karısını yatakta başka bir adamla gören ecnebi kişisinin edeceği laftır.
örnek:
karısını yatakta basan ecnebi kişisi şaşırır ve o cümleyi kurar
- ohaaa türk olsaydım intihar edebilirdim! e tabi onlar çok takıyo boyle şeyleri
- eee ben türk değilimki o zaman sorunun temeline ineyim *
-laura ilişkimizde ters giden nedir?
L- ters giden bişey yok sadece çok sarhoştum
-neyse bunları şu aşağılık herif gittikten sonra konuşuruz.
aşağılık herif- abi vallaha ben de çok sarhoştum hem ben de olsam intihar etmezdim abi karıyı vururdum
gercekten uludag sozlukte rastladıgıma cok uzuldugum baslıktır. tamam her iki kişiden biri oy verdi de, kardeşim oy vereli o kadar zaman gecti ; hadi anladık iktisadi bilgin yok ama kardeşim toplama cıkarman da mı yok? tamam onu da anladık o zaman okuma-yazma bilgini kullan ve oku, bilen biri sana anlatsın.
bakınız arkadaslar işte size akp li arkadasların soylemleri ve cevapları:
akp geldiğinden beri enflaston olmadı; yedi yuz kusur devlet işletmesi satıp burdan gelen parayı tuketim harcamalırının(beyaz esya) vergilerini kısmak suretiyle dengelemiş, sizin paranızla size hava atmıştır.(enlasyon fiyatlar gelen düzeyindeki artışa denir)
daha demokratik bir ulke olduk: bu bahsedilen demokrasi eğer demokratos'tan kalan demokrasiyse, akp geldi geleli yeni bir anlam kazanmadıysa; bir ulkenin demokratik olup olmadığını yargıdan anlaman mumkundur. peki sen deniz feneri davasını nerenle izledin?
neymiş efendim devrim niteliğindeki başarılarıymış: ben bu arkadaslara soruyorum devrim nedir? demokrasi nedir? bilgi sahibi olmadan insanların bilgi sahibi olup olmadığını değerlendirmeye kalkmak cahillikten başka bişey değildir. akp'nin yaptığı tek devrim yolsuzluğu meşrulaştırma devrimidir.
şu sürü psikolojisine gelince; sürü psikolojisi denilen şey bilgi sahibi olmadan çoğunluğa göre hareket etmedir. şimdi soru; yuzde elli oy alan bir partinin bunca gerçeğe rağmen sempatizanı olmak sürü psikolojisinin kurbanı olmak değil de nedir?
son söz: Şimdi mal devridir, böyleydi dün de,
Kürk yoksa itibar olmaz düğünde.
Cahilin Karun'a döndüğü günde,
ilimle göğsünü geren olur mu?
ruhun doyumsuzlugudur. insan neden uyuyamaz sorusunu kendimce cevaplayayım efendim; bir kere uyuma problemi psikolojiktir. yani insan ruhuyla alakalıdır. gun icinde ruhu yeterince yormadıysanız uyumazsınız. fiziksel yorgunluk uyumak için yeterli değildir. gun icinde belirli sorumlulukları, yani yapparken zorlandığımız şeyleri (ders calısmak, tez yazmak, faturaları yatırmak, temizlik yapmak vs...) yapmak ruhumuzu yorar. zira ruhu yordugu için bize de yapması zor gelir. işte bunları yapabilecek irade uykusuz gecelere de son verir.
peki uykusuzluk nasıl gecelerce suruyor sorusuna gelince; gece uyuyamayan insan sabaha karşı uyur ve gun ışığını uykuda gecirir haliyle uykudan verim alamaz. devamındaki gun de sorumlulukları için gerekli enerjiyi kendinde bulamaz ve bağlama uykusuz geceler işte boyle devam eder gider. *
anafikir: bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla.
zorluk derecesi herşeye bağlı olarak değişen durumdur. zira herkesin her seyi kendinedir. herkes herşey vatan için der ; lakin kimi oglunu verir, kimi canını, kimileri de sadece konusur. asıl mutlu olmak zor iş azizim her şeye ragmen.
bu zihnin paradoxal olma sebebidir. yine de ben size anlatmaya çalışayım. (bkz: kadınlar vazgecilmezdir) onermesinin iki boyutu vardır; fizyolojik boyutu ve psikolojik boyutu. fizyolojik boyutu cinsel çekim, psikolojik boyutu ise kadınları anlaşılması zor varlıklar olmasıdır. bu yuzden anlamaya çalışmayın anladığınız kadarıyla sevin, sevilin. **
recep ivedik tarzı filmlere her gidişinde türk sinemasına osmanlı tokatı attığından habersiz insandır. yok ben izleyecem, banane, beni ilgilendirmez çok komik, diyenlere korsan cdsini alıp evde izlemelerini tavsiye ediyorum çünkü; güzel bir projeyle yapımcıların yanına giden yönetmen ve sanatçılar 'bu ne bea bunda hiçbir saçmalık yok ya da kibarca bu senaryo vurucu değil) cevabını alıp evin yolunu tutuyorlar bu yüzden slum dug milyoner gibi güzel bir film üretemediğimiz gibi sağlam dangalak milyonerler yaratıyoruz. ****
senaristinin psikolojisi hakkında şüpheye düştüğüm dizidir. zira son bölümlerde dizi giderek dramatikleşmiştir. o sıcak eğlenceli dizi gitmiş yerine yaprak dökümü gibi keder dolu bir dizi gelmiştir. (bkz: yaprak yelleri)
yanlış bir önermedir.
efendim kısaca anlatmaya çalışayım;
türkiye tepeden inme reformlarla kurulmuş bir ülkedir.haliyle seküler laiklik dediğimiz kavram da yine kurtuluş savaşı sonrası tepeden inme(alt yapısı hazırlanmadan,askeri güçle alınmış karar)
gelmiştir türk halkına, zira yüzyıllarca şeriatla yönetilmiş bir halk için laikliği sindirmek gerçekten zor olmuştur. bu sebepten laiklik olgusu henüz oturmamıştır.
laiklik aslında dinin devlet işlerinden tamamen soyutlanması değildir. zaten öyle olsa diyanetin ne işi var bu ülkede? o zaman nedir laiklik? seyhülislam gibi,dönemin katolik kilisesi gibi yüksek yetkilere sahip dini oluşumları ortadan kaldıran hukuksal ibaredir.
işte bu ibare bir milletin refahı için çok önemlidir ekonomik olarak dünyanın en kötü durumda 100 ülkesine bakarsanız şu acı gerçeği göreceksiniz; bu ülkeler ya din ile yönetiliyorlar ya da amerika, ingiltere, fransa vb... ülkelerce sömürülüyorlar.***
che guevara'nın ugrunda öldüğü degerlerle birlikte satılığa çıktığının kanıtıtdır.daha önce bahsettiğim gibi ekonomiye neoliberalizm adı altında yaklaşanlar, insani değerleri de satılığa çıkarırken; bu pazarda müşteri olanlar da bence sucludur.
tüm bunların ışığında yıllardır etnik köken farklılıklarını şavaş sebebi olarak gösterip; dünyaya silah satan emperyalist güçler, che guevara'nın suratlarına kustuğu kusmuğu bile nakte çevirmişlerdir. (bkz: che guevara nın sacının acık arttırmada satılması)
ergenlik çağını çoktan geçmiş uludag sozluk yazarları için gerçekleşmesi çok muhtemel durumdur. zira sol frame ya bir ergenin anılarını andırmaktadır ya da; siyasi zıtlaşmalarla, amaçsız tartışmalarla doludur. (bkz: siyasetten bıkıp apolitik olmak) işte tam bu noktada moderatörlere çok iş düşmektedir.bu bilgi kaynağının kutsal olması için bunlara son vermeli, zıtlaşmadan, çocuklaşmadan sozlugumüze sahip çıkmalıyız.
mühendislerin kendi aralarında anlatıp güldükleri fıkralardır.ben de birkaç tane bilmekteyim * misal;
bir makina,bir elektirik bir de bilgisayar mühendisi bir köye dogru yola koyulmuşlar. yolda araba bozulmuş, haliyle önce makina mühendisi arkadaş önce atılmış, bakmış ama problemi anlayamamış ve elektirik mühendisine; 'aküye falan bak belki elektrikte bi problem vardır' demiş ve elektirik mühendisi de ugraşmaya başlamış lakin oda birşey yapamamış son çare bilgisayar muhendisine; 'bi önerin varmı ne yapabiliriz' demişler. bilgisayar mühendisi düşünmüş ve demiş ki; ' bence bi inip tekrar binelim' ***
Matematiğin hiçbir dalı yoktur ki, ne kadar soyut olursa olsun, bir gün gerçek dünyada uygulama alanı bulmasın. LOBACHEVSKY diyen adamdır. nikolai ivanoviç lobachevsky asıl adıdır. matematik, fizik ve astronomi ile ugraşmış kazan üniversitesi eski rektorüdür.**
4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematikfinaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğininpatladığını söylerler; Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerininyalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrıköşelerine oturtur.Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkessınavı geçebilir; Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10arpuanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır; Bunları kolayca çözerler.Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır:;Hangi lastikpatladı? gibisinden efsanelerdir. * ama **
iki Matematikçi, aralarinda mesleklerinin ne kadar önemli olduğunu konusuyorlar. Sonra içlerinden biri diğerine dert yaniyor;Ah azizim ah! Matematiğe yeterince önem verilmiyor. Aslında konuya devlet el atmalı ve Matematik bilmeyenlerden vergi toplanmalı.Diğeri cevap veriyor;Sayısal Loto da bu ise yarıyor zaten ***