(Adam, patronun odasına hışımla dalmış, "Maaşıma zam istiyorum" demiş... Patron "Neden sana durup dururken zam yapayım ki?" diye sorunca,"Valla siz bilirsiniz, peşimde üç büyük şirket var" demiş, "TEDAŞ, iSKi, iGDAŞ!"
MikrotikLs firması tarafından geliştirilen Yönlendirici işletim Sistemidir (RouterOS). Çekirdeği Linux üzerine inşa edilmiş, güvenlik sunucusu olarak da kullanılabilinen bir işletim sistemidir.
Çankaya Köşkü'ne komşu ingiliz Büyükelçiliği'nde uşak olarak işe başladı ilyas... Büyükelçi Sir Hugessen'a banyoda sırtını keseleyecek kadar yakındı. Ama aslında, nefret ediyordu ingilizlerden; babasının ölümünden sorumlu tutuyordu onları... Bi gün, Almanya Büyükelçiliği Müsteşarı Jenke'nin kapısını çaldı, "Özel ve gizli bilgilere ulaşabiliyorum, isterseniz satarım, fotoğraf çekerim, rulo başına 20 bin sterlin alırım" dedi. Müsteşar, konuyu Büyükelçi Von Papen'e açtı, Papen vaziyeti Berlin'e bildirdi, 29 Ekim 1943 gecesi, Cumhuriyet Bayramı törenlerinden dönüşünde, Berlin'in cevabı gelmişti: "Deneyin..."
*
Trafik başladı. ilyas ötüyor, parayı alıyordu. Doğru mu söylüyor, yalan mı, henüz belli değildi. Ocak 1944'te, "Sofya bombalanacak" dedi, "Hadi canım" dediler, Sofya bombalandı! ilyas kendini kanıtlamıştı... Güzel güzel konuştuğu için "Çiçero" kod adını verdiler ona.
*
O günlerde; Ankara'daki Alman Büyükelçiliği'nde Nele isimli bir kız çalışıyordu; sekreter... Babası Almanya'nın Sofya Konsolosu&'ydu. Savaş öncesinde liseyi ABD'de okuyan Nele, Nazilerden nefret ediyordu. ABD'de yaşamak istiyordu ama, Alman olduğu için imkânsızdı. Bir gün dişi iltihaplandı, hayatı değişti... Dişçi, Yahudi bir Alman'dı, laf lafı açtı, "istersen, seni Amerikalılarla tanıştırırım" dedi. Amerikalılar, 'Alman Büyükelçiliği'nde çalışan Amerikan sempatizanı sekreter'in üstüne atlamıştı doğal olarak... Buluştular.
*
'Rastgele' diye atılan olta, büyük bir balık yakalamıştı...
Çok büyük bir balık.
*
Çünkü, daha ilk randevuda şunları anlattı sekreter: "Sizden bir söz istiyorum, vereceğim bilgi işinize yararsa, lütfen bana sığınma hakkı verin... ingiliz Büyükelçiliği'nde bizimkilerin Çiçero dediği biri çalışıyor. Çiçero aradığında bizim elçilikte büyük hareketlilik oluyor, düşük rütbeli görevliler, sekreterler filan dışarı çıkarılıyor. Nazilerin
kulağı bu Çiçero."
*
Amerikalılar, derhal ingilizleri uyandırdı, tüm personel tek tek sorgulanıyordu. Çiçero enseleneceğini anlamıştı. Almanlara sığındı, istanbul üzerinden Almanya'ya kaçırıldı.
*
Tabii Naziler de uyanmıştı... Çiçero'yu kim ispiyonladı? Sorgu başlayınca, sekreter kız, Amerikalılara yalvardı: "Hayatım tehlikede..." Amerikalılar sözünü tutacaktı. Ancak, ciddi bir sorun vardı. Türkiye tarafsız ülkeydi. Köstebeğin ABD Büyükelçiliği'ne sığınması olacak iş değildi... Sekreter gizli bir eve yerleştirildi, bir hafta saklandı, sarı saçları siyaha boyandı. Naziler fıldır fıldır takipteydi, istanbul'a götürülmesi çok riskliydi. Karayoluyla izmir'e götürdüler, gemiyle Kıbrıs'a
geçip Mısır'a, savaş bittikten sonra ABD'ye...
*
ilyas, Münih'e yerleşti. Hayatının garantide olduğunu düşünüyordu. Ancak, Almanların kendisine ödediği 300 bin sterlinin, ingiliz ekonomisini batırmak için bastıkları sahte paralar olduğu anlaşıldı. Kazığı yemişti... Yalvar yakar, bir emekli maaşı bağlandı. Gece bekçiliği yapmaya başladı, 1970'te sefalet içinde öldü.
*
Hayatı film oldu ilyas'ın, Hollywood'da... Anılarını "I Was Cicero, Ben Çiçero'ydum" başlığıyla kaleme alıp, Stern Dergisi'ne satmıştı. Yönetmen Joseph Mankiewicz, bu anıları
'5 Fingers, 5 Parmak' ismiyle sinemaya uyarladı, 1952'de... ilyas rolünü, o dönemin efsane aktörü James Mason oynadı. ilyas'ın hayatı, biri yönetmen, iki Oscar aldı.
*
Sekreter Nele ise, savaştan sonra kimliği değiştirilerek, California'ya yerleştirildi. Garsonluk yaptığı, evlendiği, bir çocuğu olduğu iddia edildi. Sonrası bilinmiyor.
*
Demem o ki...
Ankara böyle bi yer.
*
istihbaratçıların savaş alanı.
*
Ve, şurası kabak gibi belli oldu ki, suikastçı diye yakalanan albayla binbaşı, Genelkurmay içindeki Çiçero'nun peşinde...
O halde ne yapmak lazım?
Ne yapıp edip, albayla binbaşıyı açığa çıkarmak lazım ki, Çiçero araziye uysun.
*
izleyelim bakalım, gazete manşetlerinden yazılan senaryoların Oscar'ını kim alacak...
"Valla biz vurduk" demelerine rağmen, şakır şakır asker vuranların PKK'lı olduğuna inanmıyorlar, suikastla suçlanan yarbaylar onuruna yediremeyip kendi kafasına sıkıyor... Bunlar hâlâ mahalleden geçen subayların peşinde.
*
Bakın, neymiş o suikastçının adı?
E.Y.B.
Olsa olsa, Embesil Yani Bu'nun kısaltılmış hali herhalde!
*
Çünkü, sanırsın, Mısır piramitlerinin gizemli dehlizlerinde yaşıyor Bülent Arınç, nerde oturduğu bilinmiyor... Halbuki, o mahalleye her gün önünde arkasında vaiyynn diye bağıran eskortlar, korumalarla geliyor, kapısının önünde de polis kulübesi var, anaokulundaki
çocuğa sor, aha şurası diye göstersin... Ama bizim albay suikastçı, elinde krokiyle
adres arıyor iyi mi!
*
(Kestane ağacına sırtını ver, 20 adım yürü, pastane var orda, dön ordan, ver sırtını pastaneye, 20 adım yürü, kestane ağacı göreceksin, arkasına sotalan filan.)
*
Üstelik, manifaturacıda Kalaşnikof var, sokağı tarıyor; bu arkadaş albay olmuş, suikast yapacak, tabancası bile yok.
*
Şöyle bi diyalog mesela...
- Kimi vurcaz komtanım?
- Arınç'ı.
- O kim?
*
Reflü olduk gari, her Allah'ın günü gazete mutfaklarına kurulan darbe marbe ziyafetlerini kimse yemiyor... N'aapsınlar, tatlı niyetine, mahalleden geçen subayları "Kroki yiyen suikastçı" diye servis etmeye başladılar... Yerseniz artık.
iınternetteki sözlüklerde sizin için hiç iyi şeyler yazmıyorlar, bunu biliyor musunuz?
- Biliyorum... Ben reytingimi oraya yazı yazan bazı zavallıların yazdıklarıyla ölçüyorum. Ne kadar entry olursa, ben o gece programın reytingini iyi-kötü anlarım.
Aslında kendisini tanır gibiyiz. Uzaktan... Arada çıkagelir. 'Arada' dediğim, kendince gerekli gördüğü zamanlarda... Genellikle sular durulmaya, silahlar susmaya başladığında...
Bazen belinde bomba, bazen elinde roketatarla...
Çarşafla, cübbeyle veya poşuyla...
Meclis'te, otobüste, kampüste, cemevinde ya da dağ başında...
Bir çöp bidonuna bıraktığı ses bombasıyla ya da bir devriye pususuyla...
imzasını kanla atar.
Kurbanlar, cinayet mahalline celladının adını kanıyla yazar:
'Provokatör!'
Etiler'de oturanların değerleri ile toplumun milli ve manevi değerlerini tartıyor. Elinde terazi var, sosyal değerleri iyi tarttığı gibi, hiç kaçmaz,
iyi de değer biçiyor.
Hazret şimdi bir başka bomba patlatıyor. "Ruhat Mengi'nin programını hiç izlemem, Mümtaz Türköne'nin milliyetçilikle ilgili yorumunu merak eder ve izlerim."
RTÜK Başkanı olarak söylediği bu söz, RTÜK Yasası'nın 4. maddesindeki tarafsızlık ilkesinin ihlali. Zaten
CHP Konya milletvekili Atilla Kart bu nedenle RTÜK'ten sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a, Davut Dursun'la ilgili nasıl
bir işlem yapacağını soruyor.
abhaza, abazin veya türevi kelimelerin zamanla abaza olması sürecin getirisidir.
vikipedi'de kendileriyle ilgili şöyle bir madde var: http://tr.wikipedia.org/wiki/Abazalar (eğer verdiğim yönlendirme doğru düzgün çıkmazsa kendiniz girip bakın.)
"BAŞAKŞEHiR Belediyesi, 2010 bütçesinde emlak vergilerini % 250 oranda arttırmış.
Bu artışa göre Başakşehir'de bir evi olan vatandaş 2009 yılında 650 lira vergi öderken, 2010 yılında belediyeye % 250 zamlı haliyle 1.700 TL gibi şok bir vergiyle karşılaşacak. Buna çevre, temizlik vergisini de eklerseniz toplam 2.000 TL olacak vergiler. Belediye konut ve arazilerin tespit işini özel bir firmaya yaptırmış. Bedelleri yüksek bulanlar karşı dava açamamışlar. Hükümet yaptığı yasa değişikliğiyle vatandaşın bu hakkını elinden almış. Bu hak sadece değer tespiti yapmaya yetkili olan komisyondakilere verilmiş. CHP Başakşehir ilçe Başkanı Özgür Karabat"Yani mahallelerde halkın hakkını belediyeye karşı savunma görevi muhtarlara bırakıldı. Bu hakkı kullanarak emlak vergisi artışlarına karşı dava açan tek muhtarımız var o da Güvercintepe Mahalle Muhtarı'dır. Diğer mahalle muhtarları yapılan artışları kabul ettiler. Ama gelecek yıl herkesin canı yanacak, hele arsası olan daha yüksek zamla karşılaşacak" diyor.
sonunda "by" kelimesiyle birlikte rastgele olduğunu düşündüğüm bir yazarın rumuzu çıkıyor. (şu an firefox'da açtığımda "ortada delil birakmayalim", ie'de açtığımda "somut" çıktı.)
acaba rastgele (random) mi çıkıyor yoksa belli yazarlar arasında dönüp duruyor mu? (çünkü üç kez aynı yazarın adını gördüm. isim veremiicim.)