önceleri adana yöresine ait olduğunu düşündüğüm fakat sonradan ege, güney ve güneydoğu anadolu kullanıldığını gördüğüm kelime. eklemeden edemeyeceğim söylemesi pipiden de pek sevimlidir kanımca.
fr. iyi vahşi
bon sauvage: bozulmamış, medeniyetten uzak yaşarken doğuştan gelen bilgeliği ve masumiyetini korumuş avcı toplayıcı birey olarak tanımlanabilir. ingilizcede noble savage olarak geçmektedir bu kavram, yani asil vahşi.
Mirabeau'nun uygarlıktan kastı, 18 yy. burjuvazisinin ilerleme felsefesine bağlı, yine burjuvanın önayak olduğu 'aydınlanma' hareketini benimseyen bir uygarlık, yani 'burjuvanın uygarlığı'dır.
Ancak uygarlık, evrensel bir kavram olarak düşünüldüğünde böyle batı eksenli bir sınırlama yapmak pek doğru olmaz.
Megrel halkının inanışında kışın köylere dadanan ve erkek çocuklarla ahırdaki inek yavrularını yiyen vücudu kıllarla kaplı insan görünümünde bir iblisin adıdır. Lazca Germakoçi, Gürcüce'de Oçokoçi ve Trabzon'da Karakoncolos adıyla bilinen yaratıkla ilişkilidir.
orta asya'ya ait bir çeşit oyun. cirit oyununu atası olarak kabul edilir.
oyun şöyledir:
son derece yetenekli binici, yani bir çependez, oyun alanındaki bir keçi ya da koyun leşini yerden kapmaya, dörtnala kaldırdığı atıyla stadın çevresinde bir tur attıktan sonra hayvan leşini önceden belirlenmiş olan sayı çizgisinin içine atmaya çalışır; bu arada öteki çerpendez’ler onu kovalar, leşi elinden almak için her yolu dener; tekme, yumruk, kırbaç savurmak, tırmıklamak serbesttir.
afganistan nüfusunun azınlık ksımını oluşturan, moğollarla akrabalığı olduğu düşünülen halk. bölgede çoğunluğu oluşturan peştunlar tarafından pek sevilmezler.
kendisi ile yapılan bir röpörtaj sırasında, "sivasspor'un başarısını neye bağlıyorsunuz?" sorusuna: "istanbulda laila var, sivas'ta ise la ilahe illallah var" benzetmesini yaparak takım başarısını futbolcularının gece hayatı olmamasına bağlayan kişi.
sözü ve müziği zülfü livaneli'ye aittir. ustanın elinden çıkmış şaheserlerden sadece bir tanesi. duygu dolu bir parça.
düşlerin parlayip söndüğü yerde
buluşmak seninle bir akşamüstü
umarsız şarkılar dudağımda
bir yarim ezgi
sığınmak gözlerine sığınmak bir akşamüstü
gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış
gözlerin bu gece çok uzaktan
geçen bir gemi
bir orman bir gece kar altındayken
çocuksu, uçarı koşmak seninle
elini avcumda bulup yitirmek
sığınmak ellerine, sığınmak
bir gece vakti
ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek
ellerin fırtınada çırpınan
bir beyaz yelken
bir kenti böylece bırakıp gitmek
içinde bin kaygı bin bir soruyla
bitmemiş bir şarkı dudağında bir yarım ezgi
sığınmak şarkılara sığınmak bir ömür boyu
gözlerin bir çığlık bir yaralı haykırış
gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
ellerin bir martı telaşlı ve ürkek
ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken ...
kuzenlerinde kalacak genç teyzesinin evine gitmiştir, artık yatma vakti gelmiştir, genç ve iki erkek kuzen odaya geçerler, ancak bir sorun vardır, odada sadece iki tane yatak vardır, teyze hemen pratik bir çözüm bulur ve odaya yer yatağı açar ve teyze sorunu çözmenin mutluluğu içerisinde odadan çıkacaktır ki yiğenine ve oğullarına nasihat eder: "dikkat edin karanlıkta birbirinize basmayın!". teyze kapıyı örter ve kuzenler gülmekten kırılırlar.
yazların gelişi gibidir. yokluğunda özlem duygularınız kabarmıştır ve nihayet o an gelir; sarılırsınız, koklaşırsınız. yazların gelişi gibidir dedik; yaz nasıl yılın kısa bir kesiti ise bu da öyledir günün bir kaç saatini kapsar, o ilk heyecan tıpkı ilk sıcak yaz günü gibidir, sohbet edersiniz; birbirinizin göz bebeklerinin en derininde kaybolursunuz tıpkı yazın ilk anda tatlı gelen sıcağında denize dalar gibi.. ancak sonraları bu ilk heyecan yerini sıradanlığa bırakır yazın tatlı sıcağı da terletir ve çekilmez olmuştur tıpkı sevdiceğin sıkıcı konuşmaları gibi, ara ara onun yanında olduğunuzu hatırlarsınız ve ne olursa olsn yanınızdaki "sevgilim" dersiniz ve bunu bilmek sizin mutlu olmanızı sağlayacaktır yazın hararet yaptıran burhanında tatlı bir esinti gibi. ve yaz bitmiştir bir kaç saat içerisinede, geride bırakmışsındır sevdiceğini ve uzun özlem dönemi varlığını hissettirmiştir size; çünkü daha önünüzde dokuz ay vardır.
ezan. çok korkarmışım ezan sesinden, koşarmışım hemen odama, kafamı yastığın altına gömermişim, bağırırmışım; sağa sola emirler yağdırırdmışım "susturun şu ezanı!".