramazan bayramı"- "Kurban bayramı" kutlayabilmiş midir gönül rahatlığınca? oğullar, eşleri, amcaları, abileri, kardeşleri olmadan? Tayyip Ramazan geçsin millet "bayram" yapsın rahatlar mı demektedir? Tayyip'e oy veren Millet ramazan bayramını haketmekte midir şehit aileleri bayram yapamazken?
Ramazan ayı sonrasında ramazan bayramı değil, bugün ve şimdi Kan bayramı kutlamak istemektedir Şehit aileleri, Türk Milletinin aklı başında bireyleri. 3 tane asker, 2 tane sivil PKK'nın elinde tutsak olarak tutuluyorken ve bir allah'ın kulu haklarında birşeyden bahsetmiyorsa, onlarca asker şehit oldu, şehit olmaktaysa bu milletin hiçbir ferdinin ne ramazan bayramı kutlama hakkı vardır, ne de başka bayram. Kan bayramıyla şehit ailelerine karşı olan görevimizi yerine getirip, onların bizim gibi tayyip'e oy verenlerin af dilemesi lazımdır, çocuklarınızı bizim sorumsuzluğumuz öldürdü ve Tayyip hala zaman kazanmaya çalışıyor ramazan mamazan diye..
Gelen her şehitimizin kanı bir pkk sempatizanından fazla ellerinde olan Kürt açılımı destekçisi hükümet yardakçısı koltuk sevdalısı kişiliksiz adam. Bu kişiliksizin Türk ocaklarının genel başkanlığında bulunması Mustafa Kemal'in partisinin başında kılıçdaroğlu denen herifin bulunmasından daha da beterdir.
23 mayıs 2011 yıldız teknik ünv deki olaylar olarak Vol 1'i izlenen Geleneksel Yıldız Teknik "Havalar Isındı, düzova'ya inip okulu karıştıralım şenlikleri Vol 2" Perşembe günü devam edecektir
Dikkat, Jop, Parke Taş, Soda şişesi, Bıçak, Gaz bombası, Toma, kimbilir belki molotof çıkabilir.
bu zamana kadar başlığı açılmadığına şaşırılacak Soundgarden parçası. Chris cornell Abimiz 90ların başında çıkabileceği en kral vokale çıkmış 2010 soundgarden reunion'da da 20 yıl geçmesine rağmen parçayı aynı güzellikle söylemiştir ve bize grunge is nod dead dedirtmiştir. Chris Cornell'in bu parçadaki vokali üstüste dinlendiğinde afyon etkisi yaratıp insanı tripten tribe sokacak kadar başarılıdır.
AKP'nin Kurucu üyelerinden biridir. ilerleyen zamanlarda onun bunun özel hayatına girip gizli kamerayla çektikleri homemade yapımlardan ilham alarak daha fazla profesyonel pornocuyu partiye katarlar elbette.
Geçmişte genelde Komunistler lehine avantaj oluşturmak istenirken ortaya yayılan korkuyken, bugün de yeşil amerikancılar tarafından ortaya atılan korkudur.
değişen sadece Türk Milletinin karşısına çıkartılan soysuzlardır.
Bununla beraber Hüseyin Nihal Atsız'ın çok güzel makalesidir de.