özel göztepe hastanesi'nde üroloji bölümünün emanet edildiği agresif, nezaket yoksunu hekimdir.
test sonuçlarımızı 2 gün iletmeyen asistanını korumak için, hasta yakını olduğumuza bakmadan bizi azarlamaya kalkmıştır maalesef. ses yükseltme uyarımıza "sen beni uyaramazsın" ve "senin yaşın kaç" çekmiştir. kendisinde bu değnekçi ağzına ışık hızıyla geçiş yapabilme potansiyeli varken, bir gün yaşına, mesleğine saygı duymayacak birilerine denk gelmez umarım. böyle saldırgan tavırların karşısında herkes bu kadar efendi olmaz tanju efendi*
*"beyefendi" dediğimizde "ne o şimdi beyefendi mi olduk" demişti kendisi =) oysa "doktor bey", "beyefendi" diye hitap ediyorduk başından beri kendisine... bu sefer "efendi" diyelim bakalım.
Mahmutpaşa profesyonelliğinde idare edilen altınyıldız şubesidir. Damatlık smokin için alışveriş yapma hatasında bulunduğumuz, pantolon onarımı adı altında pantolonu mundar edip yenisi ile değiştirmeyen, düğün tarihi yeterince ileride olmasa bizi kendilerine mecbur edeceklerini düşünen! işletmedir.
işin daha acısı, pantolonun ikinci tadilatı öncesi bence terzi bunu düzeltemeyecek, yarın bir başkası ile değiştiririz diyip bir gün daha süre isteyen, ertesi gün ise beklendiği üzere pantolon düzelmeyince değiştiremiyorum diyen bir mağaza müdürleri! vardır. iade etmek isteyince üslubu tamamen değişen satış temsilcisine değinmiyorum bile...
Memlekette herşeyin değiştiğini,hayatın her anında görmeye devam edişimizin hazır giyim bacağı olmuştur.
kendisine laf sokmak için yazı üzerine yazı yazanların! canımı sıkamadığı, canını sıkacağı ise daha nice kalpazan, şerefsiz bulunan temiz şahsiyettir kendisi. alkışlıyorum kendisini.
not: bu entry'yi ağır hakaret içerdiği gerekçesi ile silen moderasyon eğer kime ve ne şekilde "ağır" hakaret ettiğimi belirtir ve beni aydınlatabilirse çok sevineceğim, aksi halde sözlüğe dair kaygılar taşımaya başlayacağım... keza bu entry ne bir kişiyi, ne de bir kurumu hedef almaktadır, "kalpazan" ve "şerefsiz" sözcüklerinin kelime anlamları için ise türk dil kurumu web sitesine bakılabilir...
sıfır karizma ile birilerine* başlık açtırırken bir de karizması olsa birileri daha neler açacak sorusunu akla getiren savımsıdır. ilahi korku, sen nelere kadirsin demekten de alamaz insan bunu okuyunca
dizinin çok merak edilen "dayı ezel'i ne için kullanıyor?" temalı asıl konusu aşağıdaki gibi olacaktır tahminimce:
dayı, cengiz'de kendi gençliğini ezel'de ise hasmının gençliğini görmektedir, bunu cengiz'e açıkça söylemiştir de. dolayısı ile her ikisinin de** gelecekte oluşacak şartlarda ne gibi seçimler yapabileceğini kestirebilmekte ve oyununu işte tam da bu öngörülerine dayanarak kurmaktadır, çünkü tek şansı budur. neden mi?
-dayı daha önce hatırlarsanız hasmının kendisinden çok daha güçlü olduğunu ifade etmişti, bu bir.
-hasmının kendisi gibi düşündüğünü, zorluğun da burada olduğunu ifade etmişti, bu iki.
-bu durumda kalan tek silahı "hasmının da kendisi gibi düşünüyor olduğunu bilmesi" dir ki eder üç.
-bu nedenle kendisinin "ezel"in arkasında bulunması durumunda, hasmının da ne yapıp ederek "cengiz"e ulaşacağını ve o'nu kullanmak isteyeceğini bilmektedir, bu da dört.
peki plan nedir dediğinizi duyar gibiyim...işte bu dört temel gerçeğe ek olarak dayının yegane taktiğinin
"her hasmının yanında bir adamın olsun ki bitirici darbeyi istediğin anda indirebil"
olduğundan hareket ile plan şudur:
saflar belirecek ve savaş önümüzdeki sezon başlayacaktır. eyşan, ali ve cengiz üçlüsü, dayının hasmının desteği ile ezel'in karşısındadır. tüm bu süreçte dayı nasıl ki ezel'i kendisine yakın tuttu ise, cengiz de dayının hasmı ile yakınlaşacaktır. ne zaman ki bizler işler sarpa sarıyor, dayı-ezel ikilisi kaybediyor diyeceğiz, işte o anda, evet ancak ve ancak o anda, ezel'in aslında ömer olduğu gerçeği bu 3'lüye ulaşacaktır*... her gününü vicdan azabı ile geçiren ali ve eyşan'ın bu durumda ezel'i bağırlarına basmaları pek süpriz olmayacaktır. kilit adam cengiz olacaktır bu noktada. yani dayının kendisinde gençliğini gördüğü cengiz. ne yapabileceğini sanki kendisiymişcesine kestirebildiği cengiz... ve dayı bilmektedir ki, ezel'in ömer olduğu gerçeği cengiz'i de durduracaktır! bu birbirine atmadığı kazık kalmayan dörtlü (ki bu arada herşeyin sebebi, başlangıcı olan bahar'ın da ölümü ile birlikte) tüm yaşananlar sonucunda düşmanlığı bırakacak ve içinde bulundukları savaşı bitirmenin tek yolunun dayı tarafında hasmına karşı durmak olduğunu görerek hasmı içeriden vuracak, dayıyı zafere taşıyacaktır...özet ile, başta cengiz olmak üzere işte bu 3'lü, dayının içerideki adamları olacaktır. ezel sayesinde vicdanlarına ulaşılmış, yönlendirilebilir adamları... işte bu neden ile bundan bölümler önce:
"ezel vazgeçerse biz de vazgeçmiş oluruz" babında birşeyler mırıldanmıştır dayının yavuklusu dayıya...
işte bu ana senaryonun çerçevesinde bizleri mükemmel detaylar ve gelgitler beklemektedir. "geçmişte kötü olan* ve iyiyi* destekleyen" vs. "geçmişte iyi adam olan* ve kötüyü* destekleyen" arasındaki çatışma ve çatışmanın çelişkileri bizlere "noluyo lan" dedirtmeye devam edecek, bu dizi bir unutulmaz olarak televizyon tarihimize geçecek ve umarım yerlerde sürünen kaliteyi yukarı çekmek için bir motivasyon kaynağı olacaktır senaristlere.
denk geldiğim tartışma programlarında izlediğim kadarı ile konuşmaktan çok ortalarda bağrınıp duran, herşeyi bildiğini sanıp kimseyi konuşturmamaya çalışan ki bu boş insanların yegane silahıdır, mahallenin ağzı laf yaptığını sanan! tiz sesli çocuğu! * işin garip yanı bu adama kardeşim bir bağırmadan efendi tonundan konuş diyen biri de yok an itibari ile. yaşına veriyor olsalar gerek ama olan biz gariban izleyiciye oluyor, kumandayı fırlatmakla sesi kısmak arasında gidip geliyoruz. bu arada da tanımımız netleşiyor hakkında. kalemi kaç para merak ettiren taraf insanı.
Lozan'da doktora yaptıktan sonra Atatürk tarafından Hukuk Reformu yapmakla görevlendirilen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılar için 'Cumhuriyet Savcısı' unvanının isim babasıdır.
Ata'nın huzurunda 'Hukuk Reformu' için fikir fırtınası yapılırken, Bozkurt çok tepki alır ve sıkıştırılır:
'Neden sadece savcılara Cumhuriyet Savcısı denilir?
Cumhuriyet Başbakanı,
Cumhuriyet Bakanı,
Cumhuriyet Müsteşarı,
Cumhuriyet Valisi,
Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da,
Neden Cumhuriyet Savcısı?
Savcılara neden bu imtiyaz?
Atatürk, Bozkurt'a 'Ne diyorsun?' diye sorar.
Bozkurt'un cevabı çok net olur:
'Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. işte o hesabı soracak olan Cumhuriyet Savcısı'dır.'
Atatürk, gülümseyerek hoşnut kaldığını belli eder. 'Devam et Bozkurt' der.
Cumhuriyet Savcısının bu Cumhuriyeti korumak ve kollamak yetkisi hukuk reformuna ve Atatürk'ün yorumuna kadar uzanır.
Bugün Cumhuriyet Başsavcısı üzerinde şimşekler çaktırılırken, bu anının bir kez daha hatırlatmak gerekliydi.
Sağır kalblere, kör gözlere, aymaz beyinlere saygıyla duyurulur.
Gazetemiz Başyazarı ve imtiyaz Sahibi ilhan Selçuk, Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından, evine yapılan baskınla, cuma günü sabaha karşı saat 04.30'da gözaltına alınmıştır.
Devletin kendisine 15 yıldır yakın koruma tahsis ettiği, ikametgâhı, çalıştığı yer ve tüm yaşamı toplumun bütün kesimlerince saydam olarak bilinen ilhan Selçuk'un 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbe dönemlerini anımsatan bir yöntemle gözaltına alınmasının anlamını kamuoyunun takdirlerine sunuyoruz.
AKP'nin kapatılması davası sonrasında, siyasi iktidar ve yandaşları tarafından bu davanın yörüngesinden çıkarılması çabası yoğun olarak sürmektedir.
Bu bağlamda, kamuoyunda "Ergenekon" operasyonu olarak bilinen ve uzun süredir devam etmekte olan soruşturmanın, AKP'nin kapatma davasıyla ilişkilendirilmesi ve Cumhuriyet gazetesinin bu yolla sindirilmek, susturulmak istenmesi oyununa alet olmayacağız.
ismini Atatürk'ün verdiği Cumhuriyet gazetesi, kurulduğundan beri 84 yıldır demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti sistemini savunmaktadır.
Bu uğurda pek çok şehit vermiş ve birçok badire atlatmıştır.
Cumhuriyet gazetesi, demokratik hak ve özgürlüklerin ve laik Atatürk Cumhuriyeti'nin korunması mücadelesini sürdürecektir.
Gazetemiz imtiyaz Sahibi ve Başyazarı ilhan Seçuk'a uygulanan bu haksız gözaltı işlemine karşı gazetemiz tarafından derhal yargıç nezdinde hukuki işlemler başlatılmıştır.
"...
Korkuyu bilene
Bilip yenene
Direnip bilenene
Bilenip
Gül dikene
Çınar ekene
Zalime karşı durup
Canından olup
Mutlu mutlu gidene
Selam
Selam olsun
..."
hayatı bir mücadele kabul etmek, yenilgiyi kendisine ve halkına yakıştırmamak, galibiyet için tüm gücü ile çalışabilmek, ve her ne olursa olsun, başına her ne gelirse gelsin sonunda başaracağına inanmaktır.