rakinfish
1394 (ilgi odağı)
altıncı nesil yazar 9 takipçi 68.61 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    bir avuç cahil ve yobaz tarafından yönetilmek

    1.
  1. "bana üç farklı şairden üçer şiir say" desem sayamayacak vekiller tarafından yönetilen şahsımın maruz kaldığı işkence. ulan 26 yaşındayım, hayatımda bir kere bile temsil edilmedim lan koca mecliste. çankırı'nın 1500 rakımlı köyündeki amcam bile vekil soktu meclise, ben sokamadım. (benim ayıbım, amcamın ellerinden öperim) sikerim lan böyle düzeni.

    masum bir bebek olarak doğdum, sonra herkes gibi bu iğrenç düzenin çevresel faktörlerinden etkilendim. yaşadığım ülkenin televizyonundaki, okulundaki, camisindeki, toplumundaki hurafelerle beynimi doldurdular küçücük yaşta. şu günkü aklımın asla kabul etmeyeceği şeyleri doğru bellettiler bana. bu saçmalıkların yanlış olduğunu algılamak, bunları kafamdan silip atmak için onlarca kitap okudum; yüzlerce köşe yazısı, makale okudum. her yeni bir şey öğrenişimde kendimi biraz daha cahil hissettim. russell'ın, "bilmemek ancak kitap okumakla olur" sözünü felsefe edindim. hep "acaba" dedim, yanılabilme ihtimalimi hiçbir zaman göz ardı etmedim, daima karşımdaki insanın da haklı olabileceği olasılığını düşündüm. benden farklı olan, hayat ve dünya görüşleri bana benzemeyen insanlara karşı saygılı olabilmek için kendimi resmen eğittim, telkin ettim. nasıl ki bir bir resme bakınca iki insan farklı şeyler görebiliyorsa, hayatta da aynı kuralın geçerli olabileceğine inandım.

    ama aklım erdiğinden beridir televizyonu ne zaman açsam; birbirine söven insanlar, birbirlerine tekme atan vekiller, yalan söyleyen siyasiler gördüm. hayatım boyunca hiçbir zaman hak ettiğim şekilde yönetilmedim. lanet olsun lan, damn amk. tiksiniyorum bu düzenden. platon bir gün, insan canlısının devlet kavramının kölesi olacağını tahmin edebilseydi asla o malum kitabı yazmazdı. ulan kutsal bellediğiniz bütün kavramları biz kafamızdan uydurduk, daha iyi koşullarda yaşamak için. şimdiyse kendi uydurduğumuz bu kavramlar için köle olacak hatta ölecek kadar şuursuzlaşmışız. çok ciddi söylüyorum, bu şekilde yönetilmeyi hak etmeyecek kadar emek verdim kendim için. eminim benim gibi düşünen yüzlerce binlerce insan vardır. arkadaş yeter artık, ben şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum ya.

    (bkz: sarhoşken entry girmek)
    7 ...
  2. ok sitesinden yaran soru ve cevaplar

    390.
  3. --spoiler--
    lütfen...
    hasssan 11.01.2010

    kolay gelsin sayın hocalarım... kız arkadaşımla cinsel ilişkiye girdik ..okey prezervatif kullandım fakat boşalma sırasında prezervatif meni doluyken içeride kaldı elimle çıkarttım meniler içeriye akmışmıdır hamile kalma riski nedir lütfen yardımcı olun teşekkür ederim

    --spoiler--
    4 ...
  4. tdk büyük sözlüğü

    1.
  5. isminivermekistemeyenbiseyirci

    70.
  6. kendisini tanımam ama müzikten anlayan bir yazar.
    1 ...
  7. ç i ğ ö ş ü

    2.
  8. biraz daha sağında, tuborg gold yazısı rahatlıkla görülebilir.
    1 ...
  9. kiremitte buz musun

    2.
  10. muhteşem bir türküdür. tuborg gold'un yanında iyi gider.
    1 ...
  11. erkek kezban

    1.
  12. sinekler yazar olsa açacakları başlıklar

    106.
  13. müzeyyen senar

    262.
  14. cenneti tasvir et deseler, "rüzgar kırdı dalımı" şarkısını dinleterek cevap vereceğim, dünyanın gelmiş geçmiş en güzel seslerinden bir tanesidir. bu ülke bu hanımefendinin değerini öldükten sonra anlayacak. bir belgesel çekmek zor değildi. varsa yoksa sörvayvır, fatma'nın suçu ne. hassiktirin lan.
    2 ...
  15. tuborg gold

    103.
  16. içtiğim, alman, ingiliz, isveç, fransa biraları da dahil olmak üzere en güzel bira.
    3 ...
  17. sabah 7 03 te götünü yırtan simitçi

    1.
  18. hepinizin de tahmin edebileceği gibi orospu çocuğudur.

    şimdi kimse, "ekmek parası yeaa" demesin. biz de biliyoruz ekmek parasının ne demek olduğunu. fakat, bir insan evladı pazar sabahı, 7.03'te "geevroooooooğk" diye ortadan ikiye yarılırcasına bağırıyorsa kötü niyetlidir. ulan bir kere de kendim uyanayım be, bir kere de sesinle öperek, sikerek uyandırma beni.
    3 ...
  19. kanun

    36.
  20. muazzam bir mezedir. tanrı diye bir şey varsa şayet, muhtemelen sesi bu alete benzerdi.
    1 ...
  21. seks

    458.
  22. şu an hakkında konuşanların yapmıyor olduğudur.
    5 ...
  23. şu saatte evlerinde olmayan kız veya kadınlar

    7.
  24. amerika birleşik devletleri'nde yaşıyorsa, muhtemelen çalışıyordur.
    1 ...
  25. fetonun peygamberle türkiye yi konuşan kankası

    3.
  26. fetullah gülen'e itimat etmeyen herkesi ateist olarak gören öküzleri görmemizi sağlayan kankadır. sevgili dümbük senin bu sığ şakirt mantığına göre mevlana da ateist, imam-ı azam da ateist, farabi de ateist. aynı sığır buralarda mavi marmara diye ağlarken, sevgili fetullah gülen "mavi marmara konusunda türkiye israil'den izin istemeliydi" diyordu. çapsız cühela seni.
    2 ...
  27. beyler bir yol verin diyen sperm

    1.
  28. iş bankası bankamatiği önündeki kuyruğa kaynak yapan, 8 köşe kasket takan dayının spermidir.
    3 ...
  29. ekşi sözlük e ulu sözlük te tahammül edilememesi

    2.
  30. ekşi'nin adnan oktar hakkında entry girilebilen tek sözlük olmasından ötürü olabilir.

    http://ldrlongdistancerider.com/images/I_Am_Free.jpg
    1 ...
  31. fetonun peygamberle türkiye yi konuşan kankası

    1.
  32. muhterem bir zat-ı şahanedir.

    yani bu konuşmayı yapan kişinin bence evini narkotik şube basmalıdır. bu, resmen kendini ihbar etmektir. zira senelerdir alkol içerim, adım gibi eminim alkol böyle kafa yapmaz. bu başka bir şey olsa gerek.

    &feature=player_embedded
    6 ...
  33. ekşi sözlük te yazmaya başlık bulamamak

    2.
  34. 28 haziran 2012 tarihine kadar lanetli olduğum için, 4 gün daha yaşayacak olduğum durum. ayrıca sadece yazarı ilgilendirecek kadar subjektif bir eylemdir.
    0 ...
  35. madonna bir daha türkiye ye gelmesin

    2.
  36. babaannemin dün gece sabah namazından sonra kendini boğaz köprüsüne zincirledikten sonra haykırdığı emir cümlesi.
    2 ...
  37. üniversite mezunu olup midyeci kadar kazanamamak

    10.
  38. hayatında yozgat'ın batısına gelmemiş muhasebeci sözlük yazarları tarafından, "3000 midye nasıl satar yea?" diye tepkilere maruz kalmış, acı gerçek.

    gençler ona bakılırsa, memleketin de %99'u müslüman. dolayısıyla sözlüğün de öyle. ulan hepinizi görüyorum namaz vakitleri buralarda entry kasıyorsunuz. mantık hatası var. maalesef izmir'de midye, nevizade'deki gibi, 8 adet/kişi oranında tüketilmiyor. 49 kiloluk default türk kızı bile en az 50 tane yiyor tek seferde bu memlekette.
    2 ...
  39. uludağ sözlük

    10152.
  40. her paragrafından birer cümle okunsa dahi, en az 5 dakika sürecek entry'nin 10 saniyede 8 kez oylanabildiği süpersonik sözlük.
    9 ...
  41. 74 milyonluk ülkeden 11 tane futbolcu çıkmaması

    1.
  42. hayretler içerisinde tanık olunan durum.

    bana göre bunun sorumlusu, kesinlikle türkiye'deki vahşi sistemdir. zira, yeteneğin gelişmesi çalışmakla olur, sporla olur. bakıyorsun, adam 5 yaşındaki çocuğu okula göndermeye çalışıyor. çocuk o yola bir giriyor zaten ondan sonra kurtuluşu yok. hayatı boyunca, aptal saptal adamların hazırladığı, hiçbir işe yaramayan dangalak müfredatları ezberleyip sınavlara hazırlanıyor. öyle bir hazırlanmak ki çocuk o sınavı kazanamazsa şayet, bir hiç olacağı yanılgısına inandırılıyor. e bu çocuk, bisiklete binmedi, top oynamadı, yüzmedi, koşmadı, arkadaşlarıyla çocuk oyunları oynayıp fiziksel gelişimini tamamlayamadı. e sonra, türk futbolunun sol beki ibrahim üzülmez, sağ beki sabri sarıoğlu oluyor işte. biz böyle yetişmedik allah'tan. ucundan yırttık. her birimiz kames topla en azından bir bakkal camı kırmışızdır. bir kuzenim var, 8 yaşında falan. yemin ediyorum çocuk geri zekalı olacak. başka hiçbir ihtimali yok. okula gidiyor, yemek yiyor, karton tv izliyor ve bilgisayar oyunu oynuyor. üniversiteye gidiyorum, 5 ay memleketten ayrı kalıyorum, 5 ay sonra çocuğu ilk kez görüyorum, -doğal olarak o da beni- çocuk benim yeni geldiğimi algılayamıyor yahut o türden tepkiler veremiyor. neden, çünkü beyni köreliyor. aynı ben, köye gidiyorum. hiçbir akrabalık bağımın olmadığı köy çocukları birer birer hoş geldin diyor, bir şey getirdin mi diyor, konuşuyor en azından. neden? çünkü çocuğun ayağı toprağa değiyor toprağa. bizim kuzenciğin ayağına bir damla su değse acile zor atıyorlar çocuğu.

    konuyu dağıttık madem biraz devam edelim. şimdi malumunuz, çoğaldıkça gelişeceğimiz yanılgısını dayatan bir adet (1) başbakanımız var. 3 çocuk mevzuları falan. hatta seçim kampanyasında bir ara bir ilde "siz biraz daha üreyin sizi büyükşehir yapacağım" gibi bir şeyler söylemişti. hiç unutmam televizyonu götüme sokmuştum o an. şimdi size osmanlı'nın duraklama devrine girmeye hazırlandığı dönemin nüfusuna ilişkin bir tablo gösteriyorum. görüldüğü üzere, en önemli silahın sayıca üstünlük, savaşacak asker sayısının fazlalığı olduğu bir dönemde bile kalabalık popülasyon pek bir işe yaramamış. dolayısıyla başbakan hazretleri yanılıyor, artık lütfen korunun.

    nüfus diyorduk. bu nüfusun fazlalığı insanların başarıyı, birbirlerinin başarısızlığında armaya ittiğinden insanların düşüneceği en son şey spor oluyor maalesef. üniversitede bile, vizeler bitsin spora başlayacağım lafını duyuyorsak varın siz düşünün öss'ye lgs'ye (yeni adları her neyse artık) hazırlanan gençlerin halini.

    bir de türk insanının kimyasal yapısı var tabii. o da çok etkili. her şeyi sisteme yıkıyoruz da iğneyi de kendimize ucundan saplamakta fayda var. şu sözlükte bile troll dediğimiz adamın açtığı başlık -ki ben birkaçı hariç, trollerin bilinçaltını buraya yansıtan sorunlu kimseler olduğunu düşünüyorum- 30 yaşından sonra utanmadan bisiklete binen insan oluyorsa bu ülkede bir sığırlaşma, bir öküzleşme peyda ediyor demektir. hollanda'ya gidenler bilir, özellikle amsterdam'da bisikletten adım atacak yer bulamazsınız. her yerde bisikletli insanlar, bisiklet yolları vardır. tabii bu sadece
    hollanda'ya özgü bir durum değil, birçok avrupa ülkesinde hal böyledir. almanya'da steyşın kasa bmw'lerin, mercedes'lerin, karavanların arkasında, bisikletler görürsünüz. 70 yaşında çift, bmw'sine biner arkasına da yükler bisikletini kampa gider. bizde adam megane bile alacak olsa tek kapısı var mı diye sorar. yani cidden büyük sıkıntılar var. ben türkiye topraklarında yabancı plaka hariç steyşın vagon bmw görmedim. aynı şekilde mercedes de görmedim. çünkü kafa farklı. araba bir ihtiyaçtan ziyade, gösteriş unsuru.

    hadi bunu geçtim bisiklete binmeyi bırakalım. 3 büyük şehir ve sahil kesimleri dışında bu ülkede sabah koşusu yapan insana rastlayan var mı? e peki bu o adamların suçu mu? bence değil. makarna cumhuriyeti'nde yaşayıp, bulgur, yağ, şeker, nohut karşılığında oy verip sosyal devlette yaşadığını zanneden insanların suçu değil bence.

    bunların hepsini topladığımız zaman aslında karşımıza resmin tamamı çıkıyor; olimpiyat yok, futbol yok, atletizm yok, kış sporları yok (18 yaşında oduna çarpıp ölen kızcağız hala aklıma geliyor) su sporları yok hiçbir şey yok. yahu 3 tarafı deniz olan ülkede adam gibi 3 tane yüzücü yok. bence suat kılıç'ın aga bu nedir demesi gerekiyor biraz. yani insana gülerler. hem avrupa birliği'ne aday ol, hem de hindistan'dan bir farkın olmasın. şu ülkede insanlar öğretmen, doktor, mühendis olmanın dışında da bir şeyler hayal edebilsinler. büyüyünce futbolcu olacağım diyen ilköğretim öğrencisine, sınıf öğretmeni bir kez de tokat atmasın. belki o zaman, bu ülkede daha güzel şeyler yaşanır.

    son olarak boğaz köprüsü'deki maraton'dan ironik bir enstantane. http://ulu.li/utp1ha
    6 ...
  43. tanrının türk kızını yaratırken aklından geçenler

    1.
  44. muhtemelen "daha çok var, son gün yaratırım." minvalli düşüncelerdir.
    4 ...
  45. türk polisi

    688.
  46. 65 cm lik demir cop

    4.
  47. henüz tadına bakmamış sözlük yazarlarından birisi olarak sabırsızlıkla kafamda kırılmasını beklediğim oyuncak. gece tekel bayii çıkışı falan şöyle güzelinden okkalı bir tane yesem de "ohh polis benim dostumdur" vur abi, ellerin dert görmesin. dur hatta bizim mazlum'u da çağırayım biraz da ona vur diyebilsem keşke...

    ya bu ülke var ya bu ülke. bu ülke kendinden öyle bir tiksindiriyor ki artık herhalde bir kademe üstü olamaz bunun.

    şimdi size yaşadığım iki tane olaydan bahsetmek istiyorum;

    yer: amsterdam/hollanda
    tarih: 2010

    toplam da kızlı erkekli 8 türk 2 tane alman plakalı arabanın içerisinde, navigasyonun gösterdiği yolda ilerliyoruz. her ne hikmetse bir anda bisiklet sayısı 3 katına çıktı ve tek araba biz kaldık caddede. öğrenciyiz bu arada. bir alman üniversitesinde staj yapıyoruz hafta sonu gezmece tozmaca. ağacın altına park etmiş bir polis arabası önümüze doğru sürdü ve durdu. biz de durduk doğal olarak. arabayı o sırada arkadaşım kullanıyordu fakat alman rent a car işletmecisinin söylediğine göre kayıtlı sürücüden başkasının kullanması yasaktı. o kayıtlı sürücü de bendim.

    her neyse 2 tane robin van persie'ye benzeyen genç polis. çorbacıdan pantolonunu toplayarak çıkan 120 kiloluk polisten çok farklı bir model bunlar. girdiğimiz yolun trafiğe kapalı olduğunu, o bölgenin sadece yayalar ve bisikletler için olduğunu söyledi. biz de "bilmiyorduk, sadece navigasyon cihazının gösterdiği yolu izledik." dedik. adam şöyle alete bir baktı. belki güncellemesi yapılmamıştır dedikten sonra nereye gideceğimizi sordu. bir yel değirmeni gibi bir yer vardı sanıyorum altında kafe olan. dönüş günümüzdü zaten, oraya uğrayıp gidecektik. adamlar bizi takip edin dediler. takıldık arkalarına. bizi en kısa yoldan oraya ulaştırdılar ve el sallayıp ayrıldılar. bu söylediklerimin bir kelimesini bile abartmadım. bu arada içinde 72 milletten insan yaşayan, içki içmenin yasak olduğu bir mecra bulunmayan almanya'da hiçbir polisle, hiçbir şekilde konuşma durumunda kalmadım. hatta frankfurt gibi kalabalık şehirler haricinde de üniformalı polis görmedim.

    şimdi gelelim ikinci olaya;

    yer: alsancak/izmir
    tarih: birkaç ay önce

    kafamız güzel. yanımda bir arkadaşım var. iyi bira içtik, üstüne söğüş yedik üzerinize afiyet. kıbrıs şehitleri'nde yürürken karşımıza bir klarnetçi çıktı. (http://ulu.li/ulmer1 ) eleman zil zurna sarhoş. çalıyor kafasına göre. kenara oturduk. dinlemeye başladık. sadece dinliyoruz ama. başka bir şey yaptığımız yok. ha ara sıra da batan gün kana benziyor'u çalabilir misin falan diyoruz. bir tane dayı geldi. sivil sözde ama dilülülüt diye öterek geldi. diyalog şu;

    -hadi abiciğim?
    -buyur abi?
    -buradan uzaklaşın.
    -niye abi? oturuyoruz.
    -gürültü yapıyorsunuz, uzatmayın.
    -yoo biz bir şey yapmıyoruz. kıbrıs şehitleri cumartesi akşamları genelde gürültülü olur biraz.
    -uzatmayın lan hadi, uzayın gidin buradan.
    -yanımdaki arkadaşım, hadi gidelim abi dedi ama kafa güzel ya amına koyayım işte.
    - ha dedim tamam abi, haklısın biz bi siktirip gidelim. neticede bu ülkede öğrenciysen, gazeticiysen, garibansan ses çıkarmaya hakkın yok.

    bu lafı dememle birlikte, arkadaşım ağzımı tuttuğu gibi kolumdan çekmeye başladı ama diğer kolumu da dostumuz kapmıştı maalesef.

    -sen ne diyon lan? bak ben sana efendi gibi geldim söyledim, siktir git dedim. (efendi gibi siktir git dedi, doğru. neticede ben kimyasal madde yayayarak yürüyorum, çok tehlikeliyim) sizi ben şimdi buradan alsam, kimliklerinizi kontrol etsem; -bir şey çıkmaz dememle birlikte sesini yükseltmeye başladı.- sizi karakola götürsem, orada sabaha kadar bir güzel dövsem kimin haberi olur lan?

    o an anladım ki. adam haklı beyler. kameranın önünde kadın dövüyorlar, kadına istenen ceza daha fazla oluyor neticede bu ülkede.

    şöyle bir baktım kendime. önümde girmem gereken bir sürü sınav var, bitirmem gereken bir okul var. niye yozgatlı bir psikopat için bunlardan vazgeçeyim ki.

    "tamam abiciğim, haklısın. istesen ebemizi sikersin, kimsenin de haberi olmaz, sen allah'sın" minvalinde bir kelam ettim. göğsü kabarmıştır muhtemelen abimizin. gidip arka sokakta iki tane travesti döverek kendine küçük bir ödül vermiştir kesin.

    gitmek üzereyken, ayağıma dolaşan bozuk paraları fark ettim. klarnetçi genç, can havliyle öyle bir kaçmış ki; sabahtan beri çektiği emeğin karşılığı olan, toplasan 10 lira etmeyecek bozuklukları bile almamış yanına giderken...

    dürümcü teyzenin tezgahının önünden geçerken, yerdeki midye kabuğuna bir tekme atıp; polis sizin dostunuzdur arkadaşınızdır dedim teyzeye. sağ olsun beni sever. iyi geceler evladım dedi. 63'e bindim, evime geldim ve huzurla uyudum.
    4 ...
  48. üniversite mezunu olup midyeci kadar kazanamamak

    1.
  49. bugün küçükpark'taki mardinli midyeciye "abi günlük kaç midye satıyorsun?" diye sorduktan sonra, "değişiyor ya, 2500-3000 arası" cevabını almamla birlikte yüzüme tokat gibi çarpan ürpertici gerçek.

    midyenin tanesi 30 kuruş; 3000 midye günde 900 papel yapar. bunun -işçiliği saymazsak- yarısı maliyet olsun. günlük kemiksiz kar; 450 türk lirası. ayda 13.500 türk lirası. hadi ben hesapta yanılmış olayım. her gün 3000 satmasın; at 3500'ünü, ayda 10.000 türk lirası.

    vay amk. adam cumhurbaşkanıyla yarışacak utanmasa. savcılar hakimler 5000 civarı, öğretmenler 2000 civarı, memurlar 1600-2000 civarı kazanıyor bu ülkede. ben de kpss'ye girip 90 puan alırsam, iki bin küsür lira kazanıp kendimi başarmış sayacağım. hassiktir diyorum, hassiktir.

    şu an beton bir zeminin üzerinde dizlerimi karnıma çektim cenin pozisyonunda ağlıyorum.
    46 ...
  50. kandilde sevişmek günah mıdır

    9.
  51. müslümanın aklına sikişin gelmediği bir günün bile olmadığının kanıtı olan soru. ulan madem dert ediyorsun bu kadar bu olayı, bir gün sabret allah'a dua et babo olmaz mı?
    eskiler ne güzel söylemiş; (bkz: canın cenette sikin amcıkta)
    0 ...
  52. ali eren beşerler

    52.
  53. türkiye'de futbol oynamış gelmiş geçmiş en yakışıklı futbolcudur. kız olsam vermeyi bırak, çocuk yapardım. çok net.
    1 ...
  54. steven gerrard vs frank lampard

    44.
  55. toplara vuruş güçleri dışında pek mantıklı olmayan kıyas. gerard insan üstü bir oyuncudur. fakat ikisiyle ilgili küçük bir istatistik vermek de gerekirse, ingiltere milli takımı gerard ve lampard'ın aynı anda sahada olduğu hiçbir maçta galip gelememiştir.
    0 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük