king of pop ile aynı gün öldüğünden kitleler üzerinde yaratması gereken şoku etkiyi yaratmayan ölümdür onunki. halbuki o da michael jackson ile 80'lere damgasını vurmamışmıydı? huzur içinde yat sarı melek.
21.06.2009 tarihli lanet olsun yazısı ile silkelenip kendimize gelmemizi sağlayan yazardır. uludağ üniversitesi'nin eski ve yeni öğrencilerinin en azından bir kere bile olsa okuması gerekir.
alıntıdır:
Lanet Olsun!
Milliyeti tebrik ederim, ülkemizin yüz akı rektörlerinden Prof. Mustafa Yurtkuran manşetinden dolayı! Silivri'de Kanser Cezası.. Yurtkuran'ın yaşam hakkı ihlal edildi... insan olanın içini parçalayacak, bu ülkede yaşamaktan utandıracak bir kepazelik. Rezillik bataklığında çırpınıyoruz! insana benzerlerle yaşamak zorlaşıyor! Lanet olsun!
Değerli eşi, tıp profesörü Merih Hanım'ın çaresiz üzüntüsü karşısında, bir kez daha haykırıyorum: Lanet olsun, her şeye, kendim dahil!
Sevgili Yurtkuran, başına bu olaylar gelmeden önce gazetemizdeydi, bize de uğradı, sohbet ettik; Atatürkçü Düşünce Derneği'ni Fetocuların saldırısından sonra derleyip toparlamaya çalışıyorlardı. Hocam demiştim, bu derneğe askerler değil siviller önderlik etmelidir! Bu konuda benzer düşünceleri paylaşıyorduk.
Yurtkuran'ı rektörlüğü sırasında ziyaret etmiştim. Üniversitenin arazisi içinde, ciple dolaşmış, hocamın yoğun bilgi bombardımanından sonra bir devekuşu yumurtasıyla dönmüştüm.
***
Yurtkuran 8 yıl rektörlük yaptı. Ve 8 yıl boyunca gece gündüz üniversitesiyle uyudu-kalktı, soludu. Ve üniversitesine çok şey kattı; çok şey ne demek, Uludağ Üniversitesi’ne çağ atlattı! Bilim atlattı! Türkiye atlattı! Evrensellik aşıladı!
Yurtkuran ve arkadaşlarının, pek çok bakımdan geri, sıradan, siyaset soyguncularının arpalık alanı bir üniversite iken, başlattıkları yeniden yapılanma modeli takdir toplamış, Avrupa Üniversiteler Birliği (AÜB), Uludağ Üniversitesi'ni 80 Avrupa üniversitesi arasında ilk üç arasında göstermişti.
Yurtkuran ve arkadaşları, üniversitenin araştırmacı özelliğini hızla geliştirmiş, üniversiteyi teknoloji gelişimi ve üretimi ile tanıştırmış, eğitimin kalitesini AB standartlarına bağlamış; üniversitenin, çevresinin sorunlarına çözüm getirme kapasitesini geliştirmişti.
Üniversitenin 2001 yılında uluslararası araştırma makalesi sayısı 79'du. Öğretim üyesi başına düşen yıl/makale sayısı 0,12 idi. Ülkemiz üniversiteler sıralamasında sonlardaydı.
Özkaynaklardan araştırmaya ayrılan pay 400 bin dolar iken 2003'te hızla 3.3 milyon dolara yükseltildi...
Bursa'nın ve sanayinin sorunlarıyla ilgili projeler geliştirildi. Pek çok kuruluşun atık sorunu sıfırlandı.
Kredili sisteme geçildi; mezuniyet kredilerine ve diploma programlarına uluslararası düzeyde eşdeğerlilik kazandırıldı; öğrencilerin, öğretim üyelerinin başarımlarını değerlendirme sistemi kuruldu; öğretim üyeleri atamalarında başarım kriterleri kondu.
Yurtkuran yetkilerini kurullara ve danışmanlara dağıttı. Danışmanlık sistemi kuruldu. Karar verme süreçleri belirlendi... Dekanlar Konseyi, Akreditasyon Kurulları, Stratejik Plan Kurulları, Anket Ölçme ve Değerlendirme Kurulu, Sürekli Eğitim Merkezi...
Tıp Fakültesi'nden 17 öğretim üyesi ve yönetici, uluslararası standartlar serisi olan ISO 9001: 2000 belgesi konusunda zorlu bir sınav vererek International Register of Certificated Auditors (IRCA) onaylı, baş tetkikçi diploması aldı.
TOFAŞ ile birlikte, otomotiv yüksek mühendislik eğitim programı açıldı... Pek çok bilim, eğitim, tıp, teknoloji ve hizmet alanında ilklerin temeli Yurtkuran ile birlikte atıldı.
Baktım: Üniversitenin 2006 yılında 514 akademik üyesinin toplam bilimsel araştırma makale sayısı 358'e yükselmiş (YÖK verisi). 77 üniversite arasında 17. Sonraki yıl ondördüncü.
Bu ülke için yapılan bütün iyi, dürüst hizmetlerin hesabı sorulur; ama alçaklar büyük adamlar gibi ortalıkta dolaşırlar her dönemde... Bizde ülkeyi soyma, ülkeyi batırma demokrasisi vardır; en büyük özgürlük, bu demokrasiye ve uygulayıcılarınadır!
***
Bolu dağlarında, bu demokrasinin uygulayıcı seslerinden biri yankılanıyordu: Şükür eski rektörler gitti, yerine çok değerliler geldi!
Abant'taki Feto demokratlarından hiçbirinin akılcığına, soyut birtakım iddialarla tutuklanan rektörlere görülen bu revanın hangi demokrasiye sığdığını sormak gelmemişti! Abant'ta, Bu rektörlerden geride kalanları, Atatürkçüleri, gerçek solcuları, bütün AKP ve Feto'ya direnen muhaliflerin köklerini kurutabilmek için nasıl daha geniş bir demokrasi kurulur bu ülkede, konusu tartışıldı!
CHP'ye Başkanlığı bile önerilenlerin de katıldığı, Fetocuların yumuşatıp olgunlaştırdıkları bu demokratların orada keşfettikleri daha geniş demokrasi uygulamalarının ne olduğunu göreceğiz demektir, pek yakında!
Hey Uludağ Üniversitesi! Size can katan rektörünüz için, en azından cüppelerinizle yürüyecek mecaliniz de mi kalmadı?..
Ayaklarınız mı titriyor, yoksa beyinleriniz mi tutuldu?..
gözlerimi kapıyorum küçük anılar geliyor gözümün önüne kulağımda çıkaramadığım sesler var, kafamda soru işaretleriyle birlikte peş peşe. farklı kişiler, farklı mekânlar birbirine girmiş; birinde olması gereken diğerinde, diğerindeki bir diğerinde değiştiremiyorum yerlerini, kafamın içinde onlar zaten çoktan yer değiştirmiş. gerçek yerlerini hatırlayamıyorum bile tek bildiğim oralara ait olmadıkları. sonra fark ediyorum ki bende oraya ait değilim. daha da kötüsü sadece oraya değil hiçbir yere ve hiç kimseye ait değilim hep bununla övünürken, kendime bile ait olmadığımı fark ettiğim andır bu an.
an itibarıyla yazarların sözlükte ben kısmına girip a z kim lan diyerek arama kısmına a z yazıp bilgilenme çabasında, amaca ulaşmak için kullanılan soru kalıbı
gırgıriyefilmleri ile kulağa aşina gelen 80li yıllardan gelen çok hoş bir şarkı.gülşen bubikoğluya çok yakışan bir ses olara özlem uluğaşkun tarafından icra edilmiştir.
neredesin sen, kiminlesin sen
beni boyle birakip da gidemezsin sen
uydun eller sozune beni sensiz bıraktın
kimler aldattı seni, hangisine inandın
kimler aldattı seni, hangisine inandın
boş sözlere aldanıp gitmezsin sandım
kimbilir ki nerdesin, hangi yaban eldesin
seni nasıl, seni nasıl ozledim
olamazsın başkasıyla, yapamazsın başkasıyla
neredesin sen, kiminlesin sen
gelemezsin sen donemezsin sen
kabahatin coğu sende donemezsin sen
uydun eller sozune beni oksuz biraktin
kimler aldatti seni, hangisine inandin
kimler aldatti seni, hangisine inandin
boş sozlere aldanip gitmezsin sandim
kimbilir ki nerdesin, hangi yaban eldesin
seni nasil, seni nasil ozledim
olamazsin başkasiyla, yapamazsin başkasiyla
neredesin sen, kiminlesin sen
--spoiler--
aşk'ın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
başlı başına bir dünyadır aşk.
ya tam ortasındasındır, merkezinde,
ya da dışındasındır, hasretinde...
--spoiler--
azerbaycan türkiye eski büyükelçisinin sözlerine göre böyle birşeyin olmadığı durumdur. 3. kişilerin etrafa yaydığı bu şehir efsanesinin ne kadar gerçek olduğu ise ancak eurovision gecesi anlaşılacaktır.
00 wc anlamında kullanılır bu durumda yan yana 2 wc gördüğümüzde karşılaşabileceğimiz görüntüdür.
hatta aklıma şu anektoduda birlikte getirmiştir. *neyzen tevfike bir adam " sen benim gözümde sıfırsın" demiş.
o da karşılık olarak " sen de benim gözümde iki sıfırsın ( 00 )"
"..1979'da bm güvenlik konseyi toplantısında türkiye, her zamanki gibi kıbrıs rumlarına; " güney kıbrıs rum yönetimi " diye hitap eder. rum temsilci mavromatis buna çok kızar. " 150 bm üyesi bizi kıbrıs cumhuriyeti olarak tanıyor. sizin tanımamanız önemli değil " der. bu söze rahmetli büyükelçi orhan eralp o müthiş cevabı verir; işte o müthiş cevap: " kıbrıs sorunu bir aritmetik toplama işlemi değildir. bir cebir denklemidir. bu denklemin ' x ' i de türkiye' dir. tüm dünya sizi tanısa bile, türkiye sizi tanımadıkça bu denklem çözülemez. şimdi kendinize isterseniz 'kıbrıs rum imparatorluğu' bile diyebilirsiniz ".
yavuz sultan selim'in (I. selim) oğlu, 2. Selim'in babasıdır.bir diğer adı kendi tanımı ile
"Ben ki Sultan-i salâtin-i zaman burhân-i havakın-i avân tâc-bahs-i husrevân-i cihan zillullâhi'1-meliki'l-mennân Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Şam ve Halep ve Karaman ve Rûm'un ve vilâyeti-i Dulkadriye'nin ve Diyârbekir'in ve Azerbaycan ve Van'ın ve Budun ve Tamisvar vilâyetlerinin ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve Halilü'r-Rahmânin külliyen diyâr-i Arabın ve Yemen'in ve Bağdad ve Basra ve Cezayir vilâyetlerinin ve dahi nice memleketlerin ki âbâ-i kiram ve ecdâd-i izamim -enârallâhü berâhinehüm- kuvvet-i kahire ile fetheyledikleri ve cenabı-i celalet-meâbim dahi tig-i âtes-bâr simsîr-i zafernigârim ile fetheyledigim nice diyarın sultanı ve pâdişâhı hazret-i Sultan Bâyezıd oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Şah Hân'ım"