bugün

kuleye hapsedilmiş uzun saçlı masal prensesi
kizin saclarina lafim yokta nasil bi kafa derisiymis, ne kuvvetmis o diyesimin geldigi masal kahramani..
erkek versiyonu için (bkz: tucimania)*
Kuaföre gittiğinde Beyaz Atlı Prensinin kredi kartılarını son limitine kadar dolduran hayali hatun.
metalci olsa headbang in alasını yapabilecek olan masal kahramanı.

(bkz: rapunzel metalci olsun kampanyası)
panten reklamlarına sokup sokup çıkarılası, nalet, kaknem, fesat yelloz...
iyi metalci olurmuş dedirten bir masal kahramanı
(bkz: yorgan gibi karı) *
SUPER BIR SAMPUAN MARKASI OLMAYI HAKEDEN KELIME...
YIKA VE CIK... RAPUNZEL GIBI OL... GUCLU VE SAGLIKLI SACLAR..
çok uzun ve güzel saçlara sahip kızlara takılan isim. (bkz: melek)*
o kadar uzun saçı varsa insanın aklına takılıyor:

saçı uzun aklı kısa vs rapunzel

o halde?

(bkz: rapunzel in gerizekalı olma ihtimali) nedir?
(bkz: rapunzall)* * * *
masaldaki bebeğe adını verdiren marul türüdür. * *
4. nesil uuser. *
Saçlarını kesip satsa ülkesi 3 yıl mali sıkıntı çekmeyecek kız kurusu.
buraya girmeme sebep olmuş kişi, muhteşem insan. evet bir masal kahramanı..
bir peruk ve postiş markası.
tebrik edilesi yazar. zira, birçok erasmus'çu gibi, o da bileğinin hakkıyla, hollanda sınırlarında okumaya hak kazanmıştır..
kulesi frankfurt'un merkezi hauptwache'de bulunan masal prensesi.
buyrun;

masal:
görsel

gercek:
görsel **
--spoiler--
Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş.
Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki güzel çiçekleri ve sebzeleri seyrederken, kadının gözleri sıra sıra ekilmiş özel bir tür marula takılmış. O anda sanki büyülenmiş ve o marullardan başka şey düşünemez olmuş. Ya bu marullardan yerim ya da ölürüm demiş kendi kendine. Yemeden içmeden kesilmiş, zayıfladıkça zayıflamış.
Sonunda kocası kadının bu durumundan öylesine endişelenmiş, öylesine endişelenmiş ki, tüm cesaretini toplayıp yandaki evin bahçe duvarına tırmanmış, bahçeye girmiş ve bir avuç marul yaprağı toplamış. Ancak, o bahçeye girmek büyük cesaret istiyormuş, çünkü orası güçlü bir cadıya aitmiş.
Kadın kocasının getirdiği marulları afiyetle yemiş ama bir avuç yaprak ona yetmemiş. Kocası ertesi günün akşamı çaresiz tekrar bahçeye girmiş. Fakat bu sefer cadı pusuya yatmış, onu bekliyormuş.
Bahçeme girip benim marullarımı çalmaya nasıl cesaret edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin!
Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları nasıl canının çektiğini, onlar yüzünden nasıl yemeden içmeden kesildiğini bir bir anlatmış.
O zaman, demiş cadı sesini biraz daha alçaltarak, alabilirsin, canı ne kadar çekiyorsa alabilirsin. Ama bir şartım var, bebeğiniz doğar doğmaz onu bana vereceksiniz. Kadının kocası cadının korkusundan bu şartı hemen kabul etmiş.
Birkaç haftasonra bebek doğmuş. Daha hemen o gün cadı gelip yeni doğan bebeği almış. Bebeğe Rapunzel adını vermiş. Çünkü annesinin ne yapıp edip yemek istediği bahçedeki marul türünün adı da Rapunzelmiş.
Cadı küçük kıza çok iyi bakmış. Rapunzel oniki yaşına gelince, dünyalar güzeli bir çocuk olmuş. Cadı bir ormanın göbeğinde, yüksek bir kuleye yerleştirmiş onu. Bu kulenin hiç merdiveni yokmuş, sadece en tepesinde küçük bir penceresi varmış.
Cadı onu ziyarete geldiğinde, aşağıdan "Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını!" diye seslenirmiş. Rapunzel uzun örgülü saçlarını percereden uzatır, cadı da onun saçlarına tutuna tutuna yukarı tırmanırmış.
Bu yıllarca böyle sürüp gitmiş. Bir gün bir kralın oğlu avlanmak için ormana girmiş. Daha çok uzaktayken güzel sesli birinin söylediği şarkıyı duymuş. Ormanda atını oradan oraya sürmüş ve kuleye varmış sonunda. Fakat sağa bakmış, sola bakmış, ne merdiven görmüş ne de yukarıya çıkılacak başka bir şey.
Bu güzel sesin büyüsüne kapılan Prens, cadının kuleye nasıl çıktığını görüp öğrenene kadar hergün oraya uğrar olmuş. Ertesi gün hava kararırken, alçak bir sesle Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını ! diye seslenirmiş. Sonrada kızın saçlarına tutunup bir çırpıda yukarı tırmanmış.
Rapunzelönce biraz korkmuş, çünkü o güne kadar cadıdan başkası gelmemiş ziyaretine. Fakat prens onu şarkı söylerken dinlediğini, sesine aşık olduğunu anlatınca korkusu yatışmış. Prens Rapunzele evlenme teklif etmiş, Rapunzelde kabul etmiş, yüzü hafifce kızararak.
Ama Rapunzelin bu yüksek kuleden kaçmasına imkan yokmuş. Akıllı kızın parlak bir fikri varmış. Prens her gelişinde yanında bir ipek çilesi getirirse, Rapunzelde bunları birbirine ekleyerek bir merdiven yapabilirmiş.
Her şey yolunda gitmiş ve cadı olanları hiç farketmemiş. Fakat bir gün Rapunzel boş bulunup da. Anne, Prens neden senden daha hızlı tırmanıyor saçlarıma diye sorunca herşey ortaya çıkmış.
Seni rezil kız! Beni nasıl da aldattın! Ben seni dünyanın kötülüklerinden korumaya çalışıyordum! diye bağırmaya başlamış cadı öfkeyle. Rapunzeli tuttuğu gibi saçlarını kesmiş ve sonrada onu çok uzaklara bir çöle göndermiş.
O gece cadı kalede kalıp Prensi beklemiş. Prens, Rapunzel, Rapunzel! Uzat altın sarısı saçlarını! diye seslenince. cadı Rapunzelden kestiği saç örgüsünü uzatmış aşağıya. Prens başına neler geleceğini bilmeden yukarıya tırmanmış.
Prens kederinden kendini pencereden atmış. Fakat yere düşünce ölmemiş, yalnız kulenin dibindeki dikenler gözlerine batmış. Yıllarca gözleri kör bir halde yitirdiği Rapunzele gözyaşları dökerek ormanda dolaşıp durmuş ve sadece bitki kökü ve yabani yemiş yiyerek yaşamış.
Derken bir gün Rapunzelin yaşadığı çöle varmış. Uzaklardan şarkı söyleyen tatlı bir ses gelmiş kulaklarına. "Rapunzel! Rapunzel!" diye seslenmiş. Rapunzel, prensini görünce sevinçten bir çığlık atmış ve Rapunzel'in iki damla mutluluk göz yaşı Prensin gözlerine akmış. Birden bir mucize olmuş, Prensin gözleri açılmış ve Prens görmeye başlamış.

Birlikte mutlu bir şekilde Prensin ülkesine gitmişler. Orada halk onları sevinçle karşılamış. Mutlulukları ömür boyu hiç bozulmamış.
--spoiler--
--spoiler--
rapunzel aslında kısa saç sana çok yakışır.
--spoiler--

(bkz: erdil yaşaroğlu)
koltukaltı tüylerini de yürüyen merdiven olarak kullanan cins aşık.
mutlu biten bir masalın kahramanıdır...

aslında faydasız yazacaklarım biliyorum, hem de adım gibi, pardon ben adımı unuttum ama bunu biliyorum işte... bir işe yaramayacak ne yapsam, açlığı bastırmak için sigara içmek gibi bir şey yaptığım...

ama yok rapunzel yazmayacağım bu sefer... saklamıştım yazacaklarımı ama çıkarmıyorum ortaya... çünkü sen, kaleye hapsettin bizi, ayrı kalelerdeyiz... sen şimdi başkasının prensesi, ben başkasının prensiyim...
ve bu son yazışım senin için... bizim için...
saçlarına iyi bak rapunzel...

not:**
dave matthews band imzalı bir efsane. yaklaşık 6 dakikalık bir ziyafet. müziğin kulakları önce doldurup sonra da doyurduğu bir yapıt. before these crowded streets albümünden.

sözler şu şekilde gelişmektedir;

Ha, open wide
All so good Ill eat you
Take me for a ride
In your sweet delicious,
Perfect little mouth
There upon I linger
You will have no doubt
Ill do my best for you Ill do
Love...
Lets stop to get it going
Lost myself just thinking
bout the two of us
From each other drinking
Begin with the lips
Fingertips and kissing
Turn me inside out
I do my best for you
Up and down we go
From the top you push me
This is such a thrill
Lost in love and dancing
Shake your tamborine
You blow my head open
Of one thing for sure
I do my best for you Ill do
For you I would crawl
Through the darkest dungeon
Climb the castle wall
If your my rapunzel
You let down your hair
Right in through your window
Good they locked the door cuz
I'll do my best for you I'll do
I think the world of you
All of my heart I do
Blood through my veins for you
You alone have all of me
I give my world to you
To you I'll be true
From you my strength is full
To carry your burdens too
Too good to be real
Smell of something cooking
You my soul to steal
Food of love were filling
What youve given me
For it there is no measure
Of one thing I am sure
I'll give my best for you
Hip lock up so tight
You know drive me crazy
Crazy is alright
With you lookin at me
You make me feel high
Every single thing you do to me
Is like I'm drunk
Given me given me
The shiver *
Daniela Mercury'nin Feijao Com Arroz adlı albümünden aslında hepimizin baya bildiği tadından yenmeyen bir parça:

jogue as suas transas de mel
rapunzel, rapunzel
lá no corredor do borel
rapunzel, rapunzel
lá no baracão tem sossego
passo cedo, passo cedo

e dou um grito grão de bololô
e verso nós imenso amor

o amor de julieta e romeu
o amor de julieta e romeu
igualzinho o meu e seu
igualzinho o meu e seu

o amor de julieta e romeu
o amor de julieta e romeu
igualzinho o meu e seu
igualzinho o meu e seu

jogue as suas transas de mel
rapunzel, rapunzel
lá no corredor do borel
rapunzel, rapunzel
lá no baracão tem sossego
passo cedo, passo cedo

e dou um grito grão de bololô
e verso nós imenso amor

o amor de julieta e romeu
o amor de julieta e romeu
igualzinho o meu e seu
igualzinho o meu e seu

no calendário é flor e anda
nu na varanda

e sondo o brocotó do ti-ioiô
e verso nós imenso amor

vamos embora na ladeira
vamos embora na lagoa