bütün bir türk gençliğini geren sorunsaldır. ben insanların avrupa'ya karşı taharet üzerinden böylesine bir nefret beslediğini sanal alemde gördüm onu söyleyeyim. gerçek hayatta halktan kopuk, kahvelere, varoş mahallere uğramayan bir adamım. sanal alemde gördüğüm, haber link'i veriliyor, avrupa'da bekaret yaşı 14'e düşmüş, finlandiya milli geliri 12.000 euro olmuş, cern'de deney yapılmış, almanya'da zorunlu askerlik kaldırılmış, zorunlu sosyal hizmet'e geçilmiş... gibi haberlerde, türk genci göğüs uçları hunharca ısırılan bir genç kız gibi çığlıklar atmaya başlıyor;
- avrupa taharet alsın taharet! akıllı olsun akıllı! bok kokmamak için parfüm yapan bunlar değil mi? bu adamlara medeniyeti biz öğrettik! hep kuyruk acısı bunlar!! çanakkale zaferi'nin sonuçları!! taharet almayan tipler bunlar!!!
adamlar türkiye'nin önümüzdeki 200 sene boyunca göremeyeceği teknolojileri üretiyor, hayatımızda göremeyeceğimiz özgürlükler sunuyor, bizimkinin tek derdi, ''biz bu adamları çanakkale'de yendik, kuyruk acıları var !!1!!! '' veya ''taharet alsınlar, taharet !!''. ben avrupa devletleri, veya amerika birleşik devletleri'nin yerinde olsam dünya'da kimseyi sevmediğim kadar bu gençleri severdim. ortadoğu'nun önemli devletlerinden türkiye cumhuriyeti'ni ben kapımda hizmetçi yapmışken, o ülke'nin en dinamik kadrosu'nun benim hakkımda düşünebildiği en büyük fikir, ''teharatt alsınlarr!! ''. ben varya bu adamlara senede 10 gün avrupa, amerika turu hediye ederim, pizza* ısmarlarım...
son yıllarda moda olmuş akımdır. demokrasi, akp tekeli'ne geçtiğinden beri, hiç bir kişi/kurum/inanç eleştirilemiyor, tek eleştirme şansı var; mustafa kemal atatürk. türkiye'de herhangi bir insanının, seçim barajı'nı, adalet ve kalkınma partisi'ni, mustafa kemal atatürk'ü, islamiyet'i, budizm'i, müslümanlar'ı, müslümanlar'ın yaptığı katliamları, mahalle baskısı'nı, ismet inönü'yü, adalet ve kalkınma partisi'ni, kanuni sultan süleyman'ı, türk silahlı kuvvetleri'ni, bekaret'i, zorunlu askerliği, kuran-ı kerim'i eleştirebilme hakkına sahip olması gerekir. sen seçim barajını eleştirince, ayrılıkçı... islamiyet'i eleştirince, katli vacip... bekaret'i eleştirince, mandacı... adalet ve kalkınma partisi'ni eleştirince, edepsiz... türk silahlı kuvvetleri'ni eleştirince hain... mahalle baskısı'nı eleştirince gayri-müslim olacaksın, atatürk'ü eleştirince ''özgür''.
mustafa kemal'inde sonuna kadar eleştirilebilmesi gerekir, dersim isyanı, eğitim seferberliği'nin batı'dan başlatılması'nı keşke herkes tartışsa, fakat sadece mustafa kemal'in üzerinden düşünce özgürlüğü yaratmak, adalet ve kalkınma partisi'nin güdümüne girmekten başka bir şey değildir.
ben o ağızla kuran okuyorum, ehl-i beyt sevgisi taşıyan çocuklarımı öpüyorum diyerek kendisini savunan müslüman'dır. sen o ellerinle, kuran sayfalarını çevirmiyor musun? kocanın penisinin / eşinin vajinasının sürtündüğü bacaklarına, çocuklarını oturtmuyor musun? senin anlayışına göre, ne ellerini, ne bacaklarını, ne dudaklarını kullanacaksın... adam/kadın dese ki, benimde dinimde bu tarz ilişkiler yasaktır, peki diyeceğim. fakat sırf provakatörlük olsun, kuran okuyorum kuran! deyince olmuyor.
1920'lerde avrupa'nın ırkçılık ile yıkandığı bir ortamda söylenmesi olağan bir sözdü. bir asır sonra ise, ilkokullarda, liselerde başköşede asılı olmasına, gerek yoktur. ulus devlet kavramı'nın hergün bir adım geriye gittiği şu anki konjonktür'de okullarda halen, 6 yaşındaki çocuğun, varlığını, türk varlığına armağan etmesi, kanında asil bir şeyler olduğunun düşünülmesinin istenmesi gereksizdir. içi doldurulamayan kavramlar ile büyüyen beyinler, büyüdüğünde kanı ile bayrak yaparsa, ne olduğunu bile bilemediği o ''muassır medeniyetler''e ulaşılacağını... 2 aylık sağa dön - sola dön eğitiminin ardından, dağda ölürse, bir milli kahraman olacağını düşünüyor...
Pro Evolution Soccer oyunu'nda, oyun 4-0 iken, ben hile yaptım, diyen arkadaştır. nasıl hile yaptın, kart mı sakladın? diye sorulunca, takımların form durumlarında seni mor, kendimi kırmızı yaptım der. 1 saniye duraksadım, kafa göz girecektim ki, düzelt lan şunu puşt ! diye bağırırken, yeni oyunu açmıştı bile...
not; pizza falan söylemedim! lahmacun ısmarlamıştı ibne, yanında ayranda vardı...
erkekliğin kıl ile olduğunu düşünen er kişidir. erkekler ergenliğe girdikleri dönemden itibaren, bak bende ne kadarda kıl var, nasıl erkeğim görüyor musun? hezeyanlarına kapılıyor. 20 yaşına gelsede, bu kıl fetişizmini bırakmıyor. insanlara bakıyorum, şu günlerde bile boğazlı kazak ile geziyorlar. abi hayırdır hasta mısın, kazak giymişsin? diyorum, ne kazağı ulan ben erkeğim erkekk, diye cevap veriyorlar. yahu erkeklik benim bildiğim, efendilik ile, duruş ile olur, göğüs kıllarında keramet varda, niye bütün kızlarımız sawyer'a hasta yani? hem iğrenç bir görüntü oluyor, hemde o kıllar terletir, pis kokar, vıcık vıcık olursun... ben erkekim erkekk! demek için değer mi bütün bunlara? ben size her hafta ağda yapın demiyorum, arada bir makas, makine değdirin, toplayın, şekil verin, kontrol altına alın şu kazakları diyorum...
tanıdığım bütün hamza'ların muzdarip olduğu güzel derttir. spor iyidir, beyni, kasları açar, herkes yapsın... fakat hamza'ların hepsi mi vücut geliştirme ile uğraşır? anlamak zor.
- bey, bizim oğlan kaslı olacağa benzer...
- adı, hamza ola !
niye kurulduğunu benimde bilemediğim örgüt, açılımı şöyledir; türkiyedeki laik kürt halkların marksist troçkist leninist kara harekatı partisi. yakın siyasi tarihte dikkat edilmesi gereken örgütlerden, bir dev-genç değildir ama bu örgüte dikkat edilmesi gerek...
türk aile yapısı'nın gözbebeği olan anne'dir. öğleden sonra evin kızı bekaret kontrolü'ne götürülür, jinekolog'da rahatlanmış ve havalara uçulmuştur, allahım bu nasıl mutluluktur? evin erkeğinin, alnındaki boncuk boncuk terleri, silen anne, bir bardak soğuk su içer. erkeğe, sevgilinle ne zaman buluşacaksın? diye sorar. arı, zarı, yüzü temiz olan çocuk, birazdan anne, diyerek cevap verir. çocuğun cebine, 100 kağıt sıkıştırılır, beline kuvvet yavrum, denerek uğurlanır.
solcular'ın alfabe'ye karşı duyduğu hayranlıktır. dün gece deniz gezmiş rüyama girdi;
- birader... ben biraz uzak kaldım bu örgüt işlerinden. bizim bir örgüt vardı, thko. ne oldu ona?
- merhabalar deniz abi... abi o, thkp oldu, thkp-c oldu, dhkp-c oldu, onlardan ayrılanlar dhkp-c/klmp oldu... 12 eylül zamanında, onlardan ayrılanlar da tlkhmtlkhp'yi kurdu...
- örgüt kuran aklımı, solculardaki alfabe sevgisini seveyim afedersin!
bu ülke'nin kültürü'nü ve dini'ni baz alarak, bekaret kavramı'nın incelenmesidir. bildiğiniz gibi, düğün gecesi erkeğin geçmiş hayatı sorgulanmazken, gelin bakire değil ise, öldürülmesi gerekir diyenlerin oranı %70, güvenilir kaynakların yaptığı anketlere göre... ben bu sonucu oluşturma potansiyeli olan iki olguyu inceleyeceğim, öncelikle kültür ile başlamak istiyorum. kültürler hiç bir zaman cinselliğe hakim olmamışlardır, insanların milyonlarca yıllık içgüdülerini kontrol altına alma görevi her zaman dinlerin olmuştur. kültürler, yazılı olamadığı, kulaktan dolma bilgilerle ilerlediği için, toplumların yaşamlarını çok az etkilemişlerdir. örneğin türk halkı için, bayram sabahları aile büyükleri ziyarete gidilir denebilir, bu bir kültürdür, adettir. cinselliği yönlendiren ise dinlerdir. burada biraz oyun oynayalım ve türk kültürü'ne zorla, cinselliğin erkeklere serbest, kadınlara yasaklı olduğu bu sistemi sokmaya çalışalım. karşımıza şu sorular çıkacaktır;
- eğer kültürümüz, erkeklere cinselliği serbest, kadınlara yasak kılıyorsa, erkekler sevişme eylemini kiminle meydana getirecekler?
- kültürümüzde kadınlar için bir cinsel yasaklama varsa, kültür bu yaptırımı nasıl uygulamıştır? sonrasında vaadleri nedir? bütün dinler vaad etmeden, hiçbirşey isteyememiştir, yazılı bir metini bile olmayan ''türk kültürü'' kendinde bu kudreti nasıl bulabilmiştir?
- türk aile yapısı'nın temelinde ataerkillik vardır, doğrudur. fakat bu ataerkillik cinselliği yaşayacakları, er ve dişi olarak ayırdıktan sonra, cinselliği yaşayacak erkeğin, başka bir aile'nin cinselliği yaşamaması gereken kızı-namusu ile ilişkiye gireceğini öngörememiş midir?
mantıklı düşünürsek, bir hane'nin namuslu kalması gereken kızı ile toplum tarafından sırtı okşanan erkeğin karşılaşmamasının imkanı yoktur. kültür buna nasıl izin vermiştir?
bu soruların cevaplarını vermediğimiz sürece, türk kültürü'nde, bugünkü toplumumuzda yaşanan anlamı ile bir bekaret'ten bahsetmek abesle iştigaldir...
islamiyet'e bakarsak, durumun farklı olmadığını görürüz. sizlere aktaracağım, türkçe kuran mealleri'nin sahibi elmalı hamdi yazır'dır, gerek görüştüğüm din bilginleri, gerekse de akademisyenler, bana bu kişiyi önermiştir...
nur suresi 3. ve 5. ayet'ler;
3.Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır.
5.Ancak bundan sonra tevbe eden ve salihçe davrananlar hariç. Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
baktığımız zaman, allah, kadın-erkek ayrımı yapmadan, tevbe etmiş bir kişi'nin bağışlanacağını, sevdiği helali ile evlenebileceğini söylüyor. türk toplumu ise, bu tevbe hakkını da sadece erkeğe vererek, kuran-ı kerim ile büyük bir çelişki içerisine düşüyorlar. bu düşünce tarzı, aslında varolmayan ''türk kültürü'' adı altındaki bilinmezliğin, allah-u teala'dan ve onun gönderdiği, kuran-ı kerim'den de önce geldiğini ve daha kudretli olduğunu gösteriyor.
durum böyle iken, şu anda türkiye'de yaşayan insanların yarattıkları kurallar, üzücüdür. umarım türkiye'de yaşayan insanlar, düşünebilir ve kendi içerisinde çeliştikleri noktaları, hayatlarından çıkartabilirler.
mehmet topuz ve recep tayyip erdoğan arasındaki benzerliklerdir.
mehmet topuz, doğuştan beşiktaş'lıdır. recep tayyip erdoğan doğuştan müslüman.
mehmet topuz, kimi zaman fenerli olabilir, recep tayyip erdoğan da...
mehmet topuz, takım değiştirir, recep tayyip erdoğan gömlek.
bana uludağ sözlük moderasyonu'nun her sevgilim versim karım bakire olsun'culara karşı bir sevgi beslediğini gösteren kişidir. yahu sizde biliyorsunuz, bu işlemin adının orospu çocukluğu olduğunu, başlığımı rahat bırakın, daha çok tık alsın, ben zaten sırf dikkat çeksin diye orospu çocuğu diye açtım başlığı, yapmayın, istirham ediyorum.
kız kardeş'in sizinle cinsel hayatını paylaşmasıdır. geçen hafta kızkardeş'im odaya girdi, mutlu, korkmuş ve şaşkındı. ben ne olduğunu anlamaya çalışırken, omzuma yattı, biraz böyle durduk. bir sevgilisi olduğunu biliyordum, mutlu olduğunu da. bir gün, bana fifa'nın yeni oyununu öğretsene dedi, niye? dedim, erkek arkadaşıma hep yeniliyorum, dedi. elalemin serserisi benim kardeşimi nasıl yenermiş? deyip, 1 ay boyunca, alnındaki terleri silerek fifa 2009'u online oynattım, büyük maçtan önce bütün dünya oyuncularını dize getirebilen bir kardeşe sahiptim. ''yendim!'' diye geldiği akşam, ona en sevdiği pizza'dan ısmarladım, pizzası'nı yerken, ona baktım, bir kız sevgilisi için bunları yapıyorsa gerçekten seviyordur dedim, onun adına çok mutluydum.
omzumdan kalktı ve ellerimi tutarak anlatmaya başladı, tanışmalarını, gezdikleri yerleri, işini, eğitimini, daha önceden ufak yakınlaşmalar yaşadıklarını ama bugün ileriye gittiklerini, şaşkın ve garip olduğunu... herşeyi anlattı.
1 saniye duraksadım... salıncaktan düştüğü gün, yerdeki boyaya düştün onlar kan değil diyerek kandırmamı... 2 tekerli bisikleti sürebilirken, hala yardımcı tekerin olduğunu sanması... galleria'da, pembe ninja kaplumbağalar beresi ile buz pateni yaptığı günü... sevgilisi ile öpüşen kızı dövdükten sonra evde ona pansuman yaptığım öğleden sonrayı... onu rahatsız eden tipi savuşturduğum günü... hepsini tek tek hatırladım. sahi kızkardeş'im ne zaman bu kadar büyümüştü? kendi sevişmelerimi düşündüm, onların abileri öğrense neler yapacaklarını kurguladım ve kız kardeşime baktım. o benim için hala hasta numarası yaparak okula gitmeyip, hugo oynayan, toparlak, pembe yanaklı kızdı. benim için o önemliydi, asla görmeyeceğim, beni ilgilendirmeyen zarı değil. kendisi cinsel yönden aktifken, bir şekilde bakire kalan kızkardeşleri için gurur duyan ikiyüzlü abi'lerin içine düştüğü pisliği gördüm ve üzüldüm. yalandan, herkesin diline doladığı türk aile yapısı ikiyüzlülüklerini bir kenara bıraktım ve kardeş'ime baktım, benden galiba ilk defa korkuyordu.
1 saniye duraksamıştım... yalnızca bir saniye. kız kardeş'ime baktım, büzülen dudaklarına. üzülme, aldığın her kararın yanındayım, sen benim için bir zar'dan daha fazla anlam ifade ediyorsun, dedim. bana sarıldı, hiç bir sevgilim bana bu kadar duygusal sarılamamıştı, gözyaşlarını sildim, saçlarını okşadım, 6 yaşındaki gibi kucağıma aldım, yatağına yatırdım. annemize, babamıza bu konuyu asla açmaması gerektiğini, ileride yaşayabileceği ilişkilerde de kendisini bu konu için asla ezdirmemesi gerektiğini, gerekirse onu benim bile savunabileceğimi, tatlı rüyalar görmesi gerektiğini söyledim. kapısını kaparken, bana öylesine tatlı bakıyordu ki...
sabahleyin kalktığımızda, şahane bir kahvaltı sofrası ile karşıladım onu. playstation oynadık, öğlen en sevdiği pizza'dan söyledik. o benim için dünya'nın en değerli kızıydı, çünkü o benim kardeşimdi...
islamiyet'i anlayamadığı arapça dili sanıp, namus'u zar var mı yok mu yani?'ye indirgeyip, ismini gelenekler, türk aile yapısı, ataerkil sistem koyup, orospu çocukluğu yapma halidir. etrafımda bir sürü aile var. bu ailelerin büyük çoğunluğu, kız ve erkek çocuk sahibi. bu ailelerin hayatları şöyle geçiyor, öğlenleyin kalkan abi, sabahın erken saatlerinde ev işleri için kaldırılmış kızkardeş'in hazırladığı kahvaltıyı yiyor. evden çıkarken, sen genç erkeksin denilerek, cebine 4 tane rus'luk para konuyor, girebildiği kadar kızla ilişkiye girmesi için teşvik görüyor, sırtı okşanıyor. kız'ın ise tek hakkı, 1-2 saatliğine anne gözetiminde dışarı çıkmak ki, bu çoğu zaman bile bir lüks olarak kıza sunuluyor. hava kararmadan eve gelmezse, dayak yiyeceğini bilen kız, evine koşarken, evin abisi, altına verilmiş son model araba ile sokak yarışında 2. olmanın verdiği üzüntü ile akşamleyin bardan kaldıracağı kızla sert sevişmeyi planlıyor. gecenin geç saatlerinde o şanlı erkek, 4 kez boşalmanın verdiği yorgunluk ve alkolün getirdiği rehavet ile eve adımını atarken, evde kızın yarın arkadaşı'nın doğumgününe gitmemesi gerektiği, bu tarz partilerde alkol! ve seks!'in olduğu, din - komşular ne der? - aile yapısı sosu ile kıza bağırılarak anlatılıyordur.
yaşanan bu hayat örneklerini, sayısını unuttuğum kez, gördüm. bu iğrenç yaşam tarzı'nın bize atalarımızdan miras(!) olduğu savunmalarını bile duydum. bu mantık bize nereye götürdü biliyor musunuz? işte en son 30 kişi, akli dengisi yerinde olmayan 15 yaşındaki erkek çocuğuna tecavüz etti. sakızla bayıltarak, tecavüz planlarını gördük. aileler bu yaşamı savunduğu için, kızların amacı hangi şekilde olursa olsun bakire kalmak, erkeklerin amacı ise, nasıl olursa olsun bir vajinaya boşalmak oluyor. kimse bana avusturalya'lı baba, ingiliz dede'yi örnek göstermesin! dünya'nın hiç bir yerinde, ''olsun ona da hapiste tecavüz edecekler'' deyip sonrasında, erkeklerin sırtının okşanmasına, kızların eve hapsedilmesine devam edilmiyor. işin komiği, herkes bu pisliğin bir parçası olmasına rağmen, akla hayale gelmeyecek tecavüz haberleri sonrasında, taksim'de sallandırcaksın'lar başlıyor, yahu kahvehane'deki mehmet amca, mahalle iğnecisi sabahat teyze, şöför kazım, boyacı nevzat ne sallandırması? bu toplumsal cinnet'i buraya getiren sensin, tecavüzcüler için ''idam geri gelsin'' diyen sensin, bütün bu yarattığın pisliğe ataerkil sistem, biz böyle gördük diyende sensin.
bu pisliği din - milliyetçilik sosu ile sunup, ne anlama bile geldiğini bilmediğin ataerkilliği savunduğun sürece orospu çocuğu olacaksın, orospu çocuğu olduğun sürece de ataerkilliği savunacaksın.
uludağ sözlük yazarlarının resmi ideoloji hayranı olmasıdır. bugün devlet baba'ya gitseniz, bana bir masal anlat baba, derseniz:
- bak yavrum, şanlı, şerefli türk milleti, orta asya'dan anadolu'ya gelmiştir, osmanlı kurulmuştur. osmanlı, sünni müslüman'dır, ordusu her zaman sünni'dir, osmanlı'da türklük çok önemlidir, türk kimliği asla 3.-4. plana atılmamıştır. osmanlı birgün zor duruma düşmüş, mustafa kemal paşa, cumhuriyeti kurmuş, bizi düşmanlardan kurtarmıştır, osmanlı'nın yaktığı türk ateşini devam ettirmiştir. böyle devrimler falan var ama yanlış anlama mustafa kemal paşa, aslında özüne bağlı bir türk oğlu türk ve ehli beyt sevgisi taşıyan bir başbuğ'dur. sonra öldü zaten tarihte o günlerde biter, 2. dünya savaşını falan boşver. afacan bak, her türk asker doğar. biz ordusu olan bir millet değiliz. milleti olan bir orduyuz. ayrıca batı ahlaksızdır, kızlar 14 yaşında ilişkiye giriyor, ya kardeşinde böyle olsaydı evladım? düşünebiliyor musun? bizim türk kültürümüzde, bekaret vardır. bunların aksini iddia eden büyükler olursa, onlar dış mihrakların oyunudur, sen sakın o amcalara kanma. öpeyim gel, tatlı rüyalar.
masalı'nı dinlersiniz büyük ihtimalle. sözlük yazarları da, adeta bu masallarla büyümüş, torna'dan çıkmış bir kitle'ye benziyor. şimdi denecek ki, bu dahil bütün genellemeler yanlıştır. cem yılmaz diyor ki;
''kapıcı tiplemesi yapıyorum, kapıcılar kızıyor. doktor tiplemesi yapıyorum, doktorlar federasyonu basın bildirisi yayınlıyor. tamam sen farklısın, diğeri böyle değil, ama hepinizi toplayınca ortaya çıkan tablo bu! ''
birileri'nin klavye başından, uğruna ölebileceğini haykırdığı, ismi'nin türkiye feodal cumhuriyeti olarak değiştirilmesi gereken ülkenin iğrenç olmasıdır. evli erkeklerin sevişmesine elinin kiri diyen toplum, kadınlar için %22 oranında ''recm'' cezasını uygun görmüş. şort giyen kızları recm etmek isteyen kişi oranı ise %36 !!! kadınlar dikkatli olun, şort giydiğiniz zaman, 3 kişi'den birisi kafanızı taşla ezmek istiyor. bu haber, ''şeriat geliyor amanın'' haberi değildir, ankettir.
varoş gençleri tarafından dillendirilendir. arkadaşım, bitki özlü şampuanla yıkanıyorsam, ballı sabunla sabunlanıyorsam, toniklerim, sivilce gidericilerim varsa, spor yapıyorsam, sana giren çıkan nedir? neden bana sözlüklerde, orada burada ''bunların topu ibne'' diyorsun, terlemiş gögüs kılları, 20 cm'lik kollar, 10 günden beri giyilen gömlek ile çok mu yakışıklısın?
son zamanlar sıkça dile getirilen hezeyan. bu kişiler kapitalizm'e göbekten bağlı olmalarına rağmen çıkarlar, ''insanlar aç açç, utanmazlar sizi'' derler.
insanların doğum tarihlerine bakarak anlaşılabilecek doğa olayı. şimdi söyle söyleyeyim, bir insanın 86'lı mı? 87'li mi? 88'li mi? ve 89'lu mu olduğunu tam olarak söyleyebiliyorum. 86-88 arasında doğan insanlar, kendi içlerinde telepati halindeyken, 89 ve sonrasında bu görünmez. mesela ben 86-88 arasında doğmuş adamların hangi takımlı olduklarını %100 oranı ile tahmin edebiliyorum, fakat 89'lu bir adamın takımını asla tahmin edemem. 86-88'liler arasındaki dayanışma, uyum, birbirini anlama yeteneği maalesef kasım 1988** ile son bulur, yerini alakasız, niye doğduğu belli olmayan adamlar-kadınlar alır. garip doğa olayları bunlar. 1988 yılı zamanda bir kırılma yaratmıştır, fenada olmamıştır.
marty, şu zamanla oynamayı bırak ve delorean'ın anahtarlarını masaya bırak adamım.
vatan millet edebiyatı'nın pkk'yı güçlendirmesi olayıdır. şimdi bakıyoruz ortada, abdullah öcalan sıradan bir öğrenciyken 1972 yılından itibaren bu kişiyi korumaya başlayan, üst düzey askeri yetkililer var. yarım asıra yaklaşan bir süredir, 3-5 çapulcu olduğu iddia edilen insan öldüren kişiler var. 2 aylık ''sağa dön'' eğitiminin ardından dağa çıkartılan gençler var, bu insanlardan ölenlerin sayısının, bazı devletlerin dünya savaşlarında kaybettiği askerlerden fazla olması durumu var. emekli askerlerin yazdığı, pkk'nın ''içeriden'' yönetildiğini iddia ettiği bir düzine kitap var. pkk bitirilmek istenmiyor mu? sorusu var.
üye olduğumuz için çok gururlandığımız nato'nun envarterlerine kayıtlı silahlar, doğuda hergün insanları öldürüyor. devletin her ay 3 kere öldürdüğünü iddia ettiği karayılan'la bir telefon görüşmesi ile randevu ayarlanabiliyor. coğrafya'nın ne kadar sakat olduğu bilinmesine rağmen, insanlar bölgeye sıradan, zırhsız arabalarla gönderiliyor. joseph stalin, ''bir kişinin ölümü trajedi, bir milyonunki ise istatistiktir'' dediği gibi, orada ölen insanlar bizzat tsk tarafından birer propaganda aracı haline getirilmiş, ''bedelli askerlik'' isteğine karşı koz olarak kullanılmaya başlanmış, tsk kendi koruyamadığı askerlerden üzerinden siyaset yapmaya başlamış, benim gördüğüm durum böyle iken;
insanlarımız ise ne yapıyor? pkk'ya küfür ediyor. evet küfür. şu tarzda küfürler; bu adamların yüzüne attırıp, kızlarını gözlerini önünde sikeceksin. ortada bir sürü derin devletin parmağının olduğu bir proje var, adamın olaya bakış tarzı bu. yada neymiş, sedat reisi* imralı'ya gönderecekmişsin, o işkence'den iyi anlarmış. ben bu kadar faydasız, bu kadar şovenist bir bakış tarzı, başka ülkelerde yoktur diye umuyorum. en çok görülen histeri ise, ''siz nöbet tutan askerler sayesinde, sıcak yatağınızda uyuyorsunuz'' popülizmi, işte zaten sorunda burada, bizim default olarak sıcak yatağımızda uyuyabilmemiz gerekiyor, senin o çok kutsal gördüğün asker'inin nato toplantılarında önüne kürdistan haritaları açılıyor, senin o ''dünya birincisi'' adlettiğin ordu'nun pkk ile ilgili istihbaratlarını bizzat pkk'ya silah sağlayan a.b.d'nin national security agency'si sağlıyor, ki abdullah öcalan'ın kenya'da olduğu bilgisini verende bu servistir. sen ordu'nun devleti'nin içine battığı batağı görmemezliğe geleceksin, dönüp bana niye orada olduğunu bile bilmeyen, ''vatan millet gazı'' ile birliğine teslim olmuş adamların nöbetini, sakil bir düşünüşle önüme süreceksin. sizin tek derdiniz, pkk'lı kadın militanların bekareti'ni abdullah öcalan mı? yoksa babaları mı bozuyor? olsun.
benim, türkçe 1 sayfa küfür yazıp, bunu kürtçe'ye çevirtip, youtube'da pkk videolarının altına post'layan tanıdıklarım var. adamın dünya görüşü bu kadar. pkk'yı küfürle bitirebileceğini sanıp, ''atatürk de olsa böyle yapardı'' diyenler gördüm. birde her insan ölümü'nden sonra şiirler yazan, ''askere gidin askeree !!!!11!!!! '' nutukları atıp, bir kere oturup düşünmeyen, sorgulamayan, her insan öldüğünde, asker aileleri'nin default olarak ''vatan sağolsun'' demesi gerektiğini düşünen, ''doğu'da, levent insanı ölmez, gaziosmanpaşa çocukları ölür'' diyecek kadar gözü dönmüş bir kitle varki, bence en samimiyetsiz adamlar bunlar.
bütün bu, içi boş, ne olduğu belirsiz propaganda'lar, sadece pkk'yı güçlendirir.
çığırtkanlık sonucu, fakirliği överek, experience point kazanmaktır. şöyle gelişir;
- starbucks'a gidelim mi?
- sen biliyor musun, çankırı'da insanlar nasıl yaşıyor? benim anadolumm aççç, açlıkk anadolu'nun kaderidirrr, bizim insanımız cefakardır, biz bu ülkeyi nasıl kazandık? ben kapitalistlere para vermemm!! onlar bizi bölecekk!!
(akşamleyin, 1.5 iskender mideye indirilir, eve gelinir, lcd tv'de playstation oynanır, sennheiser kulaklık ile ipod'da bach dinlenerek uykuya dalınır, sabah ayazında marlboro içilir, yatağa dönülür fakat hala kapitalistlere para verilmemiştir. cefakar anadolu insanı gibi yaşam sürdürülmüştür.)
- profesyonel ordu gerek, 20 yaşındaki gençlere bordo bereli gazı verilerek, şehit ediliyor.
- onlar fakirrrr!! onlar atalarımız gibi şehitt!!! neden levent cami'den şehit cenazesi kalkmıyor? kalkamazz, fakirler ölür. ahhh benim konyammm, ahhh benim samsun'um ne şehitlerin varrr!!! fakirlik böyledir işte!!! istanbul bebeleri anlamazzz!!!
(2 sene sonra, ''askerden nasıl kaçtım'' kitabı yazılır, dalak aldırma operasyonu bile düşünülmüştür. torpil'le izmir'de bir gazino'da erlik yaparken, telefonla konuşurken; ''ben burada ne fakir gençler gördümm !! '' hamaseti devam eder.
diyeceğim odur ki, sevgili roma'lılar; starbucks'a gitmiyorum, öyleyse anadolu çocuğum, diesel'den değil, mavi jeans'ten alışveriş yapıyorum, ülke'yi ben kurtarıyorum, sağda solda ''fakirlik edebiyatı'' yapmaya hakkım var demeyin. babası'nın eski solculuk hikayelerini dinleyip, kendini thomas muntzer sanan çocuklara benziyorsunuz.
taraftar gruplarının it'den kopuk'tan oluşması durumudur. şöyle gerçekleşir; kendisine ultraslan, gfb, çarşı diyen 50 tane zibidi, senin milyarlarca para vererek girdiğin tribüne, klüp'ten gelen biletlerle girerler, değil türkiye'Nin en büyük klüplerinin stadyumlarına alınması, sportif faaliyetlerden uzaklaştırılması gereken bu serseriler, maç izlemeye gelmişleri ''bağırsanıza ulan orospu çocukları'' diye nazikçe uyarır.
o değilde, sürekli olarak stadyumlarda maç izlemeyenler, biletix'den biletini alıp, 90 dakika ''heya heya ultraslan ultraslann...'', ''genç fenerliler, genç fenerlilerrr....'' diye bağırıp, evine-memleketine dönen adamlar, kalkacak, birisi reis'e laf etmiş diye gelip, kendince ayar vermeye çalışacak ona üzülüyorum.
muhafazakarlık'tan çok, çakma muhafazakarlıktır. türkiye'de muhafazakarlık her konuda olduğu gibi yine erkeklerin tekelindedir. aktivitist kadın muhafazakarları, ben azınlıkta görüyorum. muhafazakarlığı da erkekler yönetiyor, kendi kendine maddeler çıkartıp ekliyor, kadınların da görevi, kendilerini ilgilendiren maddeleri harfiyen uygulamak oluyor. ben bu çakma muhafazakarlığı dönem dönem incelemek istiyorum.
çocukluk dönemi;
- her çocuk gibi onlarda çocuktur, herkesin en güzel olduğu dönemlerde onlarda en güzeldir.
ergenlik dönemi;
- 11 yaşından sonra, ''dinimiz'', ''milletimiz'', ''kültürümüz'' hezeyanları baş gösterir.
- 15 yaşında, en büyük ''türk islam sentezcisi-koruyucusu'' olunur. çakma muhafazakarlığa adımını atan kişileri, bu dönemde 3 ana ezber, betimler; ''islamiyet bozulmamıştır, diğer dinler bozulduğu için, 6 milyar insan adi, taharet almayan kişilerdir'', ''türk aile yapısını anlayabilmek için, avrupa senede 1 milyar euro harcar'', ''osmanlı çok büyüktür, fecidir, bizim tarihimiz yeter, tarihimiz!''
- ilerleyen yıllarda, aktivitist muhafazakar olunur, avrupa'nın kızlarımızı bozduğundan bahsedilir, kızkardeşi'nin zarı onun namusudur, evinde oturmayan kızların alayı orospudur. namaz kılmayanlar, değerlerimizi anlayamamıştır. ağzı oruçsuzlar gebersindir. türklük onun şerefidir, türk olduğu için gurur duyar, osmanlı ordusu'nda savaşmış gibi, kazanılmış zaferler onun, en büyük destanlarıdır. nasıl olduğunu bilemesede, istesek amerika birleşik devletleri'nin ordusunu bile imanımızla boğarız. askerlik, her türk'ün namus borcudur. biz sıcak yatağımızda yatabilmemizi, askerliğe borçluyuzdur. kızkardeşi'nin zarı onun şanı şerefi, namusudur.
reşit dönem;
ergenlik heyecanlarına bağlayabileceklerimiz, bu dönemde iğrençleşir. ceket omuzlara atılır, bir duvarın üstünde başkaları'nın zarlarına göz dikilir. ''soyunsana ulan'' diyen bir fahişe ile bekaret kaybedilir. ''fahişeler sevişiyorsa, tüm sevişenler fahişedir.'' aforizması, bu yıllarda şiar edinir. arkadaşlarla mafyacılık oynanır, sos olarak ''dinimizz'', ''bizim kültürümüz varyaa bizim kültürümüzzz!!!11 '' verilir, mahalleninin abisi olunur. kuran'dan 3-5 tane ayet çıkartılır, sevgiliye ''bak kızım, kızlar için böyle böyle denmiş ,bunları oku uygula, ben arkadaşlarla playstation oynamaya gidiyorum'' denir. ona göre, gerçekten sevdiği kızla sevişilmez, gider orospu gördüğü kişilerle sevişir. kızkardeşi'ni sürekli baskı altına alır, başkaları'nın zarları ile sevişilir. kimi zaman o bozmadığı için ne olacaktır? açık kapı bulmuş oda girmiştir, erkek adamdır.
kendisi melek bile olsa hakkı yoktur ama insanlara aktivist muhafazakarlığı'nı gösterir, ''kızlarımız neden böyle?, bizim analarımız bacılarımız yok mu?'', ''din yok, namaz yok, çok üzülüyorum bu halimize :('' der, dile getirir. milliyetçiliğini gösterme sevgisi, pkk'ya küfür etmek üzerine kuruludur. pkk'ya küfür etmek adeta sigara gibi, sosyal bir araç olmuştur.a4 kağıdı dolusu küfürükürtçeye çevirtipyoutube yorum kısmınasürekli post edentanıdıklarım varmaalesef`
20. yaş gününden, ölüme;
gün gelip, o geceler boyu destansı hikayeler anlattığı askerliğe gitme zamanı geldiğin küfür ede ede gidilir, küfür ederek bitirilir, dönülünce askerlik üstünden birileri ''vatan haini'' ilan edilir. kendi zarını* kurtarmıştır, hep açık kapılardan girmiştir, sevdiği kızlarla sevişmemiştir bile, bir akşamdan meyhane'den çıkılır, anne uyandırılır, ''kültürümüz, namusumuz var ana! kadınla erkek bu konuda eşit olamaz, erkekler üstündür, ben üstünüm! bakire kızla evlendir beni ana!!'' diye haykırır, odasına çekilir, evleneceği kızın bekareti'ni nasıl bozacağını düşünerek mastürbasyon yapar.
hayatı boyunca, o uğruna ölebilebileceği kuran'ın türkçesi'ni okumaz bile, arapça okumak gerekir. hayatını adadığı, ''nur suresi''ni bile bir kere okuyamamıştır. kuran'ı türkçe okuyanlar, okutanlar dış mihrakların oyununa gelmiş misyonerlerdir. türkiye'de yaptırılan askerliğe inanmasa bile orası peygamber ocağıdır. kızı'nı kısıtlamak, babalık görevidir. oğlu'nun sırtını sıvazlamak da. mahalle kahvesi'nin önünden geçen başı açık kız, okey masasında ''orospu tuu''dur, akşam karısının içerisindeyken hayallerini düşler. oğlu'nun askerlik zamanı gelince, hızlı gençlik yıllarındaki kanka olan ahmet, ahmet reis olmuştur, reis'in bağlantıları ile çürük raporu alınıverilir, rakı masalarında ''kültürümüzzz'', ''her türkk...'' muhabbeti devam ettirilir. anne'ye sürekli kızın bekareti sorgulattırılır, oğul'un cebine 4 tane rusluk para konuluverir.
kızı'nın beline kırmızı kuşağı bağladığı gün, hayattaki görevlerini de bir anlamda bitirmiştir. kızı da akşam eve yollanmazsa, sabaha karşı bir duble rakı konur, gönül rahatlığı ile yatağa girilir.
torun sahibi olunca, çok şeker insanlar olur bu kişiler, tonton birer dede olurlar. ''hayat nasıl geçti?'' desen, en muhafazakar bunlar olmuşlardır, türkçülerdir, hem biz sakal değil kol keserizdir, ''türk aile yapısı'' bu ülkeyi korur... masallarını dinlersiniz. bu masalların hepsi yalandır.
kadınların bu masaldaki rolü, erkeklerin kuran'dan önlerine attıkları 3-5 tane ayeti uygulamak, mevlüt'lerde anlamadıkları dualar için ağlamak, onların namusunu, evlenene kadar bakire kalarak korumak, evlendikten sonra evin kızının zarını takip ederek korumaktır. erkeklerde bu masalda zaman zaman ufak kuralları değiştirirler. 80'lerde erkeklerin krem kullanması delikanlıya yakışmazdır, 2000'lerde bakımlı olmak gerekmiştir. 90'larda pop dinlemek olmazken, bugün evin kızı ile bir çakkıdı oynamak normal olmuştur falan. bunlar ufak nüanslardır. yüzyıllardan beri değişmeyen masalın ana hatlarıdır.
başlığı ''çoğunluğu'' olarak açtım ama bu bana göre ''tamamı''dır. bir halkın çoğunluğu çakma muhafazakar, ufak bir kısmı kökten dinci ise, bir kaç şehir harici demokrat insan bulunumazken, burada çoğunluk falan yoktur, bizzat ezici üstünlük vardır.
gerek sokaklarda, gerek internet'te sürekli yapıldığını gördüğüm propaganda'dır. yapmayınız, yaptırmayınız. eğer yapacaksan, obama türkiye'ye geldiği zaman, senin o en büyük asker dediğin, ilker başbuğ'un tbmm'de hazır kıta beklediği zaman yapacaksın. çuvallar kafalara geçerken yapacaksın. forumlar türkiye ip'lerini ban'lerken yapacaksın. ''kızlarını siktirtiyorlar'' dediğin, taharet bilmez dediğin avrupa'nın, ekonomisi'ni bu büyüme hızıyla 300 sene daha yakalayamacağımız ortaya çıktığında yapacaksın. yoksa çık, vay şerefli tarihim, vay cefakar anadolum, ''biz varyaa bizzz...'' .
türk erkeği'nin hayatını 3-5 tane değer üstüne kurması yüzündendir ki, yazılanlar bu söylediğimi refere etmiş. eğer bir insan hayatının temeline feodalite, erkek egemen toplumu koymuşsa, o adamın şaftı kaymıştır. aklının yerinde olduğunu tahmin ettiğim adamlar; ''erkekleri eleştirmiş, demek ki kadın'' diyorsa, bunun anlamı, ''feodalite'nin uşağıyım, ondan böyle yapıyorum'' demektir. bir de kalkıpda, ''peki ya baban(m)?'' sorusu sorulunca, bu çürümüş zihniyetin ne kadar absürd olduğu ortaya çıkıyor. başlığı tanımlayan ilk entry'de, doğru yada yanlış eleştirilerde bulunmuşum, insanlar kalkıyor, hayatlarında başka hiçbir şey yokmuş gibi, dünya'da sadece, ''erkeklik'',''babalık'',''namus'',''türk aile yapısı'' varmış gibi, bu halkı uyutmak için uydurulmuş değerleri, hayatları pahasına savunurcasına, ''peki ya babam?!?'' diyor. işte o bahsettiğim iğrençlik tamda burada başlıyor.
ayrıca deniyor ki; ''bu dahil bütün genellemeler yanlıştır''. cem yılmaz şöyle diyor;
''kapıcı tiplemesi yapıyorum, kapıcılar kızıyor. doktor tiplemesi yapıyorum, doktorlar konfederasyonu, tekzip yayınlıyor. tamam kardeşim, sen farklısın, o değişik ama hepinizi toplayınca, ortaya çıkan tablo bu''
kızların klitoris'i kesilerek yapılır. dünya'da yaygın olduğu yerler vardır, türkiye'de bu tarz olaylar rapor edilmemiştir. fakat, bundan sonra edilmeyeceğinin göstergesi değildir. yarın kızlar sünnet edilmeye başlansa, kim nasıl engelleyebilir? hergün kızlar, bacak aralarına bakıldıktan sonra beynine kurşun yiyor bu ülkede. bu ülkenin ismi türkiye feodal islam cumhuriyeti, yanlışlık olmasın. eğer bu ülkenin ismi demokratik türkiye cumhuriyeti olsa idi, töre cinayetlerine halkın verdiği destek, %50'nin üstünde olmazdı. ülkemizde 40 milyon'dan fazla kişi, kızların zar durumuna göre, yaşama haklarının elinden alınmasına destek veriyor. yarında kızlarımız, sünnet edilmeye başlanırsa, bunu engelleyebilecek bir kudret bu topraklarda yoktur. kuran'da kadın sünneti'nin olmadığı ve geleneklerimizde de, bunun yerinin olmadığı söyleniyor. benim içim çok rahat bu yüzden, çünkü türk halkı islami felsefe'yi benimsemiş bir halktır. ne din istismarı görülür, ne de dinler çarpıtılır. türk halkı kuran'ı öyle böyle benimsememiştir, avrupa bile bizim kuran'ı nasıl böyle benimsediğimiz için, milyonlarca dolar döküp, ajanlarını buraya yolluyor. harika!. (bkz: her sevgilim versin karım bakire olsun)*
türk halkı her geçen gün, kendi pisliğine daha çok batar, üstüne, bakın kuran'da, ''sen şükür etmezsen, sana niye zulüm edilsin?'' yazıyor, şükredin, tarhana'ya soğana denir. akşam yatınca da, ''evropa, günah, iğrenç domuz yiyor. taharet bile almıyor reziller!!11!! '' diyerek uyunur, daha çok pisliğe batılır.
bakın, 1930'larda herhangi bir din yönetimi'nden, mahalle baskısından bahsedilebilir miydi? 1950'lerde, enflasyon bilinir miydi? 1960'larda 3-5 tane çapulcu'nun* 30.000 askeri öldüreceği dile getirilebilir miydi? 1970 yılında, ''din eşkiyalığı''nı körükleyecek bir darbe düşünülebilir miydi? 1980 yılında, dünya'ya açılırken, bu kadar hızlı kendi içimize kapanacağımızı kim tahmin ederdi? 1925 yılı beyoğlusu'ndaki hayallerden, umutlardan ne kadar uzaktayız?
türkiye'de kadın sünneti, bu muhafazakarlaşma adı altındaki pislik devam ettiği sürece, 10 sene içerisinde, 20. sayfa haberi olacaktır, 15 sene sonra devlet jinekologları tarafından yapılacaktır. aynen bugün devlet jinekologları tarafından yapılan, kızlık zarı muayenesine benzer şekilde.