Dersim olayını savunup savunmaktan ziyade, eğer objektif değerlendirirsek:
Dersim Osmanlı zamanlarında siyasi ve ekonomik olarak kendi kendini yöneten, devletle çok bağı olmayan bir bölge. Yani Osmanlı gelip burayı feth etmemiş -veya edememiş-. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise bizim sınırlarımız içinde kalan bu bölgeye haliyle devlet otoritesini getirmeye çalışmış bunun neticesinde isyanlar ortaya çıkmıştır. En nihayetinde güçlü olan güçsüz olanı yenmiştir. Her iki tarafı savunmak da ahmaklıktır. Türkiye Cumhuriyeti kendi için yapması gerekeni yapmıştır. Oradaki halk da bu cumhuriyet rejimine girmek istememiş feodallerle birlikte olmayı seçmiş ve zulme uğramıştır. Devletin o devirlerde feodal bir siyasi birlik bırakamayacağı açıktır. Fakat tabi ki eğitimsiz ve izole bir Dersim halkı bu çıkarımları yapabilecek durumda olmadığı için vatan millet toprak aşkı ile isyan etmiş, sonucunda ulus devletin gazabına uğramıştır. Şaşılacak bir sonuç değildir, benzer olaylar Avrupa'da Napolyon döneminde bir çok halkın, kentin başına gelmiştir.
Türkiye'nin kalkınmasında büyük payı olan, halkın doğal lideri. Yıllarca sağ cenahta kalıp oyları alarak devrimleri ve cumhuriyeti korumuş, siyasal islamın gelişini geciktirmiştir. O siyasetten çekildikten sonra ise AKP gelmiş ve sağın oyunun büyük kısmını almış, siyasal islamın önündeki baraj yıkılmış ve akın akın boşalmıştır. Bu arada kendisi siyasete girmeden önce DSi başkanı ve barajlar kralıdır.
Bir süre sonra beyin yakar herşeyden bişey çıkar en iyisi güvenmeyi seçip herşeyi ona bırakmak ihanet kişinin kanındadır o telefonda olmayıp başka yerlerde neler neler vardır belki. Onun yaptığı bir hareket kendinedir. Seni eksiltmez bişey yapmaz