Oy ve Ötesi olarak tutanakları karşılaştırdığımızda yaklaşık 10bin tutanakta uyuşmazlık tespit ettik ancak bu seçim sonuçlarını etkilemeyecek kadar az bir rakam. Yani demem o ki; gerçekten de buna oy veren bir %50 var. Üzgünüm. Artık kabul etmek lazım. Hile var falan filan bunları geçelim.
Olaylara sosyolojik ve psikolojik yönden yaklaşıyorum ve ben sabahtan beri oturdum bunu düşünüyorum. Bu oy veren %50, oyunu cahilliğinden falan vermedi onlara. Bunlar kendi ellerine fırsat geçtiğinde kötülük yapabilecek, çalabilecek, hak yiyecek insanlar. Ve fırsatı varken yapan insanı da takdir edip, tapacak kadar çok sevip, destekliyorlar. Kendi fakirlikleri falan umurlarında değil. inanın başkasına zarar verme düşüncesine sahip olan insan, kendi maddi ve manevi durumunu göz önünde bulundurmaz. Ülkede birileri teröre kurban gitmiş, birisi ötekini dolandırmış, öteki berikinin hakkını yemiş falan hiç dert değil onlar için. Üzülmezler. Acıdan beslenip, zevk alırlar. Oy veren %50, -o para bende olsa ben de saray yaptırırım vatandaş aç kalmış bana ne- düşüncesine sahip insanlar.
Bizim baş edemediğimiz şey cahillik değil. Çünkü sadece cahillik olsaydı 13 yılda -tam olarak bitmese de- azalırdı. Böyle artmazdı.
Bu %50, kendi hayatlarında gerçekleştiremedikleri kötülükleri başkası gerçekleştirdiği için onu kahraman ilân ediyorlar. Hayatta da filmlerde de sevilen tapılan kötü karakterler vardır bilirsiniz ve neden sevildiklerini de düşününce anlayabilirsiniz. Çünkü baktığında kendini görür, olmak istediği o'dur ve bu insanlar kötülüğü -güç- zanneder. Ben kendimi geliştirmedim ama geliştirenler de benimle beraber sürünsün fesatlığıdır bu.
Biz, giderek yozlaşan ve kötüleşen insanlarla baş edemiyoruz. Yoksa iyi kalpli bir insan neden bile bile kötüyü seçsin ki? Katılırsınız ya da katılmazsınız bilemem ama durum budur.
edit, not: bu uydurma bir tespit değildir, üniversitede psikoloji ve sosyoloji olmak üzere multidisipliner bir bölümdeki araştırma görevlisine aittir.
akşam akşam otururken dünyanın hâli beni derin düşüncelere gark eyledi. benim de içimden tüm Dünyaya bakarak, düşüncelerimi yazmak geldi. Bazılarına sert ve rahatsız gelebilir düşüncelerim. Baştan uyarayım. Çok hassassan okumayıp geçebilirsin. Bakın müslüman ülkeler, benim de ülkem dahil olmak üzere, hepsi dinin suistimal edildiği ülkeler. Bu ülkelerin ortak özellikleri şunlar;
-insanlara değer verilmemesi
-Her daim iç-dış savaş olması, terör
-Fakirlik
-Açlık
-işsizlik
-Medeniyetsizlik
-Bilimin gelişmemesi
-Hayat şartlarının berbat olması
-Eğitimsizlik
-Kadının ezilmesi
-Mutsuzluk
-Gerginlik
-Dış mihraplar tarafından her daim sömürülmek
Bu listeyi daha da uzatabilirim lâkin ana başlıkları bu kadar indirgeyebildim. Siyasi oyunları bir kenara bırakırsak, hiç düşündünüz mü müslüman olmayan ülkelerin çoğunun bunları neden yaşamadığını? Hiç düşündünüz mü aslında hayatımızın dinle alakası olmadığını? Gerçekten oturup düşündünüz mü bilmiyorum ama ben çok düşündüm, çok okudum çok araştırdım. Tekrar siyasi hesapları bir yana bırakalım, ABD-israil yapımı bir terör örgütü olan IŞiD'in yaptığı islama sığmaz diyenlere üzülerek söylemeliyim ki, maalesef islama sığıyor. Hayal kırıklığına mı uğradınız? Demek ki sen Kuran'ı hiç okumamışsın. Çünkü Kuran der ki-özet olarak- Müslüman olmayanların canını alabilirsin. Hatta böylece sevaba bile girebilirsin. (ABD-israil, islamdan nefret ettirerek oranın hakimi olmaya çalışıyor, bunu görmüyor musunuz, biraz araştırıp okuyunuz lütfen.) Geçelim. Biri islam hoşgörü dini mi dedi? O zaman bir de şu açıdan bakalım: islam hoşgörü dini tamam, peki Müslüman olmayana, alkol alana, zina yapana, oruç tutmayana, namaz kılmayana pis kafir cehennemde cayır cayır yanacaksın derken, islam hâlâ hoşgörü dini mi? Bu ne yaman çelişki böyle?
Siz körü körüne dinine bağlanan hangi müslüman ülkenin geliştiğini, muasır medeniyetlere ulaştığını gördünüz? Bilime tamamen kapalı olup - Herşey Allahtan- diyen bir beynin bilimsel gelişim yaşayacağına inanır mısınız? Ben inanmam. Bunun ardında da eğitimsizlik, bilgisizlik, cahillik gelir. Bunların olduğu yerde yaşam kalitesi düşer. Yaşam kalitesinin düştüğü yerde mutsuzluk ve gerginlik meydana gelir.
Benim cinsimi aşağılayan, benim her yanımı örtmenin doğru olduğunu söyleyen bir dine inanmak demek benim kendime hiç saygı duymamam ve kendi karakterimi hiçe saymam demektir. Benim ayak bileğimden bile tahrik olacak olan erkeği de sapık yerine koymaktır zannımca. Sahi erkekler, o kadar zayıf mısınız ki, sizi kadının ayak bileğinden bile tahrik olacak kadar sapık yerine koyan bu dini savunuyorsunuz?
Mesela size bir örnek vereyim. Estonya'yı bilir misiniz? Yaklaşık 1,3 milyon nüfusunun %75'i inançsızdır. Hiç bir dine mensup değildir. Anayasalarında din özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Duydunuz mu onların ateşlerde yandığını, duydunuz mu inanmadıkları için başlarına bela geldiğini? Ben duymadım. Zaten yok öyle bir şey. %99.8 gibi bir oranla dünyanın en çok okuma yazma bile nüfus oranına sahiptir. Avrupada ekonomisi en güçlü gelişen ülkeler arasında neredeyse birincidir. Savaş yoktur. Açlık yoktur. Kişi başına düşen gayri sarfi milli hasılası 12.300 Amerikan Doları ile Baltık Ülkeleri arasında en yüksek olanıdır. Ne oldu şimdi bunlar dinsiz diye, ülke battı mı? Ha öbür dünya diyorsunuz. Öbür dünyayı görmedim, bilimsel veriler olmadan yorum yapamam, lâkin öyle bir yer varsa neden bu ülkede çabalıyorsunuz, topluca intihar edin fazla günaha girmeden. Daha iyi değil mi?
3 kutsal kitabı da okudum. Hepsi çelişkilerle dolu. Kime inanalım?
Avrupada da bir çok ülke dinine bağlı. Her hafta sonu kiliseye gidenler mi istersiniz, dini görevlerini yerine getirenler mi? Ancak insanlar asla dinini uluorta yaşamıyor, asla başka dine inanan ya da hiç inanmayan insanları yargılamıyor ve asla devlet işlerine dini karıştırmıyor. Ve hiç bir hükümet oradaki insanları asla din ile vuramaz, sömüremez. Mutlu mesut yaşıyorlar, Hayat standartları yüksek, işsizlik ve açlık gibi dertleri yok, sürünmüyorlar, en önemlisi huzur dolular. Peki onlar mı aptal, yoksa müslüman ülkelerde yaşayanlar mı?
Aslında demek istediğim, din öyle bir şeydir ki, girdap gibidir. Kapıldın mı kendini kaybedersin. Herkes inanma ihtiyacı hissedebilir, herkes bir şeye inanabilir, fakat bunu kendi içinde hissedip kendi içinde halletmek lazım, kimse kimsenin neye inandığını ya da inanmadığını sorgulama hakkına sahip değildir. Ben herkese saygı duyarım, inananın da neye neden inandığını merak ederim o kadar.
Peki biz, elinde Kuranla oy isteyen cumhurbaşkanına, dini değerlerimizi sömüren hükümete, savaşa, açlığa, medeniyetsizliğe, bilimsizliğe, cahilliğe, parasızlığa, işsizliğe mi layığız? Mutsuzluğumuz içinde boğularak can vereceğimiz, kimsenin kimseyi sevmediği, sürekli asık suratla dolaşılan bir ülkede yaşamaya mı layığız? Hiç sanmıyorum. Ama umutluyum -umudumu kaybedersem ölürüm çünkü- bir gün karanlıklar aydınlığa çıkacak.
evet bu hikayede kız askerdeki sevgilisini terketmiyor. asker, kızı terkediyor. yanlış okumadınız. kız saatleri günlere, günleri aylara ekleyip, askerliğin biteceği günü beklemektedir. adeta askerlik yapar gibi onunla yaşar. her şey iyidir güzeldir. sevgilinin, şans eseri aynı şehirde askerlik yapması sonucu her hafta görüşürler. o 1 hafta özledim seni cümleleriyle geçer. kavuşma anı daha da kıymetlenir. kız, askerdeki sevgilisine her hafta onu mutlu edecek sürprizler yapar. sırf sevgilisi askerde, kapana kısılmış gibi, yalnız ve mutsuz diye, psikolojisi bozuk diye elinden geleni yapar. sevgilisi evci çıkar harika bir haftasonu geçirirler. aşk sözcükleri havada uçuşur, seni seviyorumlar sana aşığımlar.. planlar yapılır askerlik bitince şunu yapalım bunu yapalım şuraya gidelim buraya gidelim. sevgili birliğine döner, 3 gün sonra arada hiç bir kavga gürültü yokken bir sabah mesaj atar. "bitirelim." hiç bir açıklama da yapmaz. kız göt gibi kalır. ellerim bomboş yüreğimde bir sızı modunda. zaten ne yapabilir ki. anlam veremez. neden diye kendine sorar cevabı bulamaz.
1- Dolabında doğru düzgün giyecek kıyafeti olmayan çocukların maddi durumu iyi olan öğrencilerle aralarındaki farkın en azından görünüş açısından ortadan kalkması demek,
2- Öğrencilerin kendilerine "Acaba yarın okula giderken ne giysem?" diye sormayıp derslerini düşünmeleri demek,
3- Çocukların anne babalarına" Daha bunu dün giydim, aynı kıyafeti yarın da giymem", "Arkadaşlarım hep farklı kıyafetler giyiyorlar, ben de istiyorum"," Bu eteğimin aynısı Ayşe'de de var, ben bunu istemem" dememeleri demek,
4- Bin bir zorlukla evlerine bakmaya çalışan anne babaların, çocuklarına güzel kıyafetler alamadıkları için kendilerini rahatsız hissetmemeleri demek,
5- Öğrencinin, pantolonunun kısa, kotunun yamalı, tişörtünün dikili olduğunu göstermemek için tahtadaki soruyu cevaplamaya çıkma korkusunun olmaması demek,
6- Çocukların "kıyafeti güzel olanlar ve kötü olanlar" diye gruplaşmamaları demek,
7- Kızların erkeklere, erkeklerin kızlara kendilerini beğendirmeye çalışmalarının en aza indirgenmesi demek,
8- Çocukların, sırf okula aynı kıyafetle gitmek istemediği için hasta numarası yapmaması demek,
9- Yine çocukların, harçlıklarını sırf yeni kıyafetler almak için biriktirip, gerekirse aç kalmalarına engel olmak demek,
10- Öğrencilerin okulda, sınıfta ilgilerini süs püs yerine eğitim-öğretime ayırıp, ilerde kendilerine güzel meslekler seçebilmeleri, güzel hayatlar yaşayabilmeleri demek...
27 kasım 2011 ales sınavının sayısal 2 kısmındaki bir soruda geçen cümledir. sınava giren herkesin bu cümleyi okuduktan sonra tanrım nasıl bir saçmalığın içindeyim diye düşünüp yarıldığı kesindir.
hemen hemen her sözlükte rastlıyorum. içim acıyarak okuyorum. ancak bu sözlükte yazarlığım olduğu için konuyu dile getirmek istedim. şakirt bozuntuları, akp yanlıları, ya da dindar olduğunu savunanlar atamız hakkında ileri geri yazılar yazıyor, başlıklar açıyor, ağzına geleni söylüyor.
ne hakkın var bu vatanı kurtaran adam hakkında konuşmaya?
ne hakkın var senin elini kolunu sallayıp rahatça yaşadığın bu ülkeyi canı pahasına da olsa düşmanlara karşı savunan adama laf söylemeye?
ne hakkın var ülkeyi çağdaş düzeye getirmeye çalışan adama sövmeye saymaya?
ne hakkın var türkün gücünü dünyaya gösteren adama hakaret etmeye?
senin o yandaşı olduğun adamlar mı verdi sana bu ülkeyi, kendi vatanında yaşama özgürlüğünü?
nereye gidiyoruz, bu ülke nereye gidiyor, atamız hakkında laf söyleyecek kadar yüzü ne zaman buldular.. nerede bunların utanması, arlanması nerede..
nasıl geldi bu hale, nasıl değişti herşey..
insanoğlu nankördür ama bu kadar da nankörlük olmaz heyhat!!
peki ya atatürk hakkında açılan başlıkları, ileri geri konuşanları, hakarete varan entryleri silmeyen moderatörlere ne demeli.
yazıklar olsun.
ege üniversitesi türk dili ve edebiyatı bölümünün en donanımlı hocalarından biridir. eski türkçe uzmanıdır. çok sayıda makalesi ve bildirisi vardır. "baslangıcından günümüze türk yazı sistemleri" ve "köktürk ve ötüken uygur kağanlığı yazıtları söz varlığı incelemesi" isimli iki kitabı mevcuttur. bölümün en tatlı hocalarından biridir.
akdeniz üniversitesi tıp fakültesi 2008-2009 dönem birincisidir. mezuniyet töreninde yaptığı konuşmayla helal olsun dedirten yeni doktor. daha yolun başında ancak geleceğin parlak doktorlarından olacağı kesin.
vatandaşın cebinden çıkan vergilerin nereye gittiğini gözler önüne seren servet. kadın 8 milyon tl biriktirene kadar olayı farketmeyen devleti de tebrik etmek lazım. gerçi kimi kime şikayet ediyoruz, o da ayrı bir tartışma sözkonusu. ne de olsa hepsi aynı yolun yolcusu.
onun bunun zarı hakkında başlık açan, yok vajinası nasıldır, yok bakire kız neden bakiredir, ottur boktur zarttır zurttur şeklinde saçmalayan, şu sözlüğü iğrenç geyiklerime alet edeyim diyen sözlükçülerdir, yazar değil bu konular hakkında saçma sapan şeyler karalayanlardır.
bu yazarlar güzelliğin her şeyi çözdüğünü, güzel insanın hiç bir derdi olamayacağını ve o insanın asla mutsuz olmayacağını düşünen yazarlardır. * kendilerinin hayatı toz pembe gördüğüne ve yaşlarının 12-15 arasında değiştiğine inanmaktayım. yahut kendilerinin eblek olduğu kanaatine varacağım ve doğru bir başlık açtığım için sevineceğim.
gizli ekran denen olayı muhteşem olan, sony ericsson'un tasarım açısından son zamanlarda çıkardığı en iyi telefon. 3 renge sahip. gerçekten orjinal dış görünüm. insan sürekli dokunmak istiyo. 2 mp kamerası var. kullanımı gayet rahat. özellikleri süper. ses kalitesi harika. zaten sony'nin olduğu yerde ses kalitesizliğinden bahsedilemez. tek eksiği radyosu olmaması ama o çokta önemli değil. ee o kadar kusur kadı kızında da olur. * http://www.sonyericsson.c...amp;zone=pp&pid=10527
mcm adlı müzik kanalında günde 153867272 defa çıkan deli/deliler. ne zaman o kanalı açsan karşında fatal. şimdi bunlar grup mu yoksa adam tek başına mı fatal bazooka oluyo, tam anlaşılmıyo. manyak manyak klipleri var. klibi izlerken uçmuş lan bunlar diye düşünüyosun. ayrıca sanırsam fransızlar.
sözlük gibi ortamlarda yaşanan tartışmalardır. normalinden tek farkı el-kol hareketi yoktur. genelde fikir çatışmalarından doğar. insanlar birbirlerinin fikirlerine saygı duymadıkça da devam edecek olan tartışmalardır. **
nam-ı değer kartal yuvası. bir futbol takımı ancak bu kadar rahat ettirilebilir. ** aşağıdaki linki tıklayıp bilgileri okuduğunuzda zaten sizde ne kadar güzel bir tesis olduğunu görürsünüz.
bugün iki kızın konuşmasında duyduğum söz.
+ inanamıyorum o kaşar kızla nasıl çıkar?
- evet yaa bıktım artık bu tip kızlardan.
+ ne yapmamız lazım???
- dünyayı yakalım bütün kaşarlar erisin.
gülüşmeler....
aşkından ölse de gidip konuşamayan, hoşlandığını hiçbir zaman ona söyleyemeyen, kendini yiyip bitiren kız modeli. beklerki erkek gelsin konuşsun. ama eğer erkek kendisinden hoşlanıldığının farkında değilse, hatta tanışmıyorlarsa ve kızın platonik bir durumu varsa dahada b.ka saran bir durum olur. böylece model, kafayı yemiş kız modeline dönüşür.
bir hafta sonra gelen edit: şimdi o başka ellerin oldu.
saddam hüseyin'in idam edilmesinden sonra kafada soru işaretleri uyandıran durum.
amerika saddam'ı yargılattı ve asılsın diye ırak'a teslim etti. yine aynı amerika apo'yu yakaladı ve türkiye'ye teslim etti. ama asılmasına izin vermedi. amerika saddam'ı bitirdi ama apo'yu bitirmeye henüz niyetleri yok gibi görünüyor. belki de hiç bir zaman olmayacak. böylece durum baya ilginçleşiyor. herşey türkiye'nin aleyhinde gelişiyor. *
ogün sanlısoy'un sınav filmi için yaptığı şarkı. öss'ye hazırlanan bir öğrenci için moral bozan şarkı. ogün sanlısoy'u çooook sevmeme rağmen bu şarkıyı pek dinleyesim gelmiyor. **
110 grubunun solisti. 12 şubat 1979 doğumlu. karadeniz ereğli TED koleji mezunu. şu anda hala yıldız teknik üniversitesi elektrik mühendisliği öğrencisi. bir ara teoman'ın vokalistliğini yapmıştır. bu nedenle şarkı söyleme tarzları birbirine çok benzetilir. çok güleryüzlü bir insandır. çok severiz kendisini.