ünlü fransız yazar georges perec'in hiç 'e' harfi kullanmadan yazdığı "la disparition" (kayboluş) adlı romandir, hiç 'e' harfi kullanılmadan türkçe'ye çevrilmiştir. cemal yardımcı'nın çevirisi ayrıntı yayınlarının 400. kitabı olarak yayımlandı.
57 bin 2 sözcük, 370 bin 430 harf bulunan "kayboluş"ta hiç "e" yok.
Ünlü Fransız yazar Georges Perec'in hiç 'e' harfi kullanmadan yazdığı "La Disparition" (Kayboluş) adlı romanDIR, hiç 'e' harfi kullanılmadan Türkçe'ye çevrilMiŞTiR. Cemal Yardımcı'nın çevirisi Ayrıntı Yayınlarının 400. kitabı olarak yayımlandı.
57 bin 2 sözcük, 370 bin 430 harf bulunan "Kayboluş"ta hiç "e" yok.
Tıbben mümkün olmasıyla şaşırtan haberdir. Haber aynen şöyle. Alıntıdır.
Huang'ın karnındaki bebek 1948 yılında karnın içindeyken ölmüştü. Doktorlar teşhisi koymuştu, ancak kadının cenini aldıracak kadar parası yoktu. O da hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmeye karar verdi. içindeki bebek 60 yıl sonra çıkarıldığında ise taşlaşmıştı.
Royal Society of Medicine dergisine gore tıp tarihine kaydı geçmiş 290 litopediyon vakası var.
Dikkat, siyasî yazı değildir!
Sayın Başbakanım,Sen diyeceğim şimdi sana. Çünkü siz-biz yok aramızda. Başımızda isen, sen bize, biz sana.
Bana gelince. Sicilim belli. Kırık dallara ağlamak, elde ilâç, hasta köpeklerin arkasından koşmak, vurgun yemiş kedilerin yarasını sağaltmak, en çiçekli zamanında balta yiyerek yere serilmiş ağaçlara dertlenmekle geçti benim ömrüm. Zannım o ki herkese yetecek kadar gözyaşı herkese yetecek kadar da tebessümün sahibiyim. insanlığın ilk şartı olarak empatiyi bilirim ve onu da Komşusu açken uyuyan bizden değildir hadisinin sırrında aşikâr edebilirim. Siyaseti hiç sevmem. Böyle bir yazı yazması beklenecek belki de son kişiyim. Ama aldanmamalı, 12 Eylül öncesini iyi bilirim. Belki o mide bulantısındandır böyleliğim. Anneyim. Daha önemlisi, son otuz yılım yaşları on yedi ilâ yirmi bir arasında değişen gençler ile iç içe geçti. Sınıfı iyi tanırım. Sorsalar, sınıfta, kürsüde ölmek isterim. Bu hafta bir Kudüs yazısı yayımlayacaktım aslında. Her şey olup biterken çok uzaktaydım. Ama yanan ağaçlardan utandım. Yazmadan edemedim. Peşinen söyleyeyim. Ben. Gayet saf. Bu işin bahçesindeyim. Anneler gözüyleyim.
Sayın Başbakanım,
Ben aklımı siyaset dışı bırakalı uzun yıllar oldu. Dedim ya, mide bulantım mazeretimdir. Umarım ilk ve son olur bu yazı. Zaten bu da siyasî bir yazı olmayacak, sadece insanî. Demem o ki. Elbette. Malum ki. Muhakkak ki. Ve belki. Bu işin tek değil çok katmanı var. Masumu kadar, durumdan vazife çıkaranı, fırsat kollayanı, saman altından su yürüteni, aba altından sopa göstereni, son ucu zorlayanı, kışkırtıcısı, iç mihrakı, dış oyunu, daha bilmem nesi var. Hepsine de eyvallah. Ama hepsinin üzerinde insan var.
Şimdi şu yangın yerinde Tek masumun acı çektiği yerde diye başlasam, kargalar gülecek belki üzerime. Arka plan hesapları hesaba katmak elbette senin üzerine vazife. Ama uyarmak da benim. Çünkü anneyim ve ağaçları yerli yerinde severim. Bilirim ki birbirine diş bilese bile o hummalı kalabalığın tekmili, gazdan gözleri kör olan kedi ve kökleri açıkta bekleyen ağaçlar da, hepsi, hepsi senin emanetin. Sen ki Dicle kıyısında bir kuzuyu kurt yese bununla dertlenen Hz. Ömerle aynı ümmettensin. Adalet mefsedete göre hükmetmez, malum. Yani kırk kişilik bir gemide otuz dokuz suçlu ve tek masum olsa, o masumun yüzü suyu hürmetine o gemi batırılmaz. Bunu benden iyi bilirsin.
Ayıran ayırsın bırak. Yerin geniş, sen bizim oraların tabiriyle darlanma. Sen-ben olarak kalalım, aramıza siz-biz sokma. Lütfen. Safları sıklaştır, ayırma. Ağaçlar yürüyemez belli, sen bir adım at onlara. Var sayalım ki bu iş üç-beş ağaçtan çıktı, dallanıp budaklandı. Ama zevahire bir bak. Mahşer günü üç-beş ağacın tanıklığını göz ardı etme. O kıyamette bu gölgeyi ihmal etme. Çok mu zor Tamam, ağaçlar yerinde demek? Ağaçlar için geri dönen bir başbakan olmak senden bir şey azaltmaz. Bunu taviz sayma. Olsa bile, bir taviz başka tavizlerin kapısını açmaz. Gör bakalım o zaman senin kazancın bildik terazilerle ölçülebilir mi? O zaman, yeri geldiğinde rücu etmesini bilen bilge, daha zenginleşmez mi? Haklıysan haklılığını göster. Bir adım at. Bu fırtına o zaman bak nasıl diner ansızın bir tebessüm eli değmişçesine.
Sayın Başbakanım,
Ben kaygılıyım. Kurunun arasında yaşın yanmasından değil sadece kaygım. Kurunun yanmasından da korkarım. Çünkü bu gençlerin hepsi bizim. Alev saçanlar bile başkasının değil, bizim. Ve gençlerden başka gidecek bir yerimiz yok, bilirsin. Lâkin kaygıyla bulansam da yine de ümitliyim.
Olağanüstü başarılara imza attığına, tökezleyen bir gelenekten demokratik bir toplum çıkardığına, söyleyenlerin yalancısı değil, bizatihi ben şahidim. Bu gün meydanlara dökülenler de bir bakıma senin eserin. Onca ileri ittiğin şeyin arkasında kalma. Tebessüm et. Kucakla. Bak nasıl yakışacak o tebessüm sana.
Bu yazıyı yazabilmiş kalemi sapasağlam kişi. insan üstü bir zeka. Hayran olmamak elde değil.
Bir cariye nin farelere diktiği kıyafeti anlatmak gibi renkli ama padişahın tek kurtuluşunun çocuklarını öldürmek kadar acı olduğu roman. Okunmalıdır. Kesinlikle zaman kaybı değildir.
Eskiden padişahlık zamanlarıyla günümüzün uyarlaması. Yalnız çok şey değişmiş olduğundan dolayı Erdoğan ı destekleyenler kadar desteklemeyenlerin de bu ülkenin dış faydalarından yararlanmaya hakkı vardır.
''zira bugün madem sevmiyorsun yaptığı yoldan yürüme'' diyen biri oldu hayatımda.
Burası Recep tayyip Erdoğan ın ülkesi olduğu kadar eşit miktarda diğer insanlarında ülkesi olduğundan dolayı devlet başbakanın ve ailesinin malı olmadığından dolayı anlaşılamayan tespit. Kinayedir diye düşünüyorum. Zira bunu bir beyin mantıklı olarak düşünüyorsa işlevselliğini yitirmiştir kanaatindeyim.
#20380512 böyle bir entrye sahip yazar. Zeki insanları severim. O da onlardan denilesi. ''Kinaye yapan yerlerin dert görmesin e mi'' demek istenen ayrıca.
iyi bir hatip olduğu aşikar olduğundan dolayı böyle bir durum var ne yazık ki. yalnızca enteresan olan kendi kendini yalanlarken bile inandırıcı olmasıdır. zira Mehmet Ali Birand la yaptığı bir programda gönlümde başkanlık sistemi var diyor. Birand Gönlümde başkanlık sistemi var dediniz dediğinde hayır demedim dedi. öyle bir demedim diyor ki vesselam video olmasa inanırsın.
Her zaman da iyi olmayan bir şey bu hitabet gücü. sonuçta kitleleri iyi bir şey için arkasına takabildiği gibi talihsiz düşünceler içinde peşinden sürükleyebiliyor insanları.
ataya saygı duruşunda sap gibi durmaya gerek yok diyen ben ülkemi pazarlamakla mükellefim diyen bir parti liderinin başbakan olmasından sonra tartışılabilen konudur.
devlet idaresi altında bulunan ki burada özelleşmesi devlet için iyi olan şeylerden bahsetmiyoruz Allah a şükür ki bizim de iktisat bilgimiz var sırtta kambur olan şeyleri elbette taşımasın devlet ama gelir getiren yerleri bile satmaya çalışması hayretler vericidir ki bunlar ülkeyi başka devletlerin istilasına zorlar.
durum o kadar vahimdir ki bu konuya örnek olarak akpden sonra müslüman olan insanlar var.
-WorldPerfect yardim hatti, buyrun, nasil yardimci olabilirim.
-WorldPerfect`te bir sorun oldu.
-Nasil bir sorun?
-Yazi yaziyordum, birden bütün kelimeler gitti.
-Gitti mi?
-Yokoldu!
-Ekranda su anda ne görüyorsunuz?
-Hic bir sey.
-Hic bir sey mi?
-Yazdigim hiç bir şey ekrana çikmiyor.
-Hala WorldPerfect programinda misiniz yoksa programdan çikitiniz mi?
-Bunu nereden bileyim.
-Ekranda bir "C" harfi görüyormusunuz?
-Bir "hece" mi..
-Bosverin. Ekranda yanip sönen bir çizgi var mi?
-Söyledim ya hiç bir sey yazmiyor.
-Monitör üstünde yanan bir lamba var mi?
-Monitor ne?
-Ekrani olan yer, televizyon gibi... Çalistiginizi gösteren kücük bir
lamba var mi?
-Bilmiyorum.
-Monitorün arkasina bakin, oraya bir elektrik kablosu giriyor olmasi
lazim. Görebiliyor musunuz?
-Evet.
-Harika, o kabloyu takip edin duvarda elektrige baglimi bana soyleyin.
-Bagli.
-Harika. Monitorün arkasina bakinca bagli olan tek kablo mu gördünüz,
yoksa iki tane mi?
-Görmedim.
-Tekrar bakar misiniz, ikinci bir kablonunda bagli olmasi lazim.
-Evet buldum.
-Tamam, simdi onu takip edin bilgisayara bagli mi diye bakin.
-Kabloya ulasamiyorum.
-Ulasmayin, bagli mi diye bakabilir misiniz?
-Olmuyor.
-Bir seyden destek alip egilip bilgisayarin arkasina baksaniz...
-Egilmek dert degil, karanlik oldugu için bakamiyorum.
-Karanlik?
-Ofisin isiklari kapali, pencereden gelen isik yetmiyor.
-Ofisin isiklarini yakin.
-Yanmaz.
-Neden?
-Elektrikler kesik.
-Elektrikler mi kesik. Tanrim..! (kisa bir sessizlik) Bilgisayarin
kutusu, kitaplari herseyi
duruyor mu?
-Evet dolapta.
-Simdi bilgisayari sökün, aynen aldiginizdaki gibi paketleyin ve
aldiginiz dükkana iade edin.
-Durum bu kadar kötü mü?
-Korkarim öyle!
-Peki tamam. Onlara ne diyecegim?
-"Ben bilgisayar kullanamayacak kadar aptalim" diyeceksiniz...
- Ya benim bu printer çalışmıyor!... Yeni de aldım...
- Yardımcı olalım efendim...
- Tamam
- Bilgisayarınız printeri görüyor mu efendim?
- Evet, karşı karşıyalar!...
- iyi günler, hoşgeldiniz, nasıl yardımcı olabilirim?
- Para çekemiyorum ben...
- Şifrenizi yanlış giriyormuşsunuz Destur bey!...
- Şifre mi? Benim şifrem hep aynıdır, istanbul'un kurtuluşu...
- Lütfen, bana şifreyi söylemeyin efendim.
- Hah, tamam hatırladım, 1956!!!
- Efendim o istanbul'un kurtuluşu değil ama...
- Yaaaa!... Kaçtı istanbul'un kurtuluşu?
- Efendim ben malesef söyleyemem bunu size.
- Niye sen de mi bilmiyosun?...
- Biliyorum, ama güvenlik açısından benim şifreyi bilmemem gerekiyor.
- Ben sana şifreyi sormuyorum ki!... istanbul'un kurtuluşunu soruyorum.
- Evet, ama...
- Meraba ben Baturcan nasıl yardımcı olabilirim?
- Benim telefonum kemerde çekmiyor...
- Bi saniye bekleyin bilgisayardan kayıtlara bakalım... Fethiye'deki hatlarda bir problem gözükmüyor şu an, acaba...
- Ne Fethiye'si kardeşim, pantolon kemerinden bahsediyom ben ... telefonu kemere takınca hat bulamıyo telefon...
- !!!
- iyi günler kredi kartı başvurunuz için aramıştım sizi...
- Tabi buyrun..
- Mesleğiniz nedir acaba?
- Hayat kadını...
- ... Özel sektör yazıyorum ben...
- O da olur!...
Meraba ben Batur nasıl yardımcı olabilirim?
- Benim telefonda bi problem var yönlendirmeynen ilgili...
- Peki ilk önce telefonunuzun ''menü" tuşuna sonra da ''5'' tuşuna basın...
- Evet... Tamam...
- Ekran da ne var şimdi?
- Show tv...
- ???