öhöm.
insan gece yastığa başını koyduğunda(hele de benim gibi yatakta 1 saat kıvranan biriyse) ister istemez fantastik hayallere dalar.
bir gün tuttuğu takımın yıldız futbolcusu olur, messi'yi çalım manyağı yapar,
bir gün ise rock yıldızı olup, zamanında onu reddeden seksi kızın karşısına geçip ''bir zamanlar popçu ama gururlu bir genç vardı'' der.
haydi şimdi sırayla hayallerimizi anlatalım burada.
şaka lan.
şöyle bir kurgum var mesela.
insan default gelen yürümek, yemek yemek, konuşmak vs gibi özelliklerle devam edip, belli bir sisteme tabii(tek i'li mi bu?) olarak kendine yeni özellikler yükleyebilmeli.
inananlar sevap pointlerini biriktirdikçe, misal uçma özelliği alır.
inanmayanlar kupon biriktirir, kişinin ismini kafasının tepesinde görme(death note gibi) özelliği alır.(facebook için işe yarar.)
tabii ki her upgrade belli bir puan karşılığı olur.
öyle uçma ile hızlı koşmanın aynı puan olması kabul edilemez.
taocu seks özel bir bölüm sonu canavarından sonra yüklenebilir mesela.
neyse, bir dahaki hayatımda tanrı olursam yapayım bunları.
yıllardır görmediğin bi arkadaşla yolda karşılaşma sonrasında ''bi ara mutlaka görüşelim, haberleşelim'' klişesiyle beraber rehbere yapılan eklentidir.
rehbere her baktığımda çoğu kişide 3-5 saniye duraksıyorum ''bu kimdi lan?'' diye.
lan olum sevmiyorum ben seni, sen de beni sevmiyorsun. lise biteli 7 yıl olmuş, 1 kere görüşmemişiz, tesadüfen karşılaştıktan sonra niye görüşelim lan? niye birbirimizin rehberlerinde yer kaplıyoruz? siliyorum olum seni. (rehberde 4 kişi kaldı).
grafik işiyle uğraşan arkadaşları geçtim, facebook yüzünden photoshop ustası olmuş boyundan açılı arkadaşlarımızın, başlığını açmamasına hayret ettiğim photoshop aleti.
yüksek çözünürlüklü fotoğraflarda(düşüklerde de olur ancak harika olmaz)fırça boyutuna göre, tek tıklamayla o alandaki aynı renkteki pikselleri seçen mucize alet. taşmaları aletin kendi (-) özelliğinden çıkarabileceğiniz gibi, lasso tool'la da daha düzgün çıkarmalar yapabilirsiniz.
efendim bilindiği üzre, bir nesil pazar günü yıkanma geleneği yüzünden telef oldu. benim de içinde bulunduğum bu nesil insanları, 1-11 yaş arasındaki süreçte çok ekstrem bir şey olmadığı takdirde pazar günleri dışında yıkanmazdı. aslında ''yıkanmazdı'' demek yanlış bir mantık. çünkü bu nesil insanları doğduğu andan itibaren yıkanma üst kullanım hakkını anneye devretmiş sayılırdı. bu çocuğun yıkanmakla ilgili tüm telif hakları anneye aitti. anne, çocuğun mavi slip donunu kapıp ''gel sırtını sabunlayayım'' derdi, çocuk paşa paşa giderdi. bu, ''gel sırtını sabunlayayım'' söylemi de 80lerin sonu 90ların başında çocuk olan herkes için, pazar akşamları bizimkiler ile parliament pazar gecesi sineması arasındaki zaman diliminde olurdu. banyoda anne kir çıksın diye kafaya, vücuda kaynar sular dökerken, sevimli veletimiz de diziden aklında kalan sahneleri ''eheh çok komik - off yandım'' efektleri arasında anneye tekrarlardı.
işte böyle bir nesilin sıradan yaşantısının ortasına mahallenin piçi kıvamında biri gelir, insanları anarşik olmaya teşvik ederdi. bu anarşik piç, salı günü okula sarıp sarmalanmış şekilde gelir ''dün yıkandım üşüyom'' derdi. biz sıradan insanlar da bu piçe bakıp ''wuuu yıkanmış'' derdik.
özel bir insandı o bizim için pazar günü dışında yıkanabiliyor diye. sınıf başkanı olmalı, sınıfın en güzel kızının saçını çekmeliydi.
nesilin neden telef olduğuna gelirsek;
pazartesi akşam yıkanmış, salı okulda bunu anlatan ıslak piç yüzünden gaza gelip, salı akşamları eve gidip asi anarşik yüz ifademizle ''anne ben yıkancam'' derdik. geleneksel bir aile geleneğini bozduğumuzu düşünen anne ise, bizi güdümlü anne terliği ile evin içinde koştururdu. gerçi evde dayaktan zor kaçıp çarşamba günler bir iki kere ''yıkandım üşüyom'' demişliğim vardır.
gurur meselesi yapmışım olayı. ne yıkandın mna koyayım, kokuyosun lan.
burdan, çocukken pazar günleri dışında da yıkanabilen o ıslak piçe sesleniyorum; haram olsun sana o sınıf başkanlığı, saçını çektiğin güzel kız. ben de yıkanıyorum artık istediğim gün. özel filan değilmişsin lan.
olum connected2.me ne lan?
benden önce mağaradan çıkan biri anlatsın.
biz icq'dan, mirc'den kız tavlamaya çalışan nesiliz. msn'de olduğumuz zamanlarda winamp'dan kendi sevdiğimiz şarkıyı dinlerken, windows media player'dan kızın sevdiği şarkıyı açıp sesini kısan, ''ne dinliyorum özelliği''nden bunu kıza göstermeye çalışan insanlardık biz.
ne ara geldik ask.fm'lere, foursquare'lere, whatsapp'lara, tumblr'lara lan?
ne bunlar?
olum bu kadar yüklenmeyin bana, ben daha twitter'ın, instagram'ın mantığını kavrayamamış, skype'da fotoğraf değiştirme yerini 2 ay sonra bulmuş adamım.
n'apıyosunuz siz abi, 87678 tane farklı sosyal ağda üyelik alıp?
sonuçta tavlamaya çalıştığınız kızlar, bizim 10 sene önce tavlamaya çalıştığımız kızların ufak kardeşleri. tek bir sosyal ağ yetiyordu onlara.
garip kafalar yaşayan ve ne yazık ki var olan insandır.
dini inancı gereği orucunu tutan, ancak tutan tutmayan herkesi buna dahil etme çabasındaki kişidir.
* oruç tutacağım saygı duy
* suyunu ötede iç
* sigaranı beride yak
* yemeğini başka yerde ye.
sebep?
çünkü beyfendi sevap kazanacak.
bak güzel kardeşim.
ben oruç tutana, ya da kendi inancına göre bir şeyler yapan herkese saygı duyarım. ister inek sağsın, ister oruç tutsun, ister midye tava kızartsın.
''inancı o, eyvallah'' derim.
oruç tutmak; sen-iraden-allah arasında bir olay. konunun benimle zerre alakası yok ama sen zorla beni de konuya ortak etmeye çalışıyorsun isteklerinle.
ben bugün susadığımda suyumu içtim, nikotin krizim tuttuğunda sigaramı yaktım, acıktığımda yemeğimi yedim. o an neredeysem orada.
evdeysem evde, sokaktaysam sokakta.
yarın da aynı şeyi yapacağım. bu saygısızlıktan değil, kendi bireyliğime saygıdan olacak.
elbette hıyar değilim, karşılıklı oturduğum adam ''oruçluyum'' derse, karşısında iskender kebabı götürmem. insani olarak kendimi kötü hissedeceğim için yapmam bunu.
ancak sıradan bir yolda gezerken de sigara yakmak için kuytu köşe aramam.
ben su içmeyeceğim, sigara yakmayacağım, yemek yemeyeceğim ama oruç tutan, iyi müslüman olan sen olacaksın?
yok öyle bir dünya. ben bu kadar çaba göstereceksem o sevapların yarısını alırım aga.
bir aylık truman show beklemeyin etrafınızdaki oruç tutmayan insanlardan. kimse size göre, kimse diğer bir bireye göre hareket etmek zorunda değil. herkes kendi hayatına devam edecek.
dindarların(dincileri katmıyorum) yaptığı süregelen hata.
bu gezi olaylarında ya da hükümete karşı gelinen herhangi bir olayda, dindarlar da saf tutup eylemcilere saldırıyorlar.
saçma.
geçmişte dindarlara baskı uygulandığı doğrudur ne yazık ki, ancak bunun hala olacağını sanmak saçma.
11 yıldır var akp sadece.
11 yıl önce toplumca ineğe mi tapıyorduk?
camilere gitmek yasak mıydı?(şimdi biri çıkıp 1943 yılında yıkılan cami linki filan verecek)
oruç tuttuğunda ağzına zorla yemek mi tıkıyorlardı?
nedir bu akp=din sanrısı.
dincileri geçtim. onların allah'ı da peygamberi de recep tayyip erdoğan. çünkü para kaynağı orası. tayyip gidince din üzerinden sömürü yapıp kazandıkları paralar, ihaleler, peşkeşler de gidecek.
ancak kendi halinde dindarı anlamıyorum ben arkadaş.
rock gruplarının frontmanlerinde bulunan türk kanı eğilimidir.
mick jagger reyizin eski görüntülerinde var bir kaç beyaz atlet vakası. chris cornell'in düsturu ''atlet olmadan çıkmam abi'' zaten. anthony kiedis'in var böyle bazı konserleri.
türklerden bu işin başını çeken isim teoman. hayko cepkin de tanışma bitti albümünün tüm konserlerinde beyaz atletle dolanmıştır.
olum sahnede artist artist takılıp, çıkışlarda piknik alanında mangal yakmaya mı gidiyorsunuz lan?
an itibariyle haddim olmayarak götümden icat ettiğim, moderasyondan talebimdir.
kendisiyle ya da arkadaşlarıyla konuşmadım, kendisi böyle bir şey ister mi bilemem ancak;
malum kendisi boktan ve üzücü bir durum geçirdi. çok şükür ki atlattı durumu ancak belli bir süre daha psikolojisi pek de iyi olmayacaktır. bu süreçte en azından aynı sözlük için bir şeyler karalamış insanlar olarak kendisine ufak da olsa destek olabiliriz.
bu sözlükte trolllükle gerizekalılığı ayırt edemeyen, ''şaka'' ve prim uğruna her şeyi diline pelesenk eden bir sürü yazar var. şu an panik'in başlığı altında saçma sapan yorumlar dolu.
kendisinin başka sözlüklerde hesabı var mı bilmiyorum ancak, sadece burada hesabı varsa ve kafasını biraz toparladığında tekrar sözlükte bir şeyler karalamak isterse; kendilerine troll kılıfını takmış bazı hıyarların psikolojik tacizine maruz kalmaması için nickinin değşimesini mantıklı buluyorum.
bu sözlüğün çok da sıkı kuralları olmadığını, yarım günde çaylaklıktan yazarlığa geçiş sürecinden biliyoruz. ayrıca bu konu öyle ''ufff nickimden sıkıldım, değiştirsem ya zall?'' gibi bir konu değil, çok daha hassas. bu sebeple moderasyondan ufak bir taviz bekliyorum.
ha kendi gelip ''yok lan kalsın nickim'' derse eyvallah, ancak nicki altında yazılanları görüp sözlüğe dönüşte utanç vb. şeyler yaşayacak durumdaysa kendisine bir ayrıcalık yapılabilir. ayrıca şu anki nicki altındaki bu boktan süreçle ilgili yorumlar da temizlenebilir.
bilemedim.
not; birazdan aşağıya gelip hala trolllük kasacak tipleme var ya? hah işte, ben senin ebeni sikeyim.
dokuz eylül üniversitesinde okuyanların ya da buca'da oturanların(bu iki grup aynı kişiler olabilir) dikkatinden kaçmadığını tahmin ettiğim veletlerdir.
bu velet güruhu, 17.00-17.30'da mesai saatlerinin bitimiyle beraber patenlerini, kaykaylarını alıp cemil şeboy'un buca'yı manhattan zannedip tasarladığı gubidik belediye binasının önündeki kaygan zeminde düşük bel kotları, yaz olsa bile taktıkları bereleriyle takılmaya başlarlar. yaşlarının 12-16 arasında değiştiğini tahmin ettiğim bu grup, son 6 ayda gizli bir örgüt tarafından piyasaya sürülmüştür. paten paralarını da örgüt karşılamıştır.
ulen devir çok mu değişti, yoksa bu paten/kaykay fiyatları mı ucuzladı, daha da beteri çinliler bu işe de girip ''gel abi, orijinaliyle bire bir aynı. onlarda 250 lira, bizde 15 lira''(çince söylüyorlar bunu) deyip bu işe de mi daldı bilmiyorum ama bizim zamanımızda mahallede 1-2 kişide olurdu bu aletlerden. gezip yokuş arardık, bulunca da en tepesine çıkıp 4 kişi 1 kaykaya oturarak ''vihuuuuuu'' efektleriyle yokuşun en aşağısında düşüp sevinirdik. şimdi bütün ergenlerde var bu aletlerden. bir de kaykaya ayakta biniyorlar lan? çok değişti canım bu devir.
365 gün tayt giyen kadınlar ve 12 ay beyaz fanila üstü blazer giyen erkekler baya bir sövecek ancak, kalbim kadar temiz bu beyaz sayfaya duygularımı dökesim geldi.
şimdi efendim moda dediğimiz olay ''birader bu sene bunları giyiyoruz'' tarzı bir dayatmadır. paris'de, milano'da normal bir insanın hayatının herhangi bir aşamasında asla giyemeyeceği gubidik, garip tasarımlarını sergiler modacılar. biz erkekler de ''oha karıya bak lan'' diye bu etkinlikleri izleriz. buraya kadar eyvallah, sonuçta büyük çaplı bu defileler zaten modacıların ''tanrım en çılgın benim'' tadında sidik yarışı yapması için düzenlenir.
ancak günlük moda denen illet gayet boktan bir şeydir. bundan 2 sene evvel takım elbise ceketi giyen erkeklere ''ıyyy kıro'' diyen erkeklerin %89'u(saydım tek tek) blazer denen ibrahim tatlıses ceketiyle geziyor sokakta. niye? çünkü moda. ee arkadaş n'oldu kıroluk?
ya da 2 sene öncesine kadar taytı sadece kışları, götü donmasın diye pantolon altına giyen kadınların resmi sokak kıyafeti haline geldi bu zerzevat. niye? çünkü moda.
yine 2 sene(niye taktıysam 2 sayısına) öncesine kadar renkli pantolon giyen erkeklere ''ibne lan bu'' diyen kitlenin götünde kırmızı, yeşil pantolonlar. niye? çünkü moda.
2 tane sikindirik modacı bunları piyasaya sürdü diye insanın şekli şemali, tüm hayat görüşü değişir mi arkadaş? bir de her insanla aynı olmak nasıl bu kadar çekici gelebiliyor ki?
geçen kış izmir kızlarının %75'i siyah tayt, kahverengi uzun çizme ve kahverengi deri ceketle dolaştı. blazer ve beyaz fanila konusuna girmiyorum bile.
belli bir yaşa gelmiş insanların hayata karşı bir duruşu, belli bir tarzı olur ve bu tarz her sene milano defilesinden sonra değişmez.
''ben eskiden de blazer giyerdim hacuuu''
diyebilirsin belki ama, adım kadar eminim ki, blazer demode olsa anında mahallendeki fakir çocuğa verip o senenin moda olan ceketini almaya koşarsın mağazalara.
bir de insanın kendini tanımaması durumu var ki o daha da feci. televizyonda kıvanç tatlıtuğ'da, naz elmas'da kıyafet görüp ''tanrım çok güzel, hemen almalıyım'' diye koşturan tipler.
abicim sen kıvanç değilsin, senin omuz ölçün 3 cm, göbek çevren 3 metre. sende durmaz o ceket.
ablacım sen naz değilsin. senin bacak çevreni yürüyerek gezmeye kalksak yarı yolda mola veririz yorgunluktan. sende güzel durmaz o şort.
ve ve ve bu harikalığı sona sakladım.
yazdan kalan bir felaket var. beyaz üzerine çiçekler böcekler şeklinde şort. hadi yazın zaten şort toplam 2 karıştı, çok göz yormuyordu ama çiçekli tayt nedir arkadaş yaa?
sanki kostümcüler cennet mahallesinde giyilsin diye tasarlamış da dizi yayından kaldırılınca piyasaya sürülmüş gibi. töbe bismillah.
baskın karakteri 'cinsiyet' olan insanlar dolu etrafta. ''bana saygı duymalısınız, çünkü benim ağdalı bacaklarım ve mini şortum var.'' ya da ''hepinizi döverim çünkü delikanlıyım biraaaader. bu arada karıya bak, taş gibi'' diyen insanlar. eee sonuç? beyin nerede? biz niye bu insanlara katlanmak zorundayız?
o kadar çoklar ki, nefret etsen bile herhangi bir ortamda karşılaşıp konuşuyorsun, kaçarı yok. tek amaçları gözlerinden okunuyor, erkeklerin tek derdi 'karı kaldırmak', kadınların ki ise 'zengin adam avlamak'. iki grup da amacına ulaşıyor aslında çoğunlukla, çünkü kesişme noktaları çok. beyin yok, kültür yok. bacak var, para var. daha ne?
türkiye-suriye sorunu hakkında soru sorsan ''amk abdullah avcı'nın, takımı ne hale soktu'' diyecek adamlar ya da şekspir desen ''seks mi dedin?'' diyecek tipler toplumun geneli oluşturmaya başlamış. ulan biz de mükemmel değiliz, abazanlık yaptığımız, öküzleştiğimiz anlar oluyor elbet ama tek yaşama amacı bu olmamalı.
tamam kadınsın ve bacakların var, tamam erkeksin ve döversin ama azcık da kitap oku be birader. üşeniyorsan ne bileyim internete girdiğinde facebook'a fotoğraf eklemek, markafoni gezmek ya da porno izleyip masturbasyon yapmak yerine bir şeyler araştır, oku, incele, bi ilgi alanı edin kendine.
bu kadar boş olup 25 yaşına kadar nasıl yaşayabiliyor bu insanlar lan?
karı kaldırmaya ya da zengin adam avlamaya eyvallah, kim ne isterse onu yapsın ama tek onu yapmasın yahu. arada başka amaçlar, hobiler vs. de olsun.
iq 25, göğüs 85. e e n'apıyım ben bu hatunu?
rezidans ve site kültürünün ortaya çıkmasıyla beraber tuhaf bir şekilde görülmeye başlanan kitledir.
izmir'in en zengin muhiti muhtemelen mavişehir'dir. bu mavişehir denen yerde ultralüks yüzlerce/binlerce daire bina vardır toplumdan/çevreden soyutlanmış. ancak izban tarafındaki bölgeden çıkarsanız ufak tefek gecekondular ve bomboş araziden başka hiçbir şey görmezsiniz ve bu bölge eski izmir çöplüğüdür. ancak tüm zenginler burada.
ya da ağaoğlu'nun, sinpaş gyo'nun, sur yapı'nın vs istanbul'a diktiği siteler. geneli tilkinin bakır sıçtığı yer denilecek kadar uzaklıkta ve gecekondu mahallelerinin arasında. ulan maddi durumun el vermemesi ve iş sebepleri dışında hangi insan halkalı'da, ikitelli'de oturmak ister hür iradesiyle? ama bu zenginler istiyor işte hacı. hatta bir de üstüne 300 milyar filan veriyorlar. karşı caddesi gecekondu mahallesi bile olsa, etrafına örülmüş koca duvarlar arasındaki site içinde yaşamak güzel bir şey geliyor onlara demek ki. zengin değiliz ki anasını satayım o duyguyu bilmiyoruz.
görüntü açısından, vicdan açısından da çok tuhaf geliyor insana. bir bakıyorsun bulgaristan sınırları içinde bulunan halkalı'daki bosphorus city'e ''vayy amk be millette para bok'' diyorsun, sonra azcık kafanı çeviriyorsun, karşında 1 oda yarım mutfak gecekondular. bu kez harbiden ''vay amına koyim'' diyosun.
bu zenginler halkla kaynaşma içini çok yanlış anlamış sanırım. burada zengin ya da fakir eleştirisinden ziyade bir durum belirtme ihtiyacı var. misal benim sokacak yer arayıp bulamadığım(zayıfım, küçük götlüyüm lan ben) trilyonlarım olsa gidip ikitelli'den ev almam lan, boğazın suyu mu çıkmış. ha ''ama steril yaşam, güvenlik, site hayatı cart curt'' filan denirse de, o kadar steril hayat beni bozar hacı.
olum çok fakirim lan ben:(
edit; hatta o kadar fakirim ki, rezidansın adını bile yazamamışım, düzelttim şimdi google'dan bakıp.
şu hayatta ıslak tuvalet terliğinden sonra en ifrit olduğum ikinci durumdur sanırım bu yancılar.
tahminlerime göre jay z denen dallamanın başlattığı bu akımın etkileri günümüzde şarkı başına 3 rapçiye kadar çıkmıştır. müzik kanallarını gezerken bazen öyle şarkıcı isimleri geliyor ki, diskografi filan sanıyorsun. ama bildiğin 5 sap birleşip;
usher feat jay z feat ludacris feat kanye west feat ankaralı turgut(başka rapçi gelmedi aklıma amk)
şeklinde tek bir şarkı söylüyorlar.
ulen kırk yılda bir pop şarkısı sevesimiz geliyor, ne diye delik dondan sik çıkar gibi bok edip, şu güzel ortamı bozuyorsun ki? sözüm sana kanye west. olum derdin ne senin? misal katy perry'nin e.t şarkısı güzeldir. ama neden ben youtube'da şarkıyı dinlemek isterken yanlışlıkla önce senin yancılık yaptığın versiyonu açıp ''hayyy sikeyim'' diyerek, tekrar başa sarıp sadece katty hatunun olduğu versiyonu açmak zorundayım? umut sarıkaya olsa; omonun yanına bantlanmış limonlu cif derdi size.
olum valla yapmayın, gidin tek başınıza albüm yapın, seven, isteyen alır dinler. bak misal eminem vardı bi ara, gül gibi tek başına şarkı yapar takılırdı. o da yancılığa başladı mı bilmiyorum ama, the eminem show zamanları filan iyiydi.
özetle;
kanye west siktir git hayatımdan lan. pitbull'u da al git.
bülent uygun'un başarı elde ettiği senelerde mehmet yıldız'la beraber açılmış kontenjandır bu. mehmet'in rakip defansı omuz darbeleriyle devirip yaradana sığınıp vurduğu şutlarla ulaştığı başarı sonrasında sivasspor ligde 2.lik elde etmiş, bu taktikten vazgeçmesinden sonra başarısızlığa süreklenmiştir.
bu sezon için michael eneramo isimli öküz golcü sayesinde galatasaray'ı türkiye kupasından eleyen sivasspor bir başarıya daha yelken açmıştır. şimdi galatasaray maçında golü erman kılıç'ın attığı düzeltmeleri gelebilir ancak, enaramo adlı herifin semih kaya ve tomas ujfalusi'yi nasıl yorduğu gözlerden kaçmasın. hatta bir pozisyonda enaramo'ya hamle yapan semih kendi ekseni etrafında 3 kez dönmüştür.(dakika 70 civarı, sol korner gönderi koordinasyonunda).
velhasıl kelam, sezon başında forvete teknik bir adam almayı düşünen sivasspor yönetimine, ''o paraya öküz alırız'' diyen rıza çalımbay haklı çıkmayı başarmıştır.
eğer rock/metal müziğe ilgi tekrar artacaksa bu klip tüm çocuklara günde 3 öğün izletilmelidir. ancak can bonomo izlenirken sesi kısınız. şarkı, tarz güzel, sever millet. metale adam arıyoruz, mustafa sandal'da sesi kökleyin.
sözlüğümüzün trolllerinin yakalandığı amansız hastalık. tedavisinin, kesin olmamakla birlikte, sudoku çözmek, lego yapmak gibi zihin açıcı şeyler olduğu söyleniyor.
uludağ sözlük için daha çok ''uzun entry yazmaya çekinmek''tir bu durum. çünkü eğer yazdığınız uzun entry'de aşk, seks, futboldan bahsetmiyorsanız, emeğiniz karşılığını alamazsınız. okunmazsınız.
