film güzel (izledim ) kitap şahane ( yarım bıraktım )deniyor. ayrıca bir de bonusu var onu da ben ekliycem "delilik". çevremde bizzat müşahade ettiğim bir şey var o da kitabı okumaya başlıyanlar yavaş yavaş değişmeye başlıyor. bu harry potter zamanındakilere de benzemiyor. isimlendirmek güç, bir garip...
görmemeyi tercih ederim.
kadınlar güce tapar sözü tapma kelimesi biraz ağır olmakla birlikte doğrudur aslında. bir kadın yanında her zaman ister sevgili ister eş olsun güçlü bir erkek görmek ister. çünkü kadınlar duygusal olarak erkeklere göre zaten daha hassaslardır. bunu hisseden kadın bu zaafını karşısındakiyle tamamlama yoluna gider. bbc belgesellerine konu olmuş bir mevzu bu. kadın karşısındakini hem eş hem baba olarak değerlendirir. yavrusuna iyi bir baba olabilecek adaya iç güdüsel olarak yaklaşır. hoşlanma nedenlerinden en önemlisi budur. çoğu zaman da bu durumun farkında değildir aslında. bu şu demek; kadın başına her ne gelirse gelsin kendisinin ve cocuğunun arkasında duracak dağ gibi birini arar. ağlayan erkek görüntüsü ise (ölüm veya kayıp dışında) bu inancı derinden sarsar. yerle bir eder. o yüzden bu kadın tarafından erkeklerde olduğu gibi ağlama kıyamamm sana şeklinde algılanmaz. gayet rahatsız edicidir. bir anda o kadına savunmaya korunmaya muhtaç bir çocuk gibi görünür o adam.
dürüstçe değildir. ne kadar yoğun olunursa olunsun herkesin iki dakikası vardır. ara "çok yoğunum, akşama rahat konuşuruz aklımdasın" de kapat. nedir yani amerikan başkanı triplerine girmeler. anlamsız inandırıcılıktan uzak komik.
bir ara heves edip sonra bırakmayın. bırakacaksanız da gitar almayın bari. yoksa gelip geçerken gitarı gören anne " yavrum aldın şunu ama sesini bilmiyoruz daha, elini sürmüyorsun insaf"tarzı cümlelerle karşınıza gelir. zamanınız olmayabilir bunları iyi hesaplayın. geçici bir hevesse herşeyde olduğu gibi hiç başlamayın.
tek başına yaşama süreci bitip ailenin yanına dönüldüğünde dezavantaj neymiş görülüyor. alıştığın gibi yaşamaya çalışıyorsun sorun çıkıyor, evin kurallarına uymaya çalışıyorsun bu da sanki geçici bir şeye katlanıyormuşsun da sonunda refaha erecekmişsin gibi oluyor aslında olmuyor. bunların dıştan görünüşü ise aile tarafından şöyle yorumlanıyor."kendi evinde misafirmişsin gibi davranıyorsun". kısmen doğru aslında.
üretim müdürünün koridorda sizi görüp durdurarak mutsuz görünüyorsun neden böyle diye sorabileceği (bkz: ben bugün bunu gördüm)bir garip süreç ahahah. stajım devam etmekte olduğu için genel net bir fikir beyan etmekten kaçınıyorum şimdilik.
bol bir kot pantalonla yapıldığında hiç bir sıkıntı oluşturmayan eylem. hem derli toplu hem de rahat olmak artık hiç zor değil. rahat eşofmanların oluşturduğu şimdi kapı çalar da birisi gelirse ne yaparım endişesine son.
belirli bir yaştan sonra yapılamayan eylem. ders çalışmam lazım diye odaya gidililebilen o yıllar çok güzeldir fakat çabuk geçer artık bu tür geçerli bahaneler kalmayınca kuzu kuzu misafirlerle birlikte oturulur hatta bizzat ikram servisi yapılır. ayda yılda bir görülen ama karşısındakine özel sorular sorabilecek kadar cüretkar misafirlere (sinirden) gülümseyerek, la havle çekilerek cevaplar verilir. yapılan abuk subuk benzetmelere ve esprilere sırıtılır. mümkün mertebe konulara dahil olunmaz fikir sorulan konularda ise "cık cık haklısınız olacak şey mi bu" ya da "iyi düşünmek lazım hemen karara varmak yanlış olabilir" tarzı joker cümleler söylenir. ve tüm bunlara sadece anne baba üzülmesin mutlu olsunlar diye katlanılır. çünkü misafirler gittikten sonra size bakan o gözlerdeki mutluluk herşeye değer...
(bkz: my super ex girlfriend) uma thurman oynuyor iyi bir şeydir diye izleyip filmin sonunda 5 dakika kendime gelememiştim. hayatta izlediğim filmler içinde ki bunlara en abuk türk filmleri de dahildir böyle rezalet ,felaket ve de saçma bir film görmedim. bu filme zaman ayırıp ciddi ciddi izlemiştim ben. düşündükçe sinirleniyorum.
kişinin kendi içinde çözemediği anlamlandıramadığı bazı şeyler varsa bunları düşünmek için söyleyebileceği bir cümledir zaman istemek. geyik etiketini yapıştırmadan önce biraz düşünelim. sizin bile anlayamadığınız çözemediğiniz içsel problemleri karşı tarafa anlatamazsınız bu yüzden biraz kendinizle kalmak istediğinizi ve zamana ihtiyacınız olduğunu söylersiniz. bu sorunların karşı tarafla hiç bir ilgisi yoktur bazen. ve aksine ona verdiğiniz değerden dolayı ilişkinizi zedelememek adına içinden geçtiğiniz bu dengesiz dönemde biraz yalnız kalmayı tercih edersiniz. tabi bu noktada ondan da yardım almanız mümkündür ama bu da bir tercihtir. sizinle ama her daim somurtan sorunlu birisi mi , yoksa geri döndüğünde bazı şeyleri ardında bırakıp çözmüş ışıl ışıl gülümseyen birini mi görmek isteriz karşımızda. onu biraz rahat bırakın ve müsterih olun. karşı taraftan zaman talep etme bazen çok yerinde ve gerekli bir istek olabilir. olumsuz düşünüp bir felaket senaryosundan diğerine koşmaya gerek yok. bardağın dolu tarafını görün ve güvenin. yapmanız gereken sadece bu.
davos a neden gitmediğini çok merak ettiğim başbakan. basına açıklanan gerekçe programının çok yoğun olması. peki bu program günler öncesinden belli değil miydi. son anda gelen iptal gerçekten son dakikada verilmiş bir karar mı yoksa planlanmış bir adım mı ? ne çıkacak altından bakalım. iyi şeyler umalım bari. herşeye rağmen!
içinde türlü abukluklar barındıran sırf aileyle birarada olmak uğruna izlenilen dizi. ama söyleyeceğim bu değil , hayatımda ilk defa bir çocuk karakterden nefret ettim ben bu diziyi izlerken. genelde dizilerde yada filmlerde çocuklar çıktığında "canımm ne kadar tatlı yaa" diye gülücükler dağıtırım etrafa ama o ama o çocuk... offf off... evet şehrazatın gerizekalı oğlundan bahsediyorum. bir de tutup ismini kaan koymuşlar. kaanlara bundan büyük hakaret olamazdı herhalde. ayıptır günahtır. bu bölümde yine bir sahnesi vardı.
hem anlamadığım eşşek kadar olmuş niye besliyosun hala bunu sen. bırak kendi zıkkımlansın. sanki memleketin gerizekalıya ihtiyacı var. sonra onur geldi bırak benim oğlumu karışma annesi dedi..işte salakların şımarma süreci böyle işliyor biz de buna tanık olduk...hamileler bu diziyi kesinlikle izlememeli. mazallah çocuk benzer falan. allah düşmanın başına vermesin.
- naber canım ?? aaa bakiyiimm şöyle, ya sen kilo mu aldınnn?? inanmıyorum sana yaa.
+ defol
- neeaaa ?? ne diyosun yaa
+ defol diyorum defol !!! rahat bırak beni nerden gördün de geldin yanıma ya
- aaaa( yanındakine döner ) yok yok kafayı yemiş bu.
mantarlısına bayıldığım hayatımın olmazsa olmazlarından. keşke benim sevdiğimin onda biri kadar annem de sevseydi şu çorbaları.aslında durum çok kötü çünkü kendisine hakaret edilmiş gibi bakan bir annenin karşısında afiyetle çorba içmek biraz zor açıkçası. hatta boğazınızda kalma olasılığı yüksek olduğu için neredeyse imkansız. o yüzden pakedi mutfakta değil odada bulundurmak mutfaktan alınan bir fincan sıcak suyla birlikte çorbayı odada hazırlamak bu sorunu biraz olsun çözüyor. tabi yakalanma olasığı yok mu, evet var ama değer yani. anne yemekleri varken bu çorbayla ne işin var bre densiz diye düşünüyorsanız , öğrencilik günlerinin bünyeye etkileri diyelim buna. bir hafta sadece bu çorbalarla yaşamış bir insansanız ya nefret edersiniz ya da aranızda böyle bir bağ oluşur. başka bir alternatif yok malesef..