türün devamını sağlamaktan sorumlu kadındır. o sizi seviyorum mu diyor daha çocuğu olmamıştır. kadınlar çocuk sahibi olduktan sonra sonsuza kadar değişirler.
zamanla anlaşılmaktadır. bir filmin üzerinden belli bir zaman geçmesine rağmen konusu itibariyle hala orijinalliğini yitirmemişse kült filmdir. örnek: selvi boylum al yazmalım, Tarantino filmlerinin bi' çoğu...
ilkel çağlarda rastlanan medeni durum değil de gelecekte ulaşılabilecek bir medeni seviye gibi görmekteyim. ayrıca çağımızda bu kavram erkeklerin pipisi odaklı olmasından ötürü pek savunulası değildir. ama zaman içinde insanlar bu seviyelere erişecekler, erişmelidirler, mecburdurlar.
çok yetenekli bir yönetmene ( Alfonso Cuaron) ait olan filmdir. bazı sahnelerinde insanı cidden germekte hatta insana yalnızlığın ve çaresizliğin en fazla ne denli yaşanabileceği konusunda bir fikir vermektedir. uzaydan dünyaya baktığımız görüntülerde ise dünya karanlığın ortasında renkli(bu kelimenin içine birçok anlamı sığdırabiliriz) bir gezegendir. filmin bu renkli gezegeni kurtarmak gibi bir amacı da yoktur üstelik. çok iyi işlenmiş öf püf demeden izlenebilecek iyi bir filmdir. ancak bu filmde beni rahatsız eden bir konu da inceden inceye işlenmiştir. örneğin benzer diğer Amerikan filmlerinde ve bu filmde de olduğu gibi astronot kadın yani bilim insanı aşırı erkeksi işlenmiştir. hatta filmde açıktan açığa onun erkek olmasını bekledikleri için ailesinin, ona erkek ismi koyduğu hikayesi bile vardır. bu hikayeden sonra bu erkeksi kadının uzay boşluğunda kadın olma hikayesini de izlemeye başlarız. hatta sandra block kaç defa cenin pozisyonunda resmedilmiştir film boyunca. anlıyoruz ki bu erkeksi tipten yeni bir kadın doğmaya başlamaktadır. doğumun gerçekleşmesi için uzay boşluğunda bir de fedakar erkeğe ihtiyaç vardır. bu şartları sağlayan film, uzayda evrilen ruhen güçlü bedenen zayıflamış sandrayı dünyamıza yeniden indirmiş ve ona ikinci bir yaşamın kapısını aralamıştır.
Dostoyevski okumayı abarttıysanız sonunda bu abiye kadar gidersiniz. çünkü Berdyayev' in fikirlerini Dostoyevski değiştirmiş ve oda Dostoyevski'yi sıkça anmış ve onun eserlerini yorumlamıştır. bunun yanında ''insanın yazgısı'' adında bir kitabı vardır ve felsefi fikirlerini bu kitapta detaylıca anlatmıştır. anladığım kadarıyla kötü olmak zaten konuşulacak bir şey değil,biz iyi olanlara odaklanmalıyız. iyi insana ise şu sorular sorulur: insan neden iyidir? insan nasıl iyi olmalıdır? iyi bir insan olduğumuzu düşünüyorsak, neden iyi olduğumuzu detaylandırmalıyız. örneğin yasaların bizi sınırladığı ölçülerde mi iyiyiz? ya da dini inancımızın bize sunduğu mükafat veya ceza şartlarına bağlı olarak mı iyiyiz? belki sıradanlaşmış ve göstermelik bir iyiliğe sahibizdir. yaptığımız iyilikleri bu ve buna benzer şartlara bağlayarak yapıyorsak aslında özgür değilizdir. bunlar bizim üzerimizdeki sosyal ve yasal baskılardan oluşmaktadır. özgürlük ise saf vicdanın peşinde olmaktan geçer. saf vicdana ulaşmanın en önemli koşulu sosyal ve ekonomik bağımlılıktan kurtulmaktır. burada sözü geçen ekonomik bağımlılıktan kurtulmak çok para kazanmak servet edinmek kimseye mecbur olmamak değil tam tersine kimsenin helal kazancında gözü olmamak çok para kazanmak için kimseye kul köle olmamak olarak düşünülmelidir. saf vicdan konusu bu adamı anlayana çok önemlidir. saf vicdanımızı körelten toplumsallıktan fanatizmden ve hatta fanatik bir tanrıdan dahi uzak durmamızı öğütler kendisi.
kadın mabede girer ve sadece kadınlar dua etmektedir. neden bu kadar kadın diye sorar gördüğü adama. adam, ondan diz çökmesini ve dua etmesini ister. kadın ise denemesine rağmen başaramaz (belli ki kadın kibrini alt edememiştir). tarkovsky, filmin henüz başındaki bu sahneye ve buradaki diyaloglara aslında bir dünya görüşü sığdırmıştır. kadınların dua etmeye çokça ihtiyaçları vardır. onlar evlat isterler olduğunda ise evlatlarını yetiştirmek zorundadırlar. bu açıklama kadını tatmin etmez ve mabedden uzaklaşır gider. tıpkı modernizmin gelenekten uzaklaşması gibi.
bu film adına yazılan eleştirilerde genellikle filmin delisinden çok şey üretilmiştir( haklı olarak). ama filmdeki bu tercüman kadın tarkovsky nin sosyolojiye ve modern kadına bakışını netlemektedir. hatta bu kadın özelinden bir kadının kendisini nasıl bir obje haline getirebileceğini ince ince vurgulamıştır. sonuç olarak ortaya huzursuz bir kadın çıkmıştır. huzursuz bir kadın huzursuz bir aileyi oluşturmuş. finalinde ise kendini yakan deli duyarsız parçalanmış toplumdan utancını ifade etmiştir.
rus şair ise: kendini ait hissetmeyen kenarda köşede bırakılmış özleyen ve bekletilen kişiliklerimiz, aslında hepimiz oluyoruz.
bu gece konserinden sonra kurabildiğim tek cümle artık bu adamı kayıttan nasıl dinleyeceğim olmuştur. salonda cıyaklayan meçhul hatun haricinde muhteşemdi.
cevap vermek gibi olmasın ama: o istatistik köylerden kaynaklanıyor bu ülkenin köylerinde üç kişinin namaz kıldığı camiler var onlarda da camilerde ki doluluk oranını istatistiksel olarak düşürüyor. ama sen dersen bu köye cami fazla yine olmaz devlet üç kişi var diye o camiye imam atamazsa aynı mantıkla yol da yapmaz ee nolur o köyde ki adam da devlet burda yok kardeşim der. sözün özü merkezde ki camiler yoğundur. yeni camiler de ihtiyaç olan yerlere yapılabilir. bir yerin ihtiyacı yoksa zaten yapılmasın cami.
cuma günlerini baz alır ve konuşursak cami sayısının az olduğunu söyleyebiliriz. ancak diğer günler için camiler yeterli.
bence camiler konusunda artık yeni projeler hayata geçirilmeli örneğin camilerin belli bölümlerinde aşevleri felan kurulabilir. evsizler ve yoldan geçenler karınlarını doyurabilsin. ayrıca camilerde islam tarihi konusunda yeterli kaynağa sahip olacak kütüphaneler kurulabilir ve hatta diyanet sırf camilerde okunmak üzere haftalık dergiler de çıkarabilir. insanlar orda bir bardak çay içerken okumak isteyenler okusun. ülkemde ki belli camiler de musiki konserleri de verilebilir. insanların müziğe kulağını aşina hale getirmek için. bu öneriler çoğaltılabilir zira bu şekilde camiler gerçek anlamda toplayan olacaktır. ve camilerin yeterli olup olmadığı tartışmaları da son bulacaktır.
başa geçer geçmez Filistinlilere kapıları açması önemlidir. Bu olaydan ötürü onu sevmeyen bazı devletleri bende sevmiyorum. Belki de sırf bunun için diren mursi diyorum.
Şu tecavüz olayını müslümanlığa bağlayan zihniyet müslümanlığı bilmeyen birinin beynine tecavüz etmektedir. Bunu yapanların ayrıca islamiyette cezası da bellidir. Unutulmamalıdır ki vahşi insan her yerde ve her dinde aynı refleksleri gösterebilir ancak ona verilmesi gereken dini bir eğitimdir ki devrim de olsa devlet ortadan kaldırılsa da onun yakasına yapışacak bir Allah vardır. işte bu anlayış bireye ceza verebilecek hiç bir caydırıcı sistemin olmadığında bile bireyin günaha girmekten korkması sonucu suçu ortadan kaldırır.
Net olarak söylüyorum bu adam karısından boşandıktan sonra seri saçmalık örnekleri sunmaya başladı. Fatih Altaylı'nın programına katılıp altaylıyı kudurtmuştu bir seferinde izleyen hatırlar saçmalığın seviyesini yani bu gün yaptıklarını yapmaya daha yeni başlamadı bu boşandıktan sonra böyle oldu. Psikolojide kesin vardır bunun bu hastalığının bir tanımı.
Makarna, kömür ve koyun edebiyatı yaparak halkı aşşağılayan zümre gelecek seçimlerde AKP nin seçim kozudurlar. Bu muhabbetten sonra ise ben vermiyorum sen veremiyosun kim veriyor olum bunlara oy geyiği gelir ki bu da en az makarna kadar itibarlıdır. Öyle itibarlı ki artık seçimlerin sonucuna güvenmiyorum diyen arkadaşlar bile mevcuttur.
gezi parkı direnişçilerine açık çağrıda bulunmuştur. çok da haklı isteklere sahiptir. banka faizlerini geciken kredi karti borçları için tefe tüfe düzeyine indirtme maddesini koyun bende eylemci olacağım demiştir. al benden de o kadar.
mhp den medet uman solcunun söylemi. bu söylem aslan neden avlanıyor demek kadar saçma. bir ülkücü zaten devlet kavramını önemsediği icin bu görüsü hayat tarzı yapmıştır.
trt haber de açıklamalarda bulunmuş hocadır. ben haketmediğim parayı almam bunun için çalıştırdığım takımlardan ayrılırken onları çalıştırmadığım dönemlerin parasını hiç istemedım demiştir. adama boşuna adam gibi adam denmiyor tabi.