insan kendisine ragmen yasayamaz
kalbimiz beyaz derken biz siyah diyemeyiz
diyemeyiz hannelise
sen mutlaka lichtenstein dukaligindan bahsedersin
yapraklarini doker ihlamur agaclari katedralin onunde
ben icimde mustesna bir ates bahcesi donatirim
bembeyaz
bembeyaz hannelise.
işte bir eklem yeri daha
Doğayla ben, benimle doğa.
Var, o kadar unutturacak şey var da
Neden bir o, bir söğüt ağacı
Sayısız yapraklarıyla karşımda.
Acı bir tütünden çıkardım bu şarkıyı
Kalbimde doğup batan güneşlerden
En çok da bir karanlığı bırakıp gittiler bana
Ve bu suskunluğu, bu karamsarlığı
Sözgelimi içimde hiç kımıldamadan duran bir çarşıya.
Var, o kadar unutturacak şey var da
Neden bir o, bir söğüt ağacı
Sayısız yapraklarıyla karşımda.
bazen ben de neyi neden yaptigimi anlamiyorum. beni benim haricimde yoneten birirleri var gibi. illaki kendime gore nedenlerim var ama kimseyi uzmek istemedim ben sozluk bu hatasiz oldugum anlamina gelmiyor elbette bir yanim ne yapsam hep oksuz be sozlugum affolunmak temennesiyle...
aslinda iki seven insan yan yana geldiginde konusacak pek de bir sey yoktur bu zamanlarda susmak ve anlasildigini hissetmek aynada kendini izlemek gibidir.*
-seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin-
-nazlanırsın ama bir gün gelirsin-
düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı asker miyim neyim ben
ekleyip duruyorum sabahları akşama
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında.
kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk,
omzunun hizasına.
çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
ve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.
budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin
nereye konsam geri sayım başlıyor
kurcalıyor beni bir çırağın elleri
ah, unufak olsam ve desem ki
ağzın tat görmesin hayat
kandırdın beni.
sorma,
elim kırılsın bir daha
dokunursam güneşe.
kılpayı kaçırılmış bir şeyin
bıraktığı ardında
neyse oyum ben.
yaralı serçe, benim için dua et:
gök bir kayalık gibi şimdi üstümde
dr. şükrü öncüoğlu'ndan
üç ayda bir reçete.
acıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklarda
ve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla
çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması
bir yastık arıyorum kuş seslerinden
mühim değil sonrası.
sorma,
yangın sönseydi suyla
denizler her akşam böyle yanmazdı.
yakartop oynayan melekler gördüm güneşle
ve büyük çiftçiler gördüm dağları biçen
yolundaydı herşey, ben bile yolundaydım
ama
kıyıya vardığımda
kendimi unuttuğumu anladım
karşı kıyıda.
şiirler söyledim belki duyarsın diye
çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin
sana seslendim durdum bu küçücük odadan
acımı duy, sensin pusulam benim
ki dünya
silinmiş bir harita
gibi yabancı bana.
sorma,
usulca uzandığında
bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.
Ben geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden birşey bekler
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum
Ben geldim geleli açmadı gökler
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım
Biri damla damla alnıma düşer
Diğerinde durup göğe bakarım
Ne şehir ne deniz kokan gemiler
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım
Nedense aldanmış bir gece annem
Bir kadın gömleği giydirmiş bana
işte vuramadı gökler bana gem
Dinmedi içimde kopan fırtına
Nedense aldanmış ilk gece annem
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan
Ortalıkta ölüm sessizliği var
Bana ne geldiyse geldi yukardan
Bana ne yaptıysa yaptı bulutlar
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan
iyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmura bakmayı cam arkasından
insandan insana şükür ki fark var
Birine cennetse birine zindan
iyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Bulutlar yarılır gökler açardı
Şimdi ne ihtimal ne de imkan var
Göğe hükmetmekten kolay ne vardı
Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Ben geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden birşey bekler
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum
Ben geldim geleli açmadı gökler.
insan aslinda asik oldugunu uzun vadede anlar. yaptiklarini, hissettiklerini, heyecanini, uykusuz gecen geceleri, karin agrisini ve en onemlisi asik oldugu kisinin karsisinda egosunun nasil eridigini dusununce anlar.
sevdiğin kişi karşıdaymış gibi denize söylenmesi gereken cümle. çünkü çoğu maşuk deniz kadar güzel, deniz kadar yerinde, deniz kadar içine alıp götüren cevap veremez. yanlış kişiye söylendiğinde hayal kırıklığı yaratır. hele de cevap ağız ucuyla" ben de" ise pişmanlık geliyorum bile demez pat diye oturur insanın böğrüne. Ama doğru kişiye söylendiğinde serotonin tavan yapar. Böyle de sihirli bir cümle işte. Garip
duymak da ayrı güzel onu da uzun uzun anlatmalı*
milena jesenska aslında tam bir dava kadınıdır. inandıklarını hayatı pahasına savunmustur, az bulunan güçlü kadınlardandır. Aşık olup ailesini karşısına aldığı kocasıyla mutlu olamamıştır belkı de bu yüzden Kafka'ya da güvenememiştir. Kafka ile olan ilişkileri süresince arafta kalmıştır bence bir mektubunda "kocamı seviyorum senı de " yazdığını üzülerek okumustum.
Kafka'ya gelince yazdıklarından derin bir aşkın içinde olduğu belli ancak o da milena gibi cesaretli değil. iki tarafın da korkuları vardı belli ki. keşke aşılsaydı hepsi, tüm dünya görseydi onların aşkını, biz de inansaydık aşka, bak olabılıyormus yaşayanlar varmış diyebilseydik
asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
ben ki tek damla şarap içmedim
ekmeğin beyaz zeytinin siyah
olduğunu biliyorum
asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
benim kusturucu sarhoşluğum
yoksulluğum
yüzüme bakmasan da
yağmura düşürsen de gözlerini
gözlerime bakmasan da ne kadar
o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
uykularımda nefesinin sıcaklığı
o kadar
hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
gözbebeklerimde duran
umutsuzlandığım her akşam
senin rüzgârın almıyor mu
uğultulu yorgunluğumu
yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
iyimserliğin
ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
senin için dokuduğum basma ve pazen
denizin yeşilinden süzdüğüm balık
göğün mavisinden çaldığım kuş
senin için
felsefe okudumsa
iktisat okudumsa gece yarıları
boğazım kurumuş içim bir kalabalık
sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan
senin için okudum
geceyarıları
sen beyaz bir kadınsın
uzaktaki
GÖZLERiN AKLIMDAN ÇIKMIYOR
sen beyaz bir kadınsın
karanlıkları dinleyen
uzaktaki
sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
yorgun başını
üşümüş yastığına koyuyor musun
uyuyor musun
Yazar : ATTiLA iLHAN
ben adam olacak mıyım acaba sözlük nedir bu gelgitlerim neden kendimi tanımak bu kadar zor neden kendimden sadece kaçtığımda huzur buluyorum of sözlük sana bile anlatamıyorum ama gelecek ne kadar da belirisiz. çok büyük çatışma ortasındayım siperim de yok kim vurduya gideceğim galiba sözlük vedalaş benimle. bu arada konudan konuya atladığım için özür dilerim sözlük.
bazen insanlardan iğreniyorum sözlük.Bir yerde insanlar acı çekiyor, insanlar ölüyor, eziliyorlar betonların taşların altında ve aynı ülkenin evlatları sanki düşman ülkenin vatandaşı gibi iyi olmuş, hiç üzülmedm, Allah belalarını verdi diyebiliyor bu insanlar aynı deprem kuşagında yasadığını unutuyor, insafsızca yorum yapıyorlar ve ben okudukça insan olmaktan utanıyorm. Rabbim zor durumda olanları kurtarsın...
tv 8 e geçtikten sonra sıçmaya başlayan programdır. Bunca yıldır izliyorum hiç bu kadar sıkıcı olmamıştı, programın formatı oturamadığından mı bilmem skeçler berbat hiç güldürmüyor hatta uzunluğuyla deli ediyorlar. Neyseki dün gece tuuuuuuulalar insaattan hani şu buyuk tuuuuuuulalar inşaattan alev vardı.
-necip bey size ne der?
-ooohh yenge der. ama ben hiç özel hayatımı konuşmak istemiyorum hiç istemiyorum yanii*
şu sıralar "gerçeğin peşinde" olan sunucudur, ama bütün konukları insana yalan ya dedirtecek iddialarla gelir.
samimidir, programında kendine abi dedirtir alt yazıya da öyle yazdırır.
her nedense programına her çıkan ana bacı küfreder belki de yalçın abiciğin küfür esnasında hafif sırıtması yüzündendir.
ama tam flash tv liktir. flash asla yalçın abiden vazgeçemeyecek kehanetini yaşatandır.