yunus emre ündar'a ait bu mükemmel şiiri kahraman tazeoğlu seslendirince ortaya çıkan dehşet yapıt.
işte o değerli sözcükler:
ismi tarafından terk edilmiş bir şehir gibi yüreğim. her ne kadar adını koymaya çalışsamda; yokluğunun eş anlamlısı hiç bir imla kitabında geçmiyor... sanki türk dil kurumu yasaklamıştı yokluğunu... gittiğin günden bu yana bu şehir çok değişti. hunharca katledilmiş hayallerim, boyası dökülmüş umutlarım ve dünden kalma yarınlarla ayakta durmaya çalşıyorum... gitme diye bütün pabuçlarını dama atmıştım halbuki...
biliyorum, bir gün bu şehir getirecek seni bana. kim bilir belki de bir dolmuşta 'şuradan bir öğrenci uzatır mısınız?' diye vurduğum omuz seninki olacak... şimdi hangi şehir alıp basar bağrına bizi? hangi şehir hikayesine kahraman yapar? hangi şehir büyütür çocuksu düşlerimizi?
sen gittin... bu şehiri ayaklar altına alıp kalbimin sokaklarına basa basa gittin... ve ben pabucunu kaybetmiş bir çocuk edasıyla seni aradım bomboş sokaklarda... kaldırım taşlarında ki ayak izlerini, inzivaya çekilmiş kuytu düşlerini ve doğmayan çocuğumuzu parklarda aradım... yalnızlık bir ananın nasıl ilk göz ağrıysa yokluğun da benim ilk göz ağrım...
hani küçükken kalbine ne koyarsan seninle beraber oda büyürmüş ya; ben büyüttüm seni işte kalbimde annen falan hikaye... şimdilerde adın, adım adım sürükleniyor kalbimin bomboş sokaklarında. hatırlar mısın bir ara sormuştun 'beni neden seviyorsun' diye, bende o an heyecanlanıp cevap verememiştim... hala geçerliyse o soru'n cevap vermek isterim.. seni neden seviyorum biliyor musun? gözünün üstünde kaşın varda ondan...
keşke 'gidiyorum' dediğinde 'gelirken ekmek almayı unutma' diyecek kadar hafife alabilseydim gidişini.. olmadı işte... ben kahvaltını hazırlayıp senin gelmeni bekledim. bir çocuğun babasının yolunu gözlediği gibi... periler için bile çocukluk titik bir cennetten ibaretse ben ne yapabilirim ki... sen en iyisi gitme... hem nereye gidiyorsun bu şehri peşine takıp? yalancı bahara aldanıp nereye gidiyorsun?
şimdilerde adın kadar aklımdasın... adın ; benim için 'oku' emri... hadi gel dolaştır kestane rengi saçlarını kılcal damarlarıma... kalbime giden her kan pıhtısında saçlarının kokusu olsun... yağmurlu havalarda bile kapatmıyorum pencerelerimi.. sen geldiğinde belki duyamam diye... iyiyim ben, merak etme... ordan burdan bir kaç dal sigara, birisinden kibrit, otlanıyoruz işte... iyiyim ben, yara'm da çok iyi, çok iyi bakıyorum ona... mesela her nefeste biraz daha büyüyor, başkalarının ateşinde...
parmağına sürecek oje bulamayışın mı hala tek derdin? yada kırmızı ile pembe arasında kalman mı hüzünlendiriyor seni? hani bana bazen her aklına geldiğinde 'seni seviyorum' diyordun ya, o an kendime olan öfkem kızıl bir duman gibi yayılıyordu içime, sonra yavaşça soğuyarak küçülüyor küçülüyor ve yerini yine hasrete bırakıyordu.. şimdilerde o iki kelime kulağıma küpeden ibaret...
'gidiyorum' dediğin günden bu yana yoksun bu şehirde.. kuru bir 'gitme' sözcüğü dökülmüştü o an dudaklarımdan göz yaşlarıyla karışık.. öyle kuru, öyle ıslak, öyle uzak.. sahi bu kadar kolay mıydı her şey, bu kadar yakınmıydık bu ayrılığa.. her neyse...
özledim be kadın ! özledim... saçlarındaki 'ben' kırıklarını özledim... gözlerinde boğulmayı özledim... dudaklarında haram'ı özledim... ellerinde sevabı özledim... sorma bana 'beni özledin mi?' diye... özledim ulan ! özledim...
ama her şeye rağmen başardığımız şeyler vardı.. mesela sevdik, çok sevdik; yada öyle sanıyorduk.. amacım yıldızları göstermek değil; binlerce yıldıza rağmen ayın güzelliğini göstermek.. bitti deyişin öylesine değil ölesiyeydi, şakacıktan... ve kıyametler koptu, sadece sen öldün...
sakın ayrıldık diye bana verdiğin sözleri unutma sevgilim... - sıkı giyin. - ilaçlarını aksatma. - geceleri üzerini ört. - sevgilinle iyi geçin. - kendine iyi bak. - ve sendeki bana iyi bak...
Günlük hayatta ihtiyaca bağlı kullandığımız, bize ait bizim için özel anlam ifade eden sözvarlığı unsudur. Tarihsel süreç içinde hiç değişime uğramazlar. Bu kelimeler ferdin milli kimliğini belirler, fertlerin hangi cemaate, cemiyete millete ait olduğunu ortaya koyar.
özbekistanda kullanılan geleneksel bir aksesuar. bizim şapka, fötr ya da fes gibi nitelendirdiğimiz aksesuarı özbekler doppi olarak nitelendirmişler. bunun erkek ve bayanlara göre çeşitli versiyonlarını çıkarmışlar ve kullanmışlar. bu geleneksel kıyafet üzerine çeşitli nakış ve işlemelerle de süslemeler yaparak renklendirmişler. adına da doppi demişler.
kadıköyde üç buçuk yıldır varlığını sürdüren, dışarıdaki rekabete ve paraya dayalı yaşamın aksine, yalnıza bir sandalyenin ucundan tutup kaldırmanın bile bir destek olduğu, gönüllü eğitim faaliyetlerinin son hızla devam ettiği kültür merkezidir.
çeşitli atölye çalışmalarıyla hem kollektif bir yaşam alanı sunar, hem de burada başlayan bu rekabete ve paranı sözünün geçtiği düzene karşı bür mücadeleye girer.
yediden yetmişe bir çok gönüllüsü bulunan bu kültür merkezi içerisinde barındırdığı birbirinden sevimli sıcak üyeleriyle de farkını ortaya koyuyor. burada verilen eğitimler kadıköyde yaşayan ve bu fikirleri taşıyan kisilerin kesinlikle kaçırmaması gereken bir fırsat.
dayak yemeden çıktığımız için şükrettiğim, gülmekten yarıldığım ve bizzat şahidi olduğum trajikomik olaylardan biridir efendim.
bugün saat 3 sularında yaşanan bu olay arkadaşımın tarihine bir kara leke olarak sürülmüş ve yerini almıştır.
garson: buyrun ne alırsınız?
arkadaşım: coca cola alıcam beaann.
garson: biz coca cola satmıyoruz.*
rapsodik: hassktr...
arkadaşım: * aa niye kiie???
rapsodik: * şey biz iki meyve suyu alalım...
doğarken annesini kaybeden bir çocuk olmaktır.
her şeye herkese 1 0 yenik başlamak anlamına gelir bu, belki de başlayamamak hiçbir şeye...
hep eksik kalmaktır, her durumda her zaman, hep yenik olmaktır...
sersefil bu bedenim aştı zamanı bazen fel fecir
açılan gözümü yaşlar aldıkaptan dümeni kır ve git
dönende yok ki karada rahata düşmüş terkedip
merkezi olmuş kalbim çekip gitmek çaresi
hangisi adil ama bugünlerin mesaisi
nevalesi olmadan uyku yok ferasetim
rüyalarımda galibim gerçek hayatta manevi
maddiyattan değersiz bahanesiyse şahidim
bu sahilim manzaram ve yazmak ister sağ elim
müsaitim yalnızlıkta gizli verasetim
boş verin o güzele selam olsun ben hala tekim
merak etmeyin yaz kış aynı yerde beklerim
her denemede bin hayır her kelimede gündem aynı
ver beni bana geri vermeyen her gece aldı benim öfkemi ahımı
savaşım soğuk ve kısasa kısas kasamda
arafta çoktan boş yer edinmiş duygular içimde artık dost
[Nakarat - Şanışer]
kimseler bilmezdi yine yarim
sen gidince gökyüzüne halim kalmaz oldu
günlüğüm yine senle mi doldu özledi yani
bulutlara sordum yine cevap yok
ağladım satırlara döktüm çok gelmedin
madem ki sevmedin kalbime hançer gibi saplanır ok
[Şanışer]
aldı yaramı deşti yar muhalefette rap diyar
diyarın istemekti kar ve kan boyardı tablolar
benimle geleni vardı milimi çağrı yoktu kalanı
bomboş odamın ağrı dolu sabahlarıydı dört duvar
yaktı canımı selametle uçtu gitti yarını
bomboş artık onsuz ardı canlı sade hatıralar
hafızamda yalnız ağlar ah kızanlar
ağzım anlar razı gelme gazi düş farazi mektuplar
aktı rhymeı mayına kalbi hedef arattı sayıma çıktı çivili tekne
mayına mekke yoluna bekle boyuna sürüyüp oyuna bırakıp ayına gölge yap
dayan bayan trip adına şarkı yazmam arınazsın arınamazken
bahtı kara bir rapte paramı mantık arama
rabbim oralı cennet ister adi karalı defter adına yazmadım
seninle doğdu seninle öldü hücrelerim
gittiğin günden beri dön diye hecelerim
[Nakarat - Şanışer]
kimseler bilmezdi yine yarim
sen gidince gökyüzüne halim kalmaz oldu
günlüğüm yine senle mi doldu özledi yani
bulutlara sordum yine cevap yok
ağladım satırlara döktüm çok gelmedin
madem ki sevmedin kalbime hançer gibi saplanır ok
[Bela]
ben bu duvara resmi çizdim bak bu tablo hep sensin
adını andım acını çekerek yaşadım onca sen için
gün sabahtan kararı verdi duy belayı birde derdi
çifte mermi saplanınca kefeni verdi bir melek
bir buketle gelecek olsa bin bukettir albu parçam
sevgi okunu çek yaydan bense okurum efkardan
derde derman hangi ferman söylemişse gitmeni
gittiğin o günden beri bela bekler ölmeyi
ahiretten farkı yokken gittiğim o sahilinde
sesimi duysa kafi dir ve ben bu aşkın faili
sağda solda bir melek var iyi ve kötüyü gösteren
yanlış olanı bikere seçtim yarim oldu sabreden
gözlerinden akan o yaşlar biliyorumki haklılar
ben bi gizemi sevdim elbet bak bu aşkın hatrı var
sigara yaktım hep yazarken birde dosta dert yanarken
tek bir sebebim oldu işte sen yanımda ağlarken
[Nakarat - Şanışer]
kimseler bilmezdi yine yarim
sen gidince gökyüzüne halim kalmaz oldu
günlüğüm yine senle mi doldu özledi yani
bulutlara sordum yine cevap yok
ağladım satırlara döktüm çok gelmedin
madem ki sevmedin kalbime hançer gibi saplanır ok...
seyit göktepe tarafından yazılan, birbirine rahatça eklemlenen, peşi sıra okunduğunda yeniden bütünlenen öykülerden oluşan 2008 basımı hikaye kitabıdır.
esse bir yerlerden...
savurur mu götürür mü beni bilmem?
mevsim bahar- nilüfer örer.
tanım: herkesin hayatında bir dönem esmesi gereken rüzgar çeşididir.
deli olmalıdır ki delirtsin akıl oyunları oynayan ruhlarımızı...
deli olmalıdır ki çelsin aklımızı, beynimizi esir alsın...
rüzgar olmalıdır ki dağılsın kötülükler dört bir yana
bizim içimizde sadece mutluluk kalsın...
yataklarında mışıl mışıl uyumak varken oturup entry girmeyi tercih etmiş yazar topluluğunun ortak paydada buluştuğu an.
2911- Cedric ten Chen e mesaj var.
aishe- yo yo. siz beni yanlış anladınız.
ajdaranikinyandasi- asdf 123lpvcç. zxc zxc123 p xcvdr 249+206+92 78 +3
alikula
bayram hoshtempo- Yazarim. Donup arkama bakmam bile.
beatleboy- evvela kendine karşı dürüst ol! sonra ne olursan ol!
ben hep 17 yasindayim- daha gelmedik mi
bir bardak demli cay- . . . . . .düşün bir melodi gibi hayatı yanlış notaya basarsan yakarlar canını. . . . . .
dark darkest darko
desideriuz
eksi veren ibne- hoppala paşam malkara keşan!
enzeru- bir minicik kız çocuğu bak duruyor orada hala.
fidelio- http footballagainsttheenemy.blogspot.com
installer- if you help jack on the horse would you help jack off
moonlight sonata- itina ile isme özel şiir yazılır
peevish
rapsodik- dımm tısss dımm tısss dımm tııss
sinemam1986- acelem var. koşasım yok.
soniamania- griple mücadele hareketi
soul forged sin- .and when he falleth he falleth like lucifer; never to ascend again.
tool- ^.^
wtfmpt- hadi hayırlı olsun.
xenophobe
gizemli yazar
gizemli yazar
gizemli yazar
gizemli yazar
gizemli yazar
çaylak
nefes almalıyım...
tutmayın kollarımdan yeter, vurmayın en hassas duygularıma beni bırakın...
gitmem gerek esir olamam bu hantallıklara,
ellerim üşüyor
ne hakkınız var lan bunu yapmaya
bırakın beni!
gitmek istiyorum...
adımı değil duymak anımsayamayacağınız uzaklıklara...
kaybolmak istiyorum, değil bulamayacağınız, tahmin bile edemeyeceğiniz karanlıklara...
beni bırakın...
kalbimin teklemesine bakmayın korkmuyorum sizden!
o olur öyle arada.
siz de teklemezmisiniz bazen,
tükenmez mi umutlarınız?
olur mu siz hep mutlusunuz ya!
çekin o mutluluk timsali ellerinizi çekin, beni bırakın!
gidin karanlığın ortasındaki aydınlık(!) dünyanıza,
pılınızı pırtınızı toplayın, alın ne varsa...
gidin yüreğimin kenarından boş bırakın orayı.
en temiz duygularım orda saklı...
kirletmeyin beni adi dünyanızda, defolun!
kaptın ışıkları giderken
sonu gelsin artık bu gölge oyununun...
beni bırakın!
hadi gidin artık, nefes almalıyım...
benzeyen ve kendisine benzetilenin ortak özelliklerini sıralayıp anlatan teşbihtir. Tevfik Fikret'in Çınar, Necip Fazıl'ın Kaldırımlar, Namık Kemal'in Vaveyla adlı şiirlerine örnekleri görülür.