bugün

birincisi: içmek...ikincisi: toparlanmak: üçüncüsü: daha çok içmek...dördüncüsü: toparlanamamak. böyle bir iki hafta geçirdikten sonra normal hayata dönmeye çalışmaktır. bir de arada bir yemek yemek lazımdır ölmemek için.
yaşadıklarınızı ve ayrılmasaydınız yaşayacaklarınızı düşünüp bir süre acı çekmek sonra da toparlanmak. bu süreçte aile, dostlar ve arkadaşlar çok önemlidir.
başka bir sevgili aramak bulmak..kısır döngü..
kesmeşeker dinlemek.
mutlaka yapılması gereken hareketlerdir aksi takdirde unutmak söz konusu bile değildir.örnek olarak fotoğrafların silinmesi.
sözlüğe ya da deftere birşeyler yazıp çizmektir, tabii sevgili dışındaki konularda. sonra da bir güzel uyumak ve unutmaya çalışmaktır, kısa bir süre için dahi olsa.
rennie almak. mide bulantısına birebir.
(bkz: cavusu tokatlamak)
(bkz: az laf çok seks)
evvela bir antidepresana başlamak,

antidepresan etkisini gösterinceye kadar (2 ila 3 hafta);

bol bol anneyle telefonlaşmak (hep işin düştüğü zaman arıyosun, ayıp ama!),
ilk iş; onu hatırlatan tüm eşyaları göz önünden kaldırmak (atmaya kıyılamaz, biliyorum.),
mümkün olduğunca yalnız kalmamak (arkadaşlar ne güne duruyor?),
bol bol içip, yatağa yattığında onu düşünmeye fırsat kalmadan sızıvermeyi garantilemek,
onunla gittiğin yerlere gitmemek (en acılı kısmı beraber gittiğiniz mekana tek başına ya da başkalarıyla gitmektir bence),
mümkünse yeni hobiler edinmeye çalışmak,
çalışıyorsan fazla mesai yapmak,
halihazırda beklemekte olan ya da yeni tanıştığın bilumum adamla/kadınla flörtleşmek, aşklaşmak (her bünye kaldıramaz, size uygunsa deneyiniz.)

çözüm bulamadığım yalnız iki mesele var.
birincisi; rüyanda onu görüp uyandığında ne yapacaksın? (kesinlikle dünyanın en berbat hissi!)
ikincisi; eğer gerçekten depresyona girecek kadar üzülmüşsen sabah uykusu denen bir şey kalmaz, saat 6 oldu mu açılıverir gözlerin kendiliğinden. sabahın köründe kimseyi arayamazsın, içemezsin, hobi mobi dinlemez bünye.. o zaman ne yapacaksın?

işte bunların çaresini bilmiyorum. yürüyüşe filan çıkabilirsin. ya da araban varsa atla arabaya şöyle bi dolaş. yok bunları yapamıyorsan da geç pencerenin önüne, yak bi sigara ve acının keyfini çıkar...
olabildigince yalniz kalmamaya cali$mak. yalniz kalinacaksa da uyumaya cali$mak. ayrica sonradan pi$man olunacak $eyleri yapmamak icin kesinlikle telefonlardan uzak durulmali.

durum cok kotuyse;

(bkz: insomin)
cepteki parayla en pahalı sigaradan 4 paket alıp, en az 10 tane birayı da torbaya doldurduktan sonra eve gelip halının üzerine bağdaş kurarak, ahmet kaya veya sezen aksu eşliğinde birayı yudumlarken, sigaranın dumanını burun deliklerini yakana kadar içine çekmek en temel gereksinimdir yeni başlayanlar için.
bir köşeye sinip sağa sola salak salak bakmak.
bu durumu penislememek.
yemek yemeye başlamak. üzüntünün verdiği iştahsızlığı üzerinden atmak.
sevgilinin okuduğu üniversitenin (ki bu yıldız teknik olabilir)kampüsü evinize 5 dakikalık uzaklıktaysa eğer;

eşyalarınızı toplayıp evinizi terkederek uzakta ki bir otele yerleşmek.

zira bunu yapmazsanız eğer her gece kampüse bakıp bir 70 lik rakı içmek zorunda kalabilirsiniz.
ona ait ne varsa çöpe atılmaya mahkum hale gelir.. siz de aynen gerekeni yapıp, sizin hayatınızda iz bırakması muhtemel herşeyi çöpe atıp yakıp yırtarak bir an olsun kızgınlığınızı dindirirsiniz. sonrasında bir süre zaten kör gibisinizdir, kimseyi görmez gözünüz hiçbir şeye gülmez yüzünüz... ta ki onun küllerini dahi içinizden bir zehir gibi akıtıncaya kadar... sonrasında eğer şanslıysanız, bir gün, hiç ummadığınız bir yerden, biri çıkar karşınıza... ve siz yeniden nefes almaya başladığınızı hisseder, başlayan her güne güümseyerek uyanırsınız...
bir süre içmek... kusmak... kusarken onu düşünmek... onu kustuğunu hayal etmek... becerememek...kendine sövmek... cenk taner'i dinleyip birde ona sövmek... sokağa çıkıp yürümek... sokağa da sövmek... zamanla olgunlaştığını görmek... eskisi kadar acı çekmemek... hatta hiç çekmemeye başlamaya şaşırmak... olursa hoş olur olmazsa yapabilecek birşey yok daha diye düşünmek... gidip yeniden içmek... yeniden kusmak... kusarken kimseyi düşünmemek... ne vardı mına koyim bu kadar içecek diye kendine sövmek...
eski günlerde yapıpta onla çıkmaya başladıktan sonra ara verdiğiniz şeylere geri dönmek:
-msn'e bakmadan saatlerce bilgisayar oynamak.
-çiğköfteciye gidip 2 tane acılı çiğköfte yemek veya bol soğanlı döner.
-arayacak diye yusuf yusuf çekerek izlemeyi bırakıp rahat rahat kurtlar vadisini izlemek.
-tepeden tırnağa takımınızın renkleriyle süslenerek maç izlemek.
-yoldan geçen güzel kızlara doyasıya bakmak.
dönüp arkaya bakmayacaksın.
hüzünlü bir sonla bitiyorsa ilişki:

uyuyamıyorusun geceleri. sürekli onu düşünüyorsun niye böyle oldu diye. hele ki yanı başında derdini dinleyecek biri yoksa kafayı yiyorsun adete uzayda gibisin. ve bu seni depresyona sokuyor. onun içindir ki dostlarlar bol bol dışarı çıkıp içilmeli. her şeyi anlatıp iç dökülmeli. eve sabaha karşı dönmenin verdiği yorgunluk ve alınan alkolle temiz bir uyku çekilmeli. hafta sonra alışıyorsun artık uyumaya. düşünmelerin azalıyor. bu sefer içinde sadece duyguların kalıyor. onlarıda zamanla öldürebiliyrorsun. artık o'nun adini, fotograflarını, varsa yazılarını, hediyelerini hepsini yok ediyorsun. yok ederken muhakkak ki canın yanacaktır ama onları her gördüğünüzdeki acının yanında bir hiç kalacaktır. ayrıca unutma ki insanoğlu her silleden sonra daha olgunlaşır, güçlenir. koyverme kendini.
yüreğiniz durmadan sızlasada, içiniz kan ağlasada, baktığınız her yerde onu görsenizde, birlikte yaşadığınız güzel anılara dalıp gitsenizde, kilometrelerce yürüyüp içinizdeki kötü enerjiyi atamasanızda, hergün içip hayatı kendinize zehir etsenizde, ayrılma kararının mantıklı ve onun iyiliği için olduğuna inanıyorsanız, dirayetli olup aramamak, sormamak paşa paşa acınızı yaşamak gerekmektedir.
dota, cs gibi oyunlar oynamak.
onunla karşılaşma ihtimalini sıfıra indirmek, görünce görmezlikten gelmek.
yaptığın hiçbir şey kar etmeyecektir. zaman hızla geçsin demekten başka yapacak bir şey yok.