Hastalıklı AKP zihniyetinin organize bir operasyon yürüterek seçimi çalmaya çalışmasıdır.
Mesela etiler ali yalkın okulunda henüz bir sandığın bile sayımı bitmemiş. Kimi yerlerde 9 kez sayılan sandıklar var.
Apaçık görünüyor ki bu hırsızlar organize bir operasyon yürütüyor, muhalefetin müşahitlerini bezdirip evlerine gitmelerini sağlamaya çalışıyor. Sonra fazladan bastıkları seçim pusulalarını devreye sokacaklar.
Sokaklara dökülüp, korna çalmalarıdır. Ne ki bu azgınlıklarıyla seçimi çalacaklar! Hırsızlık tabiatları olmuş bunların. istanbul seçimlerinde de böyle yapmışlardı. Hiç şüphesiz hileci, hırsız AKP zihniyetinin önceden örgütlediği bir eylemdir.
Sevindiricidir. Tabi iki aşiretin birbirine girmesi, bazı yerlerde seçim pusulalarına toplu mühür vurma seansı düzenlenmesi gibi olaylar oldu ama Türkiye gibi bir ülkede olur o kadar.
Sırada şahsım seçimi kaybedince yandaşlarının uslu durması var, o da olur umarım.
Yandaşlar bu tip yarın öbür gün yargılanmaya başladığında "ne suçu vardı? Pkk'yla mücadele ettiği için mi yargılıyorsunuz?" diye hönkürmeyin hiç. Alenen suç işliyor işte. Aslında bence sadece teröristi ihbar etmeme suçunu değil, teröriste yardım ve yataklık suçunu da işliyor.
Ayrıca ibb ismi sızan bazı kişileri araştırdı, bunların bombalı saldırı dahil birçok suçtan sabıkası olduğunu ama işe alınırlarken sabıka kayıtlarının istenmediğini tespit etti. Bu sebeple işe alımla ilgilenen 100'e yakın belediye görevlisi hakkında suç duyurusunda bulundu.
ismi tespit edilenlerin alayının AKP döneminde işe alındığı anlaşıldı.
Şahsımın unutulan nice suçlarının en ağırlarından birisidir. Aynen atası aptülhamit gibi Kıbrıs'ı satmaya teşebbüs etti, milli kahramanımız denktaş'ı karaladı.
Herkes unutur ama Rumeli unutmaz.
Bu ihaneti gündeme getirmemin bir sebebi lepistes hafızasına vitamin vermekse, diğer sebebi kılışdar pkk'yla anlaştı diye korkutulan izansızlara iki çift laf etmektir:
Ey korkaklar, böyle bir rivayet yüzünden istibdata teslim mi olacağız? Görmüyor musunuz ki Türkiye cumhuriyeti devleti'nin bazı kuruluş ayarları vardır, onlarla oynamaya kimsenin gücü yetmez. Şahsımın bir ilk dönemlerine bakın bir de şimdi geldiği yere bakın. ihanet sürecinin sonunu hatırlayın.
Cumhuriyetimizin kuruluş ayarlarını değiştirmeye şahsımın 21 yıllık iktidarının gücü yetmedi de kılışdar'ın mı yetecek? Kılışdar kim?
Biz öcüyle korkutulacak çocuklar değiliz. istibdattan nefret ediyor ve hürriyet istiyoruz. Ötesi teferruattır...
Abdurrahman dilipak'ın düzenlemeye başlanan AKP hırsız "Müslümanı" (!) seromonilerinden birisi olduğunu söylediği *mümin"(?) eğlencesidir. Tesettüre giriyorum partisi de varmış:
Anka'nın bayraktar tb2'den çok daha üstün özelliklere sahip bir siha olduğunu konuyla ilgilenen herkes zaten biliyor.
Savunma sanayinde çok sayıda alternatif firma olması bizi ancak memnun eder. Fakat hisselerinin %100'ü devlete ait bir kuruluşumuz, ortaya daha iyi bir ürün koymuşken kenara itelenip, özel bir kuruluşa yol açılıyorsa elbette sorgularız.
Hep dediğim gibi, hastalıklı AKP zihniyetinin hasbi tek bir işi yoktur. En olumlu görünen işleri bile biraz kurcalansa altından muhakkak bir yolsuzluk çıkar.
Gördüğünüz gibi, bu teröristlerin attığı kaldırım taşı, kızımızın elindeki bayrağımıza isabet ediyor. Kızımız kafasına gelse belki kendisini öldürecek taşlara hiç aldırmıyor, yere düşen bayrağımızı sakince alıyor ve yoluna devam ediyor.
Kimisi diyebilir ki gerçek islam bu değil, islam'a göre düzen kurma iddiasıyla ortaya atılanların yolsuzluğu, hırsızlığı olayı bu noktaya getirdi.
Bunlara derim ki evet dedikleriniz gerçekten de hırsızdır ve bu çöküşün nedenlerinden birisi bunların tutumlarıdır. Fakat düşünmeyi bilenler görür ki bunların hırsızlığı sadece sonuçtur. Yerlerinde başkaları da olsa yine bunların yaptığını yapacaktı ve sonuç değişmeyecekti. Hatta mucizevi şekilde islamcı hareketlere çok ehil ve namuslu kadrolar liderlik yapsa yine değişmeyecekti. Hatta çöküşün ana nedenlerinden birisinin islam olması bile tek başına yeterli açıklama değil. Şimdilik daha kapsamlı analize girmeyeyim...
Haşa huzurdan kemalistlerin başlattığı bir uygulamadır müminler.
Bilindiği üzere hutbe okumak ve dinlemek cuma namazının farzlarındandır. Bir ibadet olduğu için de ehl i sünnete göre Arapça yapılması gerekir. Osmanlı döneminde asla Türkçe hutbe okunmamıştır.
Fakat kemalistlerin her yaptığını iptal etmeyi kendilerine görev belleyen yobazlar nedense hutbede Arapçaya dönmediler.
Abd'nin kafasını bozan herkese yaptırım uygulamasıdır.
Bilindiği gibi Abd'nin en büyük ihraç kalemi dolardır. ihraç ettikleri dolar kağıda bile basılmamıştır çoğunlukla. Doğrudan elektronik para olarak oluşturulur ve transfer edilir. Dolar dünyada rezerv para birimi olarak kabul edildiği ve diğer ülkelerin birbirleriyle ticaretinde kullanıldığı için Abd'nin mal ve hizmet almak için sıfır maliyetli üretip, transfer ettiği doların çoğu abd'ye mal ve hizmet alım talebi olarak dönmez. Durum böyle olunca abd normalde hiper enflasyona sebep olacak kadar dolar bassın, bu işten o kadar etkilenmez.
Daha doğrusu etkilenmezdi. Şu anda dünyayı saran enflasyon dalgasının arkasında aşırı dolar arzı var. Eğer ki bu dolarlar abd'ye komple dönmüş olsa abd zaten batar. Kendi ülkesini batıracak seviyedeki dolar arzı dünya ekonomisinde şişkinlik, hazımsızlık yaratıyor şimdilik.
Amma ve lakin bunların herkese yaptırım uygulaması dünya ülkelerinde dolardan uzaklaşma eğilimi yarattı. Son örnek brezilya ve Çin'in aralarındaki 150 milyar dolarlık ticareti real ve yuanla yapma kararı almaları oldu. Böyle giderse abd dolarına eskisi kadar alıcı bulamayacak.
Diğer taraftan abd ekonomisi dış ticarette her zaman dev açıklar verir. Yani aldığı kadar satamaz. Bu açığı sıfır maliyetli dolar satışıyla kapatır. Peki ya dolara talep azalırsa ne olacak?
Büyük güçleri batıran hep küstahlıkları, hesapsızlıkları, diğer güçlerin çıkarlarını hiçe saymaları olmuştur. ABD de o yolda işte... Konuyu saptırmayı göze alsam, buradan Abd'nin Türkiye politikasına derinden girmem gerekir. Şu kadarını söylemekle yetineyim: Türkiye Rusya için biraz baş ağrısı yapacak kadar güçlü ama yunanı ezemeyecek ve hele ki israil için asla tehdit olamayacak kadar güçsüz olsun politikası çökmüştür. Her güç kendi dinamikleri içinde büyüyeceği kadar büyür veya küçülür. Bunun önünü suni yollarla kesmeye çalışmak yerine, ilişki ve işbirliği tarzını yeni gerçeklere göre değiştirmek daha gerçekçi bir tutum olur. Türkiye'nin güçlenmesi ne yunanı ezmesi, ne de israil'e saldırması sonucunu doğurmaz. Sadece çıkar ve hassasiyetlerinin daha fazla dikkate alınmasını gerektirir.
Konumuza dönersek, aBD için en doğru tutum, ne dolar akışına, ne kredi kartı kullanımına savaş dahil hiçbir şart altında sınırlama koymamayı anayasa maddesi haline getirmeleri olur.
Güç araçları oyuncak değildir. Onlara sahip olmak, şımarık çocuk gibi sorumsuzca kullanma lüksü sağlamaz