bebeklerin ölümünün sorumlusu olarak yozlaşmış insanlığı suçlayacağına, suçu (inanmadığı) allah'a atarak kendini kahraman zanneden zavallı sualidir. aslında ortak bir acımız vardır: öldürülen bebekler. evet, bir bebeğin öldürülmesine hangi insan sevinebilir; bu katliamdan kim memnun olabilir ki
kutsal kitapta da bahsedilen zalimleri suçlamak yerine direkt tanrıyı suçlamak ya da inkar etmek için bahane üretmek acizce bir davranıştır. ayrıca işin kolayına kaçmaktır.
bu soruyu sormak, allah'ı ve onun adaletini inkar ederken aslında adaletsizliğin savunuculuğunu yapmaktır. şöyle basitçe anlatmaya çalışayim:
elimizde bir bebek, bir kız çocuğu, bir de yaşlı teyze olsun. ayrıca bebeği katleden, kız çocuğuna tecavüz eden ve de yaşlı teyzenin bileziklerini çalan bir zalim olsun.
allah'ı ve onun adaletini inkar edersek: ahiret yoktur. herkes öldüğünde; bir bebek öldürüldüğüyle kalır. kız çocuğu tecavüz edildiğiyle kalır. yaşlı teyze gasp edildiğiyle kalır. bunların hepsini yapan zalime ise yaptıkları yanına (ona göre)kar kalır.
allah'ı ve onun adaletini kabul edersek: ahiret(hesap günü) vardır. ve kısaca söylüyorum; hiç bir zulüm hiç bir zalimin yanına kar kalmaz.
işte şimdi bize iki şeyden birisine inanmak kalıyor: ya zalimliğin/zulmün (tekrar ediyorum zalimlere göre kar) zalimin yanına kar kaldığı bir adalete inanmak ya da boynuzsuz olanın boynuzu olandan bile hesap soracağı ilahi adalete inanmak kalıyor.
bu iki tercihten birini yapmakta insan özgür bırakılmıştır. yukarıda alay edilen imtihanının da ana konusudur bu aynı zamanda.
neyse... oldukça basit bir şekilde anlatmaya çalıştım. insanlar mutsuz ve gergin. allah zalimlere fırsat vermesin. hepimize hidayet versin. selamlar...
maç bir an önce bitsin diye kendini yerlere atan manisaspor oyuncularının ve son dakikada yine aynı sebepten ötürü oyuncu değişikliği yapan manisaspor teknik direktörünün emeline ulaşamadığı karşılaşmadır. şimdi çıkar birileri hakemdi, uzatmaydı, şikeydi bıdı bıdı konuşur... dua etsinler adam gibi bir forvetimiz yok yoksa bu maçın hakkı en az 6 - 1!
dip not: fenerbahçe borani'yle yollarını ayırıyor diye zırt pırt haber yapan spor medyasına selamlar...
benim de bi arkadaşım vardı öyle. hala var. sırmakeş su da çalışıyordu. kapıyı açtım. vay sucuu dedim. girsin ucuu dedi güldük. (yazar burada çalışmanın ayıp olmadığını arkadaşlığın maddi değil manevi önemi olduğunu anlatmak istiyor)
sohbetin devamında öğrendimki su bölge bayisiymiş. yani sahibiymiş. günde yaklaşık 300 su satıyormuş. 4 minübüs dağıtım yapıyormuş. işçilerin biri fıtık olduğu için dağıtıma kendi çıkmış.
(eğer sorun maddiyat ise de: bir adet sudan elde edilen kar 3 tl. günde 300 su 900 tl. aylık kar 27.000 tl! masraflar 7000 tl olsun adamın eline geçen net para 20.000 tl! evet aylık geliri 20.000 tl olan adam su dağıtmaktan utanmıyorda baba parası yiyerek evde internette aval aval takılan eziğe ne oluyor sorarım)
arkadaşımı en son kanyon alışveriş merkezi otoparkında gördüm. altında 2009 model audi a4 yanında da nişanlısı vardı...
sinemaya gidip izleyemediğim için üzüldüğüm filmdir. evde ekran başında da izleniyor tamam ama bu film kap karanlık bi ortamda, dev perdede izlenmeliydi...
--spoiler--
film ayrıca amerikayı ağır bi şekilde eleştirir. izleyeni gerdikçe gere. bence bu filmi izlemek saatlerce sevişip boşalamamaya benziyor: yani film sarıyor(sürüklüyor) ama film bittiğinde de gerginliğiniz devam ediyor.
--spoiler--
sıkmayan, sürükleyici filmdir. filmin yönetmeni de takdiri haketmiştir bence...
ayrıca: çok güzel bi film olmasına rağmen nedense hala izleyen biriyle karşılaşamadım.
--spoiler--
leo nun mağarada kadını bulduğu sahnede, kadın bardağı alıyor, su içerken nedense bardak kayboluyor. Bu bir çekim hatası mı konu ile mi ilgili hala anlayamadım.
--spoiler--
-seneryoyu senaristten başka kimsenin anlayamayacağı şekilde yazmak
-izleyicinin bi bok anlamamasını sağlamak
-kamerayı yarım saat bulanık gösterip sonra netleştirmeler
-bir buçuk saat olması gereken filmi iki buçuk saate uzatmaya çalışmak
-seyirciyi gereksiz* yerlerde germe
-sonunda rüyaymışmış yok mavi sandıkmış kara kitapmış gibi dandik gizemler bırakmak:
filmin sanatsal değerini arttıramaz. *ok gibi film arkadaş! yönetmeni de öyle... gerçi filmin bazı sahnelerinde bende güzel bi hareketlenme olduğunu sizlerden saklamak istemem. ama yine de mok gibi filmdir kendileri.
filmi iki kere izledim ve filmi tam olarak çözdüm. yine de hiç bi boka o kadar da şaşırmadım *mına koyim. yine *ok gibi yine *ok gibi.
taxi driver filmine görüp kendine aşık eden teyzedir. evet şu an bildiğin teyze. hatta babanne ama eğer mümkünse bu kadını klonlayıp 1976 daki hali ile bir adet sevmelik istiyorum. çok güzelmiş yahu...
fizikçilerin çoğu tarafından varlığı kabul edilmeyen ışık rengidir. hatta yıllar önce dersanedeki fizik öğretmenimin bana gerizekalı demesine yol açan ışıktır.
vardır arkadaş! kırmızı renk, mavi renk, beyaz renk ve siyah renk vardır; tıpkı mavi ışık, kırmızı ışık, beyaz ışık ve ''siyah ışık' ın var olduğu gibi. bu siyah ışık nerde? bana göster diyenlere cevabım ise gölgelerdir. evet gölge siyah ışıktır. ben buldum ben!
neyse fazla bilimin içine dalmadan siz okuyucuları düşünmeye davet ediyorum. ve eğer bir gün siyah ışık veren/tutulduğu yeri gölgeye çeviren bir fener icat edersem, ilk olarak sevmediğim takımların kalecilerinin gözüne tutucam. hatta ışığı kendime tutup karanlıklar içinde görünmeden yolun ortasına işi... neyse bu kadarı yeter galiba. he birde sabahları uyurken anneme ışığı açar mısın dicem. siyah ışığı... aydınlıkta uyuyamıyorumda...
ulan gece gece iyi kafanızı ütüledim. kusura bakmayın. saygılar...
fizikçilerin çoğu tarafından varlığı kabul edilmeyen ışık rengidir. hatta yıllar önce dersanedeki fizik öğretmenimin bana gerizekalı demesine yol açan ışıktır.
vardır arkadaş! kırmızı renk, mavi renk, beyaz renk ve siyah renk vardır tıpkı mavi ışık, kırmızı ışık, beyaz ışık ve ''siyah ışık' ın var olduğu gibi. bu siyah ışık nerde? bana göster diyenlere cevabım ise gölgelerdir. evet gölge siyah ışıktır. ben buldum ben!
neyse fazla bilimin içine dalmadan siz okuyucuları düşünmeye davet ediyorum. ve eğer bir gün siyah ışık veren/tutulduğu yeri gölgeye çeviren bir fener icat edersem, ilk olarak sevmediğim takımların kalecilerinin gözüne tutucam. hatta ışığı kendime tutup karanlıklar içinde görünmeden yolun ortasına işi... neyse bu kadarı yeter galiba. he birde sabahları uyurken anneme ışığı açar mısın dicem. siyah ışığı... aydınlıkta uyuyamıyorumda...
sanki film izlemedim de kitap okudum dedirten bir filmdir.
filmin başındaki kesintisiz kamera çekimi ve kesintisiz oyunculuk gerçekten, çok başarılı. filmin bütün sahneleri, tek odada geçmesine rağmen hiç sıkmıyor film. diyaloglar o kadar titizce hazırlanmışki; filmin çoğu yerinde, diyalogların arasına//filmin içine dalıp siz de fikrinizi söylemek istiyorsuz.
cannes film festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü almış bu film. o yönetmen bu gözlerin hesabını verecek.
hayır ağlamaktan değil!
--spoiler--
filmin ilk on dakikası yönetmenin yedi sülalesine selamlarımı yolldadım. adam farklı çekim teknikleri kullanıcam diye gözümü mikti afedersiniz. hatta bi ara filmi kapamayı filan düşündüm. ama filmi biraz daha izledikçe film dikkatimi çekmeye başladı. nasıl desem: sanki ahanda burda kopacak film dedim hep. ama hiç kopmadı. filmin sonunda yorumum ise iyi olabilir. ama bir daha izle derseniz eğer cevabım kesinlikle hayırdır. tekrar izlenmesine hiç gerek yok. zaten yeterince bunalıma sokuyor film. bir daha izleyip dertsiz başınıza zulmetmeyin.
--spoiler--