olmaz iştir. insan aynı şehir sınırları içinde yaşadığı sevdiceğe biraz da olsa vakit ayırır. her iki kişi de çok yoğun olabilir ama aynı şehirde yaşayan ikikişi hafta bir yarım saat ayıramıyorsa biribirlerine bir iş vardır o işte. yani bitmiştir o iş. o kadar. beb günde 18 saat çalıştığım dönemlerde sevdiğimi için nerelerden nerelere gittiğimi bilirim.
tabi bu benim. hatun kişisi öyle düşünmez tabi. şu yaşıma kadar bunu öğrendim. istisnaları hariç tutuyorum.
atletik bir fiziği vardır. yağ oranı düşük,kas oranı fazladır. vücut geliştirenler gibi kalın, çok kaslı bacakları yoktur. yüzücü bacakları vardır. poposuna da güveniyordur ayrıca. taş gibi popo vardır. şahsen ben giyiyorum bazen. *
bir nevi kabulleniştir kimi zaman.
kimi zamanda mucizevi bir inayet. bir kişi, bir rüya, bir hırsla gelir.
kimi zaman çıkış yolu bulamadığınız bir süreçte yaptığınız son hamledir, şans yüzünüze gülerse şayet dönersiniz.
kendinize olan saygıyı yitirdiğinizi düşündüğünüzde bir tokat atarsınız kendinize, belki bir tokattır bazen.
çakıldığınız dipte debelenir, daha derine gitmeye başladığınız anda, bir elin sizi ters çevirip, en derinlerden güneşi tekrar görmenizi sağlamasıdır bazen de.
demir ağırdır demir. 1 metreden çıplak ayağa bırak 1 kg'lik ağırlığı bak nasıl anlıyorsun ağır olduğunu. karakteri ağır demirin. pamuk o kadar acıtmaz. karaktersiz pamuk. *
neredeyse 40 yaşında evlenip, kocasına trip atan insanları da gördükten sonra normal karşıladığım kızdır. tabi normal değil yani hayatta çekilmez. ama çeken psikopat-mazoşistleri de gördüm.
ABD'de özellikle california bölgesindeki sahillerde sıkça görürsünüz bu magandaları. üstünü çıkartıp şortla spor falan yaparlar halka açık yerlerde. ayılar.
anlaşılmak istiyorum. beni anlamalı, anlamlandırmalı. gereksiz tripler atmamalı, canı sıkıldığında kavga çıkarıp, ya da zorlayıp sabrımı test etmemeli (genelde ilişkilerin ikinci ayında en geç yaşanır bu, yapmayan kadın görmedim, o yüzden sanırım ütopik bir kimlikten bahsediyorum)
yok kaşı şöyle, saçı şöyle, gözü böyle, boyu şu kadarın altında olmamalı gibi çocukça saçmalıklara hiç girmiyorum. yüzüne bakılır bir adamım bu yüzden yüzüne bakılır, kendine bakmayı ve kendiyle uğraşmayı seven bir insan olsun yeter.
tabi üniversite mezunu olması ve kültürel detaylardan (sinema, sanat) anlaması da çok önemli. yani anlamasa bile meraklı olmalı. aynı dili konuşabilmek adına yani. *
jack daniels'la koyu bir sohbete girilebilir bu tarz depresif durumlarda. tabi her gün olmaz. arada bir konuşun jack dayıyla. her gün olursa fazla dağıtır.
kız arkadaşınız sizinle birlikte olmaya hazır değildir. zamana ihtiyacı vardır. saygı duyulmalıdır. böyle durumlarda sarılıp uyumak ister hatun kişisi. sarılınız ve uyuyunuz mışıl mışıl. kız isteyene kadar sizinle yatmayı, konunun bahsini bile açmayınız.
adam gibi davranırsanız zaten kendisi ister bir süre sonra.
normaldir. üzerinizdeki gömlek ya da eşortmanın köpük ve su içinde kalmaması için çıkartıp öyle traş olursunuz. şahsen 17 yaşımdan beri yarı çıplak traş olurum. her tarafım su ve köpük içinde mi kalsın yahu?
üniversite yıllarımda, okul servisinde başıma gelmiş hede'dir. servis koridorunda, ayakta durmakta olan bir kız yorulmuş belli ki kucağıma oturmuştu. taksim'e gidene kadar da kalkmadı. servisten inince geldi bana bakmaya başladı falan ama enteresan bir biçimde, konuşmadım kızla. neden bilmem, şaşırmıştım herhalde. çok gençtim tabi. yaş 20 falan.
ne zaman çok sevdiysem, hep o kadar az sevildim. ne zaman gerçekten sevmediğim ve nazına katlanamadığım bir kızın canına okuduysam o kadar değerli oldum. ve şu yaşımda şunu
anladım ki, doğruluğundan emin olmadığınız hiçbir kıza özel olduğunu hissettirmeyin. böyle bir durumda gitmek istiyorsa gitsin, takmayın kafanıza. biraz üzülür yenisini zaten bulursunuz. kadınları ne kadar çok sallarsanız o kadar çok sallanırsınız. ben bunu öğrenene kadar çok kadın gördüm. keşke 20 yaşıma dönebilseydim o zaman s*kimde değildi aşk meşk. hep seks'ti olay. 30'a yaklaşınca aşk bastı sonra annem s*kildi afedersiniz.
de palma'nın en iyi filmidir. hatta pacino'nun the godfather 2'den sonraki en iyi filmidir.
dibe batmış bir adamın bataklıktan kurtulmak adına çırpınmasına rağmen geçmişinin peşini bırakmaması sonucu düştüğü çukurda ne denli debelendiğini anlatır. über-en iyilerim arasındadır. score'u ayrıca über-iyidir. 20 yıl olmuş ben sinemada izleyeli, zamana bak. yaşlanmışım ulen.
jeremy irons derim. jeremy'yi gözümde jeremy yapan, "reversal of fortuneédan sonraki ikinci filmidir. tabi birini reversal of fortune'dur. aklıma kazındın o filmle sen benim aslan parçası.
Blade Runner'daki androidlerden biri olsaydım ya. güzel olurdu. ya da Memento'daki Leonard Shelby. Ne güzel hafıza kaybı olup hiçbir şeyi hatırlamamak.
keyif için değil, zorunluluktan içenlerin hastalığıdır. keyif almak için değil, ölmek için içenlerin hastalığıdır. çok insan gördüm ölmek için içen. bedenen olmasa bile, ruhen öldüler hepsi. yazık.