Eğer 2-3 haftadan fazla kalırsanız ne temiz hava diyorsunuz ne taze yurmuta ne Cicek ne ot ne böcek. Bir kere köyde yaşıyorsanız üzerinizde o kadar iş vardır ki siz bu güzellikleri göremezsiniz. Zaten kaç köylü sabah gidip tavuk altından yumurta topluyor ya da ohh miss oksijen bol bol ooo horozlar ötüyor gunes daha yeni doğuyor diye uyanıyor merak konusu. Hiç oyle doğal bir şey de yok. Organik tarım yapan hepi topu kaç köy var? Adam ekmek derdinde ne kadar hormon basarsa o kadar kazanıyor. Üstüne üstlük Çevrenizdeki insanların hayata bakış açısının darlığı 2. Haftadan sonra sizi sıkmaya başlar. Part time köylüyüm her boş anım köyde geçiyor. Ama sizi temin ederim köy hayatının güzelliği 2. Hafta ile beraber biter.
Her köşeye mama konmasından daha guzel olan eylemdir. Her köşeye yemek konmasına karşıyım. Kesinlikle hayvabseverlik değildir. Sokak hayvanlarımızın yarısı obez. Duraklarda tüm gün uyuyup duragin dibindeki mamayı yiyorlar. Bunu yapanların kesinlikle hayvansever olduğunu düşünmüyorum tamamen şekilciliktir. O mama bıraktığıb duraktaki köpeğin kendisini kaldıramadığını göre göre önüne o kadar mama boca ediyorsun. Hayvan senin gibi kilosunu düşünemiyor ki. Onun yaptigi yegane hareket yemek aramak için dolanmak zaten. Hayvansever biri olarak sokağa mama bırakmaya (en azından her köşe, durak, kenara) kesinlikle karşıyım. Su bırakın. Su her zaman lazım olur. Daha zor bulunur. Siz mama bırakmadan önce de yaşıyordu bu hayvanlar. Kolaylık sağlamıyorsunuz mama ile. Su bırakın, su hayattır
Benimdir. Merak da etmiyorum. Hiç çekmiyor da ilgimi. Araba yarışının nesi film olur anlamıyorum. Sonralari da dünyayı falan kurtarıyorlar galiba daha da garipleşiyor.
Bir cafenin duvarında gördüğüm; loş bir barın tezgahında, ışığın tam altında, sırtını ve tezgaha dayayıp uzattığı kolunun elinde viski bardağı diğer elinde sigarası olan fötr şapkalı mafyavari adamın olduğu tablo olmak isterdim.
Kanımca çoğu şehirlerdeki üniversiteler kapatılmalıdır ya da o şehrin gelişimine el verecek bölümler açılıp özendirilmelidir. Sivasta biyoloji okuyarak bilim insanı olma ihtimaliniz çok düşüktür. Bunun yerine bu minimum 4 senelik sürenizi kendi işinizi kurmaya ya da bir meslek/zanaatte kendinizi geliştirmeye verirseniz bu sürenin sonunda üniversiteyi bitirdikten en az 5 10 yıl sonra ulaşacağınız noktaya üniversiteyi bitirince ulaşabilirsiniz.
4 yaşlarımı hatırlatmıştır bana. Bursa'da oturuyoruz o zamanlar. Babam işten gelirken getirirdi ara sıra çok sevinirdim. Şimdi farkettim de en yakın kestane sekercisi tophanenin oralardaydı. Yani babamın iş yeriyle evin arasının yaklaşık bir 7 8 katı mesafe. Gerçi babam yuruyerek 3 dakikada gelebilecek mesafedeydi. Yine de üşenmeyip alıyormuş adam. Sağ ol babam benim. Tadı hala damağımda o şekerlerin.
Sanki dedemmiş gibi hissederim hep küçüklüğümden beri. Arabamızda hep baris manço calardi, Sonra benim kulakligimda çalmaya başladı Barış dedemin şarkıları. Nur icinde yatsın.
Bir de modada bir evi var. Hayatımın en güzel anılarından birine mekan olmuştur.
Kitabı alıp okuyana kadar içi korku ögeleri ile dolu bir roman bekliyordum. Alırken de eğlenirim diye almıştım. Ama okudukça fark ettim ki son derece edebi bir roman. Kelimeler birbiri ardına o kadar güzel dizilmiş ki bazen ne anlattıklarını bırakıp birbirlerine ne kadar yakıştıklarını inceledim okurken. Ayrıca hayatıma çok farklı bir anl katan bir kelimeyi de öğrendim bu kitaptan. Teşekküer mary shelley.
Gönüldeşim gelir aklıma. Bir de sürekli bahsettiği çerkes kızlarının hamaratlığı ile anneannemin "Çerkes gelini gibi işleniyon fıtır fıtır" cümlesi gelir.
Son yaşanan olaylarla kurmay albayın kalmayacağı gerçeği. Heralde kalan 1 2 tanesi de olur yani. Harp akademsine o dönemde cemaatisiz girmeyi Başarabildilerse generalliği hak ediyorlardır.