16 Yıl Sonra tekrardan dün gece muazzam bir performansa tanıklık ettik. Halen Chuck Billy'nin güçlü sesi, Alex Skolnick ve Eric Peterson'un hünerleri ve dahası vardı. Dahasını okumak isteyenler için şöyle konser kritiği mevcut
Ana akım medyanın yere göğe sığdıramadığı, oysa temada bir " punk" fikri var, insan biraz daha punk ile ilgili etkili şeyler bekliyor insan. dizinin en punk karakterlerinden iki isim Moloz ve Fevzi oluyor. Dizi hakkında daha detaylı okumak kritik okumak isteyenler için bir kritik bırakıyorum
1985 itibariyle üniversite arkadaşlarıyla toplanıp grup kurma fikriyle başlayan " metalium" 1987 yılında kurulur. 1989 yılında demolarla,albümlerle bugünlere kadar geldi. bütçelerin kısıtlı,üretkenliğin kendini konuşturduğu yıllarda " behind the power " ile bizleri selamlayıp, " suffer " ile devamını getirmişlerdi. özellikle " suffer" albümü türk metal müziği için zirve kayıtlardan biri olmakla birlikte; thrash/death metal sentezi altında da en sıkı kayıtlardan biridir. metalium, 15 sene sonra tenebris ile sahnelere döndü. grup, covid-19 virüsünün dünyayı esir aldığı şu günlerde konserlerine ara vermiş durumdadır. Metalium ile röportajı okumak isteyenler şuradan ulaşabilir (bkz: https://sallanyuvarlan.bl...uya-bodoslama-girmek.html
Hayatında Okmeydanı, Gazi mahallesi denildi mi ağzından salyayla terörist kelimesi düşmeyen zavallıların anlayamadığı bir çocuktur. Katili saklanmıştır, bunun üstüne eylem yapılmıştır adalet sağlansın diye ama eylemde devlet kendi devletliğini hatırlayıp hem gerçeği bilen savcıyı,hem de onunla birlikteki gençleri katletmiştir. Kendisine vatan haini diyenlerin de Polislerin karşısında " abi götünü yiyim " demekten başka icraatları olmamıştır.
Herkesin anlayabileceği bir tür bira değildir. Serttir, ve çarptı mı harbiden dağılırsın. Günümüzde 2 kırmızı tuborg içip hava atan kızlar olsa da bunun tam tersidir bu mevzu. Cinsiyeti yoktur elbette, ama 10 kırmızı bira içildiğinde hayat dümdüz değil, bunun tam da tersidir. Bu tescil edilmiş ve günlerce o komadan çıkılamamıştır. Gezegende kaybolmayı borç bilenlerin, sert kaldırım köşelerine oturanların, gol vuruşları yapamayanların, hayata yenik düşmüşlerin, geçmiş ve gelecek arasında kalanların ve bir nevi geleceği olmayanların birasıdır. Öyle zevk için değil, harbiden çarpılmayı göze alanların birasıdır.
Kobane'de yaşanılan zulme , ölen masum insanlara sevinen IŞID hayranı kişilerin başına gelmiş durumdur. Neymiş Türk,Kürt farketmiyormuş değil mi? Zulum her yerde zulummüş. Gazzede, Turkistanda, Kobane'de ve dünyanın her yerinde. O zaman ne diyecekmişsin " bugün sana, yarın bana " . Ayrıca Kobane'de ölen insanlar için yürüyüş yapan solculara laf yapan Türkçülerin şöyle günlerde tek icraati Çin restaruantı önünde konuşma yapması oluyor,Çin Konsolosluğunda bir eylem girişimine götleri yemiyor, doğrusu budur. Yine de Zulüm her yerde zulümdür. Kobane'de Kürt, Doğu Türkistan'da Türk, Gazze'de Müslüman olmayı gerektirir bu. Çünkü bir şair'in dediği gibi " aynı dili konuşmamıza gerek yok, ezildikten sonra, hepimiz aynı şarabız. "
Hoşgörü dini deyip bir set Oruç tutmuyor diye basılıyorsa bunun adı hoşgörü değil, zorbalıktır. Minibüs kullanan minibüscünün hız yapması, Taksi kullanan taksicinin müşteriye sinirle bakması hep bu aylarda görülen şeylerdir. O yüzden belli bir kesim hariç hoşgörüden bahsedilemez. Herkesin tuttuğu kendine der çekilirim.
Anti-bizans felsefesiyle hareket eden bir izmir takımının kendi şehrine gölge düşürmesinden başka bir şey değildir. O zaman her anti-bizans hareket eden takım boğaz köprüsüne bayrak assın, ama sonrasında Anti-istanbul düşüncesiyle hareket ederlerse ancak kendilerini küçük düşürürler.
Okuduğum bir yorumda kendisi hakkında şöyle tespit yapılmıştır; " Mursi eşittir islammış. Biz onu sizin sayenizde Tayyar diye biliyorduk. ilahi yobaz!" tespit gibi tespit demenin haklılığı bir kez daha karşımıza çıkıyor. Mursi aynı zamanda Çin'de yapılan işkenceleri, Suriye'de ÖSO'nun yaptıklarını, IŞID'ın katlettiği masumları görmeyenlerin ses çıkardığı bir zattır MURSI.
Şair kimliğinin altında faşistlik yatan arnavutları, boşnaklar dahil çoğu ırk'ı dışlayandır. Mustafa Kemal Atatürk ile bu zatı karşılaştırma yapanlar büyük yanlışa düşmüştür ,ki bu zat ırkçılık anlamında verem olmuştur.
Bir çocuk vurulmuştu haziran sabahında. Haziranın o görkemli çocuklarından biriydi. Adaletin yerin dibine girdiği zamanlardı. Önce terörist denildi, sonra türlü türlü kılıflar uydurdular. Sapanı var dediler, silahı var dediler, alevi dediler. Ama “ o daha çocuk” diyemediler. Diyecekleri tek şey buydu, bunu da beceremediler. Hastanede can çekişti, kolay teslim olmamıştı. Bütün medya kanalları penguen yayınlatıyordu adeta. Dünya görmüştü olan biteni, ama ülkedeki medyada çıt yoktu. Halkın bağrından koparmışlardı bir fidanı, bir annenin vatanını koparmışlardı kendisinden. Bir çocuk bir vatandı. Bunu da anlayamadılar.
Bu türe alışık olmayanların zorlanacağı bir film. Özellikle filmin durağan ilerlemesi buna işaret. Realist bir konu üzerinden ilerlese de kamera'nın karakterimiz Rosetta'ya odaklı olması bazen fazla sıkabiliyor. Ve aynı zamanda bu tarz filmler bu denli soğuklukta işlenmemeli, avrupa sinemasına aşinalığım olsa da Dardenne kardeşlerin bu filmine ısınamadım. Film çoğu yerinde " bitse de gitsek " diye zorlandığım da olmadı değil. Sonuç olarak; Kimi çevrelerce Dardenne kardeşlerin en iyi filmlerinden biri olabilir, ama benim zorlandığım bir film oldu " Rosetta"
Michael Keaton abimizin oyunculuk adına müthiş iş çıkardığı, görüntü yönetmeninin filme ayrı can verdiği tek plan çekilen Birdman benim nazarımda Eleştirmenlere ayar veren bir film, sadece bununla sınırlı değil. Oscar ödülleriyle pek ilgim olmasa da bu film yerine başka bir filme gitmesi beni şaşırtmazdı. Birdman'ın nacizane film incelemesi (bkz: )http://sallanyuvarlan.blo...mulmayan-erdemi-2014.html
Eski bir sahafta bulduğum eski bir film olmakla birlikte DVD kapağında " Aslında Hiçbirşey göründüğü gibi değildir" sözü yazan film. Filmin eleştirisini okumak için null http://sallanyuvarlan.blo...irsey-gorundugu-gibi.html
Film Ekiminde gösterime giren Gia Coppala imzalı film. Amerikan sinemasının bilindik ve vasat filmi olarak karşımıza çıkıyor Palo Alto. Filmin kısa incelemesi için (bkz: ) http://sallanyuvarlan.blo...14ten-palo-alto-2013.html
Bazı filmler çok abartılır,şişirilir. Ne kadar ödül alsa da etkileyicilik namına fazla bir şey göremezsiniz o filmlerde. O filmlerden biriydi " Eternal Sunshine" http://sallanyuvarlan.blo...f-spotless-mind-2004.html
Belki de istememek değildir nedeni. Sokakta gördüğümüzde çoğumuzun içi sızlıyordur,ama hırsızlık,cepcilik yapanlara ne demeliyiz bu konuyu da düşünmek gerekir. Bir de aynı durumda olunsaydı Suriye kabul eder miydi bizim vatandaşlarımızı bunu da düşünmeden edemiyoruz. Yine de sokaklarda yaşı çok küçük olan Suriyelileri dilendirenlerin vicdanlı olmadığı açıktır.
" Özgür olan Marmarayı düşleyenlerin, kendi manifestosunu bir sokak köşesinde şarapla yazanların , kendi kendine yenik düşmüş olanların, umutların yeşerdiği bir dünyaya Turgut uyarla selam eden, içinde direniş ve özgürlük barındıran, gezi ruhunu yaşayanların albümü Yoldan çıkmış Şarkılar. (bkz: )http://sallanyuvarlan.blo...klar-cenk-taner-2013.html
31 Mayıs 5 Haziran arası ve sonrası Gezi parkında yaşanan Hükümet terörüne dair bir yazı (bkz: )http://sallanyuvarlan.blo...klerim-ve-yasadklarm.html Gaz bombaları, ölen insanlar, yaralananlar, polisin acımasızlığı ve bir çok şey..
Bakın çocuklar o bizim babamızdı. Ama aynı zamanda, onu son yolculuğuna uğurlamaya gelen bu binlerce insanın da yazarıydı. Onlar olaya sahip çıktılar ve bizi yalnız bırakmadılar. Hiç kimseye böyle bir sevgi nasip olmamıştır. Onlar bizim için buradalar. Türkiyenin her yerinden geldiler. Bugün, şimdi, burada babanızla baş başa bırakalım onları, onu uğurlasınlar; sevgilerini sunsunlar, son görevlerini yapsınlar. Biz daha sonra hep gelebiliriz. Ayrıca, hiç kimseye acısını paylaşmak için yüz binler gelmemiştir. Sizin acınızı paylaştılar, sizde acı kalmadı artık. Sizde sadece onun, babanızın onuru kaldı sf 35
" Bir yıldan beri ,bu bir avuç sömürücüler, vatan satıcıları, işbirlikçiler; ellerindeki bütün imkanlarla ,bizi dışardan yardım gören, beyinleri yıkanmış, vatan haini, dışardan emir alan, bölücü, anarşist diye tanıtmaya ve halkımızdan bizi koparmaya çalıştılar. Bu bir avuç azınlığa göre vatanseverlik; vatan satmak, yabancılarla işbirliği yapmak, NATO'u, Amerika'yı savunmak, 6'ıncı filoyu ağırlamak, Milyonlarca köylünün geçimi olan haşhaş ekimini elinden almak, işçinin grev hakkını engellemek, Amerika'ya ve emperyalizme hizmet etmektir.
Biz bunlara karşı çıktık. Bunun için biz vatan haini, onlar vatansever oldular. Bizi bu mücadelemizden dolayı, güya adil mahkemelerinde yargılayan ve yine adil kurumların eliyle asacak olanlar bilmelidirler ki; biz halkımızın kurtuluşu ve Türkiyenin bağımsızlık mücadelesi uğruna ,şerefimizle bir defa öleceğiz."