Türkiye'de deprem yorumları hep tutan, bugüne kadar çizgisinden sapmayan ve halka naci görür gibilerinin yaptığı gibi korku salarak ilgi çekmeye çalışmayan realist ve sempatik bir insandır.
her zaman en özelidir. amatör ruh yoğundur fakat bir o kadar titizlik, dikkat ve özen fazladır. genelde çoğu sanatçılar, hep ilk eserlerinden ibaret görülür. bunun sebebi de bütün birikimlerin ve hayallerin ilk eserde verilmesidir. bundan dolayı ikinci ve sonraki eserler biraz sönük kalır.
Tarkan'ın en özel albümü olmakla birlikte Tarkan'ın en çok minnet borcu olduğu albümdür. Aynı şekilde Tarkan'ın en zorlu imkanlarla yaptığı albümdür. Hiç umut yokken yanında bir tek alpay aydın, ozan çolakoğlu ve mehmet söğütoğlu, tarkan'a güvendi ve tarkan bu üç dostla birlikte bu albümü tamamlayıp piyasaya giriş yaptı kolay değildi elinde hiç bir serveti olmayan fakir bir hayat yaşarken bu albümle bir anda genç popçu ünvanına erişmek...
Tarkan röportajlarda ilk albümden pek bahsetmez ama o da bilir ki o ilk albümün oluşumunu hatırladıkça burnunun direklerini sızladığını ve duygulandığını.
Hayatın tehlikelerinden çok uzak, kendilerine düşman kedilerin olmadığı ve kafalarına göre takılan huzurlu farelerdir. Hele bir de bir yerden bodrum katta su geliyorsa orda aşiret bile kurarlar. En asil duyguların fareleridir.
Oscar cordoba'dır. Cordoba, Beşiktaş'ın 2003-04 sezonunda 1.likten 3.lüğe düşüşünde Beşiktaş'a en büyük ihaneti eden kişidir. Açın o dönem maçlarını izleyin (2.dönem), özellikle Fenerbahçe, Valencia, Diyarbakırspor, Trabzonspor, Adanaspor ve Samsunspor maçlarında yediği abuk sabuk golleri bir izleyin. Resmen top kaleye girsin diye yapmadığı şebeklik kalmamış.
O sezonun ikinci yarısında Cordoba'nın saçma sapan yediği gollerinden kaybettiğimiz maçlar;
Özellikle 2003-2004 sezonunun ikinci yarısındaki FB - BJk maçında yediği golleri izleyin. Kendisi sonraki sezonlarda da (2004-2006) aynen böyle goller yedi. Bir çok kişi Cordoba'yı 100.yıldaki kurtarışları ile hatırlar ama o dönemleri detaylı hatırlayanlar Cordoba'nın 101.yılda ve sonraki iki yılda yediği şikeli golleri çok iyi hatırlar. Aklıma gelmişken; 2005-06 sezonunda Gs - Bjk maçında Hasan Kabze'den yediği uydurma golleri de hatırlatalım.
her ikisi de bu noktaya tırnaklarını kazıya kazıya gelmiştir. ve ikisi de hayallerinden vazgeçmeyerek sadece kalbinin sesini dinleyerek müzik piyayasında bugünlere gelmiştir.
mustafa sandal, amerika'da hukuk okurken içinde yaşadığı müzik aşkıyla yanıp tutuşan genç bir öğrenciydi. nitekim uzun süre düşünmesinden sonra müzik hayallerini gerçekleştirmek için üniversiteyi bırakıp istanbul'a geldi. ailesinin karşı çıkmasına rağmen hayalleri için mücadele etmeye kararlıydı. parası olmadığı bir sürü borca girip bunu riske alarak müzik aletleri alıp şarkılar yapmaya başladı. arkadaşı bülent tezcan ile tanıştıktan sonra müzik yolculuğuna başladı. ayrıca arkadaş çevresinin sayesinde genç yaşlarda onno tunç, zerrin özer ve ajda pekkan gibi önemli sanatçılar ile tanışma fırsatına sahip oldu. sadece içindeki müzik aşkını duyurabilmek için aylarca onno tunç'un stüdyosunda yattı kalktı, besteler yaptı ve 1991 yılında ajda pekkan'a verdiği "vazgeçme" şarkısıyla müzik piyasasında kendini göstermeyi başladı. ardından grup tetris, zerrin özer, yonca evcimik ve hakan peker gibi bir çok sanatçıya bestelerini vererek müzik piyasasında adından söz ettirmeye başladı. bir gün şahin özer ile sohbet ederken şahin özer'in kendisine albüm yapma teklifi etmesiyle artık besteci değil şarkıcı kimliğini gösterme şansına sahip olmuştu mustafa sandal. bir yandan müzik aşkıyla ve bir yandan hayalleriyle zorluklara karşı yaşamaya devam eden mustafa sandal, ilk albümüyle büyük çıkış yakaladı. ardından gelen gölgede aynı albümüyle müzik piyasasına adını altın harflerle yazdırdı ve günümüze kadar gelmeyi başardı. (gölgede aynı ne güzel albümdü be)
karamürsel'de insanlar tarafından alay edilen, hal ve hareketlerinden dolayı mahalleliler arasında dışlanan, bir yanda da ailesini geçindirmek için bir yandan mağazada çalışıp bir yandan akşamları düğün salonlarında şarkı söyleyerek geçimini sağlamaya çalışan fakir ama gururlu bir tarkan vardı. temiz yüzlü, çevresindeki insanlardan farklı felsefede olan, özgürlüğü savunan ve toplumda ayıp görülen küpeleri (o dönem erkeklerin küpe takması hoş karşılanmıyordu) takıp tabuları yıkan bir tarkan vardı. ve her şeye rağmen yaşadığı bütün zorluklara rağmen elbet bir gün müzik piyasasına gireceği ümidiyle yaşayan bir tarkan...
tarkan, mustafa sandal kadar şanslı değildi. hatta hiç değildi. arkadaş çevresi geniş de değildi hatta öyle önemli müzisyenlerle tanıştıracak çevresi de yoktu. yanında bir tek o dönemlerde yanında olan arkadaşı alpay aydın vardı. tarkan ve ona destek olan arkadaşı alpay aydın, yaşanan zorluklara rağmen unkapanı'na gitmeye karar verdi. aylarca tarkan, kendini göstermek için çabaladı. plakçıların önünde yattı kalktı, ama yine de sonuçsuz kaldı. hayalleri dibe vurmuştu... bir gün müzik piyasasına kendini gösterebilme ümidi tamamen yok olmuştu... ya karamürsele dönüp yine ordaki insanlar tarafından dışlandığı zorlu hayata geri dönecek ya da almanya'ya abisinin yanına gidecekti. ama alpay aydın, tarkan'a son bir şansın daha olduğunu ve istanbul plak'la görüşeceğini belirtti. istanbul plak, tarkan'ı beğendi ve albüm çıkarmaya karar verdi. artık tarkan için müzik hayatının kapıları açılmıştı ama albüm için kıl oldum abive asla vazgeçememden başka şarkı yoktu hatta aranjör bile yoktu? tarkan'ın da albüme verecek ne parası ne de şarkısı vardı. hatta albümün aranjörlüğü için ozan çolakoğlu zar zor ikna ettirildi. şarkıların bir kısmı alpay aydın ve tarkan çalışması olup bir kısmı yabancı şarkıların aranjesiydi. 70'lerin ünlü müzik şirketi olup 80'lerle birlikte iyice dibe vuran istanbul plak, bu düşüşüne rağmen tarkan gibi bir gence şans vermişti ve nitekim doğru karar vermişti. çok kısıtlı imkanlarla ve türlü zorluklarla çıkış yapan tarkan, ilk albümüyle 1 milyona yakın satış yaptı. çok eleştiriler de aldı ama hayranları da çoktu. ikinci albümü aacayipsin ile 2.5 milyona yakın satış yaptı. gerisini zaten biliyorsunuz... bir daha megastar olma yolunda başarıyla devam etti. ama bu megastar yolculuğu da hiç kolay olmadı. kendisine yapılan o kadar iftiralara, eleştirilere ve tepkilere rağmen o hayallerinden ve tarzından asla ödün vermedi, her albümde kendini daha da geliştirdi ve bizim megastarımız oldu. (bu arada karma albümünü dinleyesim geldi)
ne olursa olsun hayallerimizden vazgeçmeyelim. mustafa sandal ve tarkan, bunun en iyi kanıtıdır.
eğer mustafa sandal, hayalleri için koşmak yerine hukuk eğitime devam etseydi, ne gölgede aynı gibi bir albümden ne de o efsane şarkılarından mahrum kalacaktık.belki de şu anda mustafa sandal, önemli bir hukukçu olarak bilinecekti.
eğer tarkan, hayalleri için koşmak yerine almanya'ya dönseydi, hiç birimiz tanımayacaktık hatta böyle özel bir insanı kaybetmiş olacaktık. ve eğer almanya değil de karamürsel'e dönseydi, düğün şarkıcılığı yapan ya da gece barlarda şarkı söyleyen amatör isimlerden biri olarak sadece kocaeli çevresinde tanınan birisi olucaktı. ama ikisi de, her şeye rağmen binbir zorluğa rağmen hayallerinden vazgeçmedi ve bugünlere geldi.
mustafa sandal mı tarkan mı diye sorarsanız? her ikisi de...
Sürekli her gün instagramda galatasaray ve portodaki zaferlerini anlatan eski futbolcu. Tamam süperdin çok iyi işler yaptın ama her gün de yaptıklarını paylaşmana gerek yok. Varsa yoksa her gün iki takımdaki yaptıklarını anlatan paylaşım atıyor. Bir de öyle bir yazıyor ki sanki dünyayı fethetmiş yaptıklarıyla. Biz zaten biliyoruz kendisinin ne kadar iyi golcü olduğunu.
Sempatik ve iyi niyetli bir jeolog. Kendisiyle bir kaç kere konuşmam olmuştu. Kendisine baya soru sormuştum en sonunda "yeter lan bi git" der diye korkup iyi bir şekilde konuşmayı bitirmiştim. Sorularınıza direkt cevap verebilecek iyi bir bilimcidir.
Yks programına yönelik konuşacağım. Youtube kanalının yks ders anlatımları çok iyidir ama deneme setleri tamamen bir fiyaskodur. Bir sürü yayını bitirmiş biri bu yayının deneme sorularını çözerken sanki hiç çalışmamış gibi hissetmekte. Hele tarih ve edebiyat denemelerini çözerken en olmayacak ve konu anlatımlarda bile bahsedilmeyen saçma sorularla karşılaşıyorsunuz. Bunun sonucunda da moral bozuyor ve sonucu kötü görünce ister istemez geriliyorsunuz. Bu yüzden bu yayının youtubedaki videolarından kesinlikle faydalananın ama asla deneme setlerini almayın. Sonu pişmanlıktır.
Sanatı para için değil sanat için yapan ve müziğe gönlünü vererek eserler üretmeye devam eden değerli sanatçıdır. Günümüzdeki müzik piyasasında bir elin parmağını geçmeyecek nadide isimlerden birisidir.
Kariyerindeki ilk çıkışı zoraki koca adlı dizide yapmış ve bir daha da zoraki koca dizisindeki o uzun saçlı karizmatik tarzına bir daha yaklaşamamış olan oyuncu ve model.
bir zamanların gelecek vaad eden temiz yüzlu yakışıklı oyuncusuyken şimdilerde eski halinden eser yok.
En büyük hatası; 2000 yılında dünyanın en iyi teknik direktörlerinden biri olan ve o dönem newcastle united teknik direktörlüğünü yapan bobby robson'un kendisine büyük hayranlık duyup kendisini newcastle united takımına istemesi ve sergenin bu teklifi reddetmesidir.
türk inşaat sektöründe olmazsa olmazdır. yapılmazsa hep bir eksikliği hissedilir. (!)
iki kolonu taşıyan bir kirişe saplama yapan kirişe başka bir kirişin saplama yapmasıdır.
grup seks kavramının inşaatta vüku bulmuş halidir.
ikinci dünya savaşı'nın bitimine kadar dünyada en güvenli sayılan temel kirişiydi.* 1950'lerde sürekli temel kirişlerinin yaygınlaşması ve kendisinden daha işlevli olmasından dolayı kullanımı azalmıştır. 1960'ların ortalarından itibaren radye temel sisteminin dünyada daha büyük önem kazanmasıyla birlikte iyice kullanımı azalmıştır.
ama yine de yüz yıllar boyunca en çok tercih edilen tekil temel tipi konut ve yapıların konstrüktif bağlayıcılığını temsil ettiği için tarih sayfalarında hala adından sıkça söz ettirmektedir.
binaların dış cephelerinin mevcut sınırlarını kolonlardan konsol kiriş yaparak genişletmek, böylece dış cephedeki odalardan alan kazanmak. eğer sistemli bir şekilde yapılırsa sorun yoktur. fakat çıkma yapan kolonun arkasına dayanak olacak başka bir kolonla bağlanması mutlaka gereklidir.
genelde kolonların çıkma yaptığı konsol kirişler boşta kalır fakat bu durum biraz tehlikelidir. çünkü kolonun çıkma yaptığı kiriş, bir kolona ya da en azından bir kirişe (saplama kiriş) mesnetlenmediğinde burulma etkisi daha fazla olur. bu yüzden daha sağlıklı bir tip olarak, kolondan çıkma olarak görev yapan kirişlerin bir ana kirişe mesnetlenmesi (saplanması) gereklidir.