az önce gördüğüm cevval hareketlerin sahibi olan bir başbakan Vladimir putin ile aynı cevval hareketlere sahip bir diğer başbakan olan Tayyip Erdoğan'ın harika kapışması:
Meseleye ufak bir girişle başlayalım ve rakipleri tanıyalım.
Vladimir Putin, Rusya'nın kayıtsız şartsız son 10 yılına damgasını vuran kişilik. Aldığı yıkıntıdan yeni bir lider ülke çıkardığı söylemleri bir yana, son krizde Rusya'nın ve yarattığı zenginlerin o kadar da etkili olmadığı görüldü. Deripaska, Abramoviç gibi isimlerin servetleri eridi ve Rusya küresel krizden en çok etkilenen "büyük" ülke oldu. Fakat ayakta kalabildi ve bugün halen bölgesel, küresel güç edinimi için çabalamakta, elbette Sovyetlerin yıkılışından itibaren Rusya'nın bugünkü halini değerlendirmek gerekirse kesinlikle Rusya'nın yeniden kurucusu olarak adlandırılabilir, Vladimir Putin.
Recep Tayyip erdoğan, Son 7 yıldır ülkenin önemli aşamalar! kaydetmesinin yolunu açan bu kişi, 2001 krizi ile karşılaştırıldığında ülkenin önemli bir gelişme sağlamasının ardındadır(elbette krizden çıkış programları derviş dönemi hazırlanan stand by'lar olsa da). türkiye'de GSMH'de büyük artışlar sağlamış, alım gücünü yükseltmiş ve göreli bir ekonomik refaha ülkesini kavuşturmuştur. Bu da 2007 temmuz seçimlerinde ona büyük bir prim yaptırmış, halktan karşılığını almıştır. Aynı sürecin devamın küresel kriz kendi deyimiyle teğet geçse de, aslında bodoslama dalmış ve yerel seçimleri etkileyen bu durumla, bu nadide kişilik halktan yine hakettiği cevabı almıştır(ama nedense bu sefer demokrasiye kızmıştır). Fakat nedense bir söz söyledikten sonra onu evirip çevirmeyi iyi bilmektedir (bkz: ben ona demedim moderatöre dedim) ve doğru konuşmak gerekirse, Türkiye'nin, Türklerin gördüğü en büyük liderler arasında kesinlikle sayılmayacak olsa da, şu süreçte en istikrarlı hükümeti kuran ve aziz nesin hesabıyla ilm-ü siyaseti gerçek kılan kişidir.
KEndilerini böylelikle tanıdık, sevdik, sevmedik; fakat dönemsel, mevkisel benzerlikleri yanında söylem benzerlikleri olduğundan söz etmek mümkün bu iki liderin. Şöyle ki, Recep Tayyip ERdoğan'ın kasımpaşalı bir söyleme sahip olmasının yanında, genellikle bu söylemini halka, kendi emri altındakilere yöneltmiştir. Fakat kendi gibi olanlara çuvalın ağzını açmıştır:
Bu sözlerin hepsinde halka yönelen bir söylem ile sürekli olarak bir cevval pozisyonda konuşmuştur. Oysa kendi yandaşlarına karşı gayet güzel şeyler söylemiştirki bu kişiler haksız olsa da,
(bkz: Zahid Akman) (bkz: çalık grubu ve ATV ihalesi)
Elbette tek taraflı olmamak gerekir, Sayın Başbakan Doğan grubu ile de kapışmıştır, hatta TÜSiAD 'a da kafa tutmuştur, ancak maalesef sonrasında onlarla gayet güzel bir biçimde anlaşma yoluna gitmiştir...
Not: Elbette AKP iktidarına tüzüğündeki ifadeyi kullanmamak beni edepsiz yapacaktır, ancak bir bile gemiciğim yok benim ve alın teriyle, borçla yaşayan bir aileye mensubum bu da yeter herhalde, nasılsa dürüst sayılmam kredi kartı borçlarımız var.
Gelelim bunca hengamenin sebebine, http://www.cnnturk.com.tr....atti/529715.0/index.html haberine bakarsanız cevabınızı alırsınız...
Rusya Başbakanı nasıl azarladı bizzat gördüm TV'de: Bunları açmazsanız, devlet açmasını bilir dedi,
ya bunları çalıştırın ya da kamulaştırma nasıl olurmuş gösterelim dedi,
bir de bir fabrika sahibine posta koyarak, "sizin imzanızı burada görmüyorum bay ...(edit: ohaaa oleg deripaskaymış o be, sakal bırakmış hacı! tanıyamadım be)(fabrikaların açılması ve işçilerin maaşlarının ödenmesine dair sözleşme) gelin imzalayın dedi adama kağıdı ve kalemi fırlatacaktı neredeyse, adam tıpış tıpış geldi ve imzaladı. Sonuç mu? Putin haydi iyi akşamlar dedi ve gitti.
Şimdi ne alaka diyeceksiniz ya, biz hep böyle bir lider aradık, haklının, zayıfın, güçsüzün yanında olan. Zengin'den nefret etmeyen ama, onun alın terine dikkat eden, çalanına, çalışanına zarar verene posta koyan, ezen. Ama bulamadık. Şimdi denilebilir, yav bu zenginleri putin yaratmadı mı? Evet ama onlardan rüşvet almadı ve hatta azarladı en azından denilebilir.
Rusya imiş, onlarla bir olmamız lazımmış hikaye, Türkiye böylesine dirayetli bir lidere sahip olsun, daha ne istenebilir ki? sadece KEndi yandaşlarını tutmayan, haklının yanında yer alan, toprağının bütünlüğünün farkında olan, Milli şuurunun ve milli ekonominin ne olduğunun farkında olan bir lider. Çok mu şey istiyorum! Yok istemezük derseniz
ailesinin yanından kaçıp çete üyeleri ile buluşmaya giden sinem, polis takibi sonunda yakalanmış. Gazetenin haberine göre, evinden emocularla buluşmak için kaçtığı belirlenen sinem h.'nin ailesine teslim edildiği söylenmekte.
Yazık ki ne yazık. ilk eylemlerinde başarısız olan bu emocu teröristleri polis şimdilik zararsız diye salıverecekmiş.
zam zam zam. Oysa sigaradır, içenler için alkoldür, hatta resmi olmayan esrar, eroin bilimum zıkkımlardır, diğer zamları insanlara unutturan şeylerdir. Sen bunlara zam yaparsan insanlar uyanır, bilinçlenir. Ne yapıyorsunuz tayyib bey?*
neyse gelelim konumuza, murattim sigaram, hayatım, artık fiyatını indirmeliler. Bakın buradan philip kardeşime sesleniyorum, morris i ikna et, sen murattiyi 3,5 lira yapsan tüm türkiye onu içer, tekel olursun. Daha istiyorsun anlamıyorum. Bunu yapıp da tekel olmazsan, ben ikinize ikinize demet akalım ile hande yener'i vereceğim. tamam?
haydi bak ikna olun artık
de hadi yallah şimdi.
insan diyemedim. Çünkü bunların cinsi kadındır, erkekler ise tam tersi bundan kaçınır. amanın durun baştan başlayalım.
Bilindiği üzere ankarada ikea yok. Bu, ankara nın her durumda yaşadığı 3. sınıf pozisyonun bir göstergesi olmakla birlikte, ankaranın medeniyete yüzünü dönmüş memur eşlerinin ve memur kadınlarının en büyük eksikliğidir. kadınların metaya olan düşkünlüğü bir yana, tek taş pırlanta ve ayakkabıdan sonra en meraklı olduğu alan mobilyadır. Ev düzmeyi, eve küçük aksesuar almayı çok seven bu yurdum dişilerinden, özellikle ankarada yaşayanlar son modadan eksik kalmak istememektedirler. Dolayısıyla ankaraya ikea istemektedirler. Ancak ikea buna nedense yeltenmemektedir. Artık ankara'nın dönüştürücü etkisinden mi kaynaklanmatadır bu bilemem ama(nasıl konuştuklarını görmüşlerse tırsarlar tabi), uzun süre daha ankaralı kadınlar istanbul ikeaları tavaf etmeye devam edecekler.
ikea'ya sesleniyorum buradan, ankaralı kadınların dertlerini bitirin. Ankara'nın kadınlarının tek derdi bu...
kesinlikle katılmadığım görüştür diyemem, ama şimdi bir lümpen ruh meselesi var, lümpen konuşma biçimlerini ve dil yapısını içerse de ve kimi zaman davranışlara kadar gitse de bu durum, elitist bakış açısının yerini tutamıyor.
ama bakmayın siz, ne kadar elitizm desek de, lümpenlik geliyor bir taraftan...
Metin Işık adlı abimizin hüzünlü bir o kadar da acıklı ve acılı şarkısı ve klibi üzerine beni içten içe düşündüren durum.
buyrun şarkıyı ve klibi görün beni anlarsınız...
yiğidin hakkı: Başlık sevgili can dostum nerde kalmistik'a aittir. Selam eder, saygılar sunarım reis.
daha önceden başka bir mekandan tanıdığım yazar, yayın hayatında başarılar dilerim. ama bu kez dikkat etmek lazımdır elbette, aman derim, kamusal alandan selamlar ederim
haber odur ki, ülkede isyan çıkaran it soylarının hatta soysuzların sebep olarak öne sürdüğü dar hücre iddiasının Türkiye Cumhuriyeti bakanı tarafından çürütüldüğü cümleciğin sözlük formatına uygun ifadesidir.
Mesele şu imiş bizza haberden öğrenelim
--spoiler--
Abdullah Öcalan'ın imralıda yeni inşa edilen cezaevi koşullarından şikâyet etmesi üzerine Türkiye nin birçok yerinde gösteriler yapıldı, olaylar çıktı, göstericiler güvenlik güçlerine saldırdı. Bu gösterilerde yine çocuklar da ön saflara sürüldü.
DTP lideri Ahmet Türk, Öcalanın yeni cezaevindeki koşullarının eskisinden daha kötü olduğunu, sağlık durumunun Türkiyedeki gelişmeleri etkileyecek önemde görülmesi gerektiğini açıkladı. Öcalan ve DTP sözcüleri, yeni cezaevindeki odasının eski odasından çok küçük olduğunu öne sürdüler. Eski odasının 12 metrekare, yeni odasının ise 6 metrekare olduğunu belirterek, değiştirilmesini istediler. Öcalanın,"Burada nefes alamıyorum. Eski odamda pencere alçaktı, burada yüksek" * şikâyetinde bulunduğu yansıdı.
Bir taraftan gösteriler devam ederken diğer taraftan DTPli iki milletvekili Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e giderek Öcalanın yerinin değişmesini talep ettiler.
Adalet Bakanı Erginle dün bu konuyu konuştum.
Fark 17 santim
Ergin, Öcalanın eski odasının 12 metrekare, yeni odasının ise 6 metrekare olduğu iddiasının doğru olmadığını belirterek, şu bilgiyi verdi:
"Yeni odası da eskisiyle hemen hemen aynı büyüklükte. Arada 17 santimetrekarelik bir fark var. Eski odası 11.98 metrekare, yeni odası ise 11.81 metrekare. Yani şikâyet edilecek bir fark yok. Şikâyet 17 santimetrekare için. Buna karşın yeni inşa edilen cezaevinin koşulları eskisinden çok daha iyi, çok daha fazla olanaklara sahip. Yeni inşa ettiğimiz cezaevi standart F tipi cezaevidir. Uluslararası standartlardan fazlası vardır eksiği yoktur. Nitekim, uluslararası kuruluşların yaptığı denetlemelerde Türkiyedeki F tipi cezaevi standartlarının çok iyi olduğu tespit ve tescil edilmiştir. işkenceyi Önleme Komitesinden de heyetler aynı incelemeyi yapmışlardır."
--spoiler--
yani canlar mesele aslında aponun daha kötü şartlarda yaşamadığını herkese kanıtlamak zorundaymışız. vay anam, kim sebep oldu o bu değil de, şehitlerin kemikleri sızlıyor ona yanıyorum. bir de bu ülke bakanının apoyu rahat ettirme sevdasına...
şu sıralar büyük derttir. Fakat şurası da bir gerçektir: bir alman türk düşmanı olabilir neonazidir. Bir kürt türk düşmanı olabilir pkklıdır, dtplidir.
Fakat bir sorun var.
almanlar Türkler dışarı der ve bunu almanca söyler. Sadece almanya da söylemez, bulgarlar da söyler, bulgarca söyler.
ama bizimkiler(aynı ülkedeyiz sonuçta) dışarı diyemez. ırkçılığa ve milliyetçiliğe dur de der. Ama yaptığı faşizmin farkına varmaz. LAkin bunlar içten içe, sanal ortamlarda türk olana giydirir, türklüğe giydirir. çünkü dışarda yemez.
Fakat bir sorun daha var, bunu da türkçe demek zorunda hisseder. DAha kültürünün bilincinde bile değildir. Eziktir, etnisite ezikliği içinde ezilir.
bir de türkler vardır. Onlar alman değildir, bulgar değildir. Kendine küfredeni umursamaz, umursamamalıdır. Türklüğün büyüklüğü zekadadır, sebattadır. Ama sinirine hakim olamayanlar da vardır, sakin olmalıdırlar.
Türklüğe bir şey yapacaklarından değil, laf ettirmemekten elbette bütün amaç. Ama şerefsizin ağzından çıkan şerefsiz sözünün değeri, o şerefsiz kadar olsa gerektir.
nedir bu? nedir yani? arkadaşım açılım demek kardeşlik değil benim gözümde bunu söylemek faşizanlık mıdır? Değil! Ama zihniyetine karşı kötü emeller beslediğim bazı tiplerin iddiası bu. Yok efendim açılım demek barışa hizmetmiş, açılım demek kardeşliğe hizmetmiş. Hep ben vereceksem, istemem öyle kardeşlik mardeşlik. Kürtler adeta en küçük çocukmuş gibi her zırıltılarında ağzına şeker çalınan bir piç gibi ortada dolanacak, ben de o zırlamasın diye her istediğine koşacağım. LAn her doğan çocuğa yardım yapıldı doğuda, benden alınan vergilerle. BEn bunu istemiyorum. istanbulda toplanan vergilerin çoğu oraya gidiyor. Gidebilir bakın, o bölgenin kalkınması lazım evet. Ama eniklerine para vermek ne demektir! çalışsınlar ya. Çalışamıyoruz ondan dağa çıkıyoruz. LAn kahvelerde oturacağınıza toprak ekseniz dağa çıkacak vaktiniz olmaz. Sonra üç gram beyinleri ile marx, lenin, che özgürlükten anlayabiliyorlar ama dağa çıkınca. Lan efendilere ayaklanacaksanız önce ağalarınıza ayaklanın lan. Devlete niye ayaklanıyorsunuz.
Yav arkadaşım bak.benim için kardeşlik şudur. Silahlarını bırak, kürtlük meselesini siyasallaştırma, kürtçenin okullarda okutulmasını unut(anadilde).
Bunlarla gel sonra konuşalım. Hem anadil mevzuu da komedi. Hangi anadil kuzum. Açılan kürtçe kurslarınız neden kapandı. Fişleniyoruz diye mi? Lan bırak, o kursa gitme isteği duyan biri zaten çoktan fişlenmiştir ayak yapma. Zaten pkk sempatizanlığından yemiştir bir şeyler.
Neyse kin kusma kısmına son verelim ve gelelim isteklerimize.
Anayasa'nın kılına dokunulmayacak. Şimdi iddialar o yöndedir ki, faşist anayasa imiş bu. ARkadaşım o günler geçti. 1987'den beri çok şey değişti o anayasada. GAyet de makul bir anayasa. Maalesef hükümet uygulamada sorun yaşıyor ondan bok atıyor anayasaya, değiştireceğim diyor. Yoksa onlar da biliyor bir ülke için gayet ideal bir anayasa(hukuki çelişkiler daha çok ekonomik haklarda yavriler o kadar da olur, değiştirile değiştirile böyle oldu zaten). bir hukukçu olmadığım için bana göre 61 anayasasından da iyi bu anayasa şu hali ile. O kadar özgürlük içeren bir anayasayı ingilizler bile yapmazdı ki. Hoş onların anayasası da yok!
siyasi haklar isteyenler onun adının sadece haklardan oluşmadığını bilmesi gerekir. Çünkü gerçekte onlar siyasi haklar ve ödevlerdir. Ödevlerinizi yapmadan hak istiyorsunuz arkadaşım. Yok öyle 3 kuruşa 5 köfte...
sonra gelelim kardeşliğe tekrar aranızdaki çapulcuları atacaksınız içinizden, teslim edeceksiniz. Onlar bizim kardeşimiz diyorsanız açıktır ki siz bizim kardeşimiz olamazsınız. Bunu kabul edelim. BElirtin. Onlar terörist mi, özgürlük savaşçısı mı? Ona göre değerlendirin işte.
Ha diyeceksiniz ki, elimizde ne kaldı? LAn şu çıkardığınız curcuna ekonomik ve demokratik pek çok hakkı kazandırdı size. Kürtçe konuşabiliyorsunuz, şarkı söylüyorsunuz. Terör bitince ekonomik olarak da güç kazanacaksınız. Hatta metropollerde mafyalaştınız anasını satim daha ne! Sistemin üstüne çıkacak daha ne istiyorsunuz. Bir türk vatandaşının sahip olduğu her hak var sizde. Daha nedir arzunuz kuzum. Eşitlik mi? karadeniz dağ köylerine gidin(ben yaşadım oradan biliyorum), onlarla aynı eşitliğe sahip olup onlar gibi yaşayacaksanız kabul. Yok elektrik yok diyorsunuz da, her evde uydu antenden geçilmiyor. su yoktu kabul, eee artık hemen hemen bitti. Bu arada karadenizde emin olun şebeke suyu olmayan yerler var. Çok çığırtkanlaşmayın. ORta anadoluda da vardır herhalde. bilmiyorum.
Ha diyorsunuz ki, bilgisayar yok, jeep yok, yat yok. Anasının gözü. bunları da bulursanız söyleyin.
Şimdi diyorum ki, evet meselenin özüne gelelim, bir metropol türkü olarak metropol kürdüne diyorum. Kardeşim bak burada yazıyorsun, aynı dil ile anlaşıyoruz. Siz şimdi kürtçe öğrenince nasıl derdini anlatacaksın bana. Olmayacak. kendi klanınla yazışacaksın sadece.O sebeple geç şu siyasi iddilarında türk kimliğini de kabul et. 1000 yıllık kardeşlik diyorum bak. GEl, türk ol gel, artık anadilin bu olmuş daha niye vazgeçecesin. Zor olur bu saatten sonra. Bak kibarca söylüyorum, sonra kaba konuştun diyorsunuz.
AÇılım maçılım boş işler bunlar vazgeçin, demokratik haklar size yeter fazlası siyasiye kaçar işte vazgeçin bitsin bu iş.
Yok olmaz asimile oluyoruz diyorsan. lan itoğlu it, amerikaya gidince asimile olmuyor musun? sen bir kürt milliyetçisi gibi konuşuyorsun da nerde ülken, nerde dilin, remiyetin yok. Bana türkçe ahkam kesiyorsun. FArkında mısın yaptığın mallığın. Ha yok benim amacım bu diyorsan, önce solculuğunu sorgula! Zırlama öyle eşitlik bik bik bik diye..
Yani gözüm bu ülke Türkiye, Türklerin ülkesi. Bunu kabul et, anadilini anandan öğrenmeye devam et. Ama sonra gelip de hak istiyoruz deme. VErgisini ödesin senin toplum, ülkeye bir katkıda bulunsunlar. Bunları yapsalardı zaten kürtlük falan kalmazdı orası ayrı. yapmadıkları için bugün böyle durum.
Yok anlamadığım bir şey daha var. Milliyetçiliğin bu zamanki yorumlarına azgelişmişlik olarak adlandıran insanlar vardır. Şimdi kürtler etnisiteye sığınıyor. uvvvv çok post modern anlamı yok nasılsa ama cool bir terim. Buna sığınanlar, azgelişmişliğin kralını yapınca niye el üstünde tutuluyorlar onu anlamıyorum. Biz niye azgelişmemiş oluyoruz da onlar bu kadar pohpohlanan oluyor.
Neyse vehasıl içimi de döktüm. Duruşumu da yaptım. aha oh daha diyeceklerim olursa da derim sonra...
benzerleri çeşitli kültürlerde olsa da, belli ki karadeniz kültürüne bu şekilde yansımış olan harika atasözü. Şimdi bu ne demek derseniz, buyrun size bir haber buradan ne anlama geldiğini rahatça anlayabilirsiniz.
--spoiler--
Dünyanın en zengin adamlarından Roman Abramoviç, New York'ta dostlarıyla gittiği öğle yemeğine inanılmaz bir servet ödedi
O yaklaşık 11,5 milyar dolarlık servete sahip olan ve bu yıl ingiltere nin en zengin 3. dünyanın ise 51. adamı.
Roman Abramoviç, son olarak New York ta sevgilisi Daria Zhukova ve dostlarıyla birlikte öğle yemeği için gittiği Nello Restaurantta 47 bin 221.09 dolar (70 bin TL) hesap ödedi. Yemekte içilen iki şişe Petrus şarabın fiyatının 10 bin dolar, içilen 3 şişe Romanee Conti ye 15 bin dolar, 2 şişe Cristal Rose şampanyası için 10 bin dolar ödendi.
--spoiler--
az önce bir inceleme sonucu gördüğüm yazı. Daha önce de okumuştum ama o sırada ne sözlüklerde yazardım, ne başka işlerim vardı. Fakat şimdi hele böylesi bir zamanda paylaşmak çok daha güzel olur. Yazının tamamı alıntıdır biline:
(eğer daha önce yazılmışsa aynen taşınmasına ses etmem)
"Eylemci çocukların ailelerine ait Yeşil Kartları iptal edeceğiz" demişti.
Adana Valisi ilhan Atış, Yeşil Kartıyla tedavi olduğu sağlık ocağının, tedavi gördüğü hastanenin, bedava kitap, defter, önlük, ayakkabı alarak okuttukları okulların camlarını çocuklarına taşlatanlara izin vermeyeceklerini söyledi.
Adana Valisi ilhan Atış, çocuklarını eylemlerde kullanan ailelerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
"Yeşil Kartı iptal edeceğimizi düşünüyoruz dememiz bile kıyamet kopardı." diyen Vali Atış, "Neden bu kıyametin koparıldığını araştırdık. Yarından itibaren Adana'daki tüm Yeşil Kart dosyalarını yeniden incelemeye alacağız. Acaba hakkı olmadığı halde Yeşil Kart alan mı var, Yeşil Kartını kiraya veren mi var, acaba Yeşil Kartı teröristler de mi kullanıyor?" diye konuştu.
Vali Atış, "Anadolu erkeği korkmaz, çocuğunu ve karısını polisin karşısına sürmez. Eğer bu işi mertçe yapmak istiyorlarsa yüzündeki çorabı çıkarır, polisin karşısına çıkar, gösterisini yapar." ifadelerini kullandı.
Vali Atış, "Ama mesele işsizlik, yoksulluk değil. Mesele başka. iki-üç eş alırken yoksul değilsiniz, Kaleşnikof alırken yoksul değilsiniz, düğünlerde tabanca atarken yoksul değilsiniz. 15 çocuk yaparken yoksul değilsiniz ama polise ve jandarmaya taş atmaya gelince yoksulluktan dolayı atıyoruz diyeceksiniz ve destek göreceksiniz, ayıptır." dedi.
Radyo ve Televizyon Yayıncıları Meslek Birliğinin (RATEM) Seyhan Otelinde düzenlenen, Yerel Radyo ve Televizyonların Pazarlama iletişimindeki Yeri konulu panele katılan Vali Atış, Türkiye'de son günlerde bir oyun oynandığını, bu oyunda da çocuklar ve kadınların kullanıldığını kaydetti.
"iKi-ÜÇ EŞ, KALEŞNiKOF ALIRKEN YOKSUL DEĞiLSiNiZ"
işsiz olduğunu söyleyip, bundan dolayı polise ve jandarmayı çocuklarına taşlatanlara seslenen Atış, tarlalarda kendilerine iş vereceğini ifade ederek şunları söyledi:"Ama mesele işsizlik, yoksulluk değil. Mesele başka. iki-üç eş alırken yoksul değilsiniz, Kaleşnikof alırken yoksul değilsiniz, düğünlerde tabanca atarken yoksul değilsiniz. 15 çocuk yaparken yoksul değilsiniz ama polise ve jandarmaya taş atmaya gelince yoksulluktan dolayı atıyoruz diyeceksiniz ve destek göreceksiniz, ayıptır."
"NEDEN KIYAMETi KOPARDILAR?"
Çocuklarına sahip çıkmayan aileler hakkında işlem yapacaklarını söylediklerinde, kimsenin ailelere 1 yıla kadar hapis, 100 YTL ceza verilebileceğine ve kömür yardımlarının kesileceğine, çocukların vesayetinin alınacağına aldırış etmediğini aktaran Vali Atış, herkesin Yeşil Kartın iptal edilebileceğine taktığını belirtti.
"Yeşil Kartı iptal edeceğimizi düşünüyoruz dememiz bile kıyamet kopardı."diyen Vali Atış, "Neden bu kıyametin koparıldığını araştırdık. Yarından itibaren Adana'daki tüm Yeşil Kart dosyalarını yeniden incelemeye alacağız. Acaba hakkı olmadığı halde Yeşil Kart alan mı var, Yeşil Kartını kiraya veren mi var, acaba Yeşil Kartı teröristler de mi kullanıyor? Bunun tespiti için 514 bin Yeşil Kart dosyası yeniden incelecek. Yeşil Kartlar karşılığında 2007 yılında ödediğimiz para 273 trilyon lira." diye konuştu.
Vali Atış,"Bu fakirlik meselesi değildir. Bir gazeteci beni Hüseyin Üzmez ile karşılaştırıyor. Adana'ya gelenleri biz davet etmedik, iş garantisi de vermedik. Vatandaşlarımız Türkiye'nin her yerine gidebilirler, iş bulurlarsa çalışırlar. Adana'da işsizlik problemi yoktur. ilimizde işsizlik kurumuna müracaatların sayısı 26 bin 900'dür. Adana'ya dışardan gelip tarlalarda çalışmak isteyenlerin sayısı 56 bindir." ifadesini kullandı.
"TÜRK'ÜM DiYENE iSE IRKÇILIK YAPMA, SUS DENiYOR."
Yoksulluk görmek isteyenlerin Tufanbeyli'nin, Kastamonu'nun, Samsun'un, Afyon'un köylerine gitmesi gerektiğine dikkat çeken Vali Atış, sözlerini şöyle sürdürdü:"Oralarda çocuklar polislere neden taş atmıyor çünkü onlar kötü emeller için kullanılmıyor. Bütün bölgelerde insanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında ama vatana ihanet planları yapan yüzde 3-4 insan var. Öyle bir hale geldik ki insanlar birbiriyle konuşurken herhangi bir etnik gruptan bahsedenlerin sırtı sıvazlanıyor, gülünüyor. Türk'üm diyene ise ırkçılık yapma, sus deniyor. Türkiye'de herkes kökeniyle övünebilir, ne mutlu ben ... diyebilir ama izin ver ben de "Ne mutlu Türküm diyeyim."
"ANADOLU ERKEĞi ÇOCUĞUNU VE KARISINI POLiSiN KARŞISINA SÜRMEZ"
Türkiye'deki zenginlerin hepsinin geri kalmış denilen bölgelerden gelmiş insanlar olduğuna değinen Vali Atış, "Türkiye'de televizyon sahipleri, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün başkanı o yörenin insanlarıdır. Nasıl ayrım yapıyoruz ki o bölgenin insanları hep iş başında. Biz ayrım yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız da." dedi.
Vali Atış, sözlerini şöyle tamamladı:"Ben onlardan'Çocuklarınıza sahip çıkın. Türkiye'de ayrılık yoktur. Ben o bölgeden geldim' desin diye bekledim ama demiyorlar, korkuyorlar. Anadolu erkeği korkmaz, çocuğunu ve karısını polisin karşısına sürmez. Eğer bu işi mertçe yapmak istiyorlarsa yüzündeki çorabı çıkarır, polisin karşısına çıkar, gösterisini yapar. Yasalsa biz koruruz, yasadışıysa da gereğini yapar adli makamlara göndeririz. Yoksulluk, işsizlik, geri kalmışlık hepsi palavra, amaç bu ülkeyi bölmektir. Adana Valiliği olarak buna izin vermeyeceğiz."
şu an seyrettiğim ve beni benden alan bir dizi. Bağımlılık yapıyor, vaktinde seddin ardına sıkıştırdığımız tiplerin hayatını anımsatıyor. LAkin bunlar koreli olmalı. neyse yine de güzel. izliyorum. izleyeceğim. Yine de efsane prenscumong kadar değil.
ah cangema, sen de çok safsın be kızım.
http://www.milliyet.com.t...masi...&KategoriID=12
Terörist başının bu iddiası çok net olarak yeni bir gündem oluşturacaktır. Elbette ciddiye alınmayabilir. Ancak taraf gibi bir gazetenin iddiaları Türkiye'yi sarsabiliyorken, mutlaka bu da ciddiye alınacaktır.
Temiz Türkiye isteyenler bunu öcalan'a sormalılar. Kimbilir vatan hainliğinden kimi yargılarız bu gidişle.
Hepsini geçtim, liberal, muhafazakar, demokrat kardeşlerim, siz neyi neye göre savunacaksınız, bu iddiayı ciddiye almayacak mısınız yoksa?
Gün olur, ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir. Rahat yaşarlar. Tıpkı Şairin söylediği gibi: "Akl-i
şuur" ları vardır, güzel severler. "Bade" içerler ve nihayet göçüp giderler.
Ülkücülerin hayatı bambaşkadır. Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimi bir mücadele içinde
ömür tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. Arkadaşları ile, aileleri ile,
hatta sevdikleri ile.. Belli bir ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih
eden kudret sahipleri ile de sık sık ihtilafa düşerler. Çok defa, başlari belaya girer; gene de sinmezler. Bu halleri " kalabalık"a göre, uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.
Ülkücü dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki, nasibi olsun. Bir lokma, bir hırka o'na
yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez,
ne istediğini de herkes anlayamaz. Kendi zevkleri dışında zevk tanımayanların gözünde "zevksiz" bir adamdır!
Küçümserler onu, hayatı anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böyle
davranışlara hiç önem vermez. Elverir ki, inandığına dokunulmasın!
Kalabalığın nazarında o, zavallı bir hayalperesttir. Olmayacak fikirlerin rüyasına dalmış öylece uyumakta,
başkalarını da uyumaya teşvik etmekte...
Bir gün fikirlerinin gerçeklestiği görülse bile, O'na hiç kimse "aferin" demez. Üstelik, "böyle olacağı
zaten belli idi" buyurulur.
Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. Hep verir,
hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz
hareket eden Ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştan başa haysiyet kesilir. Şahsına fenalık
yapanlara pek aldırmaz ama, ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için karşılık
beklemez, mükafat istemez, bir garip kişidir... Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkardır.
Gerçek aşıklar gibidir; kıskanmaz. Sevgilisinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gururu
yegane süsüdür.
Ülkücünün en çok dinlediği "nasihat" tır. "Yapma " derler, " hayatını heba etme" derler, "gününü gün et"
derler. O kadar çok sey söylerler ki, hiç bitmez. O hepsini dinler, ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği
gibi yaşar.
Ülkücülerin en amansız düşmanlari "eyyamperest" lerdir. Menfaatlerine tapan bu adamlar, daha çok
kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mani olacak sanırlar da, ülkücüleri ezmeğe çalışırlar! Ne garip
tecellidir ki, ülkücünün gayretlerinden en çok faydalananlar da "eyyamperest" lerdir.
Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. "Kalabalık" o'na acır, daha iyi yaşamış
olmasını temenni eder. Halbuki o, inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca
"kalabalık"a acımıştır. Galip Erdem
Bu yazı ülkücü düşünce yapısına sahip olanlara bir nasihat, olmayanlara da kılavuz olsun. Şehitlere Selam olsun.
dittiri düt: Anlasaydınız, algılayabilseydiniz şaşardım zati, beyin yoksunları. sakın okuma not ver geç. sana da bu yakışır.
ayrıca vatansız ve hain oldukları gerçeğinin de dile getirilmesi garipsenmemelidir o halde... Büyük ihtimal Ahmet kaya da dinler bunlar, "ama şarkıları güzel be abi niye öyle diyorsun" söylemleri ile tırsarak da olsa cevap verirler. bugün takılmam dolayısıyla, Sefai'nin bu hesap sorulacak şiirinin ilk mısrasını hedaye ediyorum kendilerine...
evet evet şimdi fark ettim, bir arkadaşım yapmış şaşırdım, yok imkanı olsa humeyni al beni diyecek!** Yav humeyni de umrumda değil de, farsların içki gibi bütün kötülüklerin anası olduğu fikrindeyim ya neyse.
Gelelim meseleye, yok Atam böyle etmiş, atam şöyle etmiş, yok şunu kesmiş, yok bunu öldürmüş, yok böyle olmuş da haksızmış. Evet herkesin bir fikri olacak tabi. Ancak benim diyeceklerim de atam'ı savunmak üzerine var mı? yok, sizin dininiz size benim dinim banadır(Estaüzübillah)...
Şimdi çoğu hata arkadaşlar bugünün değerleri ile geçmişi değerlendirmesi sonucu bazı hatalara düşmüşler. Yok efem, istiklal mahkemelerinde çok müslüman ölmüş de, yok efendim, din büyükleri kesilmiş de, yok kürtleri öldürmüşler de.
Din büyükleri meselesi garip bir mesele, katliam diyorlar. Yav arkadaşım bugün hala din büyükleri var değil mi? Onlar nasıl sağ kaldılar, yok öldürseydi, sizin bediüzzaman dediğiniz kişi gitmez miydi en başta?(artık nasıl elinden kaçırmışsa ona da bir hikayeniz vardır eminim). Yok medrese hocaları gitti. ARkadaşlar aranızda tarih okuyanlar, tarihe merak duyanlar var. Beşik ulemalığını da kemalist kadro uydurmadı ya. Dini bilgisi dahi tartışılacak kişilerin din bilgini olması ne anlama gelir? Yok istiklal mahkemeleri yargısız infazmış, yav babam mı kesti kubilay ın kafasını, Devletin askerine karşı ben mi ayaklandım?
Yok halifelik kaldırıldı bu kafirlik. Lan senin halife dediğin adam istanbulda zevk- ü sefa içinde hayat sürerken(yıldız sarayında idi galiba kendileri...) dinden ne anlıyordu? Osmanlı sülalesini kanuniye(hatta oğlu şehzade mustafa ve şehzade beyazıda kadar saygım olsa da, aradaki bazı şahsiyetleri atlayarak) kadar severim. ancak bu onların kutsanmışlığını kabul edeceğim anlamına gelmez. Töremize terstir. FAtih kutlu biri olmuştur evet. Nitekim yavuz da. Ancak sonra 2. selim'i ben mi doğurttum? Şimdi dini bilgisi bile bence alanına hakim bir din bilgini kadar olamayan adam, halife olacak? Siz katolik dinine geçin orada böyle kurumlar var, illa bir dini lider arıyorsanız, yok cemaatteyseniz siz kendisine inanın, Rabbim yoldan sapanlara doğru yolu gösterir mutlaka. neyse Allah ile kul arasına girmek niye istersiniz?
Neyse gelelim konuya, yani din alimleri konusu, Türkler ermeniler öldürdü demek kadar abestir ki ben hiç bir ermeninin bilerek, istenerek öldürüldüğünü düşünmüyorum. Aynen bakarsak sebep olmadan sonuç olmaz. Bugün alayınız pkk deyince azarsınız, ben de azarım, devlete karşı bir sorundur, e o zaman devlete karşı ayaklananlara gül mü dağıtılsaydı, düz ovada siyaset yapın mı denseydi? "o zaman" diyorum. 2. dünya savaşından önce. Adam öldürmek ve ülkelere saldırmak hala meşru iken. Böyle bakın bir de.
Kürtlere gelelim. Yav kürtler siz de ne çıban oldunuz böyle. amacınız nedir? kabul edin burada bile Türkçe konuşuyorsunuz, sonra kürt milliyetçiliği yapıyorsunuz, sabredin işte asimile olmanıza az kaldı. Küçücük kültürünüz ile Türklere mi kafa tutaacaksınız anlamadım ki? Bakın ben sizi dışlamıyorum, asimile olun diyorum kibarca. Yoksa kötü şeyler oluyor, hazır ben hümanistken bunu değerlendirin.
GElelim Atam'ın yaptıklarına: Şimdi kürtler de pek çok ayaklanma var, cumhuriyet tarihindeki en büyükleri 1924-25 ve 1937. Süreç ne oldu? meclis tartışmalarında soykırım bile konuşuldu açık söyleyelim(yıl 37 arkadaşlar, o zamanlar soykırım cidden moda!) (bkz: Uğur Mumcu - Kürt dosyası) ancak kısmi bir göç ile o zamana göre çok sorunsuz bir karar alındı, amaç kaynaştırma ve asimilasyondu. VE sadece ele başları öldürüldü. Bu mu katliam? Yapmayın, pkk (anam siz ergenekon dersiniz şimdi)* o dönem öldürülenlerin 100 katını öldürdü 150 katının ölümüne sebep oldu. GEçin bu ayakları...(not: T.c. anayasası md. 66.: Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türk'tür.)
Ha atam ne yaptı? şapka devrimi söz olur hep. Ancak o çok sevdiğiniz osmanlının padişahlarından 2. Mahmut da sarık yerine fes getirince gavur padişah adını almıştı. neo osmanlıcılık moda oldu sonuçta. Rahmetlilerin kemikleri sızlayacak sizin yüzünüzden!
Medreseler kapatıldı. AFganistan gibi kalaydık da açık olaydı keşke!
Laiklik geldi.Ha boku çıkıyor lafım yok. Ama el insaf, siz demokrat olmadan önce* baş örtülüler önünde saygı duruşu yaptıracaktınız! tepki gelmesi normal, ama bazıları da hani yuh dedirtiyor ya, size de hak veririm bazı konularda ama o başka bir tartışmanın konusu... ama şurası benim fikrim, mini etek siyasi simge değilse, başörtüsünün adını değiştirip türban koymayın, nasıl bağladığınız mühim değil, siyasileştirmeyin yeter. Bacılarım rahat etsinler bir ya hu!
Sizin anlayacağınız, atam melek değil, ama şeytan heç değil! Hani adınız hala joseph yerine yusufsa, benjamin yerine bünyaminse, john yerine can ise atam'ın emeği büyük. Neyzen TEvfik haklı bir yerde. Siz aç ve cahil halkın misyonlere de karşı çıkacağını mı sanıyordunuz? Siz ankara köylüsünün atam'a: düşman bu toprağa gelirlerse ancak saldırırım diyenlerden oluştuğunu bilmiyor musunuz? Siz hiç Yakup Kadri'nin yabanını okumadınız mı, anadolunun o zamanki bilgiden mahrum insanını görmediniz mi hala!
Adamın biri gidip, onları bilgi sahibi, iş sahibi, toprak sahibi, din sahibi, vatan sahibi yaptı(sebep oldu diyelim gönüller hoş olsun). Ama size göre adam kafir. Bir sözüm var, nefi den gelsin;
bize kâfir demiş müfti efendi
Tutalım ben ona diyem müselman
varıldıktan sonra ruz-ı mahşere,
ikimiz de çıkarız anda yalan"
Ama daha geçen gün, mayından temizlenen toprakların 44 yıllığına gavurlara kiralanmasının tasarısı tartışıldı mecliste.
türkiye filistin olmasın ha aman dikkat. Yok ama yok, siz onları sevin yine de. Verin oy, onlar da kiralasınlar. Durmak yok yola devam. Ya da derinden girelim, devletin parasından yolsuzluk yapsın(ben sayın abdullah güle güveniyourum, lafım erbakana) adam, sonra da iran'a gitsin gezsin, ne ala memleket...
Son olarak ben kemalist değilim, olmam olamam. Ben putlara tapmam, ancak Allah'a hamd ederim. Lakin milletimin büyüklerine de saygımız sonsuzdur. Orası başka. Atatürkçü olmak da değil amacım. Artık o da kalmadı pek kabul ama Atam'a laf söyletmem.. Size de Allah korkunuz var diye, zihinleriniz açık diye bunları söylüyorum. Pire için yorgan yakılmaz.
YOla gelin, çünkü yanlış yolda devam ediyorsunuz gibi...
bir zamanların işçi söylemini en içten sözlerle getiren şarkı iken, şimdi yandan yemiş solcular tarafından barlarda içki sohbetlerinde, karı kız ortamlarında söylenmektedir. Bu söyleniş işte, bugünün solunun hali pür melalini karşımıza öyle güzel çıkarmaktadır ki. Artık solculuk oynamak için, kapitalin düzeninde en alt sırada olmaya gerek yok nasılsa, ezilmiş olana bir parça sürtündün mü tamam?
CEm abi işçiler işçi kaldı, ama alayı akp ci oldu, biz de onlara inat solcu olduk diyenler, içki masasında kozmos kurtarmanın peşinde devam etsinler o zaman... Haydi vre. Yaşasın sarhoş kalmış zihinlerin yanlış bilince sahip toplumu yola getirme çabası.