bugün

devlet memurluğu, başbakanlıkta danışmanlık, kültür bakanlığı müşavirliği, yazarlık galip erdem'in yaptığı işler arasındadır. fakat tüm bu görevlerden öte onu tanımlamak için bir sıfat gerekirse "ülkücülerin galip abisi" sıfatı merhum için yeterli olur.

Galip Erdem, 10 Mart 1930'da Rize'nin Fındıklı ilçesinde doğar Fındıklı 1954 yılına kadar Artvin iline bağlı, eski adı "Viçe olan, onbin nüfuslu şirin bir ilçedir.

Galip Erdem, Fındıklı'da "Ofluoğlu,, adı ile bilinen bir ailedendir. Babası, nahiye müdürlüklerinde bulunmuş Rasim Bey, annesi Pehlivanoğullarından Zekiye Hanımdır. Galip Erdem, ailenin tek çocuğudur.

ilkokulu Fındıklı 11 mart ilkokulunda bitiren Galip Erdem, babasının memuriyeti dolayısıyla, ortaokulu Bitlis ve Siirt gibi illerde tamamlar. Babası Erzurum Narman nahiye müdürlüğüne tâyin edilince, Galip Erdem de Erzurum da lise tahsiline başlar ve 1949 yılında LiSEYi pekiyi derece ile bitirir.

8 Kasım 1951 de başlayan yedek subaylık görevi, 31 Ekim 1952 de teğmen rütbesiyle biter. Ve 27 Nisan 1953'te PTT Genel Müdürlüğü Ankara Yenişehir Merkezinde ilk olarak memuriyete adımını atar. 7 Temmuz 1954 tarihinde memuriyetten istifa eden Galip Erdem , Maliye Bakanlığı Milli Emlâk Genel Müdürlüğünde tekrar memuriyete başlar. 6 Ocak 1955 yılında bu görevinden ayrılır. Daha sonra iETT idaresinde takip memuru olarak işe başlar. (7.7.1956) Ertesi yıl bu görevinden de ayrılır ve GlMA TAŞ' ye girer. Burada sigortalı olarak 476 gün çalışır. (3.8.1959) Bu arada Ankara Hukuk Fakültesinden mezun olur.

23 Kasım 1959 da Bayındırlık Bakanlığında Tevfik ileri'nin müşavirliği görevine başlar. Bu göre (bkz: )vi uzun sürmez. "Tercüman" imzasıyla fıkralar yazar.(1 Ağustos 1961) Yeni istanbul Gazetesinde fıkra yazarlığına devam eder. (1.1.1962) ve izmir'de avukat ihsan Koloğlu'nun yanında avukatlık stajını tamamlar.(1963)

10 mart 1965'te Zafer Gazetesinde fıkra yazarlığını sürdürür. Aynı çalışmaya Sabah Gazetesinde devam eder. 1.7.1966 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Müdürlüğüne müşavir olur, 2.4.1969 da tekrar fıkra yazarlığına başlar ve "Bizim Anadolu" Gazetesindeki bu çalışması, 31 aralık 1969 a kadar devam eder.

Galip Erdem, daha sonra Başbakanlık Plân ve Prensipler Dairesinde danışman olarak görev alır. 31 aralık 1969 dan, istifaen ayrıldığı 30.06.1973 tarihine kadar, danışmanlık görevini sürdürür.

1.2.1974 te Ortadoğu Gazetesinde tekrar fıkra yazarlığına baslar. 10.9.1975 te Başbakanlık Müşaviri olur. 22.7.1981 tarihinde Turizm ve Tanıtma Bakanlığında Genel Müdürlük Müşavirliğine nakledilir ve 24.2.1982 de yirmi yıl üzerinden emekli olur. Avukatlığa başlar. Bu süre altı yıl devam eder. Mamak ta görülen ünlü MHP ve ülkücü Kuruluşlar Dâvasının avukatlığını üstlenir, insan üstü gayretlerle fedakârane bir şekilde çalışır.

1987 de Meray'da (Merzifon Yağlı Tohumlar A.Ş) yönetim kurulu üyeliği, Konya Şeker Fabrikasında denetçilik görevinde bulunur. 1987 yılında Sosyal Güvenlik Eğitim Vakfı Başkanlığı vazifesini üstlenir. Daha sonra bu görevinden ayrılmak zorunda bırakılır.

15.8.1989 da Namık Kemal Zeybek'in bakanlığı döneminde Kültür Bakanlığı APK Başkanlığında APK uzmanı olarak tâyin edilir. Daha sonra üçlü kararname ile Bakanlık Müşavirliğine getirilir. (17.9.1990) Bilâhare, Türk kültürüne antipatisi olan Fikri Sağlar tarafından müşavirlikten alınıp 7.5,1992 de aynı bakanlıkta tekrar APK uzmanlığına tâyin edilir.

Bu görevde iken 10.3,1995 tarihinde yaş haddinden emekli olur. Böylece 26 yıl beş ay hizmeti dolayısıyla birinci derecenin dördüncü kademesinden emekliliğe hak kazanır.

1966 da evlenen ve 1974 de boşanan Galip Erdem'in 1969 doğumlu Bilge Erdem adında bir kızı vardır.

12 mart 1997 de Çarşamba gecesi saat 2210 da Ankara Gazi Hastahanesinde vefat eder. Cenazesi 14 mart 1997 Cuma günü öğleyin Kocatepe Camiinde kılınan cenaze namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığına defnedilir.

Galip Erdem, Karakedi (1950). Tercüman (1960). Ölçü (1960) Sonhavadis (1961), Yeni istanbul (1962-1963). Düşünen Adam (1962) Sabah (1965), Zafer (1966), Oevfef (1969), Töre (1971), Bozkurt (1974), Ortadoğu/(1974), Ocak (1978), Yeni Sözcü (1981), Bakış (1981), gazete ve dergilerinde köşe yazılan, fıkralar ve makaleler yazar.

1958-1960 yıllarındaki Türk Ocakları Merkez Heyetinin yayın organı Türk Yurdu Dergisinin Genel Yayın Müdürlüğü görevinde bulunur.

Tercüman gazetesinde "Tercüman" imzasıyla ilk yazısını 1 A-ğustos 1961 de yayınlar.

6 - 7 Eylül 1955te, hâdiseler dolayısıyla, Topkapı - çapa dolmuşunda iken gereksiz ve sebepsiz yere içindekilerle birlikte Emniyet Müdürlüğüne getirilir. 45 gün Selimiye Kışlasında gözaltında tutulur ve daha, sonra suçsuz olduğu anlaşılarak serbest bırakılır. 54 kilodan 39 kiloya düşer.

Galip Erdem'in ilk yazısı "Beşsanaf adlı bir dergide yayınlanır. 1948 de yayınlanan şiirinin adı "Bayrak" tır.

Galip Erdem'in yayınlanmış eserleri şunlardır:

Ülkücünün Çilesi (1975)
Sosyalizm ve Milliyetçilik Üzerine Mektuplar (1975)
Suçlamalar (iki cilt) (1975-1976) Mektuplar (1984)

Galip Erdem'in kitap haline gelmemiş yüzlerce yazısı bulunmaktadır. Ayrıca yayınlanmamış elliye yakın şiiri mevcuttur.

Galip Erdem, yazılarında pek çok takma ad da kullanmıştır. Bunlardan Bilge Erdem, Elif Bilge, Murat Bilge, ilteriş Metin, Mehmet Rasim, Aptali bazılarıdır.

(bkz: ülkücünün çilesi)
(bkz: uyuyanlara ağıt)
"Türk milliyetçiliğini: «Milleti sevmek ve yükselmesi için çalışmak» tan ibaret gösterenlerin, ayrı bir dünya görüşü ve yüce bir ülkü olduğu şuuruna eremiyenlerin milliyetçi cephede yerleri yoktur!"

"Çağımızın en büyük kahramanlarından birini, Altaylar'ın şanlı kartalı Osman Batur'u niçin hatırlamıyorsunuz? Fotoğraflarını göstersem tanıyabilir misiniz? Altayların sarp yamaçlarında kanla yazılan muhteşem destan, size hiçbir şey anlatmıyor mu? Bombaya karşı sopa ile topa karşı bıçakla, tüfeğe karşı yumrukla dövüşüldüğünü, uçaklara kement atıldığını, masallarda olsun, hiç duymuş mu idiniz? Giap'ın mücadelesi, millî bağımsızlık içindi de, ya Osman Batur'unki ne içindi? Moskof ve Çin sürüleri arasına sıkışan, zenginlikleri yağma edilen, hayâl gücünün ulaşamayacağı işkenceler altında inletilen soydaşlarımız için ne yaptınız? Özbeklerin, Kazakların, Uygurların kutsallık acılarını nasıl paylaştınız? (DEVLET Sayı 14)"

"Olmaya ki, Türkiye'nin hayrına bir iş yapılsın. Olmaya ki, millî şuurun güçlenmesini sağlayacak bir adım atılsın. Olmaya ki, kendimize dönüş yolunda ufacık bir kıpırdanma başlasın! Düşman kuvvetler hemen harekete geçer, fesat ocakları hemen çalışır. Türk milliyetçilerinin üstüne iftira bombalan yığdırılır. Asla millî olamamış basında yayınlanan haysiyet düşkünü yaveler yetmezmiş gibi, yabancılardan yardım istenir. Amerika'nın bilmem ne gazetesinden veya isviçre'nin bilmem ne dergisinden seçilmiş aktarmalar görürsünüz! Türk milliyetçiliğine hizmet edenlere aptalca saldırılır, milliyetçi bir davranışı gölgelemek, dünya ve memleket önünde küçük düşürmek için ne mümkünse uydurulur. Dışardaki ve içerdeki düşmanların bu konuda mutlak bir ittifakları vardır."

" Alp Arslan Başbuğ'un tutumunda ve sözlerinde bizler için çok ibret vardır. Ne buyurmuştu: «Biz temiz Müslümanlarız. Bid'ad bilmeyiz. Allah bu yüzden halis Türk'leri aziz kıldı! «Soy şuuru ve iman derinliğindeki emsalsiz birliği öğreten bu dersi niçin unutmuşuz ve 900 yıl sonra, niçin halâ Türk-islâmlık münakaşası yapıyoruz? Hangimiz Alp Arslan'dan daha iyi Türk; hangimiz Alp Arslan'dan daha hayırlı bir Müslümanız?"

" Savaşın ayrıntıları ve sonucu konusunda, 900 yıldır yazılara katacak bir sözümüz yoktur. Bozkır taktiği bilmem kaçıncı defa yine kazanmış; düşman, o sahte geri çekilmeye yine aldanmıştır. Yalnız Sultanla ilgili bir sahne var ki, hiç unutulmasın: Alp Arslan, sıradan bir er gibi, vecd içinde döğüşmekte, kendini hiç kollamamaktadır. Yanında Ay-Tekin, dayanamıyor, atından inip yer öpüyor «Sultanım diyor, islam'a acıyorsan kendini koru. Savaş sırasında Sultan'lara yaraşan rahatlıktır.» Gazi ve şehit Alp Arslan'ın cevabı: «Ben rahatsız olmazsam Milletim rahat edemez.» DEVLET, S:269

"Markisizim - Leninizm ve bilmem ne «izm» le beslenen gençler, Türk milliyetçiliğinin yiğit ülkücüleri dışında, biraz da büyüklerinin tutumuna özenerek, ders çalışmayı kınar; hattâ, bir burjuva gayreti sayarak, ayıplarlar! Hiçbir inceleme yapmamalarına rağmen, memleketin «Tüm sorunlar»ını bildiklerine inandırılmışlardır. Hükümlerinin doğruluğundan asla şüphe etmezler. Kitap demokrasisine de, alaylı alaylı dudak bükerler!"

" Gerekirse diğer hizmetlerden kısacak ama Silâhlı Kuvvetlerimizi mutlaka güçlü tutacağız. Türk milleti, tarih boyunca, bir başkasının efendilik taslamasına izin vermemiştir. Değişmedik, yine vermeyeceğiz! Şerefsiz yaşamaktansa şerefle ölmenin güzelliğini öğreten biziz."

" Esir Milletler dâvası, diğer milletlerden önce biz Türkleri ilgilendiren bir konu idi. Çünkü bugün 200 milyona ulaştıkları tahmin edilen insanların yarısı Türk'tür. Gerçi, sömürgeci devletlerin gerçeği saklamalarından ötürü esir millettaşlarımızın tam sayılarını bilmek çok güçtür. Yine de, çeşitli kaynaklardan alınan rakamların karşılaştırılması sonunda yüz milyon Türk'ün millî bağımsızlıktan, insan hak ve hürriyetlerinden yoksun bir durumda yaşadıkları söylenebilir. Milletdaşlarımız Rusya, Çin ve iran başta olmak üzere Afganistan, Irak, Suriye, Lübnan, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Yugoslavya devletlerinin sınırları içindedirler. Kendi öz devletlerinden, bayraklarından, varlıklarını devam ettirmek ve kültür değerlerini korumak hakkından yoksundurlar. Sömürgeciliğin zalim çarkları arasında ezilmektedirler. Seslerini kimse duymamaktadır."

" Esir Türklerle ilgilenmenin tek yolu bazı aptalların sandığı gibi, sömürgeci kuvvetlerle savaşmak değildir. Çağımız dünyasında hak aramanın başka yolları da vardır. Sadece birleşmiş Milletler Anayasası ve insan Hakları Beyannamesi hükümlerinin uygulanmasına çalışmak bile büyük bir hizmettir. Günümüzde hiç bir kanun bir devlete, vatandaşını ezmek yetki­sini vermemiştir. Esir milletdaşlarımızın acılarını paylaşmak, şikâyetlerinin duyurulmasına aracı olmak hepimizin boynuna borçtur. Ayrı­ca böyle bir çalışma, insanlığın tam bir barış dönemine geçmesi gerçekten isteniyorsa, son derece faydalıdır."

"Allah şahittir ki, bilmem ne adasından da, darağacından da korkmuyorum; yalnız, sevgili Türkiye'me zarar gelmesinden korkuyorum. Gerçi demokrasiye bağlıyım, yaşamasını isterim; hürriyetimi de severim. Ancak milletimi, hepsinden çok severim"

"Hiç unutma: Bugün, tamamen haklı olarak, ülkücülüğe aykırı davranışlarından ötürü kınadığın ağabeylerin, senin yaşında iken, ülkücülüklerine asla toz kondurmak istemezlerdi. Ama hayat adını verdiğimiz düşmana yenildiler. Şimdi sapmalarını bağışlatmak için, münasip bir bahane aramanın peşine düşmüşlerdir. Sana, kendi neslimin durumunu anlatayım: Çoğumuz ülkücülük imtihanını kazanamamış, sınıfta kalmışızdır; kaydımız silinmiştir! Pek azımızın adaylığı hâlâ devam ediyor. Dikkat etmelisin: Adaylık kelimesini kullandım. Çünkü hiçbirimiz, bütün gayretlerimize rağmen, tam bir ülkücü olamamışızdır. Daha bir kısmımız yarı yolda tükeneceğiz. Gerçek ülkücülüğe ne kadar yaklaşabildiğimizin hesabı son nefeslerimizi verdikten sonra çıkarılacaktır."

"gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. "kalabalık" o'na acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. halbuki o, inançları uğruna yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca "kalabalık"a acımıştır."

nur içinde yat galip ağabey, mekanın cennet olsun.
gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. "kalabalık" o'na acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. halbuki o, inançları uğruna yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca "kalabalık"a acımıştır.

ecelin hükmünü icrasının sene-i devriyesinde, inançları uğruna yaşamanın hazzını tadamayan "kalabalık"a acıyan galip ağabeyi özlemle anıyoruz.

mekanın cennet olsun.
(bkz: mübarek galip eldem)
romantizmin doruklarındaki hayatını vicdani realiteleriyle yaşamış, ve bizim gibi gözünü 2000'li yıllarda açmış gençlere tanışma imkanı bir dev...
ülkücülüğün çilesini yazmış adamdır. mekanı cennet olsun.
Adı büyük kendi küçüklere inat, cismi küçük, hacmi büyük bir dev adamdır kendisi. allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
"iç türklere rağmen milliyetçi, dış türklere rağmen turancı, müslümanlara rağmen müslümanız" diyen yazar.
Tam 15 yıl önce Bugün ecelin hükmünü icra etmesiyle dünyasını değiştiren fikir ve dava adamı.
Kendisine allah'tan rahmet diliyorum , Mekânı cennet olsun.
ülkücü hareketin unutamayacağı fikir adamlarından biriydi.ölümünün 15 yılında özlemle anıyoruz.mekanın cennet olsun galip ağabey...
Suclamalar kitabiyla ulkuculere yoneltilmis hemen hemen butun elestrilere bir terzi maharetiyle cevap vermis, ulkucu camiada olanlarin ideal sahis olarak benimsemesi gereken insandir.
LEŞ KARGALARINI SEFERDE GÖRDÜM,
KiMiNi YER KiMiNi iÇER GÖRDÜM,
ŞEREFSiZ ELLERDE DÖNEK YÜZLERDE,
ŞEREFE KALKAN KADEHLER GÖRDÜM.

görsel
--spoiler--
DERiN bir uyku içindesiniz. Rahatsınız, huzurlusunuz, memnunsunuz! Olup bitenleri görememenin, uyandırılacağınızı düşünememenin keyfini sürüyorsunuz. Saadetinizin hep böyle devam etmesini, hiç uyandırılmamanızı isterdim.
--spoiler--
sanki günümüzü görmüş büyük üstad.
"Türk milletini sevmekte birleşenler; birbirlerini sevmekte birleşmeğe de mecburlardır. Aksi takdirde millet sevgileri, kimsenin inanmıyacağı boş bir laftan ibaret kalır." 

Cennet mekân Galip Erdem'in kaleminden.
milliyetçi hareketin, ülkücülerin, tüm türk milliyetçilerinin ağabeyi.

mekanı cennet olsun.
ruhu şad mekanı cennet olsun.

galip ağabey ne demiş vaktinde;

türk milliyetçiliğinin tek meselesi vardır o da türk milliyitçileridir.

o kadar güzel demiş ki camia mesele olan sözde milliyetçilerle dolu.
--spoiler--
iç türklere rağmen milliyetçi, dış türklere rağmen turancı, müslümanlara rağmen müslümanız.
--spoiler--

yine yeni yeniden.
allah ondan razı olsun. mekanı cennet olsun.
--spoiler--
"Sevenlerin hürriyeti yoktur. Türk'ü sevenler ve Türk'ü öğrenmek
isteyenler, unutmayın, madem ki tek vücudun hücreleriyiz; Birbirimizi
sevmeye yalnız mecbur değil, hatta mahkumuz."
--spoiler--

Galip ERDEM

BÜYÜK DÂVÂ ADAMI ÖRNEK ÜLKÜCÜ HEPiMiZiN AĞABEYi GALiP ERDEM'i
VEFATININ YILDÖNÜMÜNDE RAHMETLE ANIYORUz.
Ülkücüler, bilinen tarihin, hiçbir döneminde sayıca çok olmamışlardır. Insanoğlunun zayıflığı böyle bir sonuca imkan vermemiştir. Yine de bir cemiyetteki milletlere ve zamana göre değiştiği gerçeğini inkar edemeyiz. Bazı milletler,tarihleri boyunca ülkücü çıkarmamış ve belli bir ülküye bağlanmanın yüceligini yaşayamamışlardir. Diğer taraftan bazı milletler de sık sık büyük ülkücüler yetiştirmiş; yeryüzünün çehresind yenilik getirmişlerdir. Türk milleti, örnek ülkücüler yetiştiren ve tarihinin büyük bir bölümünde ülkücüğe bağlayan bir milletir.
Atalarımızın ülkücülügü, milliyetçilik ve sosyalizm üzerine mektuplar.
Ağabeyimiz. Her türk milliyetçisi o'nu birebir tanısın veya tanımasın "galip abi" diye bahseder. Arkadaşlarının (özellikle rahmetli nevzat kösoğlu) "şeyh" diye takıldığı ve atsız ile birbirinden hoş ve muzip anılara sahip olan ülkü devi, türkçü turancı fikir adamı. Şöyle muazzam bir sözün sahibidir:

"türkçülük ülküsü, teb'a ve din birliğinin yalnız başına artık önem taşımadığını, millet birliğinin diğer bütün değerlerin üstüne çıkarıldığını görmekten, yaşamaktan ve denemekten doğmuştur."

Evet. aynı ülkede yaşayan halk veya aynı din mensubu olmak değil, türk olmak önemlidir. Defalarca tecrübe ettik. Galip ağabey müslümandır ve dindardır da, fakat türkçüdür ve ırkdaşlarını din ekseninde ele almaz. çok sevdiğim değerli büyüğüm osman oktay, "kendini unutan adam" adlı eserinde, galip ağabey'in günlerce yemek yemeyi ve uyumayı dahi unutarak türkçülük için neleri göze aldığını ve nelere göğüs gerdiğini anlatmıştır. Osman oktay'ın değerli eşi, türkçü gençlerin o dönemde kız kardeşi, ablası, şimdilerde annesi samiye önkuzu oktay hanımefendinin nikah şahidi olmuş ve önkuzu ailesini asla yalnız bırakmamış ve her konuda destek olmuştur.

"mamakzede" olarak adlandırdığı, mamak cezaevi'nde suçsuz yere çile çeken türk milliyetçilerinin ve onların ailelerinin ağabeyi, babası ve avukatı olmuştur. Asıl mesleği avukatlıktır. "Evlatlarım" dediği turancı gençlerle ağlamış, gülmüş, kahrolmuş ve sevinmiştir.

atsız ve nejdet sançar'ın çok yakın dostu olan, onlarla daima fikir alışverişinde bulunan ve dertlerini paylaşan galip erdem, bu kadar acıya rağmen hiç sızlanmadan, yorulmadan, bağrına taş basıp çalışmaya devam etmiş ve ömrünü bu uğurda harcamıştır. "Ülkücünün çilesi" adlı eserinde sentezci cahil güruhu değil, arif nihat asya'nın tabiriyle "zor günlerin erkek aslan sesleri" olan altın nesli anlatmış ve gençlere "olacaksanız böyle olun" demiştir.

"evlatlarım" goygoyu yapıp; dursun, ruhi, süleyman, yusuf gibi yiğit büyüklerimizin cenaze törenlerine dahi gitmeden onların adlarını kullanıp oy toplayanlar gibi olmamıştır. Laf ebeliği yapmaktan başka bir halt etmediği halde kendine teba oluşturup kendini yükseltenler, onun mütevazı mücadelesini, bin cihana değişmediği öksüz türklüğünü anlayamadan bu dünyadan göçüp gitmişlerdir.

Galip ağabey herkes tarafından bilinmese de, o'nu seven gerçek türkçüler, bu yolda inançla ve azimle yürümeye devam edeceklerdir. Gerçekten sahip çıktığı ve sevdiği evlatlarıyla; beş bin şehidimizle tanrı dağlarının zirvesinde atsız ve sançar ile birlikte hasbihal ediyordur muhtemelen. dilerim bir gün ruhlarımız buluşur.
Galip Erdem'e

Galib-üz- zaman,

Sana Sûre-i rahman'ın tilavt edilmediği, türküsüz, bozlaksız, turnasız, mayasız bir frenk diyarından yürek dolusu kutlu bir '' merhaba''.

Senin için daim şaşırır, senin iklimini, yerini bulmak dilerdim. kendi kendimi ikamete memur eylediğim deli fişek, fakat saltanatsız bir çınar ağacının dibinde senin dede korkut'dan olduğunu ayan beyan gördüm. onun kişilerindensin.
Anlı şanlı o taifedensin. kutlu , sırlı sözler dağıtırsın. Esrarlı bir çeşmesin. Sözümü Muhkem söylersin. Özden söylersin bir ibadet vecdi içinde, bir sema şevk içinde kalem eylersin.

Gönülden, kelamdan yana cömertsin. seha sende mazharını bulmuştur.
Allah, peygamber-i ekber-i, imameyni muhteremeyni yüzü suyu hürmetine seni esirgeyip hıfzeyleye. Himayet ve siyanet buyura. Hû.

(bkz: fethi gemuhluoğlu)
Dostluk üzerine, mektuplar, irfan yayıncılık.
"Sevenlerin hürriyeti yoktur. Türk'ü sevenler ve Türk'ü öğrenmek
isteyenler, unutmayın, madem ki tek vücudun hücreleriyiz; Birbirimizi
sevmeye yalnız mecbur değil, hatta mahkumuz." Galip ERDEM

BÜYÜK DAVA ADAMI, ÖRNEK ÜLKÜCÜ, HEPiMiZiN AĞABEYi GALiP ERDEM'i
VEFATININ YIL DÖNÜMÜNDE RAHMETLE ANIYORUZ.
"iç Türklere rağmen Milliyetçi, dış Türklere rağmen Turancı, Müslümanlara rağmen Müslüman olabilen insan, Ülkücüdür!” Galip Erdem
milliyetçi-ülkücü hareketin yetiştirdiği abide şahsiyetlerinden biridir.

--spoiler--
Şimdi nerede olduklarını, ne yaptıklarını bilmediğim delikanlılar!
“Fetih Marşı” şiirini çok severlerdi.
O delikanlılar, büyük yürekli ama alçak gönüllü idiler.
Doğru, “Fatih’in istanbul’u fethettiği yaşta” idiler.
Yine de hiçbirinin Fatih’lik iddiası yoktu.
Sadece Allah’a iyi kulluk edebilmenin, milletine daha çok hizmet vermenin yarışına girmişlerdi.
ilimde, fikirde ve sanatta birer “Fatihçik” adayı olmanın hayalini kurmuşlarsa, kim kınayabilir?
Belki de aralarında gerçek fatihler çıkacaktır, kim bilebilir?
Bir zamanlar o delikanlıların bir çoğunu tanımıştım.
Her iki dünyada da şahitlik ederim ‘oyuna ve oynaşa’ ayıracak zamanları hiç olmadı.
Delikanlılığın yaşlanınca gülümsenerek hatırlanan yaramazlıklarından bile uzak kaldılar.
Milletlerinin saadetlerini, devletlerinin yücelmesini, bayraklarının dünya durdukça hep öyle nazlı nazlı dalgalanmasını hayatlarının gâyesi saydılar.
Mukaddesatına yabancılaşmış, güzelliklerini unutmuş bir neslin çocukları idiler.
Yolun doğrusunu gösterecek büyükleri öyle azdı ki, içlerinden bazıları büyüklerine doğru yolu seçtirmenin ağır yükünü omuzlamaktan çekinmediler.
O delikanlıları bir hayli zamandır. göremiyoruz. Acaba halleri nicedir?
O delikanlılardan her biri “burçlara bayrak olacak kumaştan” idiler.
Hep yükseklerde kalmayı ve hiç yere düşmemeyi çoktan hak etmişlerdi. kıymetlerini bilemedik.
Niçin görünmüyorlar? Gücendiler mi?Aramıza bir daha dönmeyecekler mi?
Eğer böyle ise kaybımız çok büyüktür.
Gün gelecek o delikanlıları yine arayacağız ama artık kolay bulamayacağız.
Bizden şan istemediler, canlarını verdiler.
Bizim hürriyetimiz için hürriyetlerini feda ettiler.
Bizden sadece biraz sevgi, biraz anlayış beklediler. Onu bile esirgedik.
Hep aynı soru beynimi kemiriyor; “Fatih’in istanbul’u fethettiği yaştaki” o delikanlılar. Şimdi neredeler, ne yapıyorlar? Yoksa atalarından işaret aldıkları gün yürüdüler de arkalarından kimse gitmediği için çok mu uzaklara düştüler?
O delikanlıların bazılarının yerini biliyorum. Ulubatlı Hasan Ağabeylerinin yanındalar.

Galip ERDEM
--spoiler--