zirvelerde kartalda yaşıyor, yılanda !. lakin biri sürünerek biri uçarak oraya gelmiştir. biz buralara alnımızın akıyla geldik. diğer zorba milletler gibi masumları asarak, keserek değil. biz buralara adaletimizle beraber geldik. zulüm yanımızda yoktu. iftira etmeyin. geldiğimizde buralar kan ağlıyordu. acaba bu topraklarda insanlar hiç bu kadar refah içinde yaşamışlar mıydı ? *. kanımızı döktük. bedel ödedik. ya siz ?
her zorlukta bir kolaylık var. muhakkak bir kolaylık var.*
ne zaman "tamam bitti işte yolun sonu gözüktü" diyince aklıma gelip beni tekrardan ayağa kaldıran ayet. karşılaştığınız her problemde bu aklınıza gelir ve hemen çözüm için uğraşa durursunuz. pes etmenizi engeller. sürekli düşünmeye sevk ediyor beni. sürekli çözümü buluyorum çok şükür. bence bu ayet filozof gibi olmak isteyenler için birebir.
ikinci ise "Sizin hanginizin en güzel ameli yapacağını imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O; Aziz'dir, Gafûr'dur." * ayetidir. başıma bela geldiğinde ya da çok mutlu olduğumda aklıma gelirse beni ben yapan ayetdir. bir üzüntüden bide sevinçten iki örnekle izah edeyim.
misal; bir kıza aşık oldum ama kız beni umursamıyordu. bildiğiniz platoniğe dönüştü işler. akabinde beni bir aşk acısı/ıztırabı sardı. bildiğiniz depresyonlar, vesair vesair. sonra düşündüm. dedim kendi kendime "benim durumuma daha önce kim bilir nice insanlar düştü. bu dünyaya 116 milyar insan geldi geçti. elbet benim gibi nice insan vardır. ve benden daha şiddetlisini yaşayan da vardır. ve o insanların bir kısmı şükretti, bir kısmı isyan etti. ve o isyan edenlerin hiçbirinin eline birşey geçmedi. sadece kendilerini helak ettiler. bir kısmı şükretti. allah ise onları "Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah, şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir."* ayeti sırrınca kurtuluşa erdirdi. şimdi bakıyorum dert aynı dert. çekilen acının şiddeti aynı. acı çeken aynı. madem allah "acaba hanginiz daha güzel davranış sergileyeceksiniz" diye beni imtihan ediyor. öyleyse benim olabilecek en iyi şekilde, örnek olacak şekilde güzelce amel etmem lazım düşer dedim. başladım şükretmeye "allahım sen onu yaratmasan, benim devrimde yaşatmasan, ve onu benim yanıma yaklaştırmasan, ona o güzelliği vermesen, bana bu sevgiyi vermesen, bizi dört dörtlük yaratmasan, sayamadığım nice nimetlerin olmasa ben onu nasıl sevebilirdim ? eğer sevmek bu kadar güzelse kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir ?* dedim. gittim sabah namazlarına camiye, zikir çekmeye, salavat çekmeye, tefekkür ve tevekküle vesair. ardından bütün zorluklar aniden ortadan kalktı. sevdiğim kişiye kavuştum. karanlıklar azaldı**. bu yol denenmiştir. kesinlikle işe yarıyor. tavsiye edilir.
diğer misal; bu sefer çok sevinçliyim. aynı kızdan bahsediyorum. ve aramız iyi. hani allah der ya "Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırlada deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz."* bu defa hayırla imtihan edildiğimi farkettim. allah beni deniyor. bakalım o kızı ondan daha çok sevip kendisini unutacakmıyım ? şükretmeyi bırakacakmıyım ? yoksa onun bana hediye edildiğinin farkında olup rabbime teşekkür mü edeceğim ? o kız benim sevgilim değil. sadece sevgilimin bir hediyesi. beyler eğer kalbinizdeki ilk sırayı tanrınıza değilde başka birine verirseniz hem mevlanızı kaybedersiniz hemde o ilk sıraya koyduğunuzu kaybedersiniz. kalakalırsınız ortalıklarda. bocalayıp durursunuz. bu bir sırdır. böyle devam ediyoruz işte. ben onla evlenmeyi düşünüyorum sevgili sözlük. onu ilk gördüğümden beri sol yanımda sanki birşeyler yerinden oynadı. bunu hissettim. onu çok sevdim sözlük*. öyleki başka birine gözüm kayamadı. başkasını sevemedim. çünkü ben bir başka sevdim. onu o kadar seviyorumki anlatabilirim. şöyleki dünyada gördüğüm en güzel kadının bu güzellik perisine göre durumu, on paralık bir mumun, güneşe göre durumu gibiydi. umudunuzu kaybetmeyin her zaman için umut var. çünkü allah var.
not: ayetler paralelinde kendi aşkımı anlattım kusra bakmayın konudan saptım. eee ne demişler*
kelime arapça kökenli ama arapçada "okul" manasında kullanılmaz. ketebe'den gelir ve masa demektir. sadece biz okul manasında kullanırız. kelime bu yüzden türkçedir, arapça değildir. ayrıca kullandığınız uyduruk "okul" kelimesinin aslı "okulay" dır. hani kim okulay diyiyor ? (bkz: bin uydurma kelimeyi boykot kadir mısıroğlu)
adam ispatını yaparım diyiyor. bir gün durup "yahu bu adam belkide doğru diyodur dinleyelim bakalım" dediniz mi ? hayır eleştiriye tahammülünüz yok. tarih kitabında ne varsa o. kemalistlerden 80 senedir yeni bişey duymadım.ayrıca bu söz tabiat kanunu kadar doğrudur. ispatı vardır lakin 5816 sayılı kanun icabı terennüm edemiyoruz
atomun büyük bir kısmı boşluktur. bir hücrede 500.000 atom vardır. insan vücudunda ise 100 triliyon hücre vardır. insan beyninin %80'i sudur. bu muhteşemliği düşünüpte inkar eden akıl hastasıdır.
said nursi mücadelesi dolayısıyla takdire şayan bir insandır onun yaşadığı dönemde islamı dava eden nadide insanlardan biri olduğu için hatırı vardır. yanlışları olsa bile mazur görürüm ama fethullah efendi otuz sene evvelki fethullah değil. adam sapıttı yok diyalogmuş yok kafire yumuşak davranmakmış yok hoş görmekmiş. azıcık bile tarih şuuruna sahip, azıcık bile ayet ve hadis bilgisine sahip çoban seviyesindeki biri bile yaptığı işleri tasvip edemez. seyyiatı için ufacık bir internet araştırması kafidir.
bataklıktaki sinekleri avlayarak bir yere ulaşamayız. bataklığı kökten kurutursak ne terör kalır ne de başka bir şey. sadece türkiye değil bütün dünya rahat eder emin olun. 13 milyon yahudi rahat yaşıyacak diye dünyanın geri kalanının sefalet içinde yaşamasına karşıyım. "içimizdeki terörü bitirmeden ne dış işlere karışıyonuz" demeyin bu terör asla bitmez. onların istediğide bu zaten türkiye pkk ile uğraşsadursun din ile uğraşadursun biz de yavaş yavaş planlarımızı gerçekleştirelim. eğer pkk olmasaydı israil'in bir numaralı düşmanı türkiye olurdu aptal olmayalım.
