performans rekabetidir. spor arabanın hızını, tuttuğu takımın gücünü, kazandığı paranın değerini muhabbet ortamında konuşması kadar doğal ve gereklidir. insanlık tarihi boyunca varlık gösterecektir.
sır mideni bozan kalp ritmini allak bullak eden zehir gibidir. paylaştıkça ağrısı diner. kendine suç ortağı bulmuş gibi ferahlatır bir başkasıyla paylaşırken.
tüm karakterleriyle keyfli bir dizidir. bir ay önce ki var olan sıkıntılar büyük oranda aşılmıştır. her saniyesinde gündelik hayatın ince ızdırabına göndermeler yapan sosyal sorumluluklarını yerine getiren bir dizidir.
28. bölümle ilgili olarak çok güzel keyifli bölümlerden birisi olmuş. beğenilmeyen, sıkıcı, itici bir sahne yoktu. kesinlikle her sahnesi çok güzeldi. ahmetin feride ile buluştuğu son sahnedeki "allah tan başka bir şey isteseydim" dediği kısım profesyonellik. muratın yokluğunda çekilen 2 bölümde cemcirsiz olmayacağını söylemiştik ve haklı olduğumuz ortada. boomcu onur, salih abi, cevat ve vedat karakterlerinde hiç espri sıkıntısı çekilmemiş. velhasıl bir kaç ay önceki sıkıntılar aşılmış çok iyi olmuştur. ayrıca bankacıdaki bu muhalif duruş çok yerinde ve güzel.
facebooktaki yabancı uyruklu kıza aşık olmak. oyun oynarkene eklemiş kabul görmüş ve facede sürekli online bir halde bulanan arjantin uyruklu kız. çok fena. ingilizcenin kelime daarcık sınırlarına oklavayla vurdum olmadı, terlik fırlattım olmadı, üstüne köpek saldım olmadı, bir türlü cevap yazmadı. hasta olmaktan korkuyorum.
bol bol son sürüm programların ve esprilerin yer alacağı, az bel ağrı bol muhabbetli, az alkol bol yemekli, az savaşlı bol sevişmeli, az işli bol tatilli dopdolu bir yıl sürdürmeniz dileğiyle..
bu ne kadar sorunlu soğuk ve yapmacık ciddiyetsiz saçma bir bölüm olmuş, belli ki murat ile bir sıkıntı ve bu çok fazla belli olmuş. rolleri serpil ve salihe kaydırmışlar. bu dizi böyle gitmez. bir an önce durum toparlanmalı büşranın saçma sapan esprileri kısıtlanmalı ve murat ile ahmetin dalaştığı şakalaştığı o komik bölümler geri gelmeli. umarım.
senin metni çaldığımın farkındayım. hemde hiç iz bırakmadan. ustayımdır bu konuda. emek hırsızıyım. o yazıda benimde hatıram vardı.
top oynamamız gerektiği çağlardı. hani internet cafelerin yaygınlaşmadığı, atari salonlarının toz tuttuğu, binaların yükselmeye başladığı ama yine de saklambaç oynandığı bir nesil. top oynayıp erik ağaçlarına dalamayan son nesil.
o zamanlar arkadaşlarla toplandığında ya iyi güreşeceksin yada çok iyi top oynayacaksın. güreşte fena sayılmazdım. top oynama kısmında cok kötüydüm. umutluydum düzelecek diye ama çok fena kötüydüm. böyle iyi top oynamadığın zamanlar adam yerine koymuyorlardı kimseyi. matematiğim iyi de, ne fark eder ayak ucuyla 5 kere sektiremedikten sonra adam yerine koymazlar kimseyi.
bu iş burda bitmez hesabımız var direnciyle babama top aldırdım. öyle plastik falan değil, futbol topu. dikişli. aksama kadar okulun bahçesinde çalıştım. yetiştirdim kendimi. topa vuruyorum top okulun duvarında gelişine tekrar vuruyorum. vurdukça bende bir keyif. tamam dedim oldu bu iş. hazırım. çağırdım herkesi dedim maç yapacaz. olmadı. aldım topu evin yolunu tuttum. kötüydüm. -sen hiç sinirden ağladın mı?- hemde çok. belki çok defa tatmışımdır sinirden ağlamayı ama bu sinir ve başarısızlık birleşmiş olunca daha bir fena ağlıyorsun. topu bir çalılara vuruyorum. bir cam üstüne atıyorum. en sonunda patlattım.
kısa cümleler kurarak hatta sadece bir iki kelime kullanarak hayatını sürdürmeyi başarmış ve bu konuşma tarzını benimsemiş sahiplenmiş insan profilinden oluşan öğrenciliktir.
bir edebiyat hocasının çıkıp bir cümle, olay veya konu hakkında bir sayfa yazı beklemesine çok içerlediğim bazen açıklayamadığım durumlardı. bazen ısrarla -oğlum sen söyle, sorusunun çıkmayan cevabıydı. bu cümle kuramamak değil karşındakinin seni hangi hisle anlayacağının endişesiydi sadece.
ukala, hazır cevap bir kişiliğe sahip olamamak kişisel iletişim sorunu olabilir. bunu yadırgamıyorum. utanmıyorum da ama sen bunu toplumsal sorun haline sokman vaziyette beni bitirmen..
cümle kuramayan veya cümle kurmak istemeyen öğrenciler vardı orta sıralarda ve olacakta. hiç sıkıntı etmeyin kendinize, kelimelerin sonunda kaybolan insanların çilesini çekiyoruz, bunu bilmek yeter.
inşaat sektörünün geliştiği bu coğrafyada ardı sıra gelişecek en önemli iş sektörlerinden birisi iç dekorasyon. insan oğlunun barınma ihtiyacıyla birlikte gelişen iş kollarından biri olan ve herkesin muhtaç olduğu bir iş evinizi boyatmak, tadilat ettirmek. en önemlisi de evinizi kimin boyaması gerektiğidir.
bu sektörden pay almak isteyen bir iş dekorasyoncusunun da ihtiyacı olan reklam ve slogandır. yaratıcı ve özgün ifadelerle bu sektörden payını almak için söylenecek en iyi slogan olmalıdır.
ahmet abinin önerdiği boyacı.
evin boyaları dökülmüş arayın artık.
boyacı arıyormuşsunuz numarayı çevirin.
maharet boyada değil bende.
tanıdıklarınıza önerebileceğiniz boyacı.
mobilyada bu duvarlar uymadı ki.
yeni bir dekorasyon tatilden daha iyidir. huzur verir.