insan 25inde ders çalışmak zorunda değildir. çünkü yetişkin insan bir şeyi zorunda olduğu için yapmaz, sonuçlarını düşünerek yapar. yani çok da kasmalık bir durum yok. ben de 23'ümde, 25'imde hala bir yüksek lisans dersine çalışıyor olabilmek için ders çalışıyorum mesela.
valla abi ne iyi etmişsin de bu kitabı yazmışsın dedirtecek bir kitap. kendinden çok şey bulanlar için söyleyecek pek bir sözüm yok lakin kendinden hiçbir şey bulamayanlar için diyeceğim şu ki: bayım/leydim siz olgunlaşma sürecenizi tamamlayamadan kaçmışsınız, lütfen ergenliğinize geri dönüp boşlukları doldurunuz, sonra o boşluklar yüzünden ileride etrafınızdakilere sıkıntı çıkartıyor, etrafınızdakilerden sıkıntı görüyorsunuz.
Az önce çok da gerekli olmayan entry girerken aklıma geldi. Bu entryi girerken elektrik enerjisi harcıyorum. Modem elektrik tüketiyor. Entrynin tutulduğu server var. O elektrik harcıyor. O serverın yapılması için harcanan ham madde var. Internete her gün bu şekilde tamamıyla gereksiz ne kadar veri yükleniyor ve bu tamamıyla gereksiz verilerin oluşturulması ve kayıtlı tutulması için ne kadar kaynak sarf ediliyor. Ben gidiyorum, biraz büyük resme bakacağım.
On başlığın sekizi ve yüz entrynin doksan ikisi troll bile denilemeyecek tamamıyla gereksiz ve saçma sapan şeyle dolu olduğu halde hiç müdahale etmeyen moderatör varken bazı yazarlar nasıl oluyor da çaylak olmayı becerebiliyorlar.
En sevdiğim filmler bu kategoridedir. Birkaç insanın toplanıp birkaç insanı iki saat boyunca bir perdeye ve ekrana baktıracak bir iş yapması samimi gelemiyor bana. Etkilenemiyorum. Çünkü birkaç adam benim etkilenmem için yazmış yönetmiş oynamış. Ben bu durumda etkilenmek istemiyorum. Oyunbozanlık yapmak istiyorum. Ama based on a true story şudur: Burada başkalarının da haberi olması gereken bir sürü şey yaşandı.
Based on a true story kusağımda bugün izlediğim filmdi. 8,2'den daha iyi bir notu hak ediyor kesinlikle. Sürekli tempo (450 beygir olan sadece araçların gücü değil) ve güzel laf sokmaların olduğu size iki kahraman arasında seçim yapabilme fırsatı sağlayan çok güzel ve buruk bir film. Çünkü hayatın tadı da kekremsidir.
-eserin açılışı.
-ibrahim o tip ne la sadğsdğgdsgvd.
-oğuzhanın yakışıklı, şarkıcı ve oyuncu olması üzerine üç üzeri otuz ikinci kez yapılan geyikler.
-abicim bir şarkı söyle bize diyerek konukların katılması.
bitti. haftaya görüşürüz.
beyazla okan en azından on sene filan götürdüler. iki ay sonra kendini tekrara başlamak büyük yetenekmiş.
insanı şaşırtan bu büyüklükteki firmanın bu haltı nasıl yapabildiği değil bu büyüklükteki firmaların her haltı yiyebildiğine hala ikna olmamış olanların yaşamasıdır. bp gider körfeze petrol boşaltır, shell gider kuzey kutbu'nu silkeler, vw emisyon oranını düşürür ve çevreciler terörist olur.
Çok bekledik ama çok formsuz başladı. Kalan 40 dakikadan ümitle eski Poyraz Karayel tahmin edilemezliğini ve özgünlüğünü istiyoruz. Öte yandan yeni hikayeler ve yeni karakterler girdiği için iki bölüm kötü yapma şansı tanıyoruz. Lakin üçten sonra olmaz.
Notos ve eleştirmen. Semih Gümüş deyince bu. Birkaç güne ilk romanı geliyormuş Can'dan: Belki Sonra Başka Şeyler de Konuşuruz.Eleştirmenin roman yazma cesareti. Bekleyip görelim.
-sal eki Türkçe'de olmayan bir ek zaten. Daha oradan kelimenin yamukluğu belli. Her taraftan -sal'lı kelimler fırlamaya başladı o ayrı dert. TDK diyor ki sorunsal için çözümü belli olmayan. Yani, sorun kelimesinin yerine artistlik olsun, havalı gözüksün diye kullanılacak eş anlamlı kelimesi demiyor. (bkz: havalı görünmek için kelime kullanmak)
Normalsen niye burdasın ki dediğim başlık. Zaten %85le berabersen çık dışarıda istediğin gibi muhabbet et. Buradaki %15de bu samanlıkta benim gibi düşünen iğne de varmış desin.
Bazı kelimeler çok güzel sloganı ile her güne farklı bir kelimeyi anlamıyla birlikte veren, o kelimenin edebiyat dünyamızdan örneklerini sunan güzel oluşum. Bir yıl boyunca her güne bir kelime planladıkları için 365 demişler. Bir yıl olunca dükkanı kapatacağız demişlerdi de aksi yöndeki istekler dilek ve şikayet kutusunu doldurmuştu. En son ne oldu bilmiyorum. Dükkan demişken bu kelimeleri değişik formatlarda basıp satış yaptıkları guzelkelimelerdukkani.com var. Ona da göz atın. Güzel işler, güzel.
Selçuk'un bir önceki hafta kırmızı kart görerek cezalı duruma düşmesiyle Trabzonun zaten en güçlü bölgesi olan orta alanda istediği gibi at koşturacağı maçtır. Milli arada eğer Marin, Douglas takıma monte edilmiş Ekici sakatlıktan dönme emarelerini atlatmışsa Trabzonsporun geçen yıl iki maçta da tokatladığı ve bu yıl 3 puanlı sistemde en kötü başlangıcını yapan galatsaray'ı yeneceği maçtır. Ki eğer bu da gerçekleşirse bursa beşiktaş galatasaray maçlarını içeren ilk beş haftada trabzonspor 13 puan yapacaktır ki bu rüzgar ilk devrenin sonuna kadar gider çünkü they have international match we don't. Not: iş bu entry 13 eylül kayseri trabzon maçından önce girilmiş ve maçı trabzonun kazandığı varsayılmıştır.
Bu adamı izlemek keyif veriyor. Muhtemelen en kariyerli basketbolcumuz olacak. Muhtemelen Türk basketbolcuları için NBAdeki çıtayı alıp kıracak. Ve bu adamı en az 15 yıl izleyecegiz. Eurobasket 15'in çocuklarıma anlatacağım en güzel anısı.
Dünya her karardığında düşündüğüm şeydir. Yani bu kadar pis bir dünyaya neden tahammül ediyorsunuz? Benim inancım kesin olarak yasaklamasa ben bırakır giderdim.
utanılan anlar unutulmaz. utanılan anlarla hesaplaşmanızı yapmadıysanız, biri hatırlattığı an savunma mekanizmasıyla sert tepkiler verirsiniz. (bkz: türkiye cumhuriyeti) yine konuyu dağıttım sözlük, ben buyum sanırım evet.
birlikte okumasak bile o okusun ben eve geleyim bana anlatsın. ben okuyayım sonra üstüne konuşalım. kitap okusun ama market kitabı değil. -ışkıım kıhrımıncıım yeni kitap çıkarmış diyip gelmesin ya da cnm şuna bakar mısın diye sabah uykum'dan bölüm göstermesin.
uzunca bir süre süre kullanmadığım araç. kitabın içinde bir şey taşımak yerine tahmini sayfaları okuya okuya deneme-okuma yoluyla nerede kaldığımı bulurdum. sonra romanlar yerini düşünce kitaplarına bırakmaya ve aynı anda okunan kitap sayısı artmaya başlayınca zor oldu. biz de ayraca döndük.