Doğru diye adlandırdığımız şey nedir ki? " Bu benim için doğru kişi " dediğimizde bile bir zaman sonra aslında sana iyi gelmediğini görüyorsun,soğuyorsun, ayrılıyorsun sonra başkasını buluyorsun." işte bu sefer doğru insanı buldum! "diyorsun ama yine mutsuzsun.Kendin için doğru olan şeyler yapmak tamamen bir şans.tercih filan değil.
insanlara gereğinden fazla değer vermeye bayılıyorsun.Bir anın bir anını tutmuyor. Kesinkes kararlar alıyor ve asla uygulamıyorsun.Kendini geliştirecek insanlara değil, seni geriye çeken insanlara takılıp kalmaktan önüne asla bakmıyorsun. Aferin böyle devam et gerizekalı.
Hangi arkadaşımla konuşuyorsam ya 1 buçuk yıldır atanmayı bekliyor ya da garsonluk filan yapıyor.Bu durum ilişkilere de yansımış keza kiminle konuşuyorsam 6-7 yıldır beraber olan sevgililer ayrılmış.Çünkü hepimiz işsiziz, birbirimize sarıyoruz. Yaş ilerledikçe de artık bunun ailesi bana uyar mı,bununla evlensem maddi açıdan rahat olur muyum? Gibi sorular kemiriyor beynimizi. Yani herkes kendi çıkarını düşünüyor. Aşkmış meşkmiş kimse doya doya yaşayamıyor artık bu duyguları.Velhasılkelam gençlerin psikolojisi bozuk.
Bugüne kadar gerçekten izlemediğime pişman olduğum Türk sinemasının senaryosuyla, oyuncu kadrosunun efsaneliğiyle, görüntüleriyle , oyunculuklarıyla beni mest eden,izlemeyenin de boşa yaşamış olacağı, 5 yönetmenin çektiği 2005 yapımı muazzam film.
Bu kelime bana hiç korku vermezdi eskiden. Hayatın gerçeği işte ne olacak ki hepimizin başımıza gelecek der gülümserdim.benim için en korkunç şey bir insanın hayallerini,hedeflerini gerçekleştirememesi idi.hele ki yetenekli ve zeki olmasına rağmen bir insan bunları gerçekleştiremiyorsa işte en korkunç olan buydu bana göre.işte ölüm bu noktada katlanılmaz ve acı verici gelmeye başladı bana. Çünkü 26 yaşında yerinde duramayan cıvıl cıvıl bir gencin hayallerine ulaşamadan yaşamını yitirdiğini,üstelik kendi isteğiyle bunu yaptığını gördüm. Çaresizlik,umutsuzluk ve yalnızlık.Bunların çaresi ölüm müydü peki? Bizimle kalıp savaşsan hayatın acımasızlığına inat küfrede ede yaşasan olmaz mıydı? Ey ölüm çare mi oldun şimdi sen? Kiminle konuşuyorum,kimi tanımlıyorum ki ben. Hepimiz hepimiz onunla karşılaşacağız nasılsa.Ama hayallerimizi gerçekleştiremeden çıkma karşımıza..
En eski yerleşim yerlerinden biridir.Paflagonyalılar Hitit Devletinin yıkılmasından sonra Friglerin hakimiyetine girmiş Mö.7.yy da ise Kimmerlerin saldırısına uğramıştır.Aynı yüzyılda çeşitli yunan kolonilerinin kutulmasından mütevellit Kriosos döneminde bölge lidya hakimiyetine ardından pers egemenliğine girdi.Ms bizans imparatorluğunun hakimiyetine girdikten yıllar sonra Arap ve Türk birliklerinin istilasıına uğradı. Malazgirtten sonra danişmend gazi bölgeye kayıları yerleştirdi. Sonrasında ise Alaaddin keykubat bölgeyi aldı.Bölge inebolu,safranbolu, bafra, kastamonu civarını temsil eder.Başkent ise Sinop olmuştur.Kastamonun Taşköprü ilçesinde yapılan kazılarda paflagonia dönemine ait önemli kalıntılar çıkmıştır. Fakat son durum nedir, kazılar bitti mi ödenek çıktı mı müze kuruldu mu haberimiz yoktur.
Gemiyi bir memleket gibi görmek, aslında denizin ortasında sıkışıp kalmışken dışarda başkalarının boyundurluğu altına girmeyi gemiden daha kısıtlayıcı bulmak küllüğe kağıttan bir gemi bırakmak...Bunların hepsi çok etkileyiciydi. Erkan Can'ın oyunculuğu zaten efsane.Fakat onun dışındaki diğer kişilerin oyunculuklarını çok tiyatral bulduğum söylemeden edemeyeceğim.Filmin yoğun küfür içerikli olması rahatsız edici bulunmuş, ama hikayenin üst katmanına odaklanmak daha sağlıklı.Bütün bunlara rağmen bir izleyici olarak bir değil iki tecavüzcünün bırakın psikolojisine inmeyi yüzlerini görmeye tahammül edemedim.Evet en iyi senaryo en iyi yönetmen falan filan kapmış altın portakalda ödülünü. Ama bu kadar kolay mı? Iki afilli cümle yaz, farklı bir metefor kullan sistemi eleştir sonra kap ödülü. Bu kadar basit değil bu işler. Tecavüz sahneleri sonrasındaki kişilerin psikolojik tahlilini filan yapmak zorunda değilim bir izleyici olarak.Tecavüz edip aşığım deyip kadının bir meta gibi kullanılıp başkalarıyla paylaşılması ve üstüne "biz uzaktan da severiz" gibi cümlenin sapkın tacizci ve tecavüzcülere "delikanlılık(!) aşıladığını düşünüyorum.Eleştiri böyle olmamalı. Velhasılkelam filmi beğenmedim efendim. Film çok gerçekçiydi diyenlere Masum ve kader filmlerini öneririm.Bu filmin devam filmi gibi olan Lalelide bir azize filmini de izlemeyeceğim.
En sevdiğim kadın şarkıcı. Bu kadında başka bir şey var. Sesi bana huzur veriyor,garip bir şekilde eski yılları anımsatıyor.Bazen ağlatıp, bazen mutluluk veriyor.Bir de bir insanın bütün şarkıları mı güzel olur arkadaş!
Bir klişe haline geldi bu cümleyi kurmak evet ama malesef doğru.Gerçek islam Hz.Muhammed ile beraber bitmiştir. Zira o ölür ölmez üstelik de kendi ailesi bir halifelik telaşına düşmüş,bu yüzden savaşmıştır.
Beethoven 1811 yılında Iki perdelik Alman Tiyatrosu için hazırladığı "Atina Harabeleri" eserinde Türk marşı na yer vermiştir. Oyunun 4.bölümünde Minerva'nın 2000 yıllık uykusundan uyanması ve Atina'nın yıkıldığını, orada artık Türklerin hüküm sürdüğünü görmesi üzerine bu beste çalar. Dinlediğinizde sanki "küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede?" çalıyor gibi hissedersiniz dolayısıyla kanaatimce Mozart 'ın Türk marşı ile pek kıyaslanamaz.
Bugün psikoloji dersinde hoca "Bilinçaltının Oyunlarını"anlatıyordu. Önce soru sordu bizi yöneten bilinçaltı mıdır yoksa Bilinç mi? Bilinçaltı korumacıdır dedi ilk öğrenilen bilgiyi saklar bunun değişmesini istemez. Bir babanın küçük oğluna" Erkekler Ağlamaz oğlum "demesi çocuğun bilinçaltına işler.Annesi de ablası da aynı şeyi tekrar ederse bu çocuğun Bilinç altına iyice işler. Birisi aksini söylediği an çocuk savunmaya geçer" hayır erkekler ağlamaz " der.Fakat ne zaman ki bu bilgiyi ilk veren kişi yani baba "Hayır erkekler de ağlar oğlum" derse çocuk eski bilgisinden vazgeçip yenisini kabullenir.Tıpkı Babam ve Oğlum filminde yetkin dikinciler in koşarak babasını devirdikten sonra hala koşmaya devam etmesi karısını duymaması çünkü durduğu an babasının öleceğini düşünmesi. Ne zamanki teyzesi "artık durabilirsin" dediğinde durması.Çünkü yık geç babanı yoksa ömrü billah düzelmez diyen teyzeydi.Velhasıl kelam geçiniz efenim bu klişeleri. Babanız size erkek adam ağlamaz dedi diye Siz de çocuğunuza aynını söylemeyin. Ağzınızdan çıkarsa da değiştiriverin o eski bilgiyi.Varın düşünür gün gelip bir erkeğin annesi öldüğünde ben erkek adamım ağlamayacağım deyip gözünden bir damla yaş akıtmaması nelere yol açar annesinin ölümüne ağlamayan,bir hayvanı öldürdüğünde hiç ağlamaz,karısını incittiğinde hiç ağlamaz,çocuğu ağladığında hüzünlenmez bile...
Çok güzel bir yüze sahip olduğunu inkar edemem ama mesleği kesinlikle oyunculuk olmamalı, modellik olmalı.Şu cağnım diziye de yakışmamış zaten.Ay bir de bu kız Çetin Tekindorla oynuyor karşılıklı çıldırcam.
(Milyonların,ailesinin önünde gözleri elleri ayakları bağlanarak)Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı şehid edenler için canlı yayında "onlara terörist diyemem" dediği gün insanlığı da sanatçı kişiliği de gözümde bitmişti.Ama yine de kalbim sıkıştı ölüm haberini alınca, evimizden biri gitti sanki,çocukluğum gitti.Her ne olursa olsun ölümünün ardından kimse kötü konuşmamalı.
Ave maria ve serenad 'ı abartılmış olsa da benim en sevdiğim eseri E flat Major'dür.Onun eserlerini tekrar tekrar dinlerseniz az bir süre sonra herhangi bir klasik müzik çaldığında ona ait olup olmadığını anlarsınız. Çünkü kendisi ne kadar melankolik ve eserlerinin melodik aralıkları kasvetli olsa da ardından gelen hümanist armoniye kulak verdiğinizde işte bu Franz Schubert dersiniz.
Bu müzeye giden insanları anlayamıyorum.Hayır orda sergilenen eşyalar sanki gerçek mi? Hayır.E ben o zaman romanda okuduğum kadının eşyalarını -gerçek olmayan eşyalarını- görüp onlara dokunsam ne olacak? A bak ben böyle hayal etmiştim deyip orhan pamukla hayal gücümü mü kıyaslayacağım?Benim tavsiyem ona para vereceğinize aynı paraya müze kartı çıkarttırıp ayasofya'ya topkapıya sultanahmetteki Türk -islam tarihi müzesini filan gezin.
